Mimar Fatma Kılıç meslektaşlarının sorunlarının gün geçtikçe büyüdüğünü söyledi. Damga'ya konuşan Kılıç, “Birçok alanda olduğu gibi, mimarlık alanında da eski değerin yitirildiğini görüyoruz” dedi. Mimarların ülkeyi terk etmek istediğini belirten Kılıç, “ Bir şekilde bunun durdurulması lazım ve ülkemize kazandırılması lazım. Bu ülkede güvende olduklarını hissettirmek lazım” önerisinde bulundu. Gaziantep'te CHP'den milletvekili adayı da olan Yıldız siyasetle ilgili, “Doğrularıma en yakın parti, ailemizin, köklerimizn partisi CHP olduğu için, CHP'de görev almak isterim. Bana ne görev verirlerse yapmaya hazırım. Toplumsal projelerde bir bakıma olmak istiyorum” dedi.
Mimarlığınızın ilk yıllarıyla günümüz arasında bir değerlendirme yaptığınızda, ana eksende ne gibi değişiklikler gözlemliyorsunuz?
Bizim zamanımızda mimarlık aslında çok daha değer görüyordu diyebilirim. Son yıllarda özel okulların artmasıyla beraber, belki de öğrencilerin tam anlamıyla donanım sahibi olmadan mezun olduklarından söz edebilirm. Birçok alanda olduğu gibi, mimarlık alanında da eski değerin yitirildiğini görüyoruz. Günümüzde teknoloji gelişse de eğitim anlamında çok ilerlemediğimizi, bu yüzden de eskiye oranla şimdilerde mezun olanların pek donanım sahibi olmadan, parlak fikirleri olmadan okul bitirip iş dünyasına karıştığını, hatta karışamadığını söyleyebilirim. Bu dediğim gibi her meslekte var, dolayısıyla mimarlık eski yıllarda çok daha değer görürken, şimdi o kadar gördüğünü düşünmüyorum.
Kültür ve mimarlık ilişkisi hakkında ne düşünürsünüz? Günümüz mimarlarının vizyon gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anadolu'da mimarlık hakkında fikir bile yürütemezken, günümüzde insanlar köylerine ev bile yaptırmak istediklerinde bir proje ile hareket etmek istiyorlar. Bizim köyümüzde çok güzel projelerimiz var mesela. Artık mimarın ne yaptığını anladılar ve mimara önem veriyorlar. İnsanlar artık fonksiyonlu ve güzel bir yerde yaşamak istiyor. Mekanlarını güzel tasarlamak istiyor ve her çocuğuna ayrı oda istiyor. Az önce çok ufak bir yorumda bulundum ama; mimarlık aslında teknolojinin gelişmesiyle beraber en üst seviyeye ulaştı. Mekanı tasarladığınızda düşündüğünüz şeyin içerisinde, tasarladığınız kişiyi gezdirebiliyorsunuz. Yani o kişi, mutfağını, banyosunu ya da binasının nasıl olabileceğini görebiliyor.
Projelerinizden bahseder misiniz, hangi tasarımlarda imzanız var?
Mimarlık mesleğine vermiş olduğum 22 yıllık bir emeğim var. Bu süreçte çeşitli proje müdürlükleri, CEO'luk faaliyetlerim oldu. Yurt dışı projelerim oldu. Azerbaycan ve Irak'ta Ulaştırma Bakanlığı binası proje müdürlüğünü yaptım. Savaşın içinde ve zor koşullarda görevimizi yaptık. Taksim'in göbeğinde iki otel projemiz oldu. Çok sayıda konut rpjemiz oldu, Türkiye'nin birçok illerinde de projelerimiz var. 22 seneye çok şey sığdırdık. Şuan da Hadımköy'e bir kağıt fabrikası projemiz var. Buraya hem ölçekli, hem de bölgeye değer katacak bir proje sunduk.
Mesleğinizin en büyük sorunu ne size göre? Bildiğimiz gibi eskiden imza yetkisi sorunu vardı, şimdi yok...
İmza yetkimiz, telif hakkımız var. Hatta 70 yıl o projede mimarın izni olmadan en ufak değişikliğe bile gidilmiyor. Her sektörde olduğu gibi mimarlıkta da sorunlarımız var. Özellikle bizler bir şekilde, orta kuşak olarak niteliyorum kendimi; bizden sonraki kuşak çok zor durumda olacak. Mimarlığa verilen değeri görmedikleri gibi kazancı da elde edemiyorlar. Baktığımızda dört bir yanda inşaatlar görüyoruz ama, bu inşaatlar ne yazık ki belli bir kesimin elinde ve kalıp isimlerle gidilyor. Yeni nesile fırsatlar sunulduğunu görmüyorum. Yeni mezunlarımıza baktığımızda, hemen hemen hepsi yurt dışına yerleşme hayali içerisindeler. Bu nedenle de beyin göçü çok yaşıyoruz. Özellikle mimarlık ve mühendislik alanlarında... Bir şekilde bunun durdurulması lazım ve ülkemize kazandırılması lazım. Bu ülkede güvende olduklarını hissettirmek lazım. Çalışmadıklarında da ayaklarının üzerinde durduklarını hissettirecek bir sistemin olması gerekiyor. Ne yazık ki birçok alanda olmadığı gibi, mimarlık alanında da yok.
Pandemi süreciyle beraber insanlar artık daha çok Tiny Hose dediğimiz, doğanın içerisinde yer alan, müstakil evlere yöneldi. Böyle olması mimarlara nasıl etki eder, size yine iş düşer mi?
Mimarlık bitmez, sürekli vardır. Bir şekilde insanlar öyle yerleri tercih ediyor. Birçoğu da şehir hayatından bıkmış, kaçış noktası olarak gören insanlar. Yeni nesil yine teknolojinin içerisinde ve gökdelenler de olmayı tercih ediyor. Bizim aslında kentsel olarak tasarımlara yön vermemiz gerekiyor.
Kentsel dönüşüm projesine girelim biraz, neler söylemek istersiniz?
Kentsel dönüşümde mevcut binayı yıkıp herhangi bir alt yapısını düşünmeden, ada bazında düşünmeden oralara daha çok yüksek katlı veya konutlu yapılar üretiyoruz. Yani oradaki alanın yükünü artıyoruz ama altyapı sorununu çözmüyoruz. Bu anlamda İmamoğlu ve Çalık Başkan'ın düşüncelerini çok doğru buluyorum. Çözüme yönelik fikirler sunduklarını söylemek istiyorum. Çok önceden yapılması gerekenler yapılmadı. Bir bölgenin altyapı sorununu çözmeden imara açmak yanlıştır. Biz bugüne kadar bunu yapmadık. Bu yapılırsa, o zaman bu ülkenin yatay mimar diye söz edilen kısıma geçilmiş olacak. Mevcut konutlarımıza da ada bazında çözümler üretilmesi lazım. Bir mahalleyi alıp belki 5'e böleceksiniz, belki tek tip projeler olacak ve altyapısı sorunları çözülmüş bir proje olacak. Kaldırımlar, bisiklet yolları... Bu şekilde gidersek İstanbul'u güzelleştirmiş olacağız. Uzun vadede bunu düşünmek gerekiyor.
Kanal İstanbul sizce de bir cinayet projesi mi?
Birincisi; doğaya yaptığımız bir cinayet. Var olan bir doğal dengeyi bozuyorsunuz. Bunlara gerek yok. Ülkemiz çok güzel bir ülke. Dünyanın neresine giderseniz gidin, gerçekten özlüyorsunuz. Doğası havası, kültürü, mimarı... Altyapı sorunlarımız mevcutken ve önümüzde beklediğimiz bir deprem gerçeği varken Kanal İstanbul ne kadar mantıklıdır bir durup düşünmek lazım. Bu anlamda Ekrem İmamoğlu'nun düşüncelerine katılıyorum.
