Beylikdüzü Sevgi Barış Buluşmaları'nın, Sahaf Söyleşileri Moderatörü Ümit Nar ile sahaflık ve kitaplar üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Damga okurları için özel açıklamalarda bulunan Nar, “Şimdi sahaflık iki türlü aslında. Birincisi ekmek parasını kazanmak için yaptığımız bir iş sonuçta bir meslek dalı bir yandan. Bunun kendince bir matematiği kendince bir ticari hesapları vesairesi var. Bir de bunu aramızda pek çok arkadaş var o şekilde; kitapları sevdiği için yapanlar, tutkuyla yapanlar var. Dolayısıyla sahaflığı burdan ayırabiliriz” diyor. Gelin Nar'la yaptığımız söyleşiyi arkanıza yaslanıp keyifle okuyun...
Ümit Bey bize biraz kendinizden bahseder misiniz ?
Ümit Nar, Hermes Sahaf adıyla bir dükkanım var. 10 yıldan fazladır bu işi yapıyorum. Memurdum bunu zaten bir takım insanlar daha iyi bilirler, askerdim daha doğrusu. İstifa ettim, mecbur hizmetin bitiminde... Sonra Beyoğlu'nda Aslıhan Pasajı' nda bir dükkan devir alarak mesleğe başladım. Geçen yıl da İzmir'e taşındım ve İzmir'de açtım dükkanımı, öbür dükkanımı kapattım. Artık kitapçılık hayatıma İzmir'de devam ediyorum.
Sahaflık hikayeniz böyle, aileden bir miras - meslek değil yani... Peki bir tutku muydu ?
Yooo yok aileden bir miras değil. Yani şöyle benim babam işçi annem ev kadınıydı falan ama ailede okuyan insanlar vardı. Ben daha çok küçükken okula başlamadan evvel teyzemin aldığı " GIRGIR" dergileriyle ya da diğer teyzelerim de okuyan insanlardı diyebilirim. Eeee tâbi bir yerlerde kitap görüyorsanız kitaba ilginiz oluyor dolayısıyla. Sonra benim kendi ilgi alanıma dönüştü. Ve yine bu da bir şanstır, Eskişehirliyim ben; ilkokul zamanı bizim orda Kitap Bank diye bir yer vardı kitap takası yapardık sürekli. Az biraz paramızla çok kitap okuma şansımız olurdu. Bunlar da biraz beni herhalde kitaba yönlendirdi.
Sizce sahaflık nedir peki, ikinci el kitap satanlarla sahaflar arasındaki farkı sizden öğrenebilir miyiz?
Şimdi sahaflık iki türlü aslında. Birincisi ekmek parasını kazanmak için yaptığımız bir iş sonuçta bir meslek dalı bir yandan. Bunun kendince bir matematiği kendince bir ticari hesapları vesairesi var. Bir de bunu aramızda pek çok arkadaş var o şekilde ; " kitapları sevdiği için yapanlar " . Tutkuyla yapanlar var. Dolayısıyla sahaflığı burdan ayırabiliriz. Sahaflık ve ikinci el kitapçılık arasında da; şimdi sahaflar aynı zamanda ikinci el kitapçılık yapıyorlar. Ama ikinci el kitapçıların bir kısmı sahaflık yapmıyorlar, sadece ikinci el kitapçılık yapıyorlar. Sahaflık dediğimiz ne ? Azıcık eski yazı okuma , Osmanlı Türkçesi, Arap alfabeleri Türkçe okumak azıcık bilgi belge konularına hakim olmak. Mesela bir fotoğraf elinize geldiğinde fotoğrafın dönemini, nerde çekildiğini tahmin edebilmek gibi ... Ve yine okumaya, genel kültüre ve hayata dair bilgilendirmeyi gerektiren unsurları içinde taşıyor sahaflık. Ama dediğim gibi önemli noktalarından bir tanesi eski yazı Osmanlıca bilmek Halil abinin deyimiyle de hatta bazı dillerin alfabelerini de tanımlayabilmek. Yani elinize bir kitap geldiğinde Kiril Alfabesi mi, başka bir alfabe mi bilmeli ? Hatta Rumca zannettiğiniz bir kitap Türkçe olabilir çünkü Karamanlıca diye bu topraklarda bir dil var. Karaman yöresindeki Hristiyan Türklerin kullandığı alfabeleri Yunan Alfabesi Grek Alfabesi ama yazılanlar Türkçe... Bunları tanıyabilmek için azıcık bilmek azıcık meraklı olmak gerekiyor, öyle düşünüyorum.
Merak edilen bir konudur, meraklıları adına sormak istiyorum. Sahaflar ellerindeki kitapları nasıl temin ediyorlar?
Şimdi ters gelebilir ama bizim sahaflar şeyhi kabul ettiğimiz 84'te sanırım vefat etmişti, Muzaffer Ozak 'ın bir lafı var, sahaflık diyor "ölen insanların kitaplarını ölecek olan insanlara satma işidir." Bu bir kaynak tâbi. Daha doğrusu bu iyi kütüphaneler almak için bir kaynak. Çünkü hayatını kaybeden insanların çocukları, varisleri falan kitaplarla çok fazla ilgilenmiyorlar. Genellikle onları evin, binanın satış değeri ya da mobilyalar daha fazla ilgilendiriyor. Bir diğer kaynak da modern hayat sürekli küçük yerlere daha fazla geçmeyi dayatıyor. 3+1'den , 2+1'e geçiyor insanlar evler küçülüyor ve evler küçüldüğü zaman ise önce kitapları insanlar ellerinden çıkartıyor. Ya da diyelim birisi şehir değiştiriyor, ülke değiştiriyor kitaplarını taşıyamayacağını düşünüyor onlardan da alıyoruz kitapları... Bazen paraya ihtiyacı oluyor, sıkışıyor birileri onlardan da kitap alıyoruz. Çünkü sadece her kitap öyle 8 liralık- 10 liralık kitap değil, elinde imzalı özel bir kitap vardır koleksiyon değeri olan bir kitaptır vs. Bu aynı zamanda bir yatırım değeri olan bir şey. Dolayısıyla insanlar bunları elden çıkartabiliyorlar. Böyle farklı kaynaklarımız var. Bir de şey var mesela benim bu çocuklukta yaptığımın benzeri, okuyor sonra getiriyor onları, onların yerine başka kitap alıyor ya da onları satıyor başka kitap alıyor falan... Bit pazarları mesela ya da kapıcılar... Bit pazarları bizim için önemli bir kaynak çünkü insanlar kitapları bir şekilde elden çıkartıyorlar yani bizimle irtibata geçmeden elden çıkartıyorlar. Bunlar tabiri caizse bit pazarlarına düşüyor. Biz de bit pazarlarını gezerek oralardan kitap, fotoğraf, belge topluyoruz bunları....
Sahafların kendi içlerinde uzmanlık alanları var mıdır ?
Hepimizin yok ama uzmanlık alanı olan insanlar var. Mesela Mevlüt arkadaşımız var o Arapça konusunda uzman. Hatta diğer kitapları alıp satmazdı sadece Arapça alır satar. Yurt dışına , yurt dışından toplar- yurt dışına toplar ya da işte bizim ustalarımız tâbi bu biraz zamanla oluşan bir şey yani. Yirmili yaşlarda bir anda pat diye bu işi yapmaya başladığınız zaman elinize muhteşem kitaplar olmayabilir. Osmanlıca, Osmanlı Türkçesi kitaplar, dergiler olmayabilir zamanla belli bir yaştan sonra belli bir tecrübeden sonra uzmanlaşma başlıyor. Bugün el yazmaları konusunda Bahtiyar abi mesela iyidir, Bahtiyar Sahaf... İşte Osmanlı Türkçesi ya da eski dönem Türkiye ve İstanbul konusunda kitaplara Turkuaz Sahaf etkilidir. Yine kitabiyat konusunda bizim Lütfü abi yetkindir. Yani bu biraz zamanla oluşan bir şey ama onun da dışında işte nedir ben sosyal bilimler kitaplarını ağırlıklı olarak dükkanda tutmaya çalışırım bu bilinir. Bir diğer arkadaşımın elinde daima çok iyi çeviri dünya edebiyatı kitabı vardır, bu da ayrıca hem okur hem esnaf arasında bilinir. Yani birisi bir kitap sorduğunda ben kime soracağımı bilirim sahaf arkadaşlardan. Herkesin yelpazesini az çok biliyoruz.
Ümit Bey mezatta satışa çıkacak kitapları neye göre belirliyorsunuz?
Mezatta genellikle herkese hitap edebilecek kitaplar çıkartmaya çalışıyorum. Ama bir yandan da nispeten pahalı bazı kitapları (prestij boy, kuşe kağıt vb) mezata çıkartarak biraz daha uygun fiyata alınmasını sağlamaya çalışıyorum. Onun dışında da klasikler, iyi edebiyat, derli toplu araştırma ve tarih kitaplarını seçiyorum.
Dikkatimi çeken şeylerden biri de satışa çıkan her kitap hakkında görüşünüzün olduğu, satışa çıkardığınız her kitabı okudunuz mu?
Değil elbette. Ama okuduğum kitaplar da var. Ama mesleki gereklilik olarak yazar, çevirmen, yayınevi hakkında bilgi sahibiyim. Bunları harmanlayarak bir sunum yapıyorum.
Peki koleksiyoner tarafınız var mıdır?
Kısmen. Bir ustamız 25 yılı doldurunca “çıraklık bitti,” demişti. Ben de çıraklığın yarısını yeni geçiyorum. İşim, dükkânım yeni yeni hacimleniyor. Sahafiye ve efemeraya ancak yöneldim. Dolayısıyla koleksiyonerliğe tam manasıyla geçemedim. Zaten esas koleksiyonerlik bir maddi birikim de gerektirir. Ama kendimce ufak tefek şeyler biriktiriyorum. Akıl hastalıkları ile ilgili kitaplar, kitapçılık tarihiyle ilgili belgeler gibi.
Mezat sırasında insanlarla samimi iletişim içinde olmanızın kitap satışlarını etkilediğini düşünüyorum, siz bu konuda ne söylemek istersiniz?
Evet, bence de. Benim derdim kitap satmak değil sadece. Kitabı ve muhabbetini seviyorum. Karşılıklı etkileşim, konuklardan birinin kitapla ilgili verdiği yeni bir bilgi beni mutlu ediyor. Hep beraber bilgilenip eğleniyoruz. Bir de tabii artık beşincisini yaptığımız bu festivalde Beylikdüzü’ndeki okurlarla epey tanış olduk, hepimiz birbirimizi biliyoruz.
Bir sahaf olarak asla satmam dediğiniz kitap var mı? Sizce bir sahaf asla bu kitabı satmam demeli mi?
Zor, herhangi bir konuda asla demek insanı yanıltır. Ama mümkün mertebe elimde tutmaya çalıştığım şeyler oluyor tabii. Daniş Remzi Korok’un birkaç küçük kitabı var, gotik edebiyat şaheserleri diyebilirim. Yıllar evvel sattım, bir daha bulsam satmamayı tercih ederim.
Pandemi süreci pek çok meslek gruplarını ekonomik anlamda ciddi şekilde etkiledi. Sahaflar bu durumdan nasıl etkilendi?
Kötü etkilendi. Yani eski geleneksel usulün devamı olarak çoğumuz zaten hâlâ pasajlardayız. Bir aradayız eski sahaf çarşılarında. Kadıköy’de iki pasaj var. İşte Beyoğlu’nda bir pasaj var. Onun dışındaki insanlar dükkanlarda tekil olarak var. Tâbi salgının yükselmesiyle o karantina tedbirleriyle beraber sokağa çıkmak yasaklandı. Dolayısıyla dükkanlar kapandı. Dükkanlar kapandı ama internetten de satış yapan arkadaşlar yani biz çoğumuz artık kitaplarımızı internete de yüklüyoruz, dijital çağda olduğumuz için. O arkadaşlar nispeten daha hafif atlattılar ama internete yüklemeyen sadece dükkandan satış yapma gayreti olan arkadaşlar çok daha zor durumda kaldılar. Kiralarını ödeyemediler vs. Yani şunu söyleyebilirim Aslıhan Pasajı’nda şu son 1- 2 ay içerisinde 5 dükkan el değiştirdi ya da kapandı. 30 sahafın olduğu bir pasaj orası küçük bir rakam değil yani 20’ si kapatmak zorunda kaldı. Çünkü insanlar o dönem gelir elde edemiyor, hayatta kalmaya çalıştılar her şeyden önce. O ara şöyle bir şey yaptık . Sahaf Kolektifi diye bir yapılanmaya gittik biz. Sahaf işiyle iştirak edenlerin iki derneği var. Derneklere üye olmayanlar var bir de.. Hep beraber bir araya geldik . Kamudan ya da belediyelerden yardım istemeden sadece okura yaslanarak talepte bulunduk Sahaf Kolektifi olarak. Bizi unutmayın, hiçbir şey yapamıyorsanız arayın hâl hatır sorun telefonla görüşelim gibi... Onun büyük katkısı oldu. Sağ olsun vefalı okurlar bana da ulaşanlar oldu kitap talep ettiler o bir can simidi oldu. Topluca kitaplar sattığımız oldu. Belki almayacak ihtiyacı yok ama buna ayırabilecek bütçesi var, böyle şeyler oldu. Bir de mezatlarca devam etti yani yine internet üzerinden mezat yapan arkadaşlar vardı bu da nispeten küçük de olsa bir katkı verdi esnaf arkadaşlara...
Beylikdüzü Belediyesi farkını gösteriyor
Peki son olarak bu yıl düzenlenen Sevgi Barış Buluşmaları’nı önceki yıllarla kıyaslarsanız neler söylersiniz ?
Barış ve Sevgi Buluşmaları bu yıl yer değiştirdi. Çünkü salgın riskinden dolayı bu tehlikenin hâlâ yüksek olması yüzünden Barış ve Sevgi Buluşması’nın konsepti değişti. Yani normalde bizim dışımızda da yerel ürünler satanlar, başka bir takım şeyler satanlar Sivil Toplum Kuruluşları oluyordu ve konserler ya da oluyordu her akşam. Konserler çok kalabalık oluyordu. Yani bir konserde yüz bin kişi falan vardı, öyle hatırlıyorum geçen sene miydi, evvel ki sene mi ne ? Bu sene bunlar yok pandemiden dolayı... Sadece biz varız. O anlamda Yaşam Vadisi’ ne taşındık, eski Kuğulu Park’ın orda yapmadık. Belediye böyle istedi, benim de hoşuma gitti zaten koordinatör olarak. Burayı zaten biliyorum burası çok güzel bir yer. Bu anlamda bir farkı var. Şeyin de farkı var gerek söyleşilerde gerek mezat da gerek stantlarda görüyorum; insanlar tedirginler aslında. Mesela söyleşiler genelde boş yer olmazdı, şimdi dünkü söyleşi de örneğin yarı yarıya azdı. Vaka sayısının açıklanmasıyla birlikte biraz insanlar tedirgin oldular. O anlamda bir sıkıntımız var tâbi ama netice itibariyle ve esas özüyle burdaki bütün esnaf arkadaşlar Beylikdüzü’nde olmaktan çok mutlular. Pek çok keyifli insanın ve okurların olduğu bir yer ve bundan hep bahsediyorum. Belediye’ de bu konuda bize çok yardımcı oluyor. Yani biz buraya masrafsız geliyoruz. Bizim gibi düşük fiyatlara kitap satan insanlar için çok önemli. Masrafsız gelince de sattığımız cebimize kalıyor bir nevi... Bu anlamda mutluyuz. Tâbi esas burdaki maddi tatminden çok manevi tatminimiz söz konusu. Çünkü sahaflara bu derece nezaketli davranan başka bir belediye yok öyle söyleyeyim.