Hukukçu ve yazar Serra Taşköprü, yazın hayatını ve ‘Sessiz Şiddet’ adlı kitabını Damga’ya anlattı. Keyifli sohbetimiz sizlerle…
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben, naçizane kendini gerçekleştirmek ve kendine özgü bir yolda ilerlemek isteyen bir bireyim. Manevi değerleri yok saymaya başladığımız bu dünya düzeninde bu değerleri kendince var etmeye çabalayan ve bir nebze de olsa olumlu örnek teşkil etme gayretinde olan bir canlıyım. Kendimi henüz tanıyabilme şansına erişemediğimden tanıtma imkânım da kısıtlı kalıyor.
Yazmaya nasıl başladınız?
Yazmaya okulum İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adlı Bilimler Yüksek Lisans tez çalışması ile başladım. İlhamım ise içimde hissettiğim aşk duygusu ve bende var olan ‘Sevgi’ kavramı doğrultusunda bu aşkı ve sevgiyi aksettirmiş olduğum insanın tarafıma göstermiş olduğu tutum ile oluşan davranış kalıbıdır.
2020 yılında okurlarla buluşturduğunuz ‘Sessiz Şiddet’ adlı kitabınızı anlatır mısınız?
İkinci kitabım olan ‘Sessiz Şiddet’ ilk kitabım Hesaplanmış Sessiz Manipülasyon Yoluyla İşlenen Suçlar ve Yasal Boyut’un özeti ve devamı niteliğindedir. Tek kelimeyle ‘Yok sayma’ üzerine kurulu eserler olan bu kitaplar, kısaca yeni kavramlardan Ghosting (Hayalet olma) halini de gözler önüne sermektedir.
‘Sessiz Şiddet’ ile okurlarınıza hangi mesajları vermek istediniz?
Sağlıklı iletişimle sağlıklı ilişkilerin varlığını sürdürebileceğini ve sağlıklı duyguların ortaya konarak şiddetsiz bir yaşamın söz konusu olabileceğini aktarmak, ilk ve en önemli hedefim olmuştur.
‘Sessiz Şiddet’ ismi nereden geliyor?
Ad; benim üretimim olup, daha önce farklı kulvarlarda kullanılmıştır. Bu durumu da adı koyduktan sonra fark ettim. Sessizliğin bir sesi olduğu ve bu tür bir sessizliğin şiddet içerdiğini belirtmek için iki kelimeyle vurucu bir biçimde ada hayat verdim.
‘Sessiz Şiddet’ amacına ulaştı mı?
Henüz amacına ulaşmadı. Zamanla amacına ulaşacağından eminim. Bu zaman dilimi yıllar alabilir; çünkü somut -gözle görünen- kavramlara verdiğimiz artı değer bile yıllar alıyorken somut hale getirilecek olan bu soyut kavram elbette var oluş amacına yıllar sonra ulaşacaktır.
Yazarken örnek aldığınız isimler var mı?
Yazarken örnek aldığım isimler yok çünkü kendi özgünlüğümü yaratmak ve onu korumak istiyorum; ancak özellikle kardeşim Uzman Psikolog Merve Taşköprü, Gazeteci-Yazar ve ilerinin Sosyoloğu yani Sosyoloji Uzmanı Hatice Odabaş ve kendisini koşulsuz sevdiğim Psikiyatrist Prof. Dr. Kaan Kora’dan ilham alırım. Üçüncü ve son kitabım ‘Sessiz Aşk Terapisi’ bu koşulsuz sevgimin eseridir.
Gelecekteki projeleriniz neler?
Gelecekte Adli Bilimler Uzmanı olma hedefinde olup, yazın dünyasına özgün eserler sunma amacındayım. Hukukçu olarak da yeni kavramlar ve hükümler gündeme getirme arzusu, içimde varolmaktadır.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bu röportaja son verirken size, gazetenize, gazetenizin çalışanlarına ve de bu röportajın hayat bulmasına vesile olan emekçi ve sanatçılara teşekkür eder, “Şiddeti nefretle kınamak yerine sevgiyle reddediyoruz.” sloganımla hayatımızı sürdürmeyi temenni ederim. Tüm okuyuculara minnetlerimle…