Bir de siyasi geçmişiniz var; Gaziantep 8. sıradan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili adayı olmuştunuz. Biraz siyasete geçmişinizden söz edelim, siyasetle olan bağınız bugün ne durumda?
Aslında çocukluğumuzdan beri Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda yetiştik. Bunlar benimseyerek yaşadık. Bizlere, kadınlara, topluma, çiftçiye Atatürk'ün kazandırmış olduğu değerleri düşünerek ve bu doğrular ekseninde hareket ediyorum. Bu nedenle bu çizgide yürümek istedim. Doğrularıma en yakın parti, ailemizin, köklerimizn partisi CHP olduğu için, CHP'de görev almak isterim. Bana ne görev verirlerse yapmaya hazırım. Toplumsal projelerde bir bakıma olmak istiyorum. Yetiştiğim bölgede bazı projelerde yer almak isterim, oranın toplumsal ve coğrafi gerçeklerini gördüğümüz ve onlarla büyüdüğümüz için oralara katkımızın olmasını istiyorum. 2016 yılında aday olmuştum. Öğrencilik yıllarında küçük hareketlerimiz oldu ama, 2016'da ilk resmi girişimim oldu.
Siyasetle uğraşmanıza neden olan etkenler nelerdir peki?
Bir sıfat kazanmak için siyasetle uğraşmıyorum. İş hayatında ve toplumda kendi mimarlık mesleğimle yerim var. Bir şekilde fayda sağlamak için siyasette hareket etmek istiyorum. Benden bu konuda faydalanılsın istiyorum özetle. İlerleyen zamanlarda siyasetle ilgili yapmak istediklerim var.
TÜRKİYE KIYMETLİ BİR YER
Türkiye şuan içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun izlemiş olduğu politikayı benimsiyor ve başarılı buluyorum. Son zamanlarda sağlanan başarı ortada. Ülkemizin herşeyin en güzelini hak ettiğini düşünüyorum. Temel sorunlarımızın bir an evvel çözüme kavuşmasını ve tükenmekte olduğunu gördüğümüz insanlarımızın düşüncelerini, istediklerini hak ve adalet çerçevesinde yaşamalarını istiyorum. Türkiye kıymetli bir yer. Toplumumuz, insanlarımız, değerlerimiz ve kültürümüz yakın zamanda daha da rahata kavuşsun diye umuyorum.
CHP'Lİ BELEDİYELER GERÇEKTEN BAŞARILI
İktidar partisinin pandemi sürecinde sizinde aday olduğunuz partiye mensup belediyelerin kampanyalarını engelleme, onların vatandaşlara yardım etmelerini olanaksız kılmaya yönelik siyasi tutumlarını nasıl karşılıyorsunuz?
İnsanları askıda ekmeğe muhtaç etmemek gerekiyor. Temelde bu işlerim çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bakış açısı hoş değil. Ağalık sistemini anımsatan hareketler biraz da. Zengin ve fakir arasındaki o makas, çok açıldı. Bu konuda çok konuşmak istemiyorum ama, açılan makas aralığı oldukça rahatsız edici düzeyde. Pandemi sürecinde yapılan yardımlar, yapılamayan yardımlar üstüne şimdi ne desek çok anlamlı olmaz. Büyük bir salgınla mücadele veriyoruz. Belediyelerimiz çalışmaları herkes tarafından görüldü, CHP'li belediyelerin bu anlamda yaptığı yardımlar alkışlanacak nitelikte. Dilerim bu salgın bir an önce ülkemizin yakasından düşer. Siyasi arena da düşünelecek şeyin önce insanlık, insanlığı düşünmek gerektiği olduğuna inanıyorum. Sağlık söz konusu olunca, parti gözetmeksizin her iyi iş yapan kesimi alkışlarız. Önce insan sağlığı gelir. Bu konuda siyaset konuşulacak en son şey olmalı diye düşünüyorum.
BARIŞ KIŞ