Karaciğer nakliyle tekrar hayata dönen Yazar Faziylet Sönmez, kendini en kötü hissettiği dönemde bile umudunu kaybetmediğini belirterek, organ bağışının önemini vurguladı. "Umutlar olmasa hayatın tadı olmaz" diyen Sönmez, kendisine umut olan aile için, "Bana bağış yapan o çok acılı aileye yaş akıttım, mektup yazdım" sözlerini sarf etti.
Yakalandığı amansız hastalıktan karaciğer nakli yapılarak kurtulan Yazar Faziylet Sönmez, geçirdiği zor süreci anlattı. "Ben organ bağışında bulundum. Şahsen herkesin bağışta bulunmasını arzularım. Bu tüm insanlık için çok önemli bir olay. Umutlar olmasa hayatın tadı olmaz" diyen Sönmez, bağışçı aileyi de en kısa sürede ziyaret edeceğini ve şükranlarını sunacağını söyledi. Hastlağı boyunca iki oğlunun kendisine verdiği destekten de bahseden Sönmez, ayrıldığı eşinin de kendisine donör olmak istediğini belirtti. İşte Faziylet Sönmez'in umut dolu hikayesi...
Serviste yattığın, henüz karaciğer donörü bulunmadığı dönemlerdeki zor zamanlarda aklından neler geçti?
Ben, aklına gelmeyenin başıma gelmesiyle. Aklı başına gelenlerden bir kul... Kendime geldikçe ve hastalık sürecini yazacağım fikrine, doktorlarımın, sadece çektiklerinizi mi suallerine... Hayır, organ bağışı farkındalığı da aklımda... Kaç paraydı ki umut? Umut tükenince, yine çarpar mıydı yürek? Yoksa tek derdi, vücutta kan dolaşımı sıcaklığı sağlaması mıydı? Kanı donmaz mıydı insanın, tükenince umudu?
İnsanın umudu değil miydi, iyi günde kötü günde sığındığı duygu?
Belki bu hastalık, bu nedenle uygun bulundu bana, Yaradan tarafından cevabıyla, kendine acıma işinden vazgeçen... Nice hasta gençler, güzeller, çocuklar görmüş olmanın kendimi özel hissettiğim fikrinden ve beğenmişlik durumundan daha imtina ve özen gösterme eğilimine giren ben...
Fotoğraf, hayatıma ilişkin beni bu hastalığa taşıyan diye düşündüğüm durumları, afişe etmeye talip bir ünlü afiş ve efekt adamı... Kitapta bol bol bahsettim. Ölüm, doğum gibi elbette gerçek ama insanın aklına getirmediği, bir gün kapına geldiğinde, bohça hazırlamana bile izin vermeyen. Üryan gelip, üryan gittiğin misafirhane... Bitmez çilesi ama buna rağmen gelmez gidesi kimsenin... Zamanın bittiyse de, kimse burada eğleyemez seni... Sahibin, çeker yanına alır seni... O kimsesiz bırakmaz, dünyaya yolladığı sevgiliyi...
“Ölümü topuklarında hissetmek ve “Beni Zara’ya gömün” demek...
Zara'ya gömülme isteğim, hastalık süremde. Çünkü yolun sonuna gelmiştim kısa bir zaman diliminde çok ilerlemişti hastalığım. O nedenle beni hemen kabul etmişlerdi. İki haftalık ömrüm vardı ben böyle hissettim hep. Doktorların davranış ve ilgilerinden. Her an hazır olun, ameliyata diyorlardı. Çünkü son çare ellerinin altındaydı, yetmez ama Doğan'a mecburduk son an geldiğinde. toprak kokusu aldım son zamanlarda, benim gibi durumlar yaşayan, ölümün kıyısından değil, yangın yeri gibi ortasından geçenler anlardı beni. Kendimi tanıyamadım son zamanlarda. Benim sayfama bakan doktorlar anladı endişemi, döneceksin eski haline dedi. Hemşireler destek oldu, sizi tanımadık dediler. Bu tamamen çok çabuk ağırlaştığınız ve sahiden çok ağır sıkıntılar nedeniyle oldu. Beni gör Allah'ım dedim hep, çok zordaydım. Ölüm kurtuluştu hazırdım. Oğullarım, lütfen dayan bizim için anne diyorlardı. En sonunda benden alacaklar en son bile umudun benim diyordu oğlum.
İki oğlun var. Birisi ağabey birisi baba oldu
Bu aşamada yalvardı büyük çocuğum doktora. Küçük oğlum ben neden veremiyorum diye kıvrandı. Yaşın tutmuyor dedik, abimden daha uzunum dedi. Doktorlar bizi sevdi, bağlılığımıza hayran kaldı. Nakil takımının başı olan hocamız Ender Dulun’du, hocamız kitabımda bahsettim uzun uzun, sana kadavra çıkacak hissediyorum dedi. Özel çabayla herkese iki yıl, beş yıl ya da asla rast gelmeyen kadavra bana mutlu sonu olan masal misali gibi üçüncü hafta armağan edildi. Gidiyorum derken, döndüm.
Hayatınıza hayat katan aileye neler söylemek istersin?
Bana bağış yapan o çok acılı aileye yaş akıttım, mektup yazdım. Kitabımda okuyacaksınız.
Sarıldılar oğlumla, ben bir kere görmüştüm hastalık öncesi tanışmıştık bu beyle, ama asla böyle bir durumda o yine devreye girecek diye aklımın ucundan geçmedi. Sadece nasılsınız sorusuna verdiğim net bir yanıtla yanımda oldu. Oğullarımız tanıştı, biz de yakında buluşacağız.
Siz sayfamın tanıdık tanımadık güzel yüzlerinden ziyade, güzel yürekleri, hepimizin ellerini tutuyorum ve mutlaka tutmak istiyorum dua, sinerji, empati ile bana inanılmaz güç ve dayanma azmi verdiniz.
Dostlarına teşekkür etmeyi ihmal etmedin…
Telefonunuzu alın dediler, ama yorum beğeni yok. Mesaj yok dediler. İnternetim açık olacak mail için kitap yazma işinde deftere yazdıklarım maile taşınacak. Yayınevi, afiş yönetmenleri ile yazışmalarım olacak, kitabı çabuklaştırmak amacıyla. Yorum, beğeni olmayacak, söz verdim çünkü. Beni anlarsınız umarım. Açık ama önemsemiyor demeyin lütfen hepsini okuyacağım, hatta okudum da bir saatimi verdim açınca interneti. Şimdiden hem hastalık süremde hem, nakilde, hem uyum sürecinde yazdıklarınızı, dileklerinizi okudum. Çok teşekkür ederim, minnettarım. Özel izinle bunu sizlere yazdım.
871447 Organ aranıyor... Sponsoru oğlum
En kısa zamanda, bu süreci yazdığım ilk roman tarzı tanıtım ve imza gününde buradan nakilde o gün gelebilecek nöbeti olmayan cerrah, hemşire, yardımcı personel ve Delal karşınıza çıkacağız. Oğlumun sponsorluğunda basılacak ve geliri kesinlikle organ farkındalığı ve ihtiyacı olanlara verilecek olduğu için, satışına özen göstereceğiz. 15 ya da 20 TL bazı hayatlara altın dokunuş olacak. Ben çok şükür yaşamadım maddi sorun. Ama inanın çok zor hayatlar var, insan utanıyor ve sevinemiyor kendi durumuna. El ele verip bu işte elimizin erdiği kişilere uzanmak istiyoruz. Oğlum, arkadaşları ve ben. Başta Delal olmak üzere... 871447 Organ aranıyor... Kitabımın adı. Oğlum nabzına bu numarayı dövme yaptırmış. Anlamadım önce, çok da hoşlanmam dövmeden. Ne bu dedim, organ nakil numaran Annem dedi. Böyle bir numara olduğunu bilmiyordum. Kitap adı koyma işi senindir dedim. O da isim babası oldu... Umarım tanıtım ve imza gününde sizinle ellerimiz birleşir.
Tek olmak istemediğin yer?
