Söyleşi köşemizin bugünkü konuğu Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Adayı Nagehan Gül Asiltürk. Saadet Partisi üyesi olan ve uzun bir zamandan bu yana partiye hizmet etmekte olan Asiltürk, hem partisinin İl Kadın Kolları Başkanı olarak hem de Saadet Partisi İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Muhafazakar camianın en tanınmış isimlerinden Yasin Hatipoğlu'nun kızı, Oğuzhan Asiltürk'ün de gelini olan Nagehan Gül Asiltürk, güler yüzü ve hiç yitirmediği heyecanıyla adaylık çalışmalarını, partisinin çalışmalarını anlattı.
İstanbul ve 3. Bölge için neler söylemek istersiniz?
Gerçekten bazen inanamıyorum, bir ay bir yerden geçmeseniz o yeri tanıyamıyorsunuz. Yani bunu keşke olumlu manada söyleyebilseydik. Ama maalesef her geçen gün İstanbul'un değişmesi olumsuz manada anlam kazanıyor. Ben İstanbul'a sonradan gelmiş biri olmama rağmen bir İstanbul sevdalısıyım. Çok muhteşem bir şehir ve dünyanın birçok yerini görmek kısmet oldu. Gerçekten İstanbul'dan daha güzel bir toprak parçası yok. Bu kadar güzel ve kıymetli bir şehir. Maalesef başımızdakilerin ifade ettiği gibi şehre ihanet ettik diyorlar ya İstanbul'a hıyanet ettik diye. Gerçekten o ihaneti her karışında görebiliyorsunuz. 1993'te ben geldiğimde bu uydu kentler yoktu. O zamanlar bir mahalle kültürü vardı. Komşular birbirlerini tanırdı. Bugün bunların hiçbiri yok. Büyük sitelerde birbirine yabancı ve birbirini tanımak içinde uğraşmayan insanlarla yaşıyoruz. Aynı apartmandasınız komşunuzla aynı asansör kullanıyorsunuz, komşunuz sizinle konuşmak zorunda kalmasın diye asansörde arkasını önüyor.
Peki nasıl bir değişim olmalı?
İstanbul'un aslında değişmesi sadece yapısal manada değil nitelik manasında da çok ciddi değişiklikler oldu ve insanının gitgide birbirinden uzaklaştığı trafik keşmekeşi ile hayatın zorluklarıyla yoğurulmuş haliyle stres yumağı olan insanlar birbiriyle karşı karşıya gelme noktasında kaldı. Aslında bunun çok ciddi ele alınması lazım. Sadece İstanbul'u ihanet boyutunu ben yapısal manada ele alınmasını doğru bulmuyorum. Bunun ekonomik, sosyal, psikolojik, kültürel boyutu bunların hepsinin tek tek ele alınıp İstanbul'la alakalı çok önemli yapısal bir değişimin ancak İstanbul'u kurtaracağını düşünüyorum.
Yeniden büyük bir Türkiye
Neden aday oldunuz?
Biz ideali olan bir topluluğuz Saadet Partisi olarak. Ben değil sadece burada herhangi bir kademede görev alan herkesin bir ideali var. Bu o kadar mühim bir ideal ki yeni oluşmuş bir idealde değil. Bu 50 sene önce Allah rahmet etsin merhum liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın önümüze koyduğu bir ideal. Üç kademeli. Birinci kademe yaşanabilir bir Türkiye. 80 milyonun rahat huzur içerisinde adaletle hak çerçevesinde ve özgürce yaşayacağı, refah içerisinde yaşayacağı bir Türkiye inşa etmek. Birinci kademesi bu. Yeter mi, yetmez. Siz istediğiniz kadar huzur içerisinde olun. Suriye o halde iken sizin huzurlu olmanız mümkün mü, değil. Çünkü 3,5 milyon Suriyeliyi sizin kapınıza gelmiş ve siz onlara sahip çıkmak zorundasınız. Öbür taraftan Suriye'de yaşanan bütün sıkıntılar sizin toprak bütünlüğünüzü sıkıntıya sokmuş. Demek ki sadece 80 milyon olarak rahat içerisinde yaşamak işi kurtarmıyor. Bir de bütün bölgede huzur ve barışı sağlayacak bir yapının oluşturulması için sizin şahsiyetli bir duruş ortaya koymanız lazım. İkinci kademe de yeniden Büyük Türkiye. Ecdat gibi gittiği yere adalet getiren, gittiği yerde adaletle hükmeden ve herkesin hakkını veren yeniden büyük Türkiye yeter mi yetmez. Siz çevrenizi ve bölgenizi istediğiniz kadar huzur içerisine getirin eğer dünyada bir tane mazlum varsa onun ahı sizi tutar. Onun için üçüncü ayakta yeni bir dünya. Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve yeni bir dünya ideali ile çıktık yola.
