Tıbbi Onkoloji Bölümünden Prof. Dr. Ahmet Bilici, kanser tedavisindeki son gelişmelere değinerek ‘agnostik’ tedaviyle ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Bilici, son yıllarda kanserin ortaya çıkışında rol alan genetik basamaklarla ilgili daha çok bilginin öğrenildiğini belirterek “Bunun sayesinde de onkolojik tedavilerde çok fazla heyecan verici gelişme kaydedildi. Özellikle kişiye özgü biyobelirteç dediğimiz belirli bir genetik mutasyon üzerinde etkinlik gösteren hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanser türünde önemli yol alınmasını sağladı. Tüm bunların yanında son iki yıl içinde tümör dokusundan bağımsız ‘agnostik’ daha hassas bir kanser tedavisi imkânı tanıyan yeni biyobelirteçler bulundu” dedi.
Tedavide gelinen son nokta
Bu yeni tedavilerin çoğunun ağızdan alınan hap şeklinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bilici, şöyle devam etti: “Bununla birlikte damar yolu ile uygulanan immünoterapilerin bazıları da tümör agnostik olarak belirli biyobelirteç tiplerinde etkinliklerini kanıtladı. İlk olarak mikrosatellit instabilitesi yüksek, DNA yanlış eşleşmesi tamiri eksik (dMMR) olan ya da tümör mutasyon yükü (TMB) yüksek olan kanser türlerinde immünoterapi tedavilerinin kanser tipi ve yerleştiği organdan bağımsız olarak etkin olduğu gösterildi.
Akıllı hap dönemi
Bilici, ”Bundan sonra kanser agnostik biyobelirteçleri hedef alan yeni tedavilerle ilgili araştırmalar da hız kazandı. Bir diğeri NTRK (nörotrofik reseptör tirozin kinaz) gen füzyonu olarak bilinen mutasyona sahip erişkin ve çocukluk çağı kanserlerinde larotrectinib adlı hedefe yönelik ya da diğer ifadeyle akıllı ilaç geliştirildi. Bu belki de daha önceki bildiğimiz kişiye özgü tedavileri düşündüğümüzde onkolojik tedavilerde gelinen en gelişmiş noktaydı. Böylece kanserin köken aldığı organın neresi olduğundan bağımsız (agnostik) etkinliği gösterilmiş ilk akıllı hap geliştirilmiş oldu.” şeklinde konuştu.
Yan etkisi çok düşük
Prof. Dr. Bilici son olarak, “Bu gelişmeler özellikle belirli tümörlerde daha fazla görülme ihtimali olan kanser tipinden bağımsız, genetik biyobelirteç testlerinin yapılmasının gerekliliğini de gösterdi. Diğer taraftan, daha önceki etkinlikleri gösterilmiş akıllı ilaçlar gibi bu yeni geliştirilen ilaçlar da daha çok kanserli hücreleri etkilemekte, normal hücreleri hiç ya da en az şekilde etkilemekte. Böylece tedavi başarısı daha çok artmakta, ayrıca olası yan etkilerde çok az görülmekte ve hastaların yaşam kaliteleri de olumsuz etkilenmemekte. Gelecekte bu tür tümör yerleşim bölgesinden bağımsız ‘agnostik’ tedavilerin daha fazla geliştirilmesi, daha hassas ve daha etkin bir kanser tedavisi yapmamıza da olanak sağlayacak gibi görünmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Kanser nedenleri
Kanserin nedenleri tam olarak bilinmemekle beraber iki grup risk faktörü vardır. Bunlardan biri genetik yatkınlık yani ailedeki hastalık geçmişi, diğeri ise çevresel ''kolaylaştırıcı'' faktörlerdir. Çevresel faktörler; sigara ve alkol kullanımı, yoğun güneş ışınına maruz kalma, radyasyona veya yüksek dozda röntgen ışınına maruz kalma, kanserojen olarak anılan bazı kimyasallara maruz kalma, bazı virüsler, kötü beslenme alışkanlıkları ve hava kirliliği gibi faktörlerdir. Bunların yanında hamilelik döneminde anne karnında fetüsün maruz kaldığı faktörler de kanserin nedenlerinden sayılmaktadır