Bugün dünya nüfusunun yüzde 54’ü kentlerde yaşamakta. Özellikle metropollerde artan kentleşme, çocukları olumsuz etkiliyor. Türkiye’de 1950’lerde yüzde 25 olan şehirli nüfus şimdilerde yüzde 78’lere ulaşmış durumda. Hızlı ve düzensiz kentleşme nedeniyle kendilerine oyun alanı bulamayan ve nüfusumuzun üçte birini oluşturan çocuklar ise evlere hapsoluyor. Bu noktada çocuk haklarını koruyan şehirlerin önemine vurgu yapan sosyoloji, psikoloji ve mimari alanından akademisyenler, çocuğun mutlaka dışarıda sosyalleşmesinin geleceğine büyük katkısı olacağını belirtiyor.
Hizmete ulaşım önemli
Çocuk haklarını kollayıcı kentleşmenin önemine değinen Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Göç ve Kent Çalışmaları Merkezi (BAUMUS) Direktörü Doç. Dr. Ulaş Sunata, çocukların sosyal mekânlara ve hizmetlere ulaşımının kuvvetlendirilmesi gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Ulaş Sunata, “Çocuk dostu şehirler, çocukların güvenliğinin dikkate alınması ve en önemlisi de çocukların yönetimde katılımcı olmalarını sağlamaktan geçiyor” diyerek kent ve çocuk ilişkisini şöyle anlattı:
“Kentlerin çocuklara sosyo-ekonomik ve yasal statülerinden bağımsız sadece çocuğun yüksek faydası düşünülerek mekân üretme imkânı vermesi gerekli ve önemlidir. Hızlı kentleşme sırasında çocuklar için park oyun alanları, yeşil alanlar düşünülmedi, tasarlanmadı. ‘Çocuk parkı yaptık’ demekle de olmuyor. Türkiye’nin en önemli sorunu plastikten oluşan tek tip yaratıcılığı tetiklemeyen çocuk parklarının dizayn edilmesi. Halbuki her yaş grubu çocuğun ihtiyaçları ve beklentileri farklı. Bir açık alan yeşillik beklentisi olur bir de çocuğun sadece fiziksel değil hem mental hem psikolojik hem de sosyal becerilerini geliştirebileceği bir çocuk oyunu alanı. Bunun dizaynı farklı bir şey ve çocuk dostu materyallerle olması gerekiyor. Çocuğun parka erişimi ve parkta güvenliği düşünülmeli. Bunun yanı sıra o çocuğun o parkın dizaynında payı olması, mutlu olacağı parkın tasarımına dair fikrinin alınması değerlidir.”
Tek seçenek olmamalı
Çocuklar için doğru kentleşmenin gelecekteki yaşantılarına doğrudan etkisi olduğuna değinen Doç. Dr. Sunata, “Çocukların sadece bugünü değil geleceğini de inşa ettiğiniz bir serüven bu. O yüzden çocuk haklarını koruyan bir kentleşme gerekli. Kent konseylerine çocuklar alınıyor mu? Çocuklar için belediyelerde özel bir birim var mı? Bunlar önemli sorular. Giderek artan kentleşmeyle beraber çocukları evlerinde kendi başlarına bilgisayarlarla görüyoruz. Eskiden çocukların en azından sokakta ‘oyun kültürü’ vardı. Şimdi artık evlerde izole olmuş, çoğunlukla ‘sosyal ortam’dan yoksun çocuklar var. Onları hayata katmak önemli. İnternete süre sınırlaması koymak, uyarılar yapmak maalesef yeterli değil. Çocuğa bir imkan sunmak lazım. Bu imkân sadece dört duvar arasında bir oda ve internet olmamalı" dedi.
Oynama şansı azalıyor
Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Başkanı Bahar Tanyaş ise, “Kentleşmenin çocuk psikolojisi üzerindeki etkilerini değerlendirirken farklı yaşlardaki çocukların ihtiyaçlarını ayrı ayrı ele almak gerekir. Kentleşmenin hızlanması, daha çok çocuğun kentlerde yaşamasına olanak sağlamakla birlikte kentlerin çocuklara açtığı oyun alanlarının aynı hızla arttığı söylenemez. Sokakta oynayabilecek fiziki alanların daralması ya da mevcut alanların güvenlik endişesi ile kullanılmaması, çocuğun yetişkin gözetiminden bağımsız oynama şansını azaltır. Akranları ile sosyalleşme ve fiziksel aktivite ihtiyacının karşılanmasını zorlaştırır. Bağımsız ve aktif oyunun, çocukların sosyal, duygusal ve bilişsel becerilerini geliştirmesinde çok önemli olduğunu biliyoruz. Sokakta akranlarıyla oynanan oyun, problem çözme, sınırları öğrenme, empati kurabilme, dürtselliği kontrol edebilme gibi bir çok önemli alanda çocuğun gelişimine katkıda bulunmaktadır. Örneğin, en basit bir oyunda bile çocuk sırasını beklemeyi öğrenir” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
SADECE PARK YETERLİ DEĞİL
Uluslararası Oyun Derneği’ne göre, çocukların oyun deneyimini belirleyen en önemli çevresel faktörün kentleşme olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üy. Tanyaş, “Okul öncesi eğitim ya da anaokullarındaki oyun grupları yine uzmanların ve yetişkinlerin gözetiminde bir alandır; bu çalışmalar gelişim açısından çok çok önemli olmakla birlikte çocuğun sokakta deneyimleyebileceği bağımsız oyun olan alanından farklıdır ve böyle de olmalıdır. Alışveriş merkezlerindeki oyun alanları ise oyun kültüründen çok tüketim kültürünü beslemektedir. Pratikte, kentlerin güvenliği, çocuğun özerk ve fiziksel aktivitelerine imkân sağlayan alanların planlanması, çocuklara sunulan hizmetlerin sadece parklarla sınırlandırılmaması, çocukların yaşlarına uygun olarak arkadaşları ile birlikte vakit geçirebilecekleri ücretsiz sosyal alanların oluşturulması, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyetlere eşit erişim önceliklerimiz arasında olmalıdır” diye konuştu.