Geçtiğimiz günlerde 20. sanat yılı sebebiyle Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi'nde açtığı sergide buluştuğumuz ödüllü Karikatürist Musa Keklik ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Günümüz koşullarında çizmek için tam anlamıyla bir özgürlüğün olmadığını, bir otokontrolün söz konusu olduğunu beliren sanatçı; “Şu dünya da zorbaların, insanlığa karşı her türlü kirliliği eline alanlara söyleyeceklerimi bende çizerek haykırıyorum” ifadelerini kullandı. 30'dan fazla ödül aldığını dile getiren Keklik, “Ödüller benim için sadece bir araçtan öteye geçmemiştir. Hiçbir zaman da geçmeyecektir. Asıl olan üretmektir. Üretmek için çiziyorum” diyerek sanata bakış açısını özetledi.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz Musa Bey?
1981 Sonbaharında Siirt’te doğdum. Anadolu Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra devlet okullarında öğretmenlik yapmaya başladım. Aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Enstitüsü'nde Eğitim Yönetimi alanında master yaptım. Felsefe öğretmeni ve aynı zamanda karikatüristim. Türkiye Karikatürcüler Derneği üyesiyim. 2002 yılında mizah dergilerinde karikatür çizmeye başladım. Leman, Penguen, Kırmızı Alarm, Atom, Şarlo, Bayraklı Mizah dergilerinde çizimler yaptım. Bir süre bu kulvarda çalışmalar yaptıktan sonra, düşüncemi yansıtma fırsatı olmayan mizah dergisi karikatürcülüğünü bırakarak evrensel karikatüre yöneldim. Düşünce üzerine karikatürler çizmeye başladım. Uluslararası ve yurt içinde, çevre, adalet, ırkçılık, savaş ve barış gibi birçok temalı karma karikatür sergisinde çalışmalarım sergilendi ve albümlerde yer aldı. Uluslararası ve yurt içinde otuzun üzerinde ödüller aldım. Beş yüzün üstünde yazısız karikatürüm bulunmaktadır. 2016 yılında Çin’de düzenlenen ve dünyadan çok sayıda karikatüristin katıldığı yarışmada, Facebook’un insan zihni üzerinde oluşturduğu tahribatı ortaya koyan “Sosyal dezenformasyon” isimli karikatürüm yarışmadaki en büyük ödülü dünya birinciliği kazandı. 2019-2021 yıllarında Cumhuriyet Gazetesi Ciddiyette editoryal karikatürler çizdim. Birçok uluslararası karikatür yarışmalarında jüri üyeliği yaptım. Çalışmalarıma İstanbul ve Kuşadası’nda devam etmekteyim.
Çizmeye ilk ne zaman başladınız?
2002 yılında profesyonel olarak karikatür çizmeye başladım. Fakat çizimle olan bağım ilkokul dönemine kadar uzanıyor. Eğitim hayatım boyunca çizgilerim hep benimle birlikteydi. Mizah dergilerinde çizmeye başlayınca karikatür olarak tanımlamaya başladım. Her ne kadar yanlış bir kulvarda başlamış olsam da, kendi adıma bir deneyim olarak sayıyorum.
Çizerken ilham kaynağınız nedir? Olayları gözlemlediğiniz bakış açısından bahseder misiniz?
Olup bitene duyarlı bir birey olunca açıkçası ilham alınacak çok şey oluyor. İnsanın kafasını kumdan çıkarıp etrafına bakması yeterli oluyor. İnsanca bir yaşama dair olması gereken her şeyi bakış açıma koyuyorum. En yalın haliyle adaletsizliği, savaşı, baskıyı, sömürüyü, zulmü,
ekolojiyi, kadın haklarını, ırkçılığı hiçbir ulus gözetmeksizin evrensel bir bakış açısı ile yorumlamaya çalışıyorum. Bir felsefe öğretmeni olmanın avantajı var mıdır? Bilemem fakat sorgulamayı seviyorum. Bir nesneyi olduğu gibi görmektense ardındakini görmeye yorumlamaya çalışıyorum. Bu doğrultuda felsefenin yaşayan en büyük değerlerinden Slavoj Zizek’i, anımsatmadan geçemeyeceğim. “Bir şeye dosdoğru bakmak onun gerçekte olduğu gibi gösterir,
ancak yamuk bakış bize çarpık bir görüntü verdiği için onu doğru algılamamızı sağlar.” diyor. Yamuk bakma teorisiyle, sanırım karikatürün özünde var olan da budur. Bende olaylara yamuk bakıyorum galiba…
Sizin için en fazla öneme sahip bir çiziminiz var mı?
Açıkçası tüm karikatürlerim benim için çok önemlidir. Hepsini seviyorum. İlla öne çıkan bir karikatür diyeceksek de tabi ki, 2011 yılında Musa Anter Gazetecilik Ödüllerinden birincilik ödülü almamı sağlayan karikatürümdür. Çünkü Musa Anter Gazetecilik Ödülleri benim evrsensel karikatürle tanışmamı sağlayan ve ilk yazısız karikatürü bana çizdiren, karikatür serüvenimdeki dönüm noktasıdır.
Biraz ödüllerinizden konuşalım isterim...
Şu ana kadar ulusal ve uluslararası düzeyde otuzun üzerinde ödül aldım. Bunların arasından dünya birincilikleri de dahil birçok derece olduğunu söyleyebilirim. Ödüller benim için sadece bir araçtan öteye geçmemiştir. Hiçbir zaman da geçmeyecektir. Asıl olan üretmektir. Üretmek için çiziyorum.
Günümüz koşullarında çizerken sınırlandırılmış hissediyor musunuz? Özgür çizebiliyor musunuz?
Evrensel karikatürler çiziyorum belli bir zümreye veya ulusa ait olmayan. Tüm dünyanın ortak sorunlarını çizgilerime taşıyorum. Fakat her şeye rağmen tam anlamıyla bir özgürlükten söz etmek mümkün değil. Çizerken elbette ki bir süzgeçten geçirmek zorunda kalıyorum. Bir otokontrol söz konusu. Günümüzde sadece çizmek değil maalesef sanatın her dalına ait bir sınırlama söz konusu olduğunu düşüyorum.
Karikatüristlerin haklarına yönelik oluşturulan bir platform var mı? Neler yapar bu platform?
Karikatüristlerin haklarını korumaya yönelik bir platform olduğunu düşünmüyorum. Açıkçası karikatür adına yaptığımız her şey bireysel bir çabanın getirisinden başka bir şey değil. Bir gazetede, bir dergide çizecekseniz kendi çabanızla yapıyorsunuz. Bir sergi açacaksanız
kendi çabanızla açıyorsunuz. Birileri izinsiz karikatürünüzü kullanıyorsa kendi çabanızla buna karşı çıkıyorsunuz. Telif hakları kapsamında çizimlerinizi korumaya alıyorsunuz fakat ülkemizde maalesef bu birçok şekilde ihmal edilebiliyor. Çalışmanız kullanılıyor. Haber verilme gereği bile duyulmuyor. Kısacası haklarınızı yine kendiniz korumaya çalışıyorsunuz demek yanlış olmayacaktır.
Çizmek sizin için ne ifade ediyor?
Çizmek benim için en temel gereksinimlerin başında geliyor. Vücudumuzun oksijene gerek duyduğu gibi benim de benliğim karikatür çizmeye o denli ihtiyaç duyuyor. Şu dünyada zorbaların, insanlığa karşı her türlü kirliliği eline alanlara söyleyeceklerimi ben de çizerek haykırıyorum. Saatlerce haykırmaktansa bir tek karede binlerce kelimeyi yüzlerine savuruyorum.
Sizin beğendiğiniz karikatüristler kimlerdir?
Türkiye’den Aşkın Ayrancıoğlu, Arnavutluk'tan Agim Sulaj, Ukrayna'dan Vladimir Kazanevsky, Yuriy Kosobukin, Rusya'dan Mikhail Zlatkovsky....
HERHANGİ BİR DERGİ TAKİP ETMİYORUM!
Geçmişten bu güne karikatür dergileri ilgili ne söylersiniz? Takip ettiğiniz hangi dergi var?
Her ne kadar ben de bir dönem karikatür dergilerinde çizmiş olsam da, karikatürün yerinin evrensel olduğunu düşünüyorum. Karikatürün özünde eleştiri vardır. Topluma doğru ve olması gerekeni sunmak vardır. Yanlış olanı, acımasız olanı, insanlığa yaraşmayanı insanlara çarpıcı ve sert bir bakış açısıyla anlatmak vardır. Karikatür yazısızdır. 20 tane balon yazıp altına birer kafa çizmek değildir. Karikatür estetik bir sanat dalıdır. Bel altı değildir. Karikatür dergilerinin varlığını ya da olması gerekliliğini irdelemek istemiyorum. Elbette karikatür dergileri de olmalıdır. Ama ülkemizde karikatür deyince sadece bol balonlu, komik ve güldürü akıllara geliyorsa ve insanlar evrensel karikatüre dair bir bilgiye sahip değilse, bunun sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa mizah dergilerinin zamanında insanlara çok şey verdiğini düşünüyorum. Siyasetten ekonomiye birçok alanda eleştiri de yaptıklarını biliyorum. Özellikle Gırgır Dergisinin, Çarşaf Dergisinin zamanında bu kulvarda çok iyi işler çıkardığını söz etmeden geçemeyeceğim. Takip ettiğim her hangi bir dergi yok.
KALEMİNİZE SARILIN!
Bu işe gönül vermiş gençlere neler söylersiniz?
Her koşulda her zaman kalemlerine sarılmaları gerektiğini düşünüyorum. Evrensel ve yazısız, sanatsal karikatürler çizmeleri bunun için karikatürün en temel işlevi olan eleştiriyi çizgilerinde barındırmaları gerektiğini düşünüyorum. Teknik olarak belli bir sınırlamaya gitmeden her türlü tekniği kullanmaları gerekir. Zamanla kendilerine ait bir çizgi oluşacaktır. Bunun için belli bir deneyim gereklidir. Asla pes etmemek ve sürekli çizmek asıl olandır. Çizgi ve fikir dünyası zaman içerisinde zenginleşecektir. Yeter ki ne istediklerinden emin olsunlar ve hiçbir zaman ilkelerinden ödün vermesinler. Karikatüristi güçlü kılan, ilkeliliği ve sürekliliğidir.
KARİKATÜRİST ÖZGÜRLÜK İSTER
Günümüzde gazetelerde çizilen karikatürlerin eskisi kadar etkili olmamasını neye bağlıyorsunuz?
Gazetelerdeki karikatürlerin çok etkili olmamasının en temel sebebi, gelişen sosyal ve dijital medyanın basılı medyaya nazaran daha aktif daha ulaşılır olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca bağımsız olmayan bir basılı yayında bir karikatüristin bağımsız ve özgür iradesiyle eleştirel bir karikatür çizmesi hayalden öteye geçmemektedir. Böyle bir zeminde karikatürün etkinliğinin azalması gayet olağan bir durumdur. Yine dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz. Karikatürü güçlü kılan sert, net ve çarpıcı dilidir. Bu argümanları kullanınca, belli bir sınırlamaya gidilmeden karikatür kendini ifade edebilir. Ve etkili olabilir.
SÖYLEŞİ/DİLEK BOZKURT