31 Mart seçimlerine giderken iktidarın basit bir numarası vardı. Ekonomide ve yerel yönetimlerde ortaya çıkan başarısızlıklarını örtmek için 31 Mart seçimlerine yerel seçimin ötesinde anlamlar yüklemeye çalışmak ve bir beka meselesi diye adlandırarak ortaya attıklarını hepimiz hatırlıyoruz. Sabah, akşam, sokakta, medyada beka aşağı beka yukarı. Ama vatandaşımız '31 Martta beka meselesi yerel seçimin konusu olamaz' dedi. Bu oyunu boşa çıkardı ve iktidara çok net bir mesaj verdi.
Adana'da, Mersin'de, Antalya'da, Bolu'da, Kırşehir'de, Bilecik'te, Artvin'de, Ardahan'da, Ankara'da, İzmir'de ve tabii İstanbul'da…
Seçmen iktidara çok net bir mesaj verdi. Seçmen dedi ki:
"Seçim öncesi üretip yaymaya çalıştığın korkuların, bahanelerin arkasına sığınma. Rakip siyasi partileri düşmanmış gibi göstermeye son ver. Belediyeciliği doğru dürüst yapamıyorsan, bırak, yapabilecek olanlar gelsin"
SEÇMEN İKTİDARA MESAJ VERDİ
Evet, seçmen 31 Mart'ta iktidara bu mesajı verdi. Ama iktidar, istanbul'da vatandaşın mesajını almamak için direniyor. Ne zamandan beri direniyorlar biliyor musunuz?
31 Mart gecesi, Anadolu Ajansı'nın veri akışını kesip, "seçimi kazandık" diye ortaya düştüklerinden beri direniyorlar. Rakibim seçimi kaybettiği halde tüm İstanbul’un “gönül belediyeciliği kazandı” afişleriyle donatılmasına, bir ay boyunca şehrin her köşesinde asılı kalmasına emir vererek direndi.
Bunların ki öyle bir direnç ki, sanki geçici bir görevi, geçici bir makamı değil de, mallarını mülklerini kaybetmişler... Seçim sonucunu kabullenmemek için üretilen yalanların, bahanelerin haddi hesabı yok.
Aynı sandıktan, aynı zarftan çıkan 4 oy pusulasından yalnızca 1'inin geçersiz sayılması gibi bir saçmalığa açıklama bulmak için atmadıkları takla kalmadı.
Son olarak şaka gibi bir gerekçe daha ürettiler...
Neymiş, sandık görevlileri uzaktan bakıp, AK Parti'ye oy vereceğini anladığı seçmenlere büyükşehir pusulalarını vermemişmiş... Sanki her sandıkta ak parti’nin mhp’nin sandık kurulu üyeleri, müşahitleri yokmuş gibi…
Ne diyelim! Allah kimseyi böyle şeyler söylemek mecburiyetinde bırakmasın. Kimseyi bu hallere düşürmesin. İddialarına kimse inanmıyor. Kendileri bile inanmıyor. Sadece 4 yaşındaki çocuklar kanıyor.
O yüzden 4 yaşındaki masum çocukların zihnini kirletip, “çaldılar” diye kampanya yaptırıyorlar. İşi, kendi seçmenlerinin, kendi sandık görevlilerinin, kendi sandık müşahitlerinin aklına, iradesine hakaret etmeye kadar vardırdılar. Bu kadarını yapmayın! Mızıkçılığın da bir sınırı var!
DEMOKRASİYE OLAN İNANÇ YİTİRİLMESİN İSTİYORUZ
Normal koşullarda, iktidarın bu hallerine gülüp geçilir. Ama biz ciddiye alıp cevap veriyoruz. Çünkü, her şeye rağmen bu ülkede hukuka, demokrasiye, seçimlere olan inanç yitirilmesin istiyoruz. Kimse, demokrasiden ve sandıktan umudunu kesmesin, başka yollara tevessül etmesin istiyoruz.
23 Haziran'da, bu ülkede demokrasi ahlakını, sandık namusunu korumak için, yine demokrasiden ve sandıktan başka bir çare olmadığını herkese göstereceğiz.
Vicdanları yaralayan bu büyük haksızlığı, bu büyük adaletsizliği, 23 haziran günü, bayram yerine gider gibi, neşe içerisinde sandıklara giderek düzelteceğiz.
İstanbul'un ve türkiye'nin demokrasiyle yeniden buluşmasını sağlayacağız.
