Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü'nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını sanat yapıtında biyolojik materyal kullanımı üzerine yapan sanatçı Nergiz Yeşil, çalışmalarını İstanbul'daki atölyesinde sürdürüyor.
Deneyimlerini paylaşan Yeşil, sosyal hayatındaki çevre hassasiyetlerini zaman içinde sanat eserleriyle buluşturduğunu söyledi.
İlk biyolojik materyal kullanımına kendi organik hamurlarını üreterek başladığını anlatan Yeşil, eserlerinde form, anlam ve bağlamın yanı sıra materyalin de bu kavramlar gibi bir tavır sergilemesini istediğinden materyal seçiminde hassasiyet gösterdiğini dile getirdi.
Biyosanatı, bilim, sanat ve teknolojinin kesiştiği yer olarak tanımlayan Yeşil, her biyosanat üretiminin ekolojiyle ilişkili veya çevre dostu olmayabileceğini ifade ederek "Ekoloji ile biyosanatın birleştiği yerde konumlanıyorum. Çevre dostu bir materyal üretme ve sanat eserini de bunun üzerinden üretmeyi hedefleme gibi tanımlamak gerekirse, biyosanatla temas halindeyim." diye konuştu.
Sanat eseri üretme aşamasında, bu üretimin insanlığa ve doğaya maliyetinin ne olacağını göz önünde bulundurarak hareket ettiğini belirten Yeşil, önce minimum tüketim, sonra ileri dönüşüm ve en son noktada geri dönüşümü düşünerek eserlerini ürettiğini aktardı.
Yeşil, "Sanat eseri üretmeden önce malzemeyi üretiyorum, böylelikle tüketimi minimuma indirmiş oluyorum. Neyden ne kadar tükettiğimi ve daha sonra geri dönüştürmek istediğimde ürettiğim doğa dostu materyallerin doğaya zarar verip vermeyeceğini kontrol altında tutuyorum." ifadelerini kullandı.
"Her birinde olabildiğince çevre dostu olmasını önceliyorum"
Yeşil, sanat eserlerini üretirken kullandığı materyaller hakkında şu bilgileri paylaştı:
"Şu anda pratiğimde en baskın olanlardan biri kombucha mantarı. Bu Uzak Doğu çıkışlı bir çay kültürü. Sirke anasına ve deniz anasına benzeyen jelimsi bir yapıdan bahsediyoruz. Fermantasyon yoluyla bir materyalden defalarca yeni materyaller elde edebiliyorum. Burada aslında kombucha mantarını kullanıyorum demek yerine kombucha ile işbirliği yapıyorum diyebilirim çünkü burada bir maya bakteri yapısı bileşkesinden, mikroorganizmadan bahsediyoruz. Pratiğin diğer kısımlarında ceviz kabuğu, kahve ve pancardan boya elde etmek, doğada çözülmesinde hiçbir sakınca olmayan hayvan tüyleri toplayarak onlardan yumuşak heykeller yapmak var. Buluntu kemikleri kullanmak, daha önce kullanılmış objeleri ileri dönüştürerek sanat eserine çevirmek ve her birini çeşitli kimyasallardan kaçınarak üretmek... Bunlar temel motivasyonlarım ve her eserimin çevre dostu olmasını önceliyorum."
Kombucha mantarının sanat eserine dönüşmesinin en az 3 aylık bir süreç gerektirdiğini kaydeden Yeşil, "Üretimi ve sanat eserine çevrilmesi için 3 farklı kurutma yöntemi ve 4 farklı boyama tekniği kullanıyorum. Günün sonunda materyalin kendisini iki cam arasında 'tiffany vitray' tekniği ile kapatıyorum ya da bakır çerçeve sıvama tekniğiyle kapatıyorum." diye konuştu.
"Bütün referansım doğadan geliyor"
Yumuşak heykellerde ağırlıklı olarak yün kullandığını, insan saçı, hayvan tüyleri gibi organik materyalleri genellikle arkadaşlarından ve onların evcil hayvanlarından temin ettiğini bildiren Yeşil, salatalık, kabak, kırmızı lahana, pancar, turp gibi günlük beslenme rutininin içinde yer alan meyve ve sebzelerden desen kabiliyeti yüksek olanları da sanat eserine çevirmek için kullandığını vurguladı.
Yeşil, bu sebzelerle yaptığı çalışmaları şöyle özetledi:
"Bütün referansım doğadan geliyor ve doğanın kendisini sanat yapmak için kullanmak işi çok kolaylaştırıyor çünkü sebze ve meyvelerimiz çok yetenekli, çok güzel desenleri var. Dolayısıyla çok kabiliyetli, işbirliğine çok açıklar. Tabii her biri için aynı şeyi söyleyemem. Limonla işbirliğimiz o kadar iyi olmuyor mesela. İlk ve en önemli kısmı çok ince şekilde doğramak. Akabinde genelde sıcak veya soğuk su şoklaması gibi bir yöntem kullanıyorum ve kağıt üzerinde kurutuyorum. Bu kağıt üzerinde kurutma sırasında sebzeler aslında kağıdın üzerinde dolaylı bir resim de yapmış oluyorlar. Kurutma kağıtlarını da sonra sanat eseri yapmak üzere biriktiriyorum."
Yeşil, ilerleyen süreçte sanatsal üretimlerini döngüsel ekonomiyle daha içli dışlı bir şekilde sürdürmek istediğine, dezavantajlı kadınlarla çalışma imkanı bulabileceği bir iş modeli planladığına değinerek sözlerini tamamladı.