Doktorlar, dinmesi için ağrıların, morfin yapıyor. Ben, Tuzla'ya bakan penceremden doğrulup bakamıyorum. Ağrım başlar diye çok korkuyorum. Sadece gökyüzüne bakıyorum. Sabiha Gökçen Havalimanı'na gelen ve kalkış yapan uçaklar çok yakınımdan geçiyor. Kiminde, ben de olsaydım içinde diyorum. Kimine, iyi yolculuklar diliyorum.Tek olmak istemediğim yer, burası. Ama kendime belli etmiyorum güya. Başa gelen çekilecek ya... Şu beyin öyle bir muamma ki, Aklına geleni, kalbine taşıyor hemen. Dedikoducu, laf götürüp getiren, hep üstün gelmeye çalışan... En yumuşak yerini üzmekle görevini yerine getireceğine inanan, hep birinci olma sevdalısı. Ama sevda, kalbe yakışıyor, o hep bir numara bence.
Ömür devam ettikçe, başıma gelmez demeyeceksin hiç bir şeye
Başımıza güzel şeyler gelsin daima… Ney miyim ben, ney mi? Kamışlıktan inleyerek kesilen. Ömür boyu, hem kendine, hem dertlilere inleyen... Doydun mu da gideyim dersin, dayanamazsın. Biraz daha sabrın ve gayretin yok mu ben neyim? Ney miyim de sabredeyim? Sabırdayım, tevekküldeyim, yalvarmaktayım, Saçlarım ağrıyor, kirpiklerime kar yağdı, ak düştü kaşlarıma, karnım yara, ah benim içine ne bulduysam doldurduğum karnım, sebebin benim... Gülsüz, bülbül çığırtkanlığımdır tek suçum...
Yaşamda her gün gördüğün güneşi bir gün farklı görmek
Lütfen size sunulan, normal koşullarda çok da farkında olmadığımız şeyleri, farklı bir bakış açısı ile görüp, nimet ve minnet ile şükredelim. Görmek için illa başımıza bir kötü durum gelmesi gerekmez.
Günışığına çıkardılar bizi... Işık, günüme, göğnüme, gözüme ilk defa bu kadar güzel göründü. Kucakladı beni, ben bağrıma bastım, bağıra bağıra onu. Ah bana dar gelen dünya... Gelip eğlendim ya bir zaman... "Hani heç getmem sandım, geçmem vaz senden" Dünya, kimseye mekan değil, makamdı. Her makam da, her gelene uygun değil. Bâki, hiç değildi... Gel birazda sen oyalandı, hancının cazip teklifi. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileğiyle dileğim.
Tanrı’ya sevgi ile teslim olmak mı?
Özel ama çok özelsin Faziylet... dedim, kendime. Biliyor beni Yaradan, mutlaka yarar gördüğüm, başkasının da yarar göreceği durumlara tanık olursam, canla başla çalışırım. Şimdi her gün, hafif redde karşı, karaciğerimle dostluk kurmaya çalışıyorum. Kitap okuyorum, tuvalet ölçümü, sterilizasyon şartlarını kendim yardım almadan yapıyorum. Okuma yazma işini
Delal ile... Onun anne teyze abla bakımını doktor, hemşire ve ailenin isteğiyle özel bir vazife edindim kendime. Yemek, süt, kabız ise incir, kayısı ılık su tasası bana iyi gelen, kendimi dinleme ve hastalık ağrılarımın artık tamamen geçmiş olduğu mutluluğu, sadece büyük ameliyat yorgunluk ve acısının devede kulak kaldığı şu üç dört gündür çok ama çok mutluyum.
Kitaptan bol bol bahsedelim…
-Penceresiz odada ışıktan ve makine takılı olduğumuz seslerden, iki öküz oturmuş bir göğüs darlığı sonrası, beni ilk defa günışığına çıkardılar gözüm komple kanama yapınca, hastane duvarlarına açılsa da pencere ben döndüğümde başka biriydim. Odalarda ışıksız kalmadım, penceremi kendim açtım istediğim yere... Ve yeni kitabımın yazımında epeyce ilerledim. Klasör ve mail sonrası iyi bir yayınevi ile beni tanıştırmaya talip bir yönetmen, organ nakil ekibi benim hastalık, ameliyat ve yoğun bakım ünitesinde
Bir siyah beyaz elbise hikayesi
Bu ne şimdi demeyin, kadın hasta, giyinip kuşanmış. Anlatayım... Üstelik ani ve çabuk gelişen duruma, ayak uydurmakta zorlandım biraz, hareketli bir yapım vardı, dizlerimin dermanı kalmadı. Korktum tabi, üzüldüm, hatta çocuklarımın üzülmesine daha çok üzüldüm. Dizlerime yatınca, bacağıma düşen gözyaşlarını hissedince, içim cız etti. Biz seni sevdik... Bende onları sevdim, tüm sağlık görevlileri sahiden takdire değer çalışıyor. Gelelim elbiseye, önce sadece elbiseyi paylaşayım dedim. Sonra da, içi boş paylaşmak istemedim, çünkü içinde olmak istiyorum, biraz daha müddet istiyorum. Ömür müsaadesinin değişmeyeceği halde. Benimkisi bir dilek, Genel Müdür ne der bilmem. Bu elbiseyi hastane odasında yatarken, bir kanaldaki yarışmacının üzerinde gördüm beğendim. Biraz araştırdım, ulaştım ve sipariş verdim. Çok para vermem kıyafete, 69₺ dediler. Ertesi gün geldi elbisem, kendime de epey gülümsedim, doktor durumunuz ciddi diyor, ben ne peşindeyim Üstelik sapsarı ve epey çöktü bedenim... Tutunmak istiyorum, ucundan yakalamak ve bırakmamak... Tıpkı çocukken annemin eteğinden sıkı sıkıya tuttuğum gibi.
