Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Yaşam İnsan mıyız şeytan mı?

İnsan mıyız şeytan mı?

Hayvanlarla yaşayanların bilmesi gereken 3 şey diye başlamış sevgili Burcu Yeryüzü önce okuyalım sonunda ben de bir kaç cümle söyleyeceğim. 

Okunma Süresi: 5 dk

Hayvanlarla yaşayanların bilmesi gereken 3 şey diye başlamış sevgili Burcu Yeryüzü önce okuyalım sonunda ben de bir kaç cümle söyleyeceğim. 
1-Hayvanlar yaşam enerjilerini evrenden tam olarak çekerler. Onların çakraları bizler gibi kapalı değildir. Frekansları yeryüzünün manyetik alanına uyumludur. Bu yüzden hayvanlar doğuştan şifacıdırlar. 
2-İnsanlar çok uzun zaman önce yeryüzünün manyetik alanından düşürülmüştür. Hal böyle olunca da kendisini doğanın parçası değil efendisi gibi görmeye başlamıştır. Düşük frekansla yaşamaya çalıştıkları için An’ın farkındalığından uzaktadırlar. İnsanların çocukluktan itibaren sürekli çakraları tıkandığı için oluşan baskı yüzünden geçmiş ve gelecek arasında, kafasındaki tilkilerle yaşamaya çalışırlar. Ve en önemli konumuz da bütün nirvana, aydınlanma ve erme hikayeleri özünde tekrardan frekansımızı Doğa’nın frekansına uyumlamakla ilgilidir. 
3- Hayvanların yaşam enerjileri güçlü olduğu için iyileştirici yaşam enerjilerini çoğu zaman insanlar çekebiliyor. Böyle olunca da hastalanabiliyorlar. Mutlaka yaşamışsınızdır. Siz üzgün olduğunuzda evinizdeki kedi veya köpek dostunuz kucağınıza gelip özellikle otururlar. Böylece yaşam enerjinizi dengeleyebilirler. Veya evin içinde dolanıp negatif enerjiyi temizleyebilirler. Ancak bunu sürekli yapmaları hastalanmalarına neden olabilir. Kimse bunun olmasını istemez. Bu yüzden yedikleri içtikleri kadar ruhsal dengeleri de çok önemlidir. Hem onların hem kendi sağlığınız için ruhsal dengenizi korumanız çok önemli. Bunun için tek yapmanız gereken çakralarınızı dengeleyerek açmak ve sevgi frekansına geçmeye niyet etmek. Şu an da birçok yol ve yöntem var onları araştırmaya da başlayabilirsiniz. Bu sayede hem evinize hem dünyaya daha yüksek bir frekans ve enerji yaymış olursunuz. Yaralı Şifacılara Not Yeryüzünde hayvanlara ve doğaya çok fazla zulüm ediliyor biliyorsunuz. Bu yüzden aramızda üzgün, kızgın, stresli ve tükenmiş olanlarınız olduğunu biliyorum. Ancak yaşam enerjimizi yükselterek bu olumsuz insan dengesini değiştirmek için şu an da dünyada bulunduğumuzu hatırlatmak isterim. Hayvanlara, doğaya ve topluma sürekli yardım etme isteğinde bulunan birçok kişi görevli olarak burada bulunuyor. Yorgun düşen yaralı şifacılara buradan seslenmek istedim. Hepimizin şifası içinde. Önce kendi şifanızı çağırıp sonrasında hizmetinizi yapabilirsiniz. Yeryüzünün, hayvanların ve insanların şifalanması dileğiyle…
Teşekkür ederim Burcu Yeryüzü hanımefendiye bu güzel yazısı için. Ben de küçüklüğümde insanlardan uzaklaşmış ve hayvanlara yakınlaşmıştım. Onlar çok daha güvenliydi. Kedi, köpek, tavşan, güvercin, tavuk besleyip bakmıştım. Onlar mutluydu ve içlerinde özel bir titreşim vardı bu nedenle. Onların doğaya uyumunu gördüm ama bu uyum insanlara baktığımda yoktu. İnsanla hayvan arasındaki bu fark üzerine düşünmeye başladığımda insanın aile, toplum, din, devlet gibi otoriteden korktuğunu oniara düşünsel olarak uyumlandığını görmüştüm. Daha kötüsü ise hayvanlar cinselliğini özgürce yaşarken insan utandırılmış korkutulmuştu. O an anlamıştım insanın neden kötü ve mutsuz olduğunu. İnsanlar ergenlikle birlikte kızıştığı halde doğasını yaşayamıyordu. Yedi yaşında benlik (birinci çakra) oluşuyordu ama 14 yaşında cinselliğini yaşayamıyordu. (İkinci çakrada donma hali) İnanılmaz bir şeydi. İnsan mutluluk ve özgürlük anlamında hayvanlardan daha aşağıdaydı. Doğaya ait olan hiçbir canlı intihar etmiyordu ama insan ediyordu. Bir sürü hastalık vardı. İnsanların neredeyse tamamı nevrotikti. Hepsi de otoritenin insanı sürü olarak görmek istemesi nedeniyleydi. Otorite sadece güç arayışındaydı, bu da onların düşük bilinciyle ilgiliydi. Güçlerini ve zenginliklerini halkla paylaşmak istemiyorlardı. Gerekirse güç ve zenginlikleri için sürüyü savaşlarda kullanmak istiyorlardı. Bu nedenle haz merkezini korkuyla baskılamışlardı. Otoriteden korkan ve cinselliğini yaşayamayan asla hayvan boyutuna gelemezdi. Hayvan boyutuna gelemeyen de insan olamazdı. 
Sizlerin beyni ele geçirildi. Korkutuldunuz. "Etik, ahlak" gibi saçmalıklara köle oldunuz. Oysa tek bir ahlaksızlık vardı, bir başkasına zarar vermekti. Kitapsız (kitap yazmayan, okumayan) 124 bin peygamberden söz edilir onların yollarını nasıl bulduğunu düşünüyorsunuz? Sadece doğaya uyumlanmışlardı. Sizler 4 bin yıllık varlıklar değil 7 milyon yıllık varlıklarsınız ve hatta 3.8 milyar yıllık bilinçsiniz. Sizler oluşan ilk organizmanın ilahi kudreti ve aşkısınız. Fakat şu an görüyorum ki bu ilahi kudrete ve aşka küfürler ediyorsunuz. Evet bunu davranışlarınızla yapıyorsunuz. Otoriteden korkuyorsunuz. Cinselliğinizi özgürce yaşayamıyorsunuz. 4 bin yıl önce sadece çocuğa miras hakkı doğsun diye kurgulanan evliliğe bedeninizi ve ruhunuzu satıyorsunuz. Birini beğendiğinizde sevgiliniz var diye sevişemiyorsunuz. Sizler Allaha layık değilsiniz, sizler bedenin ve ruhun yarattığı aşka layık değilsiniz. Sizlerin zihinleri ele geçirildi. Ve bunun sonucu olarak ne bedenleriniz ne de ruhlarınız size ait. Oysa bedeniniz de ruhunuz da Allaha aitti. 
Siz size ait olmayanı başkasına teslim ederek günah işlediniz. (GÜN'ünü AH'la geçirmek) Doğanıza uyum sağlamaktan korktunuz. Korkuya secde ettiniz. Fakat korku şeytandır! Ona secde ettiğiniz sürece asla Allahınıza ulaşamayacaksınız. Oysa İNS-an "Allaha yakın" olan demekti. Bu nedenle cehenneminizi yaşıyorsunuz. Asla mutlu olmadınız. Mutluluk, ruhun zihinden özgürleşmesi sonucu ortaya çıkan özgürlük kaynaklı nedensiz sevinç, neşe, haz ve coşku duygularıdır. Bunu da sadece hakikatle birlikte fark edeblirsiniz. Bunun ne olduğunu dahi hiç deneyimlemediniz. Ruhunuz asla tamamen özgür olmadı. Fakat öyle egolusunuz ki, içinizden "ben mutlu olamayacak kadar aptal olamam" deyip kendinizi mutlu olduğunuza inandırıyorsunuz. Allaha yalan söylüyorsunuz ve bu yalanı dürüst olmadıkça Allah asla affetmeyecek. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *