Cümbür cemaat meydana toplanıp, hit sanatçıların konserini izliyorsun, belediye, ücretsiz derken sen de beleş sanıyorsun ya…Değil!
Çöpten rızık toplayan 70’lik dedenin hakkıdır o…
*
Bırak, parayla sinema, tiyatro izlemeyi, giriş kapıısnda eline tutuşturulan patlamış mısır var ya…
Hart hart hartladığın, ömründe mısır görmemiş sokak çocuğunun payıdır o.
*
Sevap kapacağım diye defalarca katıldığın, cami, türbe gezileri, milli ruhla uçarak gittiğin Çanakkale turları, içine çektiğin deniz havasıyla sürdüğün günübirlik boğaz sefası, ölmeden bir kez göreyim dediğin Anıtkabir ziyaretleri var ya…Bakma, belediyenin, beleş dediğine, hepsinde, her bir vatan evladının eşit hakkı var. Bu sebeple, üzerimde kul hakkı yok cakasıyla müminlik taslama, beleş bildiğin her şeyin hesabı var üstünde…
*
Avcılarlı emekçi kardeşim, evine ekmek, çocuğuna süt götürmek için ırgat gibi sokaklarda çalışıyor, buna ragmen emeğinin karşılığını alamıyorsa, hakkını eylemlerde arıyorsa, herkesin gözü önünde rezil rusva oluyorsa, bunun ayıbı kimde biliyor musun? O, emekçi kardeşime ödenmesi gereken parayla, Turban Akçay Tatil Köyü’ne beleş gittiğini zanneden, kumsalda bronzlaşan Avcılarlı bacım da denizde kulaç atan bey abi de…
*
Sosyal belediyecilik anlayışını, vur patlasın, çal oynasına getiren sayın belediye başkanlarımız, hatırı sayılır siyasi kimlikli iş adamlarına para kazandırmak için ihaleleri şişire şişire imzalayan devletimizin bürokratları, her şeyin ötesinde, tüm bu yamukluklara göz yuman ahalimiz olduğu sürece, beleş sanılan belediye hizmetlerinin, aslında ne kadar da gereksiz ve ülkenin geleceğine dinamit koyan herkese pahalıya patlayan yolsuzluklar başlangıcının olduğunu anlamak hiç de kolay olmayacak gibi.
*
İçtiğin, pet bardaktaki belediye suyu var ya güzel kardeşim... O da paralı, haberin olsun, istedim. Hem de olması gerekenden daha da paralı.
*
Sokakta açtığın iftar…
Evine gelen koli…
Geçmişine okunan mevlüt…
Kutladığın bayram…
Telefonuna gelen SMS…
Sokağa asılan afiş…
Vurulan her kazma…
Yürüdüğün yol…
Sokak lambasındaki ışık…
Kaşıkladığın aşure…
Eline tutuşturulan çiçek…
Ücretsiz denilen kurs…
Havuzda attığın kulaç, tekmelediğin top…
Seminerlerde verilen öğüt…
*
Elhasılı…
*
Sana beleş diye yutturulan her şeyin, eksiksiz tamamı, senin, benim, dedenin, bebeğin, yetimin, garibin, zenginin payı... Bu yüzden, ilk gördüğün belediye başkanına ‘Minnettarız’ diye zıplama, şeker bayramında tuttukları şeker bile beleş değil, bilesin…Onda da herkesin payı var.
*
Bir gecelik konaklama, eğlence, sınırsız içki, gala yemeği, yılbaşı balosu hatta dansözün de sahneye çıktığı Şheraton Çeşme Hotel’de yatacağım dersen 413 TL, yok, ben Avcılar Belediyesi’nin halkın parasıyla göndereceği Turban Akçay Tatil Köyü’nde sabah-öğle-akşam yemeğine talim edip uyuyacağım dersen 500 TL.
Birisi, diğerinden daha pahalı ama beleş, iyi mi? Dansözden mahrum kaldığına bakma, asıl dansözlük budur aslında, paralı bir şeyi beleş sanıp balıklama atlamak yani…