Felsefe kökenli yazar Serhan Kansu ile çocuk kitapları yazma fikrinin nasıl ortaya çıktığından, yetişkinler için yazmak ile çocuklar için yazmak arasındaki ayırımdan tutun da ilk kitabını yazma serüveninden ve son kitabı "Kadınlar Erkekler ve Bazı İhtimaller"in yanı sıra gelecekte yapmak istediği projelere dair, Damga okuyucuları için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yazar; son kitabı "Kadınlar Erkekler ve Bazı İhtimaller" in anlaşılmak için eğitim seviyesi arayarak okuyucu seçmediğini, 16 yaşındaki genç okuyucusundan ve 80 yaşındaki okuyucusundan güzel yorum almasının iyi bir şey yaptığının göstergesi olduğunu belirtti. Yazar daha önce kaleme aldığı şehir şehir gezen gölge oyunu "Karagöz'ün Şekerlemesi" nin yakın zamanda tekrar başlayacağını eklerken, gelecek ile ilgili planları için klasik karakterlerin dışında bir oyun yazmayı düşündüğünü ve bir sinema filmi projesi olduğundan bahsetti.
Serhan Kansu kimdir? Sizi sizden dinleyebilir miyiz?
Çocuk, genç ve yetişkinler için kitaplar yazan, sanatı, felsefeyi, doğayı, hayvanları ve bir de bisiklete binmeyi seven biri. Bana yazar, felsefe insanı, sanatçı gibi pek çok ünvan yakıştırılıyor. Yakıştıranlara teşekkür ederim. Ancak tüm bunların yanında en güzel unvan kişinin kendi ismi olmalı.
Tiyatro ve müzikle ilgilenmişsiniz geçmişte, sonrası edebiyata geçiş nasıl oldu? Bu serüveni anlatabilir misiniz?
Evet geçmişimde tiyatro ve müzik var. Gelecekte de olmaya devam edecek. Geçmişe gidersem, 6. sınıftan itibaren kısa metinler yazdığımı hatırlıyorum. Sonra da o metinleri oynardım. Hayatımın her döneminde yazmak vardı ancak üniversitede felsefe eğitimine başladıktan sonra yazmak çok daha yoğun bir hal aldı. Bu, canlandırmak ya da taklit etmek veya role bürünmek değil hepsini sıfırdan ortaya çıkartan kişi olmak isteği belki de. Yani bir dünya yaratmak gibi, tüm kural ve kaideleri sizin belirlemeniz gibi. Sanırım yazmak, soru sormanın en değerli şekli. İster bir akıl yürütme sonucu isterse bir dışavurum olsun “ortaya çıkartmak” denilen eylemin temelinde yazmak olduğunu düşünüyorum. Yazmak düşünmenin bir sonraki adımıdır. Derler, toplar, ortaya çıkartır ve kayıt altına alır.
Son kitabınıza değinmeden önce ilk kitabınızı yazma sürecini öğrenmek isterim...
İlk kitabım kitap yazdığımın farkında bile olmadan içinde isyanımı, hüznümü, minnetimi ve diğer ne kadar yüklendiğim duygu varsa onları döktüğüm bir metinler silsilesiydi. Kitap olmasına karar verdiğimde süreç çok hızlı ilerledi. Ardından ilk gençlik ve çocuk romanı kategorisindeki kitabım Sırtımdaki Okyanus geldi. Sonrasında bir baktım ki şimdi 15 kitabım var. Yıllar sonra bu röportajı tekrar okuduğumda 15’i az bulacağım eminim. Ancak kendimi hala yazmam gereken 1 kitabı arıyormuş gibi hissediyorum. O sebeple ilk kitabımı yazma sürecim ya da şu anda kaç kitabım olduğu mühim değil. Mühim olan ne? Onu arama halindeyim. Ve bu arama hali bir yaşam biçimine dönüşüyor. Bulmak artık aramamak demek, artık aramamak ise durmak. Ve durmak da manasızlığa düşmek. Hayatta bir mana arayışı olmalı. Ve bu daim olmalı kanımca.
Çocuk kitapları yazma fikri nasıl ortaya çıktı Serhan Bey?
Çocuk ya da yetişkin diye ayırt etmeden yazmak istedim. Sonra ortaya çıkan metni yine bir yaş kategorisine sokmadan yayınevine attım. Tabi ki çocuk kategorisine gireceğini tahmin ediyordum. Ancak benim kitaplarımda hep yetişkinleri de içine alan bir alt metin saklıdır. İyi kitap da zaten böyle olmaz mı? Çocuğun da yetişkinin de okuyabildiği… Ne mutlu ki kitaplarımı okuyanlar da böyle hissediyor. Bana gelen mesajlara, yapılan yorumlara ve kitaplarım hakkında kaleme alınan haberlere baktığım vakit tam manasıyla bunun karşılığını görüyorum.
Yetişkinler için yazmak mı yoksa çocuklar için yazmak mı ? Hangisi daha cazip, hangisi daha zor?
İki türün de kendine göre zorlukları var. Bir çocuk hikayesine “çocuk hikayesi” deyip geçemezsiniz. Üzerine düşünülmesi gereken fazlaca dinamiği ve değişkeni mevcut. Platon’nun bir sözü aklıma gelir ve tarihte pek çok ismin de benzer sözleri, “basit yaşamalı ancak basit yaşamak o kadar zordur ki”. Ve sonra Nazım Hikmet akla gelir “basit yaşayacaksın, susayınca su içebilecek kadar basit”… Çocuk hikayesinde beylik sözler sarf edip, bilindik ve basit mesajlar vermek istemiyorsanız çok iyi bir alt yapı kurmalısınız. Ki derdiniz zaten mesaj vermek olmamalı. Büyük büyük anlamları anlaşılır bir dille ve kısa haliyle aktarabilmelisiniz. Süzmek, en yalın hale getirmek kolay bir iş değil. Aynı şekilde yetişkin edebiyatının da kendine göre dinamikleri mevcut. Elbette ki her yaş için geçerli ancak özellikle yetişkin kitaplarında okuyucuya samimi bir saygıyla yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bu da akılla ve bilgiyle olur. Sunduğunuz eser üzerine düşünülmüş ve çalışılmış olmalı. Sadece yeteneğinize güvenmek ve hiç çalışmamak bana göre hangi yaş olursa olsun okuyucuya saygısızlıktır.
Aynı zamanda eğitimci yönünüz de var. “Çocuklar için Felsefe” ve yetişkinler için yazarlık eğitimleri veriyorsunuz. Biraz bahseder misiniz?
Çocuklarla felsefe oturumları yanında “Felsefenin Çocuk Hali ve Yaratıcı Yazarlık” eğitimi veriyorum. Hem yetişkinlerin hem de çocukların katılım sağlayabildiği bu eğitimde düşünme becerilerini geliştirmeyi hedefliyorum. Deleuze’ün söylediği gibi felsefe, kavramlar yaratmayı ve icat etmeyi içinde barındıran bir disiplin. Ben de eğitimlerimde bir yön göstermeye değil yön icat edilmesine uğraşıyorum. Yaptığım çalışma; felsefe ve çocuklar için felsefeyle ilgilenenler, hikâye ve roman yazmak isteyenler, yaratıcılıklarını geliştirmek isteyenler, çocuklarla ve gençlerle çalışanlar, öğretmen ve akademisyenler tarafından yoğun bir ilgi görüyor. Malzemelerimin tamamına yakını çocuklarla da kullanılabildiği için benim yöntemlerimi öğrenenler kendi öğrencileri için de kendileri için de uygulayabiliyor. Sadece yazmak ya da yaratıcılık için değil hayata dair yeni bakış açıları kazanmak isteyenler de eğitimlerime katılıyor. Çocuklar için de yetişkinler için de felsefi soruşturma yapmak önemli. Düzenli olarak yapılan felsefi soruşturma; bilişsel beceri ve yeteneği, karar alma becerisini, yaratıcılığı geliştiriyor, çözüm üretebilme ve akıl yürütme becerisine katkı sağlıyor. Ben eğitimime felsefe ile başlayıp yaratıcılık ile devam edip son noktada hikâye yazarlığı ile katılımcılara kendi ürünlerini ortaya koyma cesareti veriyorum. Daima söylediğim bir söz: “Bir hikâye kurgulamak en iyi felsefe yapma yöntemlerinden biridir. Çünkü bir dünya inşa etmek kavram üretmekten de ötedir.”
Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Anlam katıyor. Beni ben yaptı ve bana katmaya devam ediyor. Benim bilmediğim Serhanlar’la beni tanıştırıyor. Tekrar tekrar kendimi keşfetmemi sağlıyor ve yenileniyorum. Hayatta yaptığım pek çok şeyin ardından anlamlı olup olmadığını sorarım kendime. Yazmak anlamlı olduğundan emin olduğum bir şey. Bir diğeri de iyi bir insan olmaya çalışmak. Çünkü huzursuz yapamıyorum. Huzursuzken huzursuz oluyorum desem anlatabilir miyim acaba?
Çok etkisinde kaldığınız bir yazar var mı? Serhan Kansu kimleri okur, ne okur?
Yazar ya da film isimleri saymaktan pek hoşlanmıyorum. Dün sevdiğim bir ismi bugün okuduğumda eleştirebiliyorum. Aynı şekilde bugün okuduğum birini de yarın eleştirebilirim. Etkisinde kalmak denemez benimkine. Herkesten bir şeyler fırlatmışımdır bilincimin altına, üstüne, sağına, soluna. Sonra onları karıştırıp ortaya bir Serhan Kansu dökmüşümdür. Hiç sevilmeyecek yazarların sevilmeyecek kitaplarını da okudum, isim vermeyeyim, pek çok dünya klasiği de, sevilen isimleri de. İsim değil ancak birkaç tür söylesem? Tiyatro metni okumayı severim. Öyküden uzun romandan kısa diye tabir edilen novella türünden hoşlanırım. Kişisel gelişim pek sevdiğim bir tür değil. Kaygı değil saflık hissettiğim şiirler de benim için çok değerlidir.
Yakın zamanda gerçekleşecek bir imza günü var mı ?
Evet en yakın tarih 17 Ekim’de İstanbul Cevahir AVM’de D&R mağazasında saat 13.00-14.00 arası söyleşi ve imza günüm var.
Son olarak yazmayı seven okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?
Daha dikkatli bakmak lazım. O vakit hiç görmediğimiz şeyler görebiliyoruz. Ve bazen de hiç bakmamak lazım dışarıda değil içimizde olanları görebilmek için.
FELSEFEYLE DÜŞÜNMEK KORKULACAK BİR ŞEY DEĞİL
Son çıkan kitabınız “Kadınlar Erkekler ve Bazı İhtimaller”in ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?
Schopenauer, Nietzsche, Lou Salome, Spinoza ve daha birçok ismin kitaplarını, ilişkiler ve aşk hakkındaki metinlerini okudum. Kendi düşüncelerimi zaman zaman onların da fikirleriyle desteklediğim, zaman zaman onlarla atıştığım ve eleştirdiğim çok keyifli bir kitap çıktı ortaya. Böyle söyleyince ağır bir dil ve karışık cümleler bekleniyor belki ama öyle değil. Oldukça yalın bir sohbet. Benim kitabım tamamıyla kendisi olan, şakacı, eğlenceli ve zaman zaman hüzünlenen, duygusal bir kitap. Kant en önemli eseri “Saf Aklın Eleştirisi” için felsefeyi bulutlardan yere indirdim, şeklinde bir yorum yapar. Ben de sanırım bulutların aslında göz hizamızda olduğundan bahsediyorum. Evet felsefeyle düşünmek korkulacak bir şey değil. Aksine tamamıyla olması gereken bir şey. Ve göz hizamızda. Kadınlar Erkekler ve Bazı İhtimaller, anlaşılmak için belirli bir eğitim seviyesi arayıp kendine okuyucu seçmiyor. Bugün 16 yaşındaki bir genç dostumdan da 80 yaşındaki bir amcamdan da kitabım hakkında yorum alabiliyorsam güzel bir şey yapmışım demektir. Kitap sokakta geçiyor, bir bankta, bir doğa yürüyüşü yapıyor sizinle ya da bir akşam bir bakıyorsunuz kereviz yanına bulgur pilavı koymuş ve romantizmi arıyor, yapıyor da. İçinde duygunun da eğlencenin de derinliğin de olduğu güzel bir metin oldu Kadınlar, Erkekler ve Bazı İhtimaller. Pek çok insanın önce kitabı okuyup ardından heyecanla bir arkadaşına hediye ettiğini duyuyorum, bu beni çok mutlu ediyor.
Sizce okuyucu “Kadınlar Erkekler ve Bazı İhtimaller”i neden okumalı?
Kadın ve erkek ilişkilerine dair okunabilecek farklı, akılda yepyeni kapılar açan bir kitap. Karmaşık sanılan durumların aslında ne kadar da duru olduğunu, duru sanılan anların da karmakarışık olabileceğini anlatıyor. Ancak bunu yaparken sanki sizin en yakın arkadaşınız olup tatlı diliyle sohbet ediyor. Kişisel gelişim kitabı diyemem. Ancak tek tek hitap ettiği için oldukça kişisel bir kitap. Sizi çok iyi anlayan birileri var kitapta, sizi çok güldüren birileri de ve sizinle hüzünlenen birileri de.
KAFAMDA YENİ BİR OyUN YAZMAK VAR
Gelecekte yeni planlar ve eserler var mı?
Kaleme aldığım Karagöz’ün Şekerlemesi adlı gölge oyunu salgından önce şehir şehir gezdi. Pandemi sebebiyle ara verdik. Sanıyorum yakında tekrar oynanmaya başlar. Kafamda klasik karakterlerin dışında farklı tiplerin yer aldığı yeni bir oyun yazmak var. Bunun yanında ismini ve konusunu söylemek sanırım şimdilik doğru olmaz, bir sinema filmi projem var. Elbette çocuk ve yetişkinler için yeni kitaplarım da yayımlanacak, atölye ve eğitimler de devam edecek. Ancak en önemli plan hayvanlar için bir şeyler yapmaya devam etmek. Mesela benim otomobilimin bagajında hep mama vardır. Bisikletle çıktığım vakit çantama mama ve su koyarım. Ne zaman nerede aç bir hayvan göreceğinizi bilemezsiniz. Gördüğünüz vakit durup da ona biraz yemek vermek, işte dünyanın en güzel anlarından biri.
SÖYLEŞİ: DİLEK BOZKURT