Hedefimiz mazlumları kurtarmak
Ortaya koyduğunuz bu ideali nasıl tanımlıyorsunuz?
Bizi diğer partilerden ayıran en önemli özelliklerden birisi şu, biz adaylık yarışına hiç girmeyiz. Hiç bizim hayatımızda böyle bir şey olmadı. Bizim teşkilatlarımızda sorulur, istişareler yapılır. İstişarelerde öngörülen isimler genel merkeze gider ve genel merkezimiz kimi uygun görürse adaylık listesi hazırlanır herkes te buna uymak zorundadır. Bizim kendimizin başvurması diye bir şey de söz konusu değil. Benim içinde sıranın önemi yok. Bizdeki ideal bu mesela gittiğim zaman seçmenlerimize de onu söylüyoruz. Biz öyle bir siyasi partiyiz ki ortaya bir ideal koyuyoruz ve o idealde dünyadaki bütün mazlumları kurtarmak gibi çok büyük bir ideal koyuyoruz. Sizin önünüze böyle başka bir ideal koyan parti varsa gidin onu destekleyin. Ama dünyadaki toplumu bile düşünen bir siyasi hareketi eğer vicdanınız varsa, merhametiniz varsa, insani duyguları taşıyorsanız o zaman mutlaka bize gelip destek vermeniz lazım.
Bizim vaatlerimiz evrensel
Dünyanın derdiyle de meşgulsünüz...
Bugün obezite ile mücadeleye milyarlarca dolar harcanırken öbür tarafta Afrika'da açlıktan insanlar ölüyorsa burada bir yanlışlık var. Biz o yanlışa itiraz ediyoruz. Bizim idealimiz o yanlışın düzeltilmesi. Bir tarafta kozmetik ürünlere milyarlarca lira harcanırken iyileştirilebilir hastalıklara harcanması gereken bütçe verilemiyorsa burada bir yanlışlık var. Biz buna itiraz ediyoruz. Bizim itirazımız bizim ideallerimizi oluşturuyor. Düşünsenize günde 40 bin çocuk içme suyu bulamadığı için ölüyor. Böyle bir dünyada adalet olmaz. Biz Amerika'da uyuşturucunun pençesine düşmüş genç delikanlının savunucusu olarak da görüyoruzkendimizi. Avrupa'da fuhuşun batağına düşmüş hanımefendinin de savunucusu ve kurtarıcısı olduğumuza inanıyoruz. Biz sadece sınırlara dayalı şunu yapacağım, bunu vereceğim diyerek spor toto oynar gibi... Biri çıkıyor memura şunu vereceğim, yok emekliye şunu vereceğim değil bizim vaatlerimiz. Bizimvaatlerimiz çok geniş ve evrensel
Yani insanlık üzerine ne düşerse yapacağız diyorsunuz...
Bizim inancımızda komşusu aç iken tok yatamazsın. Komşusu diyor komşunuzun inancı ne olursa olsun tok yatamazsınız.
Adaletsizlik korkunç boyutta
Yeniden büyük Türkiye'nin bir ayağı ekonomi diğer ayağı da adalet sistemi mi size göre? Türkiye'de adaleti nasıl tanımlıyorsunuz?
Çok korkunç boyutlarda adaletsizlik var. Genel başkanımız Temel Karamollaoğlu bu seçimlerde ısrarla altını çizdiği mefhum adalet mefhumu. Bir ülkede adalete olan güven yüzde 70 oranında sarsılmışsa ve adalete güvenmediğini ifade ediyorsa burada bir yanlışlık var. Eğer siz adaleti tesis etmemişseniz, siz güveni tesis edememişsiniz demektir. Devletine adaletine güvenmeyen insanların o devlete ne zaman nerede hangi patlama ile tepki vereceğini ölçemezsiniz. Gitgide oraya doğru gidiyor. Haksız yere insanlar fikirlerini söyledi diye insanlar tutuklanıyor. Gazeteciler, yani fikir özgürlüğünün olduğu bir ülkeden bahsediliyor pekineden bizim gazetecilerimiz tutuklu? İnsanlar ne hissettiklerini ne düşündüklerini yazamayacaksa nasıl bir Türkiye bekliyoruz biz. Allahuteala insanı yaratırken herkesi çeşitli meziyetlerde yaratıyor. Herkesi aynı kalıplarda yaratmıyor. Yani bu ben hepinizi farklı farklı yaratıyorum ve hepiniz birlikte en güzeli en doğruyu bulabilirsiniz. Ben size akıl veriyorum diyorum Allahuteala. Size dört meziyet veriyorum diyor. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, adaleti zulümden, faydalıyı zararlıdan ayırma meziyeti diyor. İşte bundan dolayı toplum olarak farklı meziyetlerimizi birleştireceğiz ve ortaya yaşanabilir bir Türkiye'yi çıkaracağız.
OHAL mağdur doğuruyor
Türkiye'nin ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonomi çok kötü ve adaletle ilgili problem çözülmedikçe ekonominin çözülmesi mümkün değil. Çünkü ekonomik yatırımlar belirli oranda güven ister. Yani ekonomi noktasında parasını sanayici iş adamı ortaya koyacaksa yatırımını devletine güvenmek ister. Ama adaletin güven mefhumu ortadan kalktıysa o iş adamı kime güvenecek devletinin arkasında olduğunu hissetmiyorsa nasıl yatırım yapacak. Ülkede ihaleler yandaş değilseniz başka bir gruba verilmiyor. Böyle bir ülke adalet açsısından gelişebilir mi? İkincisi ekonomik açıdan gelişebilir mi? Ben böyle bir duruma cumhuriyet tarihi boyunca gelindiğini düşünmüyorum. Öbür tarafta bakıyorsunuz dünya kadar mağdur çıkarıyor bu hükûmet. Hâlâ olağanüstü hâlle yönetiliyoruz. Böyle bir şey olamaz. İki seneye gelmek üzere OHAL 6 ayda bir uzatılıyor. İlk başta gerekliydi belki Türkiye darbe girişimi ile ciddi manada sarsıldı. Ama hâlâ OHAL'in mantığını hiç kimse anlatamaz bu millete. OHALhabire mağdur doğuruyor. On binlerce mağdur var. Dosyası hazırlanmamış tutuklu ve dosyası hazırlanmadığı için ne ile suçlandığını bilmeyen mağdurlar. Bir kısmı da görevden alınmış temiz olduğu anlaşılmasına rağmen göreve iade edilmemiş. Nasıl bir toplumsal patlamaya doğru gittiğimizi anlatabiliyor muyum? Adalet burada devreye girmeli. Adalet olsa, bir insan bir şeyle suçlanabilir. Devlet huzuru sağlamak adına şüphe duyduğu kişi adına bir tasarrufta bulunabilir. Ama onun sonucunu adaletle bağlamak zorunda. Ama şunu hiç kimse unutmasın geciken adalet adalet değildir.
Biz savaşa değil seçime gidiyoruz
Partinize karşı bir propaganda yapıldığını düşünüyor musunuz?
