1949 yılında Malatya'nın Arguvan ilçesinde doğan ünlü oyuncu İlyas Salman, çok sayıda filmde rol aldı. Oyunculuğa İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nda başlayan Salman, uzun yıllar sinema oyunculuğunda, köylü tiplemeleri ile tanındı. Sinema oyunculuğunun yanı sıra yönetmenliğini yaptığı iki sinema filmi bulunan Salman, Ankara Birlik Tiyatrosu'nda 1997'den 2000 yılına kadar sahneye çıktı. Ünlü oyuncu, 19. Altın Koza Film Festivali'nde Lal Gece filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Hayatını işine adayan İlyas Salman herkesin merak ettiği soruları sorduk, o da içtenlikle cevapladı.
Nasılsınız İlyas bey? Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz?
Ben bu soruya genelde "Türkiye gibiyim" diye cevap veririm. Hiçbir zaman ülkemde olanlara kayıtsız biri olamadım. Bu coğrafya, bu coğrafyada insanlar nasılsa ben de öyleyim. Pandemi sürecinde hep evdeydim. Şimdi de Altınoluk'taki evimde karım, kızım, damadım ve torunumla birlikteyim. Evde olmaktan memnunum da. Biz ev yaşamını seven bir aileyiz. Bu süreci senaryo okuyarak ve okey oynayarak geçirdim. Bir de kızım ve oğlumun bir youtube kanalı var. Adı bacı kardaş. Bu kanalda bazen ailece türküler söyledik.
İlyas bey zaman zaman hakkınızda vefat ettiğiniz haberleri çıkıyor, bu konu hakkında ve haberi ortaya atanlar ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Hakkımda her sene ölüm haberi yayınlayan amatör gazeteci ve afacan trol kardeşlerimden bir ricam var. Lütfen sırtımdan inin. Ünlü olmak için biraz emek vermek gerekiyor.
Şöhret olmak sizin tercihiniz miydi?
Evet. Mesleğimi çok seviyorum. Getirdiği ya da götürdüğü hiçbir şeyle sorunum yok.
Yeşilçam günlerine geri döndüğünüz vakit o günlerden kazanç dediğiniz şey nedir?
Orhan Pamuk'un bir röportajını okumuştum. Orada çok doğru bir tespitte bulunmuştu. Yeşilçamın toplumu, ahlaki değerleri koruyan bir yapısı olduğunu, ondan sonra her şeyin bozulduğunu söylüyordu özetle. Bu benim değil, tüm toplumun kazancıydı yani. Yeşilçam bize iyinin, ahlaklı olanın, yalan söylemeyenin, çalıp çırpmayanın kazandığı, sıcacık bir dünya sunuyordu. Yeşilçam bize en çok umudu kazandırmıştı. Masumiyete inancı. Kalmadı bunlar.
Yeşilçam İlyas Salman'ı zengin yaptı mı? Para kazandınız mı?
Orta halli bir yaşamı garantiledim ve bu da bana yetti.
Yeşilçam'ın vefasızlığından çokça söz edilir, sizin bu konuda söylemek istedikleriniz neler, Yeşilçam'ın size karşı vefalı olduğunu düşünüyor musunuz?
Yeşilçam bana yüzlerce dost, milyonlarca izleyici kazandırdı. Vefasızlık bu resimde asla varolamayacak bir şey. Ben yeşilçama karşı ancak minnet duyabilirim.
BİR DAHA KİMSEYİ ATATÜRK'E BENZETME!
Yılmaz Güney, Kemal Sunal ve Şener Şen ile ilgili İlyas Salman'ın en unutamadığım dediği anısı nedir?