Hayata dair ne söylemek istersin?
Ayrı yüzleriydik hayatın, güne farklı pencereden merhaba diyenlerdik biz..Kör cepheye bakıyordu yüzlerimiz hep, asla karşılık alamadık nidamıza...O nedenle kapadık pencereleri simamıza, hoyrat sesleri almamak için içeri..
Özlediklerin?
Anneannem bizde kalırken, evdeki büyükler bir yerde gittiğinde, "Fazom bir gayfe büşür, bir de ciyere ver keyf-edek" derdi... Ben sigara içmiyorum derdim, "bir tene iç beniminen de, sona gine bırah" derdi... Neleri özlüyor insan, gidenin arkasından, yattıkları yer incitmesin onları. Hepimizin derdi onun derdi, sevinci onun sevinciydi... Şimdi bizde nerdeyse onun yaşına yaklaştık. Anlıyorum, anladıkça daha çok anıyor kâh gülüyor, kâh ağlıyorum.
Ayrıldığım eşim donör olmak istedi
Ayrıldığım eşim, çocuklarımın babası gelmek istedi. Babası beni sormak için oğlumu hep arıyordu. Aramalar sıklaşınca, hayırdır Doğan dedim. Babam, annen kabul ederse ona donör olacağım diyor (o da Brh+) bilemedim ki oğlum çok teşekkür ederim dedim. Üstelik Veronika ben de geleceğim diyormuş, istemezse koridorda sabahlarım. Halamlar olmaz demişler...
Oğlumu aldım karşıma, bak oğlum dedim, benim kimseyle alıp vereceğim kalmadı, arındım her bir kin, öfke, nefretten... Allah herkesi seçtiği yolda sağlıklı, huzurlu ve mutlu etsin. Ben halanlarla konuşurum. Babana benim de borçlarım vardır, bende mükemmel değilim, kimse de... Dilemişler buyursunlar... O gün epeyce sancım vardı. Uçakları gece yarısı indi, Babam ve kardeşim de başımdaydı. Birkaç gaz giderici, ağrı kesici, idrar söktürücü vs... Odaya girdiler. Önce oğluna sarılıp ağladı babası, hiç karşılaşmadığım eşi Veronika ise bana yöneldi, gülümsedim o ağladı, ağlama derken bende ağladım... Herkesi eve yolladılar, biz bakacağız diye. Ellerimi, kollarımı morlukları, ayaklarımı Nejat çok ağladı nedense, morluğa, şişe ne bulduysa...
Ve gittiler, Nejat üç kere döndü kapıdan, kız kardeşini teselli eden abi gibi başımı ovdu, öptü... Dua edeceğiz, seni arayacağız ve mutlaka o kadavra bulunacaktır, koşa koşa geleceğiz düğüne gelir gibi. Biraz daha dayan. Velhasıl kelam, aklıma gelmeyen bir hâl geldi yine başıma...
Okunma Süresi: 10 dk
Dayı: Bir Adamın Hikayesi filmi konusu nedir, oyuncuları kimler, nerede çekildi?
#Televizyon / 22 Kasım 2024
Natalia Loewe Becker kimdir, dini, yaşı, mesleği, çocukları, nereli?
#Kimdir? / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *