Geçtiğimiz aylarda CHP Bakırköy İlçe Başkanlığı tarafından, sosyal medya hesabından, parti üst düzey yöneticilerini rencide edici ve hakaret içerikli paylaşımlar yaptığı gerekçesiyle, ‘Kesin İhraç Talebi’ ile Disiplin Kuruluna sevk edilen geçmiş dönem CHP Bakırköy Belediye Meclis Üyesi Nurhan Çetinkaya, yaşanan süreci Damga'ya değerlendirdi. Partisi ile ilgili yaptığı eleştirileri kimseyi yermek yahut hakaret etmek için yapmadığını, ‘üst düzey’ denilen yöneticilerin her gün söylemleriyle ifade ettiği ancak iş eyleme geldiğinde söylediklerinin tam aksini yaptıkları için isyan ettiğini belirten Nurhan Çetinkaya, “Gençlikten ve gelecekten baseden partiye bakıyorsun, devletin emekli ettikleri, pandemi döneminde sokağa çıkması ilk yasaklıları, evde kalsa karısının, kahveye gitse kahvecinin, işe gitse patronunun ilk kapıya koyduklarının tamamı partide. Kadın diyorsun, eşitlik diyorsun, haklarından bahsediyorsun ama kadına kota koyuyorsun. Hasbelkader kadın bir il başkanımız var. Onu da öpüp başımıza koyalım. En genç milletvekili neredeyse Ak Parti ve HDP’nin en yaşlısı ile eş. Diğer partilerin yaş ortalaması ile bizim partinin yaş ortalamasına bakıyorum, sonra oturup içi boş demeçlerini izliyorum” dedi.
Meclis üyeliği dönemi
Ben proje adamıyım, proje yaptım. Meclis üyesi olduğum dönemde 3 yıl bisiklet festivali yaptım. İlçemizde bisiklet kullanımına uygun. Okullara bisiklet parkları yapalım dedim. İlk bisiklet parkı projesini yaptım, dönemin Meclis üyesi arkadaşım İsmail Taş imal etti, belediyenin kapısının önüne koyduk. Kaldıran ise yine belediye eliyle 25 milyonla yurt dışına kaçtığı iddia edilen, kimsenin de sorgulamadığı dönemin başkan yardımcısı Erkan Kılıç oldu. 3 yıl Caz Festivali yaptık. Bakırköy’de 4 mevsim sanat yapalım dedik, proje yaptık kimse yüzüne bakmadı. Bu yıl yapılacağı duyurulan festivale baktığımda ise Bakırköy’ün adı yok. Mahalle kültürünü yeniden yaşatmak için ‘Yazlık sinema’ dedik. Belediyede atıl bir halde duran su tankerinin arkasını sinema platformu haline getirdik, mahallelerde sinema gösterimleri yaptık. Engellilerin sorunlarına dikkat çekmek için gözlerimizi kapattık, ilçe yollarda yürüdük, engelleri yerinde tespit ettik. Bunların hiç birini belediyeden tek kuruş almadan yaptık. Atıl vaziyette duran Leyla Gencer Opera Salonu için proje üretmemi de o dönem belediye başkanının kendisi istedi. Belediye bütçesinin buna ayıracak maddi kaynağının olmadığını da söyledi. Gittim İBB Şehir Tiyatrolarında, Devlet Operasında ve Cemal Reşit Rey’de yıllarca hizmet veren, Türkiye’nin en değerli sanat yönetmenlerinden Arda Aydoğan dostumla görüştüm. Beni kırmadı geldi, proje gerçekleştirdik. Bunlar parayla değil, emekle, projeyle ve dostlukla oldu. Her afişimizde hiçbir dahili olmadığı, hatta kira geliri kazandığı halde belediyenin logosu oldu. Bakırköy halkına, engelli vatandaşlarımıza ücretsiz sanat imkanı sağladık. Hepsi kayıt altında olan her yıl 15 milyonluk sanat piarı çalışmaları yaptık. İdil Biret, Ayhan Sicimoğlu, Dünya Çingeneler Kraliçesi, Devlet Opera Balesi, Modern Dans Topluluğu, Kardeş Türküler, Erkin Koray gibi adını sayamadığım ünlü sanatçılar geldi. İlçemizdeki korolara, sanat okullarına, marjinal gruplara yer verdik. Kısacası saz da yaptık, caz da yaptık, bale de yaptık. Bakırköy bir sahil kenti. Peki deniz sporlarıyla ilgili ne yapıldı? Yeşilköy Kent Müzesi’nde cep tiyatrosu, söyleşiler, grupların yemek kültürlerini sergileyebildiği etkinlikler yaptık. Sonrasında ilçe halkının geçmişini yaşadığı ve yaşattığı Yeşilköy Kent Müzesi’ne geçmiş sanatçıların mirasını yediğine inandığım Bakırköy Sanatçılar Derneği Başkanı ile birlikte Etnoğrafya ve Atatürk Müzesi açma girişimlerini öğrendim. Genel anlamda içkili mekanların olduğu bir alanda olmaz dedim. Atatürk düşmanı ilan edildim. Ben tüm yaptıklarımı, projelerimi ve uygulama aşamalarımı basınla paylaştım, halk da bunları biliyor. Halk bunları bilip görürken, yöneticiler, karar vericiler görmezden geldi. Her ay 18 etkinlik yaptık. İstanbul’un her yerini afişlerle donattık, profesyonel piar şirketi ile çalıştık, daimi 3 eleman çalıştırdık ve zamanı gelince de bay bay dedik. Helali hoş olsun ama hem cebimden para harcadım, hem mesai harcadım, hem de yaratıcılık yeteceğimi ortaya koydum. Bay bay dediğim günden bu güne baktığımızda Leyla Gencer’in yine atıl bir şekilde durduğunu, göz göre göre çürümesine izin verildiğini, kimsenin de buna ses çıkarmadığını görüyorum.
Adalar Belediye Başkanlığına aday adayı oldunuz...
Bu ülkeyi sanat ve sevgi kurtaracak dedim, Adalar için yüzlerce proje ürettim, Kemal Kılıçdaroğlu’na bunları sundum, kendisi ile de konuştum. Ve tüm projelerimizi sosyal medya platformlarımızda paylaştık, gelen yorumları dikkate alıp yeniden şekillendirdik. 2 bin 500 Adalı yurttaş adaylaştırılmam için imza topladı. 20 Adalı kadın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüp hem imzaları teslim etti, hem de düşüncelerini anlattı. Kemal Bey, ‘Aday olacaklar önce İl Başkanlığı’na gitsinler’ dedi. Tam 20 kere il başkanlığı sekreteryasından randevu talebi oluşturdum ama cevap dahi gelmedi. Aday olacaklar için belli bir tarihe kadar süreli genelge yayınlayıp ödenek alınıyor. Sonrasında bir bakıyorsun, yayınlanan genelgenin aksine adaylığı bile olmayan birçok insan belediye başkan adayı olmuş, meclis üyesi olmuş. Peki demokrasi bunun neresinde? Biz böylemi demokrasi inşa edeceğiz. Aday olmadım ama 2 yıl süren proje çalışmalarının uygulanmasını istedim üstelik hiçbir karşılık beklemeden. Her şeyden önce emek verdik. Yüzbinler gördü tüm bu çalışmaları ama CHP’liler görmedi ya da görmek istemedi. Şimdi adalar varoşa teslim oldu. CHP’liler şimdilerde Adalar’a katkı sağlamak yerine kaldırımda tezgah açmak için birbiri ile kavga ediyor. Belediye yönetimine bakıyorsun, tamamına yakını Erzincan’ın aynı köyünden ve birbiriyle akraba. Adalar gerek kültürü, gerekse demografik yapısı ile Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı konumundayken, şimdi gidin görün ne halde. Ülke için değil, kendisi için çalışanlar bu ülkeye umut olamazlar. Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olarak, iddia ediyorum ki birçok insan benim kadar milliyetçi ve vatansever değildir. O yüzden vicdanım da çok rahat.
Genel bir siyaset eleştirisi yapıyorsunuz...
