Değersizlik hissini dönüştürmek için sizlerden "ben değerliğim" sözünü söylemenizi istiyorlar. "Ben değerliyim, ben değerliyim" diye saçma sapan bir çalışma olmaz. İnsan bunu neden diyor? Değersizlik hissini yok etmek için değil mi? Cümleye dikkat ettiniz mi? "Değersizlik hissini yok etmek için" dedim. Yani? Bilinçaltında değersizlik hissi zaten var, kişinin inandığı bu!
Bu çalışma bir kısım insanda başarılı olabilir ama büyük çoğunluğun işine yaramaz tam aksine bilinçaltını zorlamış olursunuz ve hatta "ben değerliyim" demekle zıddını var etmiş olursunuz. Siz ne iseniz osunuz. Değerli olmak, insanın ruhsal özgürlüğünü sağlamakla ilgilidir yani öz değerimizi belirlemekle ilgilidir. Özdeğer, "ben değerliyim" demekle değerli olmuyor maalesef. Bir konu düşünün, mesela sizi ne değersiz hissettiriyor. Sevgiliniz terk edince değersiz hissedersiniz değil mi? Terk etti diyelim ya da o terk etmiş gibi imajine edin. Değersiz hissediyorsunuz değil mi? İşte bu terk edilme olayından sonra ne zaman değersiz hissediyorsanız - ki bunu hisseden egodur, ruh değil - değersizim ne olmuş ki" deyin. Israrla bunu söylemeye devam edin en az üç hafta sonra değerli hissetmek isteyen egodan özgürleşeceksiniz.
İşte o zaman özdeğerinizi belirlemiş olacaksınız. Fakat siz bugüne kadar tersini yapıyordunuz ve direnç oluşturuyordunuz. Evrende direnç gösterecek bir şey yok ki! Her şey olması gerektiği gibi oluyor. Bu şekilde kendi beyninizi ve duygularınızı yönetmiş oluyorsunuz. Fakat daha önce kendi beyninizi bile yönetemezken sevgiliniz terk etmesin istiyordunuz! Yani? Onun beynini yönetmeye çalışıyordunuz. Ne kadar komik değil mi? İnsan kendini değiştiremezken bir başkasını değiştirebileceğini düşünmesi? Aslında insanı değersiz kılan kişinin diğerinden beklentisidir. Onun sizi terk etmeyeceğine dair bir beklentiniz vardı, hatta inanmak istiyor ya da inanmıştınız. Fakat bunların hepsi korkuyla ilgilidir, sevgiyle değil. Sizler sevgiyi bilmiyorsunuz fakat istemediğiniz bir şeyler yaşadığınızda nefreti çok güzel biliyorsunuz.
Asıl mesele sanırım beklentiye girmek ve bunun kaynağında da korku var. O zaman korkuyu dönüştürelim, çünkü korku nefrete de neden oluyor. Ne dersiniz? Yani korku olmadığında özdeğerinizi belirlemiş oluyorsunuz. Bu, ruhunuzun özgürlüğü anlamına geliyor. Kimden özgürleşti? Egodan özgürleşti. O zaman Rabbinize yaklaşmış oluyorsunuz. Bir sevgiliniz var diyelim ve terk edilmekten korkuyorsunuz. Bir ilişkide korku enerjisi varsa siz kendinizle ilişki kuramamışsınız demektir başkasıyla kurmanız da imkansız hale gelir haliyle. Öyleyse korku enerjisini sevgiye dönüştürelim. Her gün 10-30 dakikalık çalışmalar yapmalı ve şu sözleri söylemelisiniz; "benim aşkım beni terk ediyorsa mutlu değilmiş demek, öyleyse o mutluluğuna gidiyor. Mutlu olsun benim aşkım, kurban olurum ben ona. Ben onun davranış ve düşüncelerini sevgi ve saygıyla kabul ediyorum, anlayış gösteriyorum." ortalama 25 gün sonra duygu dönüşür.
Bu çalışmayı kabaca yazdım. Her kişiliğin bu konuyla ilgili dirençleri var. Bu dirençleri yüzyüze görüşmeden dönüştürmek zor olabilir. Bu çalışma ile duyguyu yüz kişiden 20 kişi dönüştürebilir ancak. Bu çalışma özel teknikler gerektirir ki o zaman başarı oranı yüzde 80 lere kadar çıkar. Teknikleri burada yazmak istemiyorum. Hele tekniklerle birlikte yüzyüze görüşme sonucu dönüşüm % 100 oranına çıkmaktadır. Aslında ne zaman değerli olursunuz biliyormusunuz? Sizin ruhunuzu özgürleştirecek her davranışınız değerinize hizmet eder. Birisinin sizi sevmesi, onaylaması, değer vermesi ve sizin de bunları istemeniz sizi değersizleştirir. Çünkü ondan besleniyorsunuz, çünkü ruhunuzu başkasına köle ettiniz. Allahın size üfürdüğü ruhu köle ettiniz, dikkat edin! Bu platformda yapabileceğim yardım bu kadar olacak. Sevgiler.
Okunma Süresi: 3 dk
Cenazeye giden midibüs şarampole devrildi, 29 kişi yaralandı
#Yerel Haberler / 22 Kasım 2024
İstanbul'daki alkol ve sigara satış yerlerine güvenlik kamerası zorunluluğu getirildi!
#İstanbul Haberleri / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *