DHA- Kent Hastanesi'nde Arjantin'den gelen kök hücre nakledilen Okuklu, "Niye söz verip tutmuyorlar?" derken Doç. Dr. Ahmet İfran ise "Buradaki en büyük maliyet hastaya kaybettirdiğimiz zaman. Bu parayla ya da başka bir şeyle ölçülemeyecek bir kayıp demek. Bu hastalarımızın kaybedebileceği bir dakikaları bile yokken. Lütfen vazgeçmeyin" dedi.
30 Ekim 2020'de meydana gelen, 117 kişinin hayatını kaybettiği İzmir depreminde evi yıkılan, eşi ve 4 çocuğuyla o tarihten bu yana konteynerde kalan Gülfinaz Okuklu, Mart 2022'de bir üniversite hastanesinde İdiopatik myelofibrozis (nedeni bilinmeyen, kemik iliğinde normal hücrelerden daha fazla anormal hücre üretiminin olduğu kan hastalığı) tanısı aldı. Çok zor günler geçiren Okuklu, hastalığın tek tedavisi olan kök hücre nakli için İzmir Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi'ne başvurdu. Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İfran tarafından takibe alınan Okuklu'ya ailesinden uygun verici bulunamayınca TÜRKÖK'ten verici arandı. Tarama sonucunda hastaya uygun iki verici adayı saptandı. Ancak bu iki vericinin nakil aşamasında vazgeçmeleri üzerine bu kez yurt dışından verici arandı ve bulundu. Arjantin'den bulunan kök hücre Kent Hastanesi'ne getirtildi ve nakil 19 Nisan'da yapıldı..
'YÜZDE 100 UYUMLU DONÖR GEREKLİYDİ'
TÜRKÖK'ten bugüne kadar çok sayıda vericiden kök hücre nakli gerçekleştirdiklerini, az da olsa bu vakada olduğu gibi vericilerin son anda caydığını ve zor durumda kaldıklarını belirten Doç. Dr. İfran şöyle konuştu:
"Hastamız bize yaklaşık 9 ay önce başvurdu. Yüksek riskli bir hastalığa sahipti. O yüzden kemik iliği nakli olması gerekiyordu. Bu kemik iliği hastalığı, kansere, lösemiye dönme riski taşıyor. O yüzden de özellikle yüksek riskli hasta grubunda kemik iliği nakli yapmak gerekiyor, başka türlü hastanın iyileşme şansı yok. Bu hastamız için biz TÜRKÖK'ten verici taraması yaptık. İdiopatik myelofibrozis hastalığında iliğin yüzde 100 uyumu gerekiyor. Yüzde 90 uyumda bile nakil yapamıyoruz. O yüzden verici bulmak çok daha zor bu hasta grubunda. Şanslıydık, çünkü iki verici bulduk. Ancak verici adaylarının biri, başta mazeret bildirmeden vazgeçti. Bir diğeri kök hücre toplama ve nakil aşamasına gelindiğinde vazgeçti, yine mazeret bildirmeden. Onun üzerine biz de yurt dışından verici aramak zorunda kaldık. Tabii bize bunun maliyeti zaman oldu. Hastamız en az 4-5 ay bu vericilerin hazırlanması ve toplama süreci için bekledi ve sonra da vazgeçilince süreç başa döndü. Yine şansımıza vericiyi Güney Amerika'dan bulabildik. Verici adayımız tüm testlerini yaptırdı, hücre toplandı ve elimize ulaştı. Biz de kemik iliği naklini yaptık. Bundan sonraki süreçte hastanın takibini yapacağız."
'KÖK HÜCRE TOPLAMA ÇOK BASİT BİR İŞLEM, KORKU, ENDİŞE YERSİZ'
Doç. Dr. İfran vericilerin mazeret bildirmedikleri için vazgeçiş nedenlerini bilmediklerini belirterek, "Korku mu yoksa kendilerine zarar geleceği endişesi mi onu bilmiyoruz. Ama kök hücre toplama işlemi aslında oldukça basit, 4 saatlik bir işlem. Koldaki damara katater takılıyor ve aferez cihazıyla kan toplanıyor. Öncesinde kullandığımız ilaçlar var, vericiye kesinlikle zarar vermiyor. Vericinin de kan değerleri bir hafta içerisinde normale geliyor. Yani verici adayına herhangi bir zarar verme söz konusu değil. Ama bu insanlara ya bu anlaşılır şekilde anlatılmıyor ya da adaylar anlamak istemiyorlar. Sonuçta çoğu mazeret bildirmeden vazgeçebiliyor, özellikle son dönem çok sıkıntı yaşadık" dedi.
'KAYBEDİLEN ZAMAN PARAYLA ÖLÇÜLMEZ'
İki adayın caymasının ardından yurt dışından kök hücre bulunup hastaneye ulaşmasının ciddi süre aldığını da vurgulayan Doç. Dr. İfran, bağışçılara da şöyle seslendi:
"Buradaki en büyük maliyet zaman, hastaya kaybettirdiğimiz zaman. Parayla ya da başka bir şeyle ölçülemeyecek bir kayıp demek. Türkiye içinde verici bulduğumuzda 1,5-2 ay içerisinde nakil yapabiliyoruz. Güney Amerika'dan 4 aylık bir süreçte kök hücreye ulaşabildik. Çok daha zorlu bir süreçti. Bu hastalarımızın kaybedebileceği bir dakikaları bile yokken biz aylarca vericilerin kabul etmesini, bu işleme rıza göstermesini bekliyoruz. Verici olmak çok güzel bir şey. Gönüllülük esasına dayalı.TÜRKÖK'e bağış yapacak verici adayları ne kadar artarsa o kadar çok hastamıza verici bulma şansımız var. Ancak verici adayları şunu unutmasınlar, bir hastaya verici bulunduğunda müjde verildikten sonra vazgeçildiğinde hem hastada hem de ailede çok büyük yıkıma yol açıyorlar. Üstelik bu hastalarımızın birçoğu da tedavide zamanla yarışan hastalar. Eğer gönüllü olduktan sonra gerçekten hastalık ya da kabul edilecek bir mazeret yoksa vazgeçilmemesini istiyoruz."
'DEPREMDEN SONRA İKİNCİ YIKIM'
Öte yandan depremde evsiz kaldıklarını ve başlarını sokacak bir ev için mücadele ederken hastalandığını belirten Gülfinaz Okuklu, "Ev derdine hastalık eklendi. Ağabeyim gönüllü verici oldu ancak yüzde 50 uyumlu çıktığı için nakil yapılamadı. Türkiye'den bulunan iki verici vazgeçince bütün umutlarımı yitirdim. Niye söz verip tutmuyorlar? Çok zaman kaybettim, ya yurt dışından verici bulunmasaydı? Bağış yapanlar araştırmalı, öğrenmeli yoksa hastalar için önce umut, sonra yıkım oluyorlar" diye konuştu.