O sandık bir vicdan sandığı olacak.
O sandık bir haysiyet sandığı olacak.
O sandık bir adalet sandığı olacak.
O sandıktan oy pusulası çıkmayacak, hesap pusulası çıkacak.
23 Haziran'da haksızlığın, adaletsizliğin, kul hakkı yemenin hesabı sorulacak.
31 mart gecesi Anadolu Ajansı’nın şalteri indirmesiyle başlayan süreci içine sindiremeyen yüz binlerce AK Partili ve MHP'li hemşehrimin olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü her gün onlarcası çok üzgün olarak bana geliyorlar. 31 mart seçimlerinden sonra yaşanan büyük haksızlığı siz yapmadınız kardeşlerim… Bunun kusuru, günahı, vebali sizin üstünüzde değildir. Gelin bu büyük ayıbı, günahı, haksızlığı birlikte düzeltelim. Benim hiç kuşkum yok.
23 haziran'da, her siyasi inanıştan tüm istanbullular bu şehrin geleceği için, akıllarının ve kalplerinin gösterdiği yoldan gidecek ve mutlaka vicdanlarının sesini dinleyeceklerdir.
Değerli konuklar,
Bugün burada 23 haziran kampanyamızı konuşmak için toplandık.
Bizim kampanyamızın stratejisi bellidir.
Çünkü bu stratejiyi biz yazmıyoruz.
Bizim stratejimizi, herkesin gözü önünde, bizzat istanbullular yazıyor.
Örneğin gencecik, pırıl pırıl bir evladımız, otobüsümüzün karşısına çıkıyor ve "her şey çok güzel olacak, ekrem abi" diyor.
Sonra bir bakıyoruz, bu tertemiz, bu umut dolu inanç, bütün istanbul'da ve bütün türkiye'de yankılanıyor...
Bir amcamız, geliyor karşıma, "allah için, bu israf düzenine son ver evladım, her derdin başı bu israfçılar." Diyor...
İşte biz, bir önceki kampanyamızda olduğu gibi istanbulluları dinliyor, onların çizdiği yolda ilerliyoruz.
Sevgili kardeşlerim,
Ysk’nın kararıyla herkes net olarak gördü.
İstanbul'daki israf düzeninden yararlananlar hak hukuk tanımıyor.
Vicdan tanımıyor.
Bu düzen sadece bir avuç insan için var.
Sadece o küçük mutlu azınlığın çıkarına tüm istanbul belediyesi’ni kullanıyor.
İstanbul’un ekonomik ve çevresel tüm kaynaklarını talan ediyor.
Bu bozuk düzen gün geliyor ananızın ak sütü gibi helal olan mazbatanızı elinizden alıyor.
Gün geliyor, rant hırsıyla şehrin kaynaklarını, yeşil alanlarını talan ederek karşımıza çıkıyor. Gün geliyor ihale yolsuzlukları olarak karşımıza çıkıyor.
Bu israf düzeni öyle bir yayılmış ki her alanda çıkıyor karşımıza. Büyükşehir belediyesi’nde binlerce makam aracı tahsisi olarak karşımıza çıkıyor.
İsraf düzeni, o düzeni kuranların kendilerine yakın gördükleri derneklere, vakıflara, aktardıkları yüzlerce milyon liralık mülk olarak kendini gösteriyor.
Çarşıda, pazarda, kasapta el yakan fiyatlarla bize kendini gösteriyor.
Bu düzen değişmedikçe, bu düzen halkın emrine girmedikçe, bu milletin yüzü gülmeyecek.
İstanbul ve türkiye, krizlerden krizlere yuvarlanacak.
Dövizi kimse tutamayacak. İşsizliğe çare bulunamayacak.
Çocuklarımız için bu ülkede umut kalmayacak.
İstanbul'un israf düzeni, bütün kaynakları bir küçücük azınlığa paylaştırmaya dayanıyor.
O kaynakları paylaşanlar arsızlaşıyorlar; ülkede bir gerilim havası hakim olsun ve kendi menfaatleri sürsün diye uğraşıyorlar.
Yarattıkları bu ortamda “her şey çok güzel olacak” diyenleri fişliyorlar, göz dağı veriyorlar.
Televizyon programı çıkışında gazetecileri linç ediyorlar.
Benim kampanyama bağış yapan tekirdağ’daki genç bir kızı, sevgili göknur’u bile yaralayabiliyorlar.