Yıl 1977 mi 78 mi çok iyi hatırlamıyorum. Hatay Reyhanlı'da Kibar Feyzo'yu çekiyoruz. Sevgili rahmetli Kemal Sunal, ben, Şener Şen, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar bayağı bir kadro. Harran köyü diye bir köy var, oranın hemen yakınında Yenişehir Gölü var o gölün üstünde de tahtadan yapılma bir otel var, orda yatıp kalkıyoruz. Suriye sınırındayız, güneş her gün tepemizden iniyor. Bir gün sevgili Kemal Sunal rahatsızlandı. Atıf Yılmaz çekiyor filmi de yönetmen olarak. Dedi ki 'yarın Şener Şen'in, Müjde'nin Kemal'in ve İlyas'ın sahnelerini çekecektik, madem Kemal hastalandı bir gün repo veriyorum.' Repo bizim sinemada, tiyatroda dinlenme günüdür. Harran köyünün ağası yani arazisinde çalıştığımız adam demiş ki; artistlere söyleyin buraya gelsin. Kemal hasta yattığı için gelemedi, ben, Şener abi, Adile abla gittik. Gittik ki Suriye sınırında bir saray kapısında mersedesler, biçer döverler, traktörler cirit atıyor. Kapıdan girdik içeri İrem bağı, cennet bahçesi gibi bir bahçe. Fıskiyeli havuzu bilmem nesi filan. Biz geçtik fıskiyenin altına oturduk. Hani Osmanlılar derler ki büyükler meclise sonradan gelir ve biz ağayı bekliyoruz. Ağa gelmedi, çay geldi ayran geldi içtik bilmem ne filan ağayı bekle bekle yarım saat kırkbeş dakika geçti bahçenin kapısı açıldı içeriye sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz takım elbiseli bir adam girdi. Böyle sarı saçlı mavi gözlü beyaz elbise içerisinde adamı görünce ben dedim ki, herhalde dedim bunu babası Kuzey Avrupa'dan bir kadın aldı ya da İstanbul'dan ya da Ankara'dan sarışın biriyle evlendi ondan bu çocuğu yaptı, ondan sonra bunu ülkenin en güzel okullarına falan verdiler ya da yabancı memlekette okuttular ve bizimle gelip lisan-ı hâl ile konuşacak.
Kız sen nasıl artist oldun?
Ağayı görünce böyle Atatürk'e benzeyen bir ağa, kolumun dirseğiyle dürttüm Adile ablayı ve dedim ki; Adile abla dikkat dur, Atatürk geldi. Adile abla da dedi ki; "ağzına s... senin bir daha kimseyi Atatürk'e benzetme, Atatürk dünyaya bir kere geldi, bir daha da gelmez" Neyse ağa bunları duymadı tâbi biz bekliyoruz geldi oturdu kendi koltuğuna hepimizi süzdü şöyle tepeden tırnağa. Ben şimdi şey bekliyorum, gerçekten de çok düzgün bir Türkçe ile anlatacak. Adile ablaya döndü hepimizin en büyüğü, en kıdemlisi Adile Naşit tâbi, "kız dedi sen nasıl artist oldun?" Birdenbire tepemden aşağı kaynar sular döküldü, bütün hayallerim yıkıldı filan. Adile abla dedi ki 'ben Naşit Özcan'ın kızıyım, babama öykündüm onun yolundan gittim. Her gün kulise gider onları seyrederdim ben öyle oyuncu oldum.'
Ula sen nasıl artist oldun?
Döndü Şener Şen'e, Şener abiye "ula sen nasıl artist oldun, dedi?" Şener abi dedi ki; 'benim babam Ali Şen biliyorsunuz Türk sinemasının iyi karakter oyuncularından biridir, ben babamın yaptığı işi zaten seviyordum ve askerliğimi Muş'ta bir köy öğretmeni olarak yaptım. Ondan sonra Ergün Köknar'ın desteği ile İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu' na 1967'de girdim, o zamandan bu yana sinema tiyatro devam ediyor.'
Hıyar sen nasıl artist oldun?
Sıra bana geldi. Şöyle tepeden tırnağa bir süzdü, "ula hıyar sen nasıl artist oldun?" dedi. Dedim ki ben Malatya Arguvan ilçesi Gecekondu köyünde doğdum. Bizim köyde ilkokul yoktu, 8 kilometre ilerde başka bir köye okula gidiyorduk. Ondan sonra babam demiş ki öğretmenime bu adamı Malatya'ya götür, okut. Bundan bir halt olacak ama ne olacak belli değil demiş. Biz de Malatya'ya taşındık. Malatya'da ilkokulu, ortaokulu, liseyi okudum. Ondan sonra da Ankara'ya konservatuara geldim. Konservatuar lafını duyunca ağa; "bir dakika dur" dedi. Bu konservatuar liseden büyüktür? Evet dedim akademidir. "S.. git lan çık dışarı dedi, yoksa seni parça parça ederim." Niye ağa dedim? Dedi ki; ula koskoca üniversiteye gitmişsin adam olacağına artist olmuşsun. Şimdi o dönemde sanata ve sanatçıya nasıl bakıldığının yansıması bu. Benim de anım bu...