Ülkenin muhalefeti Atatürk’ü, iktidarı da Kur’an ı ağzına dolamış. Atatürk şemsiyesi açıp yağmurdan güneşten korunmaya çalışıyorlar. Diğer taraf Kur’an Şemsiyesi açmış, ondan medet umuyor. Sistem bu şekilde devam ediyor. Savaştan çıkmış, on yılda okullarıyla, demir yollarıyla, şeker fabrikalarıyla, demir çelik ve alüminyum anlamındaki gelişmeleriyle dünyaya adını duyurmuş bir Türkiye’de, ekonomik gelişme konusunda proje yok. ‘Mustafa Kemal’ın Askerleriyiz' lafını da ağzına dolamışlar. Yok arkadaş ben Mustafa Kemal’in sanayicisiyim, mühendisiyim, yöneticisiyim! Ben asker masker değilim. Asker silah tutar. Ben çekiç, tornavida tutuyorum. Recep Tayyip Erdoğan Avrasya Tüneli’ni yaptı. Evet pahalı yaptı ama 30 yıl sonra ne kadar işe yaradığı ve kim tarafından yapıldığını konuşacak. Biz tartışacaksak, geleceğe ne bırakılacağını konuşmamız lazım. Daha Bakırköy’ün İstanbul ve İncirli Caddesi’ni 2 yılda bitiremeyen bir iktidar ükleye umut olabilir mi? Sokaklar leş gibi, yetmezmiş gibi beton dubaları koydunuz. Hiçbir medeni ülkenin yol kenarlarında böyle bir beton duba yok. Bu halka bir küfürdür. Hayvan çiftliklerinde inekler sağa sola kaçmasın diye yapılan falezlerdir. Beton dubalarla aslında bizlere hakaret ediliyor. Çocuklar okulda öğretmenini, evde anne babasını, erişkin olduğunda da düşüncesine yakın olan siyasi parti liderini örnek alır. Peki kuruluş ilkelerine uygun hareket eden lider gösterin bana. Beni disipline veren Bakırköy İlçe Başkanlığı, gönderdiği resmi yazının tarihine dikkat etmiyor ama halkına ‘Sürtük’ diyen adamı dava etmiyor. Gitsin bununla ilgili dava açsınlar. Gücü gücü yetene mi dava açıyor? Gezi’yi kendine referans gösteriyorsan CHP, peki neden dava açmıyorsun? Basına bakıyorsun aynı şekilde ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar.’ Biri AKP’yi, diğeri CHP’yi cilalıyor.
İNCE'Yİ KOVMAK HANGİ AKLIN ÜRÜNÜDÜR?
Muharrem İnce ve Sarıgül CHP'den koparak parti kurdu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Örneğin Muharrem İnce gibi 15 milyon oy alan bir adam, partiden gönderilecek bir adam mıdır? Gölge Cumhurbaşkanı yapsana adamı. Tek başına 81 ilde örgütlenerek parti kurabilecek düzeydeki bir adamı partiden kovmak hangi aklın ürünüdür. Ya da neden Sarıgül’ü partiden gönderiyorsun. Hiç bir ittifak desteği almadan, yüzde 41 oy almış biridir Sarıgül. Beğenirsin beğenmezsin ama o dönemde İYİ Parti, HDP, Saadet Partisi desteklemiş olsaydı, oyu yüzde 55’i, 60’ı geçerdi. Ve şuna inanıyorum ki, Sarıgül’ün belediye başkanı olduğu bir İstanbul, çok daha güzel olurdu. Bakıyorum Sarıgül’e, adam Tik Tok fenomeni. Hatta arayıp ‘Abi sen Tik Tok çekmek için mi parti kurdun’ diye sorasım geliyor. Ama gençler izliyor. Piar ise al sana piar. Öte taraftan bakıyorum, Ümit Özdağ’ın CHP’li modeli Tanju Özcan diye ırkçı bir belediye başkanı var. Demokrasiden bahsedip, diğer kesimlere ayrıcalık yapmak, parti ilkelerine uyuyor mu? Peki parti neden bunlara bir şey yapmıyor. Partiden atılması için ille hakaret mi etmesi lazım. Kısacası koca CHP, kişileri değil, kişilerin özelliklerini baz alarak yaptığım bir paylaşımdan dolayı, sayı numarasından da görüldüğü üzere 8 kez bana ihtar yazısı yazıyor diye çalışmış olmuyor. CHP Bakırköy’de, genel başkanlarının önünü kesen ve halkın ‘Artık yetler, istemiyoruz’ diye isyan ettiği Kerimoğlu’nu disipline sevk etsin. Gitsin ona hesap sorsun. AK Parti 20 yıldır iktidar oluyorsa, başarısızlığın başarısını yaşayan CHP kendini çalışıyor sanmasın. Her türlü olumsuzluğa karşılık, iyisini ve kötüsünü ayrıca tartışacağımız Recep Tayyip Erdoğan bir başarı hikayesi yazmıştır. Benim kahramanım değildir ama birilerinin kahramanıdır. Başarı elde etmek isteyenler, otursunlar Erdoğan’ı çalışsınlar. Atatürk'ün koltuğununu meşgul etmek, parti içinde yaşanan skandallara sessiz kalmak, Erdoğan rejimine yağ sürmektir.
Meclis'te durum nasıldı?
Geçtiğimiz dönem Ak Parti’nin 2 kadın meclis üyesi, eğitimleriyle, görgüleriyle, kullandıkları dille hepimizin canına okudu, çünkü bizim o donanımda bir kadın üyemiz yoktu. İlkokul çocukları gibi, önemli gün ve haftalarda, ellerinde yazılı metinlerle yaptıkları konuşmalar dışında bir icraatları olmadı bizim kadınlarımızın. Ama sorsan hepsi, Laik, çağdaş, Cumhuriyetçi. Laikliği göstergesi ‘Göğüs dekoltesi ve mini etek değildir’ Türbanlı, uzun etekli, yahut sıradan bir ev kadını laik olmaz mı? Laiklik birilerinin tekelinde bir şey midir. Kimsenin dili, dini, inancı, giyimi, kuşamı kimseyi ilgilendirmez ama görgüsü, zerafeti, bilgisi ve duruşu çevresindeki herkesi ilgilendirir.
ODUN KOYSAM KAZANIR MANTIĞI VAR MAALESEF!
Şişli, Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy, Adalar ilçelerini örnek vererek, elindeki küçük ve büyük odun parçası ile poz veren Nurhan Çetinkaya, “CHP’nin iktidar olduğu ilçelerde bunu göstersen kazanırlar” diyerek, büyük odun parçasını belediye başkanı, küçük olanı da meclis üyeleri olarak isimlendirdi. “Ne yazık ki AKP karşıtlığı üzerinden siyaset yapanlar, bazı ilçelere odunu koysam kazanır mantığı ile davranıyor. Devrimci geçinen 65 yaşındaki meclis üyesi, 60 yaşındaki eşini işe sokuyor. Peki partiden atılması gereken, partiyi kazanç kapısı haline getirenler midir yok sa ben miyim? Peki bu kişilerin benim adıma ilçe hakkında söz sahibi olması hak mıdır? Peki yapılan bu eylemler yavşaklık değil midir? Hiçbir zaman kişileri değil, yapılanları eleştirdim. Benim kavgam budur. Ne ekmeğimi ne de suyumu CHP vermiyor. Ancak ekmeğini, suyunu siyasetten kazanan insanların endişesi olur benim değil. Çünkü ben partimin düzelmesi için eleştirenlerdenim. Meclis üyesi olduğum dönemde, huzur hakkımı da ilçeye vermiştim. Diğer meclis üyesi arkadaşlarımın baskısı yüzünden geri almak zorunda kaldım. Peki şimdiki meclis üyeleri ne yapıyor? Sorulması gereken ilçe halkının seçtiği meclis üyelerine hesap sormaktır. Bakırköy bunlar yüzünden oy kaybediyor ama bunun hesabını kimse sormuyor. Ben yüzde 70 oy alan bir ilçeden meclis üyesi seçildim. Dönemin kötü yönetimi yüzünden yeni dönemde oy oranı yüzde 56’ya düştü, bir meclis üyesi de azaldı. Şimdi ki düzene bakınca, bu oranın daha da düşeceği kaçınılmaz. Asıl hesap sorulması gereken bunlardır” dedi.
İhracınız isteniyor...
Benim kesin ihracımı isteyenler bilmeli ki benim söylediklerimden geri adım attıracak şey, disiplin cezası veya ihraç değildir. Benim bu partiye oy vermemin sebebi üye olmam da değildir. Siyasetçi sıfatı ile değil, Nurhan Çetinkaya olarak ‘Lakerda, Topik’ yapıyorum, satıyorum ve bir sürü öğrenciye burs veriyorum. Benim tek başıma yaptığım bu işleri ilçede dernek adı altında gezen kaç tane başkan yapıyor? Keşke BASAT doğru bir dernek olsaydı da, yaptığım Lakerda satışlarından elde edilen geliri sanatla uğraşmak isteyen öğrenciler için verseydim. Biz aslında ne yazık ki toplum olarak ölü seviciyiz. Yaşarken sahip çıkmadıklarımızı, ölünce yerlere göklere sığdıramayız. Partiye üye olduğum 2013’ten bu yana, toplum yararını gözeten aktivistliğimden, bir şeyler yapabilmek için meclis üyesi olmam ve aday adayı olmam sonrası yaşadıklarımın bir patlaması var bende. Fay hattının sıkışmadan doğan patlaması olarak da düşünülebilir. CHP gibi Cumhuriyet’i kurmuş bir kurumun içerisinde, 20 yıllık Erdoğan iktidarının 9 yılını yaşadım. Bu süre içerisinde birkaç defa seçimi kazanma imkanı varken, yapılan yanlış işlerle 9 yılın Erdoğan'a hediye edildiğini gördüm. Genel anlamda ne eğitimi, ne verdiği önergesi, ne de parti içindeki tutumu ile değil de, botoksuyla, saç boyası ile anılan kişiler, gençlere yol vermiyor. Üstelik çoğunluğu akrabaları olan bu gençlere bayrak astırıyor, broşür dağıttırıyor, en büyük kötülük olan asalaklık davranışını aşılıyor. Çünkü üretmesine imkan vermiyor. Saçları boyalı ve botokslu olduğu için paylaşımımda kullandığım Erdoğan Toprak’ı tanımam örneğin. Birkaç konuşmasını ve çıkışını izledim, dikkatimi çeken tek şeyi botokslu oluşuydu çünkü halk arasında yapılan konuşmalardan da aklımda kalan buydu. Örneğin Engin Özkoç her gün bir Tweet atıyor ama bakıyorum içi boş. Öne çıkan özelliği asansörcü oluşu, kaldı ki bu da bir duyum. Halk arasında konuşulan, binlerce insanın aklında kalan bu özelliklerini değiştirmeye çalışmayanlar, benim ifade edişimi mi cezalandıracak anlamadım. İstanbul’un 3 Bölge milletvekilleri Engin Altay, Sibel Özdemir, Mehmet Bekaroğlu, 3. Bölge'nin neresinde? Çoğu zaman eleştirsem de Turan Aydoğan’ı, Özgür Karabat’ı her zaman sokağın bir yerinde yahut bir cenazede görebilirsin. İlçe Başkanları eğer ilçede Kemal Kılıçdaroğlu’nu temsil ediyorsa, bunları sorgulasın. Ben CHP’de kötü adam olmadığına inanıyorum. Hepsi abimiz dostumuz, büyüğümüz ama iyi olmak yetmiyor. Çünkü Z Kuşağı bunları dinlemiyor.
Gölge bakanlar olmalı
CHP’nin 60 kişilik Parti Meclisi’ne bakıyorum. Madem CHP halkın partisi ise her kesimden insan olması gerekmez mi? Şu anda 60 kişilik PM’nin yüzde 40’ı aynı kesimden.
İstanbul’a ismini veren Beşiktaş, Adalar, Bakırköy, Beyoğlu ve Fatih gibi ilçelerin çoğunluğu CHP’nin kontrolünde. Beyoğlu’nu alamıyor CHP, çünkü orayı Cihangir’den ibaret görüyor. Cihangir’de ki adam zaten oy kullanmıyor. Oysa Beyoğlu demek Kasımpaşa demek. Çalışma yapılacaksa buralara çalışılmalı. Ana Muhalefet partisinin ‘Gölge Bakanlığı’ olmaz mı? Bizim partimizde Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı yapacak donanıma sahip çok değerli insanlar var. Örneğin hemen aklıma geleni Akif Hamza Çebi Gölge Maliye, Haluk Koç Gölge Sağlık Bakanı gibi. Görev dağılımları yapılmalı, bunlar sabah akşam bakanları takip etmeli, demeç verip çözüm önerileriyle birlikte kamuoyuna sunmalı. Bizim çok değerli mimar mühendislerimiz var, Gölge Şehircilik Bakanı yapılsın onlar. Ana muhalefet partisi, önce denetim görevini yerine getirmeli. Partinin üst düzey yetkililerini rencide ettiğimi düşünen yetkililer, ülkemizi rencide edenleri denetlesinler.
İhraç edilirseniz ne olacak?
İhraç edilsem bile benim için değişen hiçbir şey olmayacak. Ben doğrularımla siyasi yaşamıma devam edeceğim. Kaybeden ben olmayacağım. Başında da söylediğim gibi, benim bir şey yapmam için bir şey olmama gerek yok. CHP, HDP sayesinde Ankara, İstanbul gibi büyükşehirler başta olmak üzere, Avcılar, Şişli, Esenyurt gibi ilçeleri kazandı. Bunu herkes biliyor. CHP ise yürekli bir şekilde çıkıp HDP ile ilgili tek kelime edemiyor. Her gün ülkeden göç eden doktorlar var. Havalimanında resim paylaşıp ‘Ülke bir doktorunu daha kaybetti’ diyorlar. CHP’de bir dolu doktor Milletvekili var, belediye başkanı var. Peki bu insanlar için ne yapıyorlar? Hepsini geçtim, Bakırköy Belediye Başkanı Doktor ve hastane patronluğu da yapmış bir kişi. Belediyeye ait ‘Tıp Merkezi’ var ve merkezin durumu ortada.
SÖYLEŞİ: SELVİ SARITAÇ