Seçim kararı alındığından beri arazideyiz. Biz seçimden seçime çalışan bir parti değiliz. Biz seçimin bittiği günü ertesi diğer seçim için çalışan bir siyasi partiyiz. Bu kara propagandayı arazide cidden yaşıyoruz. Çok ciddi bir kutuplaşma var. Bizi en çok üzen şeylerden biri bu. Biz öyle bir noktaya gelmişiz ki siyasi partiler birbirinin düşmanı ilan ediliyor. Hayır siyasi partiler düşman değil rakiptir. Her parti temsilcileri inandığı görüşü ortaya koyacak ve bu açıklamalarla ilgili toplum kararını verecek. 12 kanalda bilmem kaç gazeteden sadece iktidar propagandası yapılıyor. Kanallar ellerinde. Sermayeyi bir şekilde ellerinde tutuyorlar. Eğeronlara itiraz ederseniz bir dahaki ihaleyi alamazsınız sizi bitirirler. Devlet imkânları alabildiğine ellerinde. Buna rağmen biz devlet yardımı almıyoruz bütçeden. Her şey buradaki insanların alın teri ile kazandığı üç kuruşla yönetiliyor. Buna rağmen tahammülleri yok. Ben buna çok üzülüyorum. Bu ülkeyi bitirecek en önemli şeylerden birinin kutuplaşma olduğuna inanıyorum. Bizi sağcı solcu, laik antilaik, başörtülü açık, Kürt Türk diye ayırdılar. Onun için bize yapılacak en büyük kötülük bu. Onun için bu seçimde biz adalet vurgusunu sıklıkla yapıyoruz. Birde bu kutuplaşmayı kırarsak, biz kardeş olup kenetlenirsek bütün problemlerin üstesinden gelebiliriz. Biz savaşa gitmiyoruz. Seçime gidiyoruz. Seçim umuttur, ümittir yeni bir başlangıçtır. Bunu bir savaş olarak takdim eden iktidardan ne bekleyebiliriz. Hatırlarsanız Berat Albayrak bunu bir Kurtuluş Savaşı olarak gördüğünü anlatmıştı teşkilatlarına.
Vatanımız için bir araya geleceğiz
CHP ve İYİ Parti'nin de olduğu Millet İttifakı'nı nasıl anlatıyorsunuz?
AK Partili kemikleşmiş bir seçmen var ve onlara ulaşmak mümkün değil. Onlar dışında toplumun her kesimi kabul etti ve kardeşliğin başlangıcı olarak saydılar. Stantlarımıza gelip bizi tebrik ediyorlar. Herkesin belirli bir ideolojisi olabilir. Ama hiç kimse vatan sevgisini başkası ile yarıştıramaz. Siz vatanınızı çok seviyorolabilirsiniz ama vatana hizmeti çerçevenizle belirlersiniz. Karşınızdaki de vatanını seviyor ve o da kendi çerçevesinden bu vatanın o şekilde kurtulacağına inanıyor. Bizlerde vatan için bir araya gelip kardeşliği sağlayacağız. Meclise girdikten sonra herkes ülkenin menfaatleri doğrultusunda görüşlerini açıklayacak. Ortak bir akılla bu vatan için en iyisi bulunacak. 1973'te merhum Necmettin Erbakan hocamız ve merhum Bülent Ecevit Türkiye'ye çok büyük hizmetler yaptı. Ağır sanayi hamlesini başlattık. Fabrikalar açtık 250'si işler hale geldi.
Peki ya Millet İttifakı için ne dersiniz?
Tabanda çok destek buldu Millet İttifakı. Birleşemeyecek sayılan kutupları birleştirdiniz ve bu milletin kardeşliğe ne kadar ihtiyacı olduğunu gösterdiniz diyorlar. Onlar açısından da bizler açısından da bir garanti verilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Her birimizin kendi adayı var. Biz de adayımız kazanacak inancı ile çalışıyoruz. Biz genel başkanımızın kazanacağına inanıyoruz ve bu uğurda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.