Kitapları çok okunanlar listesine giren yazar Orçun Oğlakçıoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İş insanı Oğlakçıoğlu, “40’lı yaşların başı itibariyle biriktirdiğim kelimeler kalemle, kalem kağıtla buluştu ve şiirlerimiz kitaplara dönüştü" dedi. "Şiirlerimin ana teması aşk ve sevgi üzerine olsa da yaşadığımız toplumsal olaylar ve duyguları da kalemim yettiğince dile getirmeye çalışıyorum” diyen Oğlakçıoğlu, “Kitaplarımın amacı dünyanın en değerli ve temiz varlıkları çocuklara daha iyi, daha aydınlık yarınlar bırakmak için küçük de olsa bir farkındalık yaratmak. Her insanın karanlık yönlerinden arınıp içindeki ışığa kavuşması umuduyla hepimiz görevliyiz" ifadelerini kullandı.
Orçun Bey şiir yazmaya ne zaman başladınız?
Şiir yazmaya ilkokul yıllarında başladım diyebilirim. Lisede ve üniversitede devam etti. Ama iş hayatına girip, 40’lı yaşlara gelinceye kadar geçen sürede uzunca bir dönem yazmadım. 40’lı yaşların başı itibariyle biriktirdiğim kelimeler kalemle, kalem kağıtla buluştu ve şiirlerimiz kitaplara dönüştü.
İlk kitabınızın serüvenini sizden dinleyebilir miyiz?
İlk kitabım “Hayal et”, adından da anlaşılacağı üzere hayallerimizin peşine düşüp kurduğumuz hayalleri gerçek kılmak adına attığımız ilk adımdı. Sevgili eşim ki kalbimde kayıtlı olduğu haliyle “Nefesim”, çoğunluğu kendisine yazılmış şiirleri bir araya getirip, kitap olarak bastırıp doğum günümde hediye olarak verdi. Bu hediye sayesinde bir hayal kurduk; yazdığım şiir ve denemeleri kitap olarak basıp, elde edilecek tüm geliriyle de özellikle eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliği yakalayamamış kimsesiz çocuklarımıza destek olarak kullanmak üzere Martı Yayınevi ile yola çıktık.
Sizin iş insanı yönünüz var, sadece yazar olarak mı hayatınızı idame ediyorsunuz yoksa iş insanı kimliğinizle mi?
Yazarlık, şairlik, müzisyenlik, sanatçılık vb insan ruhuna dönük, ruha gıda olan meslekler maalesef ülkemizde hayatını idame etmekte güçlük çekiyor. Bizim yola çıkış amacımız tamamen farkındalık oluşturmak, dokunabildiğimiz kadar çok kişiye dokunmak, şiirle, aşkla, sevgiyle beslenen aydınlık yönlerimize eşlik etmekti. Gelir olarak düşünmeden, maddi dünyanın zedelemediği bir düş kurduk. İş insanı olarak zaten çeşitli sorumluluk projeleri ve paylaşımlarda bulunmama rağmen, manevi yönü çok daha kuvvetli ve bana gelenleri aktarmam gerektiği bilinciyle yazdığım her kelimeyi okuyucularıma emanet ederek onlarla beraber daha aydınlık hayaller kurabilmenin zenginliğidir yaşadığım. Daha sonra yayınladığımız ve bundan sonra yayınlayacağımız her kitapta da aynı anlayışla devam edip, kitaplarımın tüm gelirini bağış olarak en doğru şekilde kullanmaya çalışacağız.
HAYAL EDEREK BİR YOLA ÇIKTIK
Hancının Seyir Defteri'ni sizden dinleyebilir miyiz?
“Hancının Seyir Defteri” üçüncü ve son kitabımız. İkinci kitabımız “Yolculuk”. Her bir kitabımız ismiyle, kapak tasarımıyla birbirlerinin tamamlayıcısı. Hayal ederek bir yola çıktık. Büyük keşiflerimiz için kaybolduğumuz anlar oldu. İyiyi ararken kötüyü ötekileştirdiğimiz oldu. Yolculuğumuz ‘bize’ varmak içindi. Oysa bazen kendimizi unuttuğumuz oldu. Durmadan, dinlenmeden, dinlemeden yol aldığımız oldu. Bir handa soluklanma zamanının geldiğini fark edip girdik Handan içeri. Olduğu yerden hiç ayrılmayan ve herkese kapısı açık olan hancının içsel yolculuğundan kesitlerle, bize ayna olan insanlarla tanıştığımız son kitabımızın şiir ve denemeleri arasında görüyoruz ki; Şimdi aslımızla barışma zamanı gelmiş...
Yoğun iş temposu içerisinde yazmak zor olmuyor mu?
Bu soruyu çok sık duyuyorum. Hangi ara yazmaya vakit buluyorsun? Ben insanların sevdiği ve hele ki başkalarına da dokunduğunu, fayda sağladığını düşündüğü bir şeyi yapmak için vakit sıkıntısı yaşayacaklarını düşünmüyorum. Günümüzde en sık duyduğumuz serzeniş “yetişemiyorum” olsa da aslında yetişecek bir yer olmadığı bilinciyle, yetişmeye değil yaşamaya odaklanabilirsek, mutsuz olmak yerine mutlu olmayı seçeceğimiz yolların farkına varabilirsek sevdiğimiz şeyleri yapacak ruhsal bütünlüğümüz de kendimize inancımız da zamanımız da bollaşacak. Ben böyle düşünüyor ve hale dökmeye çalışıyorum.
Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Yazmak özümle buluşmak benim için. Arayışlarımın cevabı, yolumun ışığı, sevgide kalıp beni olmak istediğim bana dönüştüren bir büyülü bahçe.
Orçun Bey ilk kitabınız çıkınca İnşaat Mühendisi 'nden şiir kitabı şeklinde haberler oldu. Bu başlığın sizde negatif etkisi oldu mu?
Hayır olmadı. Beni yazma konusunda cesaretlendiren, bana rehberlik eden kitaplarıyla değerli üstat Oğuz Atay’ın da İnşaat Mühendisi olması gururuyla karşıladım. Mesleğiniz, eğitiminiz veya geldiğiniz yere geliş öykünüz ne olursa olsun özünüzde yatandır asıl olan. Ve hepimize hediye olarak sunulmuş onca yetenek arasında kendine ait hissettiğin yeri bulup, ortaya çıkartıp, sonra da onu paylaşmanın ne kadar eşsiz olduğunu fark etmekle başlıyor her şey.
Şiir yazmak zor değil mi? Duygunun yanı sıra bazı ölçüleri bilmek de gerekmiyor mu?
Şiir yazma teknikleri ile ilgili kurallar olsa da, Garip akımının ayrı 2. yeni hareketinin ayrı soluklar getirmesi gibi Şiirin özgür tarafı çok güçlü. Şiir sadece duyguların yansıtılması olarak da tanımlanmamalı. Ben kelimelerin oyun bahçesi olarak görüyorum. İmza günleri veya okuyucu söyleşilerinde çok net gördüm ki bir şiirde herkes kendi yaşanmışlıkları ve o anki duygularına göre fark şeyler hissedip farklı Dünyalar kurabiliyorlar. Şiirin kati bir matematiğinin olmayışı özgürce kanat çırpmasını sağlıyor. Önemli olan beraber yolculuğa çıkacağınız ruhları davet edecek zenginlikte olması. Hiç kaybolmayan büyüsü de burada sanırım.
Şiir ve müzik dinletilerinin birlikte olması ile ilgili sizin görüşünüz nedir?
Şiir ve müzik, müzik ve tiyatro, tiyatro ve şiir gibi çeşitli sanat dalları beraber uyum içinde icra edilebilir. Önemli olan bence birinin diğerinin önünde olma mücadelesine girmeyeceği birliktelikler olması. Ya da dümende biri olsa bile hepsinin layıkıyla yapıldığı çalışmalar olması. Şiir yazmakla okumak birbirinden çok farklı zanaatlar bence. O yüzden her Şairin iyi şiir okumasını beklememek gerekir ki sevgili Üstat rahmetli Tuncel Kurtiz gibi bir usta şiir okuduğunda o zaman bir dinletiden bahsedebiliriz.
CESARET DEĞİL KOŞULSUZ SEVGİ
Yazmak isteyen, cesaret edemeyenlere neler söylersiniz?
Bu soruya sadece yazmak isteyenler için değil sanatın, edebiyatın, müziğin her alanı için veya kendisini iyi hissettiği bambaşka herhangi bir şey için cevaplamam daha doğru olur. Düzenin, sistemin hatta ailelerimizden, çevremizden gelenin yönlendirmesi ile değil gerçekten bile isteye gönül verdiğimiz ve kendimizi bulduğumuzu düşündüğümüz, bize iyi geldiğini hissettiğimiz her konuda onu yapmak için cesarete değil koşulsuz sevgiye ve teslimiyete ihtiyacımız olduğunu göreceğiz. Çünkü birilerine bir şey ispat etmek, para kazanmak, takdir toplamak, birilerinin tanımladığı başarı veya başarısızlığı yaşamak, öne çıkmak veya geride kalmamak için değil kendimiz için yapacağız. İşte o zaman kendimizle buluşacağımız o anın doyumsuzluğu kaçınılmaz olacak. Yunus Emre’nin dediği gibi;
“Hiç hata yapmayan insan,
hiçbir şey yapmayan insandır.
Ve hayatta en büyük hata,
kendini hatasız sanmaktır.”
“İnsanı en çok zanları ötekileştirir
İnsanı en çok vazgeçemedikleri tüketir
İnsanı en çok elde ettikleri fakirleştirir
İnsanı en çok kendini bilmezliği yabancılaştırır
Yine de bitmez yolculuk”
Bu dizelerde büyük bir yaşanmışlık var. Tecrübelerin ağır öğretileri olduğuna ilişkin neler söylersiniz?
Yazmak için benzer durumları yaşamış olmak gerektiğini düşünmüyorum. Yazmak işi bir hediyeyse ve bu hediye ile kanallık yapıyorsanız aklınıza, kalbinize düşeni yazarsınız. Empati yeteneğinizin gelişmiş olması, yaşananların, anın farkında olmanız bir olayı yaşamasanız da yazmanıza olanak sağlar. Tabii ki bunca yaşadığım yılların bir katkısı ve etkisi mutlaka vardır. Ama özellikle vurgulamak istediğim, bugüne kadar sevgisini benden esirgemeyen çok mutlu ve huzurlu bir ailede büyümüş olmama rağmen, kimsesiz çocukların yaşamlarından kesitlere dokunabilirim, ya da ezilen, şiddet gören biri olmasam da ezilen, dayak yiyen, hor görülen bir kadının, bir köpeğin veya bir ağacın sesi olabilirim. Anlayışımın özü Tasavvuf felsefesinin yapı taşlarındandır. Mevlana Celaleddin Rumi’nin dediği gibi; “Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cam'a bakar,Özünü görmek isteyen can'a bakar...”
ORÇUN OĞLAKCIOĞLU KİMDİR?
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’de doğmuştur. Lise öğrenimini Denizli Anadolu Lisesi’nde, üniversite eğitimini ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde tamamlamıştır. Hayata dair umut aşılamak amacıyla yazdığı ilk şiir kitabı “Hayal Et”, 2017 yılında Martı Yayınları etiketiyle yayınlanmıştır. Kitabın satışından elde edilen tüm gelir ise Çağdaş ve Bağımsız Yardımlaşma Derneği’ne (ÇABA) bağışlanmıştır. İkinci kitabı “Yolculuk” 2018 yılında yine Martı Yayınları etiketiyle yayınlanmıştır. Geliri eşit şartlarda büyüme şansı yakalayamayan ihtiyaç sahibi çocukların sağlık ve eğitim giderleri için harcanmıştır. Orçun Oğlakcıoğlu’nun “Hayallerimizin peşinde düştük yollara, dedik yolculuğumuz hep aşkla… Soluk alma vakti geldiğinde bir handa, boyası dökülmüş duvar kazılarında bulduk “Hancının seyir defterini” koyduk kalp ucumuza…” diyerek başladığı son kitabı “Hancının Seyir Defteri” Martı Yayınları etiketiyle 2021 yılında okuyucusuyla buluşmuştur. İş hayatının dışında toplumsal farkındalık ve yarar sağlamak üzere yazı ve şiirleri ile iyilik arayışına devam etmektedir.
DİLEK BOZKURT