Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Röportaj Pelin Batu: Bindikleri dalı kesiyorlar

Pelin Batu: Bindikleri dalı kesiyorlar

Oyuncu ve tarihçi Pelin Batu Damga'ya konuştu. İktidarın kendi bindiği dalı kestiğini savunan Batu, “Bunu en net doğada yapıyorlar. Şunu bunu yapacağız diyorlar ama oksijeni yok ediyorlar. Bu şekilde kendi çocukları da nefes alamayacak” eleştirisinde bulundu. Türkiye'de idealizmin giderek yok olduğunu belirten Batu, “İşini iyi yapan idealistler siyasete girerse daha iyi olacak” ifadelerini kullandı.

Okunma Süresi: 8 dk

Ünlü diplomat İnal Batu'nun kızı olan ve babasının mesleğinden dolayı birçok ülkede yaşama fırsatı bulan oyuncu, tarihçi ve şair Pelin Batu ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Sorduğumuz bütün sorulara içtenlikle cevap veren Batu, özellikle gençlere önemli tavsiyelerde bulundu. Mevcut iktidarı da sert sözlerle eleştiren Batu, yönetim değişse bile düzelmenin uzun yıllar alacağını belirtti. Asırlardan beri tartışılan Batılılaşma hakkında da açıklamada bulunan Batu, “Batı'nın iyi taraflarını görüyorum ve onları bir araç gibi kullanıyorum” yorumunda bulundu.


Pelin Batu bugünlerde ekranlarda gözükmüyor, neler yapıyor?

Yurt dışındaydım ve yeni geldim. Bir senede bir ülkenin ne kadar hızlı gelişebileceğini görüp, sürekli şoke olmakla geçiriyorum günlerimi. Bir sene benim gibi tarih okuyan bir insan için hiçbir şeydir. Bir senede her alanda nasıl fakirleştiğimizi, hayatın ne kadar zorlandığını, insanların bir taraftan umut kaybettiğini bir taraftan da kendi bahçelerinde umutlarını yeşerttiğine tanık olunca içimde 'Ah memleketim' diyorum. Ne kadar da her şeye rağmen dik durup direniyorlar. Ama bir taraftan da hüzünleniyorum çünkü her okuduğum haber bir trajedi. Doğal felaketlerinden tutun, siyasetin, medyanın, ekonominin durumunun gerçekten vahim. Bu şartlar altında pembe bir dünya inşa ediliyor. Her şey yolundaymış gibi. Tabiki de yolunda değil.


pelin batu


Mevcut iktidar değiştiğinde bu tablo değişir mi?

Bence değişim çok uzun sürecek. Çünkü ilk başta bir heyecan olacak ama aslında bir çöküntüyü ellerine almış olacaklar. Ekrem İmamoğlu'nun geldiğinde yaşanan heyecan gibi diyebiliriz. Ekonomik anlamda rantla boşalan kasalar, yandaşa verilen her türlü imkan ve olanaklarla aslında çökmüş bir binayı almış olacaklar. Ben bir vatandaş olarak çok zor olacağını görebiliyorum. Çünkü neredeyse her kurumun altı boşaltıldı. Pek çok ülkeyle savaş halinde olmasak da diplomasi anlamda iyi bir ilişkisi olmayan ve birilerinin sevdiği, saydığı kişiler diye belli pozisyonlara getirilmiş olanlar da var. Bu neredeyse her kurum ve şirket için geçerli. Böyle bir şey olunca da işinin ehli, işini severek yapan insanları alıp, sadece para kazandırmak için insanları yerleştirirlerse durum bu olur. Daha somut bir örnek vereyim. Ben Boğaziçiliyim. Yapılanları gördük. Hiç kimse Melih Bulu'ya veya akabinde gelen kişiye şahsi bir saldırıda bulunmadı. Sadece istedikleri demokratik bir seçim ve okulun kendi kararlarını kendi vermesi. Bilgi, birinin propagandasına dönüşürse, değeri kalır mı? Bunu her yerde yapınca ister istemez kalitesizlik artıyor.


Ülkeyi yöneten kişilerle empati yapıyor musunuz? Bilerek mi böyle yapıyorlar yoksa kapasite mi bu kadar? 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Mustafa Kemal Atatürk'ün görseli saklanmaya çalışıldı. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Temel ideolojide kendini tanımlama gibi dertleri var. Yani şöyle; biz biziz, onlar onlar. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanımız ya tarafsın ya da bertarafsın demişti. Bence bu siyaseti çok uzun yıllardır güdüyorlar. Taraf ya da bertarafı da Atatürkçü, Kemalist, modern, laik bir güruh olarak tanımlayıp kendilerini daha İslami, muhafazakar dini değerleri ön plana çıkartıp, dini de siyasete alet ederek, kendi oy verenlerini hem canlı tutuyor hem de çoğaltıyor. İster istemez diğer tarafın siyasetini eleştirirseniz sizinle birlikte onları eleştirecek bir grubu da kendi tarafına çekersiniz. Sonrasında Ortadoğu'ya özgü bir yapılanma oluşur. Bu da 15-20 yıldır sistematik olarak yapılıyor. Empati kuruyorum ve bazen çok hüzünleniyorum. Çünkü kendi bindikleri dalı kesmek bu kadar net yapılır. En net bunu doğada yapıyorlar. Şunu bunu yapacağız diyorlar ama oksijeni yok ediyorlar. Bu şekilde kendi çocukları da nefes alamayacak. Bu pek çok örnek için geçerli. Vasıfsız insanları o koltuğa oturtarak ülkeye en büyük kötülük yapılıyor zaten. Eninde sonunda onlara bu en büyük kötülük olarak dönecektir. Dünya genelinde de böyle oluyor. Çünkü insanlar artık nefes alamaz hale geliyor.

