Ömründe hiç karşılaşmadığı babası yaşındaki adama tek el ateş etti, düşmesini bekledi, nafileydi. Bi daha, bi daha derken tam altı kez tetiğe bastı, yine düşüremedi. Baktı düşmüyor, arabasına doğru topukladı, vın… Bacaklarından kan gelirken acısı da peşinden geldi. Arabada, üç yaşındaki Tuna’sı vardı. Oğlu vaziyeti çakmasın diye hiçbirşey olmamış gibi davrandı. Herkes ağlamasını, bağırmasını bekledi, o gülümsemeyi tercih etti.
*
Eve dönüş…
Ameliyatla birlikte dikiş atılan bacakları nerdeyse yarısına kadar alçıya alındı. Değil parmaklarını oynatmak, kıpırdatacak hali bile yoktu. Birkaç kez kucağımda tuvalete götürdüğümde, zonklatan, sabahlara kadar dana misali bağırtan ağrılarına birkaç kişiden başka şahit olan olmadı. Bir yandan dişini sıkıyor, diğer yandan da sesini içeriye doğru yükselterek avazı çıktığı kadar çığlık atıyordu. Olabildiğince sessiz çığlıkları yani…
*
Ta ki, gördüğün şu fotoğrafa kadar…
*
O gün, çocuklarından birisinin doğumgünüydü. Vurulduğu günün dakikalar öncesinde okula bıraktığı, Okyanus’un…
*
Onu alıp doğumgünü partisinin yapıldığı AVM’ye götürecektim. Tekerlekli sandalyesiyle aşağıya inmiş beni bekliyordu. Traşlı hali, kravatı ve zevkine göre uyarladığı elbisesiyle özel bir güne hazırlanmış havası hakimdi. Birlikte oyuncakçıya gidip alışveriş yaptıktan sonra hafazımda kalan tek şey, onu, çocuklarının yanına bırakıp döndüğümdü…
*
Sonra…
*
Sosyal medyada paylaştığı yukarıdaki fotoğrafı gördüm…
*
Oturabilirdi, ama ayakları üzerinde duruyordu. Besbelli ki çocuklarının kendisini çaresiz ve güçsüz görmesini istemiyordu. Her saniye, ayağına binmiş tonlarca yük etkisindeydi. Direndi, direndi…Belki de ömrünün en onurlu ve bir o kadar da en güzel direnişçi rolünü oynadı. Eve döndüğünde durumu öncesinden daha beterdi. Çocuklarının önünde dik duran baba profili ona patalıya patlamıştı ama, olsun, değerdi…
*
Bu yazıyı tamamlamadan önce son kez aradım, durumun nasıl diye sordum, ağrılarım dayanılacak gibi değil, ayağımı kesesim geliyor, dedi.
*
Ali Tarakçı’yı vuran, altı kurşun saydırdığı halde amacına ulaşıp onu yere düşüremedi. O yüzden de işi, yarım kalmış sayılır….
Ali Tarakçı’yı vurdurana gelince…
Bakmayın acısından dolayı danalar gibi böğürdüğüne, ayağımı kesesim geliyor, dediğine, çocuklarından birisini görsün, yine fotoğraftaki dik duruşlu o pozu verir. Zira hesaba katamadığınız şey, vurduğunuz kişi Ali Tarakçı olsa da yere düşüremediğiniz Ali Baba’ydı…
*
Bu fotoğrafı, Ali Tarakçı’yı vurduğunuz halde, Ali babayı deviremediğinizin kanıtı olarak vicdan galerinizde saklasanız, kafi…Şimdi sayın bakalım kaç kurşunla vuruldu insanlığınız, ne kadar dik ruhunuz, ve ne kadar babasınız?