Bu israf düzeninin faturasını her gün namusuyla çalışan, ailesini ve çoğunu geçindirmek için çırpınan, vergisini zamanında ödeyen 16 milyon istanbullu ödüyor...
Bizler halkız.
İstanbul’un dört bir tarafında yaşayan, her yaştan, her inanıştan, her kökenden, her cinsiyetten çoğunluğuz.
Bizler istanbul ittifakıyız.
Ak parti seçmeniyiz. Chp seçmeniyiz. İyi parti seçmeniyiz. Hdp seçmeniyiz. Mhp seçmeniyiz. Bizler saadet partisi seçmeniyiz. Dsp, dyp, anavatan ve demokrat parti seçmeniyiz. Bizler tkp ve vatan partisi seçmeniyiz.
Bizler bu şehirde yaşayan büyük çoğunluğuz.
Biz istanbul büyükşehir belediyesi’ni 16 milyon istanbullunun hizmetkarı yapacağız.
Kurdukları israfçı yağma düzenini kesinlikle değiştireceğiz.
Bizim getireceğimiz yeni nesil belediyecilik düzeninde, hiç kimse istanbul büyükşehir belediyesi kaynaklarını haksız kazanç uğruna kullanamayacak.
Herkes istanbul'un gerçek sahibinin vatandaş olduğunu, istanbullu aileler olduğunu anlayacak…
Vatandaşa saygı göstermeyi öğrenecek.
İstanbul’un israf düzeni değiştiğinde, adil, yeşil ve yaratıcı istanbul hedeflerine hızlıca ulaşmamız mümkün olacak.
Bu ülkede son 5 yılda 1 milyon genç okulu bıraktı.
Bayrampaşa hali’nde karşılaştığım cebrail kardeşim, ailesinin maddi durumu el vermediği için okulu bırakmak zorunda kalmış, sokakta işportacılık yapıyordu.
Bu şehrin yöneticileri olarak ona okuma imkânı sağlayamadığımız için utanç içindeyim.
Cebrail’le tanıştıktan sonra, evine iftara gittim.
Değerli ailesiyle tanıştım.
Göreceksiniz, bundan sonra da cebraillerin yanında olacağım.
Cebrail gibi çocuklarımızın ağır hayat koşullarının pençesinde ve akranlarının gerisinde, ailelerinin yükünü sırtlanmalarına benim gönlüm razı değil!
Ne yazık ki, bu muhteşem şehirde her 4 kişiden 1’i yoksul; her 4 kişiden 2’si hayata zar zor tutunuyor.
Düzenli olarak semt pazarlarını dolaşıyorum.
Çarşı, pazar ateş pahası; fileler dolmuyor.
Esnaf ve vatandaş dertli.
Ama hiç korkmayalım…
İstanbul’un yeni yol haritasında önceliğimiz kent yoksulluğuyla mücadele olacak.
Bunun için kaynaklarımız var. Bunun için hazırlıklarımız tamam..
Yapacağımız tasarruflarla istanbullunun önemli ihtiyaçlarını rahat rahat karşılayacağız.
Gelir ve gider bütçemizi akılcı ve etkili politikalarla yönetecek, yılda 5 milyarlık yeni kaynağı istanbul büyükşehir belediyesine kazandıracağız.
Aile geçim destek paketlerimizle ihtiyacı olan ailelerimize yılda 6.000 ila 13.000 lira arası yardımda bulunacağız.
Hiç geliri olmayan ya da açlık sınırında yaşamaya mahkum edilen her aile halk-ekmek ve halk-süt satış noktalarından ücretsiz ekmek, süt alabilecek.
Damacana su ücretsiz dağıtılacak.
Tüm bunlar istanbul belediyesi bütçesinin ne kadarlık bir rakamına tekabül ediyor biliyor musunuz?
Yalnızca %1,9’una…
Önceliklerimiz var dedik, tabi ki asıl önceliğimiz çocuklarımız olacak.
Biz çocuklarımızı ilgilendiren her konudan sorumlu olacağız.
Çocuklarımızın eğitiminden, güvenliğe tüm sorunlarını çözmek için yüzlerce uzmandan oluşan ekibimle gece gündüz çalışacağız.
Ben, çocuklarımızı güzel bir geleceğin beklediğine inanıyorum.
Buna inandıkça benim umudum yeniden yeşeriyor.
Sevgili kardeşlerim,
Ne istiyorum biliyor musunuz kardeşlerim?
Adil yönetilen ve herkese adil fırsatlar sunan, aileyi kalkındıran bir şehir ekonomisi istiyorum!
İstanbul yeniden yeşil bir şehir olsun, çocuklarımız sokağa çıkabilsin istiyorum.
Şehrimizde yaşayan herkesin yeteneğini açığa çıkaracak yaratıcı bir istanbul olsun istiyorum.
Sadece beşiktaş veya kadıköy değil; sultanbeyli’deki, bağcılar’daki aileler de güçlensin istiyorum.
Bu hayalleri gerçekleştirebilir miyiz?
Evet, kesinlikle gerçekleştirebiliriz.
Buna inanın.
Yeter ki hep birlikte bu amaçlar için bir seferberlik başlatabilelim.
Bir eğitim seferberliği, bir kalkınma seferberliği, bir üretim seferberliği başlatabilelim.
Ama her şeyden önce bir demokrasi seferberliği başlatabilelim.
Biz 16 milyon istanbullu olarak bu hedefleri gerçekleştirecek güce, yeteneğe, kaynaklara ve inanca sahibiz.
Sevgili dostlarım,
Aylardır, istanbul’u karış karış gezdim, gezmeye devam ediyorum.
Semtler ve mahalleler arasındaki yaşam kalitesi farklarını gördükçe, kahroluyorum.
Yazık değil mi çocuklarımıza?
Yazık değil mi bu güzel ailelere?
Yazık değil mi geleceğimize?
Benim kalbim özellikler çocuklarımız için çarpıyor.
Ben istanbul’daki bütün çocukların iyi eğitim almasını istiyorum.
Sultanbeyli’deki, bağcılar’daki çocukların da en iyi üniversitelerde okumalarını istiyorum.
Rekabetçi olmalarını istiyorum.
Neden onlar bu yarışa hep 100 metre geriden başlasın ki?
Bu haksızlık değil mi?
Ben sadece istanbul’un belediye başkanı olmayacağım.
Ben mahallenin abisi, kardeşi, ailelerin evladı olacağım.
Çocukların hamisi olup onların önünü açacağım.
Ve en sonunda değerli kardeşlerim, her şey çok güzel olacak!
İçinizi ferah tutun; umutla ve sevgiyle biz bu seçimi yine kazanacağız.
Çarşıda, pazarda, mahallede karşıma çıkan milyonlarca hemşehrim benden söz istiyorlar:
" kavgadan yıldık, bıktık. Siyaseti hep böyle güler yüzlü, hep böyle nazik, böyle nezih yap, ne olursun" diyorlar...
Emin olun, siyaseti hep böyle yapacağım, hep böyle yapacağız...
Vatandaş bizden temiz, nezih, kaliteli siyaset talep ediyor.
"kavga etmeyin, konuşun ve uzlaşma köprülerini sakın yıkmayın" diyor.
Vatandaşın bu talebini emir kabul edeceğiz.
Burada hepimize görev düşüyor…
Cumhuriyet halk partisi’nin her kademedeki, yöneticileri…
Belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve yüzbinlerce üyesi…
İttifak ortağımız iyi parti’nin her kademedeki, yöneticileri…
Belediye meclis üyeleri ve yüzbinlerce üyesi…
Hepimiz… hep birlikte…
Kampanyamız boyunca bu anlayış içerisinde olacağız.
Her gün saatlerce vatandaşla konuşuyorum, dertleşiyorum.
Ve görüyorum ki, vatandaşın teveccühü yalnız bana değil.
Vatandaş bizlere, hepimize umut bağlamış, bizlerden çok şey bekliyor.
O yüzden daha önceki sloganımızı küçük bir değişiklikle kullanmaya devam edeceğiz.
“imamoğlu varsa umut var” diyeceğiz.
İstanbullu eşit ve kaliteli hizmet bekliyor...
Acil sorunlara hızlı ve pratik çözümler bekliyor...
Büyük ve kapsamlı sorunlara, kalıcı çözümler bekliyor.
Halden anlayan yöneticiler görmek istiyor.
Sizlere, her birinize güvenim, inancım tam.
İstanbul'un ve yurdun dört bir yanında bu ülke adına çok önemli, çok değerli işler başaracağız.
Burada da halkın bağrından doğal olarak çıkmış, dalga dalga tüm türkiye’ye yayılmış olan kampanyamızın sloganını söyleyeceğiz:
Her şey çok güzel olacak!
Ülkemizin demokrasi tarihine damgamızı vuracağız.
Vatandaştan başka kimseden talimat almadan, yalnızca vatandaşın taleplerine uygun hareket edeceğiz.
Vatandaşın karşısında yerimizi, haddimizi bileceğiz.
Particilik değil, belediyecilik yapacağız.
Evet, tüm bunları yapacağız...
Çünkü siyaset budur.
Halkçılık budur. Cumhuriyetçilik budur.
Cumhuriyet halk partililik budur.
Yürüdüğüm yolda asla yalnız yürümediğimi biliyorum.
82 milyonun duası ile yürüyorum.
82 milyonun gönülleriyle yürüyorum.
Biliyorum ki en karanlık saatler, şafaktan hemen öncedir.
İstanbul’un milyonlarca ailesi, bu şehri bana emanet etti.
Emaneti haksızca elimizden aldılar.
Ama şimdi buradan ilan ediyorum…
Herkes duysun, herkes dinlesin...
Biz 16 milyon istanbullu, 23 haziran’da o emaneti geri almaya geliyoruz!
Sevgili yol arkadaşlarım,
Sözlerime son verirken tüm inancımla bir kez daha söylemek istiyorum:
Önümüzdeki dönemde hep birlikte...
İstanbul ittifakı olarak...
Yapılan büyük haksızlığı kabul etmeyenler olarak...
Demokrasi ve hukuktan vazgeçmeyenler olarak…
Yine başaracağız!
Yine çok çalışacağız ve kazanacağız!
23 haziran’da israf düzeni son bulacak!
23 haziran'da, istanbul'da hak yerini bulacak...
Her şey çok güzel olacak.
Her şey çok güzel olacak...
Her şey çok güzel olacak.
İmamoğlu, İBB'nin eski dönemdeki israf düzenini anlattı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin artık azınlığa değil tüm İstanbulluların faydası için çalışacağını söyledi.
Ekrem İmamoğlu şunları kaydetti;
Sayıştay’ın raporlarına göre 2014-2019 arası belediyenin borcu tam 4,5 kat artmış. 6 milyar liradan 27,5 milyara çıkmış... Yıllık faiz yükü 8 kat artmış. 149 milyon liradan 1 milyar 155 milyona çıkmış.
Daha durun esası şimdi geliyor.
Bütçe açığı 5 yılda 20 kat artmış 20! 216 milyondan 4 milyara fırlamış.
Dahasını ister misiniz?
İstanbul Büyükşehir’in web sitesi için 3 yılda 80 milyon lira harcanmış.
Bu rakama Türkiye’deki bütün belediyelerin web sitesini yaparsınız. Üzerine de her ile bir ana okulu kurabilirsiniz!
Bir başka örnek: İstanbul Belediyesi tek bir müdürlük vasıtasıyla hayata geçmemiş fikirlere, projelere 226 milyon lira vermişler.
Artık nasıl önemli projeyse bunlar!
Bu ne büyük bir israftır!
Bütün bu emeklere, havaya atılan paralara yazık, günah değil mi? Hiç kuşkunuz olmasın, bu israf düzenini değiştireceğiz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi %1’den bile küçük olan bu azınlığın değil, tüm İstanbulluların yararına çalışacak.
İBB'nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu, yol haritasını açıkladı. Siyasete yeni bir anlayış getireceklerini söyledi.
Ekrem İmamoğlu şöyle konuştu;
Siyasete yepyeni bir hava, yepyeni bir ruh getireceğiz. Kapı kapı, sokak sokak, semt semt gezeceğiz… Bize yapılanları anlatacağız… Kolumuzu kanadımızı bu şehirdeki kardeşlerimize açacağız. Onları kucaklayacağız…
Yalanlara, kışkırtmalara kapılmayın. Bunlara gülüp geçin.
Bu şehrin bu ülkenin gerçek sahibi sizlersiniz. Sakın korkmayın, sakın endişelenmeyin, sakın susmayın" diyeceğiz.
Ve onlara diyeceğiz ki, bizim büyük bir davamız var: İstanbul'un israf düzeni değişecek!
İstanbul’daki bu israf düzenin 16 milyon istanbulluya tane tane en basit dille anlatacağız.
Kimsenin bizi doğru yoldan, iyilikten, güzellikten ayırmasına fırsat tanımayacağız.
Her türlü iftiraya, her türlü kışkırtmaya karşı soğuk kanlı, itidalli olacağız.
Kavgayı bitiren olacağız.
Toplumu ayrıştıran, kızıştıran değil, birleştirip bütünleştiren, sakinleştirip yatıştıran olacağız.