NE OLURSA OLSUN ASLA TAVİZ VERMEM
Yılmaz Güney ile anınız var mı?
Yılmaz Güney Yol'un senaryosunu yazmıştı. İlk yönetmen adayı Erden Kral'dı. Ona söylemiş Yol filminin kadrosu içerisinde İlyas Salman'ı da görmek istiyorum diye. Erden Kral beni çağırdı dedi böyle böyle. Yılmaz Güney Yol filminde senin de olmanı istiyor dedi. Ben dedim ki o halde senaryoyu verin hangi rolü oynayacaksam ben ona göre role çalışayım. Ya dedi ne gerek var senaryoyu vermeye, Yılmaz Güney istedi sende oynayacaksın dedi. Valla dedim Allah'ın oğlu olsa şey yapmam, taviz vermem. Senaryo elime geçmeden şu rolü beğenirim, şu rolü beğenmem gibi bir yargıda bulunamam dedim. O öyle kaldı. Tâbi bu durum her zaman benim üzüldüğüm bir şeydir.
Pandemi süreci tamamen geçtikten sonra ve her şey olağan akışına döndüğü vakit sevenleri İlyas Salman'ı yeni projelerde görecekler mi?
Elbette sanat benim su gibi, ekmek gibi dirimsel ihtiyaçlarımdan. Ömrüm oldukça çalışıp üreteceğim.
Yaşadığımız bu çağda sanat özgür mü sizce?
Shakespeare diyor ya "değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın?" diye o ünlü eserinde. Korkudan dili bağlı pek çok sanatçının. Geriye bir avuç Don Kişot kaldık sadece.
Son dönem yönetmen ve oyuncular arasında beğendiğiniz isimler kimler?
Çok fazla isim var, kimseye de haksızlık etmek istemiyorum ama ilk aklıma gelenleri söyleyeyim. Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Ümit Ünal çok beğendiğim yönetmenler. Oyuncu olarak Fırat Tanış, Cem Davran, Halit Ergenç, Demet Evgar, Nihal Yalçın ilk aklıma gelenler.
İlyas Salman hocaları oyuncu olmak isteyen genç nesile nasıl öğüt de bulunmak ister?
Ben hiçbir zaman çocuklarına "aman oyunculuk yapmayın" diyenlerden olmadım. Bu yüzden oyunculuk yapmak isteyen gençlere de doğru yolda olduklarını söyleyebilirim ancak. Tabi hakkını vererek yürüsünler bu yolda. Disiplinli, çalışkan, korkusuz ve dürüst olsunlar.
Gençliği nasıl görüyorsunuz, gençlikten umutlu musunuz? Gençliğe tavsiyeleriniz neler?
Ben gençlikten hiçbir zaman umutsuz olmadım. Gençlik her çağda toplumun en dirençli, en aydın, en emekçi, en inatçı, en güzel kesimi olmuştur. Ben onlardan umutsuz olabilir miyim? Onlara tek tavsiyem, korkmasınlar. Ben sadece nüfus cüzdanı eskimiş bir arkadaşları olarak her zaman yanlarındayım.
İlyas bey siyasi görüşlerinizi özgürce ifade etmekten hiç çekindiniz mi?
Asla. Benim kemikleşmiş bir solcu yanım vardır. Dünyada en çirkin kokan şey saklanan düşüncedir. Para bile saklandığı zaman kokar ama saklanan düşünce kadar pis kokamaz ve mezara götürülen bilginin kimseye faydası yoktur. Ben düşüncemi ensemin arkasına değil masanın ortasına koyarım.
Peki hiç siyaseti düşündünüz mü?
Evet düşünüyorum. Büyüyünce siyaset yapacağım...
Değerli vaktinizi ayırdığınız ve söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim kıymetli üstadım, sizinle bir anımın olması onur benim için.
Ben teşekkür ederim kızım, sağol.
Röportaj: Dilek Bozkurt