2022 yılında Google’ da en çok arananlar belli olurken arama motorunda “neden” sorgulaması yapıldığında insanlar “neden sevilmiyorum, neden bu kadar çirkinim, neden yalnızım, neden dışlanıyorum, neden böyleyim, neden doğdum, ağlıyorum, neden yaşıyorum” gibi kendilerini değersiz hissedebilecekleri soruları sormuşlar. Bütün bu ifadelere baktığımızda aslında birçok insanın olaylara ve yaşananlara ne kadar karamsar yaklaştığını görebiliyoruz. Peki insanların arama motorlarına ve kendilerine neden böyle bir şey sorabileceklerine psikolojik açıdan bir bakalım.
İnsanlar kendine karşı acımasız
Konu hakkında Damga'ya konuşan Psikolog Melda Yakupoğlu, “Bazı insanlar, diğer insanları, dünyayı, etraflarını hatta kendini anlamlandırma biçiminde daha çok kendilerini suçlamaya eğilimli olurlar. Karşılaştıkları sorunlarda, düşünceleri genellikle suçlayıcı çerçevede şekillenir. Durumu değerlendirme şeklinde daha çok kendine karşı acımasızlık, katı, sert ve esnek olmayan tutumları vardır. Bir olay yaşadıklarında hep başkalarının sanki kendilerinden daha haklı olabileceklerine, onların kendilerinden daha bilgili, daha güzel, yakışıklı, yeterli, özgüvenli olabileceklerine inanırlar. Sanki onların söyledikleri her zaman kendilerinden daha önemli gibi hissederler. Onların kendilerini kabulü için çabalarlar. Olumsuz bir olay olduğunda üstlerine düşen sorumluluk bir yere kadar olsa bile bütün olayda tamamen kendilerini sorumlu tutarlar. Suçlarlar. Kendilerine acımasızca davranırlar. Bu şekilde düşünmeye şemaları sebebiyle eğilimli olurlar. Geçmiş yaşantılarında olumsuz olaylar, aile problemleri, ilk dönemdeki anne çocuk ilişkileri, bakım verenlerinin ihtiyaçlarına yetersiz olması, travmatik olaylar, yanlış öğrenmeler ve deneyimler gibi sebepler insanların şemalarını oluşturmaktadır” dedi.
Sosyal fobi tehlikelidir
Sürekli kendinden kabahat arayan kişilere dair konuşan Yakupoğlu, “Kusurluluk, utanç ve suçluluk şeması olan kişiler büyürken yeterince onaylanmamış kişiler olabilir. Örneğin, ebeveynleri tarafından sürekli eleştirmeye maruz kaldıysalar, başkalarıyla kıyaslandıysalar, kendilerini güzelce ifade edemeyebilirler. Çünkü bir şekilde diğer insanlar tarafından kabul görmeyeceklerine, dışlanacaklarına, yargılanacaklarına, eleştirilip küçük düşeceklerine inanırlar. Yıllar içerisinde bu yüzden eleştiriye karşı çok hassasiyet gelişir ve çevrenin onu eleştirebileceğine, hakkında olumsuz bir şey düşünebileceğine dair yoğun bir korku hissedebilirler. Bu korkuyla çoğu zaman iyi bir şekilde sosyalleşip, çeşitli ortamlara giremezler. Bu da onların zaman içerisinde yalnız kalmasına neden olur. Yalnız kaldıkça da özgüvenleri düşer. Özgüvenleri düşünce de otomatik olarak yine sosyalleşirken tedirginlik hissederler. Bu bir kısır döngü gibidir. Bazen bu durum terapilerde sosyal fobi gibi görülebilir temelinde aslında bu şema vardır ve geçmiş yaşantılarda yolunda gitmemiş durumlar, olaylar olması mümkündür” diye konuştu.
Herkes onaylanmak istiyor
Herkesin onaylanmak arzusu içinde olduğunun da altını çizen Yakupoğlu, “Bu şekilde suçluluk hisseden ve kendini yetersiz hisseden kişilerin ebeveynleriyle ilişkileri çoğu zaman sebeptir. Kişinin ebeveynlerinden birinin narsisistik, ben merkezci özelliklere sahip olabileceği de düşünülebilir. Çünkü ne yaparsa yapsın duyarsız olan ebeveyni kendisini onaylamamış, takdir etmemiş ise ilerleyen yıllarda da yetişkinlik dönemlerinde soğuk partnerlere, verici olmayan arkadaşlık ilişkilerine, kendilerini iyi hissettirmeyen hatta sıklıkla yetersizliklerini hatırlatan kişilerle arkadaşlık edebilirler yada tam tersi kendilerine karşı hiç ilgisi olmayan kişilere ilgi duyup sürekli kendisini kanıtlayabilme ilişkisi içerisinde olabilirler. Çocukluk döneminde öğrenilmiş bir ilişki biçimi olan bu ilişki biçimi kişiye güvenli gelir. Başka türlü bir ilişkinin nasıl kurulacağını büyürken göremeyen kişi doğru ilişkinin sürekli kendisini diğer insanlara sevdirmeye çalıştığı, onaylanmaya çalıştığı ve yeterli hissetmeye çalıştığı ilişki biçimi olduğunu düşünür. Diğer insanların kendisi hakkında olumsuz bir şey düşünmesini istemeyeceği için sürekli kendisinden fedakarlık yapmaya başlar. Bu fedakarlıkların arkasında onaylanma ihtiyacı yatar. Karşısındaki kişi onaylamadığında da duygusal olarak dağılmalar, hayal kırıklıkları, psikolojik olarak yıpranmalar başlayabilir. Kişiler “Neden sevilmiyorum, onaylanmıyorum, yalnız hissediyorum” gibi sorgulamalar içerisine girebilirler” ifadelerini kullandı.
Psikolojik destek gerekir
İnsanların psikolojik destek almaktan geri durmaması gerektiğini vurgulayan Yakupoğlu, “Birçok kişi bu problemle uzun yıllar boyunca boğuşur. Çünkü problemini paylaştığında da yalnız kalabileceğini, yargılanabileceğini, küçük düşebileceğini düşündüğü için paylaşmaktan da kaçınır. Kendi içerisinde bunu çözmeye çalışır. Biriyle paylaşırsa zayıf algılanacağından korkar. Birçok kişi artık dayanamayıp bardağı taşıran son damlada psikolojik destek için başvurur. Oysa son yıllarda özellikle kendini suçlama, utanç ve kusurluluk şeması ile o kadar çok başvuran var ki kişiler yalnız olmadıklarını bilmeliler. Birçok insan kendi içinde bu problemleri yaşarken herkes dışarıdan baktığında bir diğerini çok güçlü, çok sorunsuz ve çok mutlu görebiliyor. Bu algı yanılsamasına düşmeden gerektiğinde psikolojik destek almak bu konuda çok önemlidir. Kendiliğinden geçer diye beklediğiniz birçok problem üstüne başkaları eklenerek gidebilir. bu sebeple şemalar ne kadar erken dönemde tespit edilip düzeltilirse kişinin yaşam işlevi, ilişkileri, psikolojisi ve hayat kalitesi bir o kadar artar. Kişiler daha mutlu, özgüvenli, yeterli hissederler” dedi.
Kendiniz için fedakarlık yapın
İnsanların kendisi için fedakarlık yapması gerektiğinin altını çizen Melda Yakupoğlu, “Terapilerde kendini suçlama şemasından çıkabilmesi ve yaşamını bozan düşüncelerini değiştirebilmesi için yöntemler öğretilir. Özellikle kendine şefkat dediğimiz kavramın ne kadar önemli olduğunu konuşmak gerekir. “Kendini sev” cümlesi birçok kişi için çok fazla anlam ifade etmese de aslında çok önemli bir cümledir. Çoğu zaman bir başkasını düşündüğünüz kadar kendinizi düşünmezsiniz, bir başkası için yaptığınız fedakarlık kadar kendinize yapmazsınız, kendiniz için o kadar üzülmezsiniz ama yine bir başkası için günlerce üzülürsünüz” diye konuştu.
Herkes kendini kabul ettirmek ister
İnsanların kendini kabul ettirmeye çalıştığının altını çizen Yakupoğlu, “Birçok emek verilen ilişkide alma verme dengesi bozulur. Suçluluk şemasına sahip insanlar daha çok vererek karşılarındaki kişinin de ilişkide gereğinden fazla sınırsız olabilmesine neden olabilmektedir. “Onun için yıllarca emek verdim, bana bunu nasıl yaptı” dediğiniz birçok olayda bu şemaya rastlanabilir. Bu sebeple bütün bunların yanında kişinin etkili sınır koyabilmeyi, gerektiğinde hayır diyebilmeyi ve iletişim becerilerini terapilerde öğrenmesi de bu durumların üstesinden gelebilmesine yardımcı olur. Kişiler yetersiz hissederek büyüdükleri için bu şekilde hissettikleri ilişkileri güvenli bulurlar. Çünkü daha önce aileleri bu hissiyatı yaşattığı için doğru, bilindik ve güvenilir olanın bu olduğunu zannederler. Bu sebeple de gerek duygusal ilişkilerde gerek arkadaşlık ilişkilerinde hep verici olmayan kişileri hayatlarına çekerler. Hatta genelde aynı insan tiplerini hayatlarına çekerler ve “Ben neden hep aynı insanları, toksik ilişkileri hayatıma çekiyorum” diye sorgularlar. Uzun bir süreleri de kendilerini onlara kabul ettirmekle geçebilir” ifadelerini kullandı.