pelin batu

Acaba Türkiye'de onlarla, bunlar ayrıştığında birincisi; çoğunluğun yer değiştirme durumu var mıdır? İkincisi; onlar seçtiği için mi yöneticilerimiz böyle, yöneticilerimiz mi onları böyle yapıyor?

Güzel ve felsefi bir soru oldu. Bence ikisinin de olması gerekiyor. Biri olmadan diğeri de olmaz. Sonuçta böyle bir ortam ve müsaitlik var ki kendilerini yakın hissedip seçiyorlar. Veya oportünist bir kafa yapısıyla... Bu kelimenin negatifliğinin de farkındayım. Şu açıdan, iş gelir devlette bir yer bulurum, sigortam olur, ailemi geçindiririm gibi şeyler de var, bunlar yadsınamaz. İnsanları da suçlamıyorum. Çoğu vatandaşımızda 'devlete sırtımı dayarsam yaşarım' düşüncesi var. Bu konuda da empati kurabiliyorum ama işini iyi yapan idealistler siyasete girerse daha iyi olacak. Çünkü artık idealizm de yok oluyor. Kaynama noktasında geldiğinde o insanlar atlamaya başlayacaktır ama çok geç olur mu olmaz mı onu hep beraber göreceğiz.


Sık sık yurt dışına gidiyorsunuz. Bildiğim kadarıyla Batı'da büyümüş bir insansınız. Her sıkıştığımızda Batı'yı örnek almamızı doğru buluyor musunuz? Avrupa'da böyle Batı'da şöyle çok duyuyoruz bunları. Kaldı ki biz Asya ülkesiyiz. Ne düşünüyorsunuz?

Batı'nın ister istemez 19. yüzyıldan itibaren bizim entellektüellerimize ilham vermiş olmasından dolayı Batılılaşma meali o yöne gitmiştir. Batı medeniyetin, eğitimin, her türlü refahın sembolü haline dönüşmüştür. Batı'da hayatımın pek çok noktasını geçirmiş bir insan olarak, Batı'nın iyi taraflarını görüyorum ve onları bir araç gibi kullanıyorum. Nedir bu? Mesela hayatımda gördüğüm en güzel kitapçılar İngiltere'de, en iyi kütüphaneler Amerika'da diye devam eder bu. bunları yüceltip putperestlik yapmıyorum. Batı'nın da ikiyüzlülüklerini görüyorum. Bir senedir Amerika'dayım. Trump gibi bir başkanı çıkarmış bir ülke. Bir ekip kurmuşlar ve bu ekip her gün Trump'ın yalanlarını sayıyormuş. Günde 187 yalan söyleyen bir başkanları vardı. Bu konuda bize de ders vermesinler diyorum. Özgürlükler ülkesi diyorlar ama siyah-beyaz konusunda, erk meselesinde inanılmaz bölünmüş. Avrupa'da da böyle pek çok konu var.

pelin batu


Dediniz ki siyasette yeni yüzler ve idealist insanlar çıkmalı. Tam da burada Washington Post örneği aklıma geldi. 2011 yılında gazete yürüyemiyordu ve iflas eşiğindeydi. Amazon'un sahibi satın aldı. Bu ülkenin özgür bir gazeteye ihtiyacı var ben bunu alıp öyle yapacağım diyerek ekibi kurdu. Bu şekilde Washington Post inanılmaz bir tiraj noktasına geldi. Amazon'a da katkısı oldu. Oysa bizim ülkemizde medya sektöründe böyle bir durum söz konusu değil. Türkiye'de paraya değil cesarete ihtiyaç var. Buradan yola çıkarak, bu hep böyle mi gidecek? Ne olacak sizce?

Öncelikle yasalar çok önemli. İtalya'da da devlet-mafya ilişkisi ayyuka çıkmıştı. Öyle bir yasa çıkardılar ki herhangi bir başka işi olan, mesela maden veya fabrika sahibi olanların gazete çıkarmasını yasakladılar. Başka bir işten para kazanan bu şekilde tarafsız olamaz. Bu yüzden yasaları çiviyle işlemek lazım. Bu kuvvetler ayrımın yapılması gerekiyor. Kuvvetler ayrımı olduktan sonra cesur insanlar çıkar. Tanıdığım birçok gazetecinin kariyerinde şuan zirve yapması gerekiyor ama yazacak bir yerleri bile yok.

pelin batu



GENÇLERE TAVSİYEM KİTAP OKUSUNLAR!

Açıklanan YKS'nin ardından, Pelin Batu gençlere, Z kuşağına ne gibi önerilerde bulunur?

Özellikle gençlerin okuma tercihine bakınca şunu gözlemliyorum. 1970'lerde yapılan araştırmalarda algının ve dikkatin birkaç dakika da yok olduğunu düşünüyorlar. Gençler bir makale veya uzun bir haber okumak yerine sadece hızlı hızlı başlıklara bakıp geçiyorlar. Suçlamıyorum çünkü zamanın ruhu belki onları buna itiyor. Sizin de söylediğiniz üzere medyayı, gazeteleri de ayakta tutmanın mümkün olduğunu dünyada pek çok örnek üzerinden görüyoruz. Ben şunu öneriyorum; madem çağımız bizi hıza atıyor o zaman tutkuyla bağlanabildikleri, onlara zevk ve heyacan veren şeyleri keşfetsinler. Hasbelkader aileleri baskı yapıyordur şu bölümde okusun, öğretmenleri iskamet veriyor olabilir. İnsanın kendi sesini bilmesi çok zor. Bu yaşımda bile bildiğimi söyleyemem. Ama sevdiğim şeyleri yaparak hayatı anlamlı kılmaya çalışıyorum. İşlerinin yanında onlara saadet ve huzur getiren şeyler de olmalı. Tutkuları neyse ona göre gitsinler. İşin entellektüel boyutundalarsa bol bol okumalarını tavsiye ederim. İyi bir yazar olmak için, hiç üşenmeden çok okumak gerekiyor. Şimdiki gençlerimiz her şeye çok hızlı ulaşmak istiyorlar. Bu güzel bir düşünce ama öyle kolay olmuyor. Zaten kolay olunca değeri de olmaz.


pelin batu


MEDYAYI ÇOK ÖZLEDİM

Bugün medyada rakiplerimize baktığımızda robot muhabirler çoğalmaya başladı. Robot muhabirler ortalama ayda 800 makale yazıyor. Bir muhabir iki veya üç haber yazarken, robot muhabirler 30 haber yazıyor. Aslında şuan rakiplerimiz bunlar. Bunlar karşısında Pelin Batu'nun gelecek planları nelerdir?

Bir senedir ertelediğim planlarım vardı. Bir arkadaşımla okulda ütopya ve distopya üzerinde ders veriyorduk. Onu kitaplaştırmak istiyoruz. Bana göre tam da çağımızı tarif ediyor. Çünkü bir distopyadayız ama onun içinden ütopya çakabilir. Bu şuan projelerimden bir tanesi. Bitiremediğim tarihi bir romanım var. Araştırmalarımdan dolayı bitiremedim. Medyayı çok özledim. Bir sene uzak kalınca boşluğunu çok hissettim.



PELİN BATU KİMDİR?

Pelin Batu, 27 Aralık 1978 tarihinde, Ankara'da dünyaya geldi. Anne tarafından Arnavut kökenli olan Batu'nun babası, eski milletvekillerinden olan emekli büyükelçi İnal Batu'ydu. Babasının büyükelçilik görevi nedeniyle çocukluğu aralarında ABD, Fransa ve Pakistan'ın da bulunduğu pek çok ülkede geçen Batu, liseyi New York, ABD'de bulunan Marymont Okulu'nda bitirdi ve ardından Mannes Müzik Koleji'nde tiyatro ve müzik eğitimi aldı. Batu'nun üniversiteyi ise Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde tamamlandı. 1999 yılında vizyona giren Harem Suare adlı sinema filminde canlandırdığı Cariye Nevres karakteri ile sinemaya atılan Batu, aynı yıl vizyona giren iki filmin daha kadrosunda yer aldı; Akşam Güneşi ve Hayal Kurma Oyunları. Batu'nun sinema kariyerindeki en önemli rollerden birisi ise 2000 tarihinde vizyona giren, yönetmenliğini Sinan Çetin'in yaptığı ve başrollerini Kadir İnanır ile Müjde Ar'la paylaştığı Komser Şekspir odu. Aralarında 2004 tarihli Kerem ile Aslı, 2005 tarihli Sessiz Gece ve 2006 tarihini taşıyan Pars; Kiraz Operasyonu'nun da bulunduğu pek çok sinema yapımının yanı sıra tiyatro oyunları ve tv dizilerinde de rol alan Batu, Ghost Sonata adlı oyundaki başarılı performansı ile de En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Habertürk televizyonunda Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu ile birlikte Tarihin Arka Odası adlı bir tarih programı yaptı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *