Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Röportaj Çürük elmaları ayıklamak lazım

Çürük elmaları ayıklamak lazım

Samyeli Özel Eğitim Kurumları Kurucu Başkanı Bahattin Demir, bazı reheabilitasyon merkezlerinin çıkar odaklı düşünüp, yanlış girişimlerde bulunması nedeniyle devletin ihtiyatlı olduğunu söyledi. “Bir kasa elmanın içinden birkaç çürüğün çıkması bütün kasanın çürük olduğu anlamına gelmez” diyen Demir, “Çürükleri elemek lazım ki diğer sağlam elmalara zarar vermesin” ifadelerini kullandı. 

Okunma Süresi: 11 dk

Samyeli Özel Eğitim Kurumları'nın Kurucu Başkanı olan Bahattin Demir Damga'ya konuştu. Engelli bireylere hizmet veren rehabilitasyon merkezleri hakkında önemli açıklamalarda bulunan Demir, siyasetçi kimliğiyle de çarpıcı ifadeler kullandı. 2008-2009 yıllarında bazı rehabilitasyon merkezlerinin çıkar odaklı hareket ettiğini ve devletin güveninin zedelendiğini belirten Demir, bu durumun herkese zarar verdiğini söyledi. AK Parti Esenyurt İlçe Başkanlığı için adı geçen Demir, "Böyle bir teklif yok, olsa da kabul etmem" diye konuştu. Demir, İstanbul seçimlerini de “Ekrem İmamoğlu kazanmadı, AK Parti kaybetti” şeklinde değerlendirdi.

Birçok çocuğa umut olma yolunda adımlar atmanızla adınızı sıkça duyuyoruz. Öncelikle Engelsizsiniz Vakfı'ndan neden istifa ettiniz?
Vakıf sürecinden önce Samyeli Engelsiz Yaşam Platformuyla birçok etkinliklerde bulunuyorduk. Birkaç arkadaşımız vakıf açma girişiminde bulunarak, beni de ekiplerine dahil etmek istediklerini söylediler. Vakıf ile beraber daha çok kişiye ulaşabiliriz düşüncesiyle bu teklifi kabul ettim. Çok arzu etmesem de başkanlık teklifini ısrarlar üzerine kabul ettim. Yaklaşık 1 sene başkanlık görevini yaptım. Bu süreç sonrasından vakfın ideallerinden uzaklaştığını ve amacından saptığını düşünerek görevimden istifa ettim. Çünkü bana göre vakıflar, sivil toplum kuruluşları para aklamak veya para kazanmak için değil, gerçekten yardımlar yapabilmek için olmalılar. Amaçlarına yönelik doğru hizmetlerde bulunmalılar. Dolayısıyla gelişen fikir çatışmalarımız sonucu vakıftaki görevimi sonlandırmış oldum.

Samyeli Özel Eğitim Kurumları’nı bize anlatır mısınız?
Samyeli Özel Eğitim Kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel bir eğitim kurumudur. Devletimizin desteğiyle burada özel gereksinimli bireylere hizmet vermekteyiz. 2004 yılından beri bu sektörün içerisinde görev almaktayım. Alanında uzman öğretmen kadromuzla bu kardeşlerimize destek olmaya çalışıyoruz. Devletimiz hizmetlerimiz karşılığında öğrenci başına belli bir ödeme yapmakta. Burada özel eğitim gereksinimi olan öğrencilerimizin hayatlarını kolaylaştırmak adına, onları özel eğitimlerimizle  topluma kazandırmayı sağlıyoruz.

Bu işi yapmanızın özel bir sebebi var mı?
Ailemde engelli bir kız kardeşimin olması buna en büyük sebeptir. Uzun seneler farklı kulvarlarda hizmet ettikten sonra, 2010 yılında Samyeli Özel Eğitim Kurumlarını kurmaya karar verdim. Aynı zamanda vakıftan istifa sürecimin ardından, kendi ekibimizden dernek kuralım önerisi geldi. Yaklaşık 4 ay önce ‘Engelsiz Yaşam Derneği’ ni kurduk. Aktif faaliyetlerimize başladık.

bahattin demir

Ailelere de eğitim veriliyor
Özel gereksinimli çocukların aileleri için uyguladığınız eğitimler, seminerler var mı?
Aileleri çocuklarının tanılarına göre gruplara ayırıyoruz. Her ailenin yılda en az 2 kere uzman kişiler tarafından belli eğitim ve seminerler almalarını, çocuklarına hem davranışsal hem eğitsel noktada gerekli yönlendirmelerde bulunarak yanlarında olmaya çalışıyoruz.

Hizmet anlayışınız ve amaçlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Dernekteki amacımız imkanlarımız dahilinde çocuklarımıza yardım eli uzatabilme, tedavi süreçlerinde yanlarında olabilme, onları bayramlarda giydirebilme, tekerlekli sandalye ihtiyacı olana bunu sağlama, her yıl elli öğrenciye devletin müfredatta belirttiği 8 saatlik ders programı dışında, bir 8 saat bizim karşılamamız amaçlarımız kapsamında. Bu yardımlar sadece okulumuzdaki öğrencilere değil, çevre civarlardan başvuran herkese yapılacak. Geçtiğimiz bayram öncesinde 2 bin 500 kişilik bir iftar yemeği düzenleyerek bir kaynaştırma davetinde bulunduk. Esenyurt bölgesinde bulunan ve diğer ilçelerden bize müracat eden çocuklarımıza bayramlıklarını aldık. İmkanlarımız dahilinde onların yanlarından olmaya çalışarak, mutlu olmalarına katkı sağlamaya çalıştık. Özellikle özel gereksinimli çocuklara ufacık bir armağan verdiğinizde aşırı mutlu oluyorlar. Program ve etkinliklerimize belediye başkanımız, milli eğitim müdürümüz ve kaymakamımız katılım gösterdiler. Zaman zaman sıkıntılar yaşadığımız günlerimiz olabiliyor, ama yerel ama İstanbul geneli olsun Kaymakamımız Vural Karagül bize her daim destek olur. Buradan kendilerine teşekkür ederim.

Özel eğitim okullarında ders saatleri neye göre belirleniyor, yeterli zaman geçirebiliyorlar mı?
Devletin belirlediği saat dilimlerine uyarak yönetime uyum sağlıyoruz. 8 saat bireysel eğitim, 4 saat grup eğitimi verilmekte. Bence bu saatler kesinlikle yeterli değil. Normal eğitim gören çocuklarımız tam gün eğitim alırken, özel gereksinimli çocuklarımız ne yazık ki tam gün eğitimden mahrum bırakılmaktadır. Devletimizin saatler konusunda yeni bir revizyon yapması gerekir. Hem yönetimin hem de eğitim stratejilerinin değişmesi gerekiyor. Değişen bakanlar kabinesinden umutlandım fakat henüz yapılan bir değişim yok. 

Eğitimleriniz nasıl gelişiyor, ders işleyişleri hakkında bilgi verir misiniz?
Okullarında başarısız olan çocuklar, derslerini algılamada ve kavramada zorlanan, öğrenme güçlüğü çeken ve dikkat eksikliği yaşayıp, konuşma güçlüğü çeken çocuklarımız da var. Bu tür sıkıntıları giderip, sınıf arkadaşlarından geri kalmamaları için eğitimler veriyoruz. Aynı zamanda otizmli ve down sendromlu çocuklarımız da var elbette. Rehabilitasyon merkezlerine yönlendirilmiş çocuklarımıza, burada onlara göre hazırlanmış eğitim ve ders programları uzman öğretmenler eşliğinde veriliyor. 1 veya 3 yıl içerisinde bu gibi eksiklikleri giderilip yaşıtlarının durumunu hatta onlardan bir üst seviyeyi bile yakalayabiliyorlar. Okullarda yüzlerce, binlerce özel öğrenme güçlüğü çeken çocuklar var. Ama ne yazık ki okullarda gerekli yönlendirme yapılmadığı için çocuklar o şekilde yaşamayı sürdürmekte zorlanıyorlar. Türkiye de 2 bin 500 tane rehabilitasyon merkezi var. Bu sayının 7 bin 8 bin olması gerekir. Çünkü hizmet bekleyen yüzlerce çocuk var, bu çocukların kurtarılması için çok sayıda rehabilitasyon merkezi açılmalı.

Öğrenciler nasıl başvuru yapıyor ve nasıl kabul ediliyorlar?
Devlet hastanesinden özel gereksinim, yani özel eğitime ihyiyacı olduğu yazan bir rapor almaları gerekiyor. Hastane uzmanları bu raporu verdikten sonra aile rehberlik merkezinden randevusunu alıp ikinci bir incelemesini yaptırıryor. Eğitim almaları için gerekli onay çıkınca rapor alınır, alınan rapor 1 sene geçerlidir.

Özel eğitimin bir ekip işi olduğunu biliyoruz. Sizin kurumsal olarak çalışma arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizle üzerinde titizlikle durduğunuz öncelikli ilkeniz nedir?
Özel eğitimde, bir futbol takımı düşünün. Futbolda kaleci ne kadar önemliyse, forvette oynayan da önemlidir. Bizde de tüm kurumun kadrosu önemlidir. Ekip ruhu ile alışılırsa daha çok verim alınır ve başarılı sonuçlar alınır. Böylece çocuklarımız daha çok fayda görür.

bahattin demir

Devletin özel eğitim okullarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz yarı özel sayılırız. Bizlerin rehabilitasyon merkezleri olarak her zaman üvey evlat muamelesi gördüğümüzü düşünüyorum. Bunun nedeni ise şu; 2008-2009' lu yıllarda bazı rehabilitasyon merkezlerinin çıkar odaklı düşünüp yanlış girişimlerde bulunulması. Devlet bunları tespit ediyor, ne yazık ki tespitlerden sonra da hala bizlere olan bakış açısı iyi durumda değil. Her yerde kameralarımız kayıt altında ve     denetimlerden geçiyoruz. Zaten denetimlerden geçmezsek ödenek alamayız. Devletin gözünde bu rehabilitasyon merkezlerinin hala para kazanma güdüsüyle hizmet sürdüren kurumlar gibi görüldüğünü düşünüyorum. Örneğin, bir kasa elma alırsınız ve içerisinde mutlaka çürükler çıkar. Birkaç çürüğün çıkması demek tüm kasanın çürük olduğu anlamına gelmemeli. Aslında çürükleri elemek lazım ki, diğer sağlam elmalara zarar vermesin. İşini doğru yapmayan merkezleri kapatıp, doğru yapanlarınsa yanlarında olması gerekir.  Bunu bütün sektöre mal etmeleri yanlıştır. Bizler gibi çocukların bir şeyler öğrenmesi için canla başla çalışan ve işini doğru ve yürekten yapan kurumlara bu reva görülmemeli. Bize bir de şu açıdan baskı var, gelmeyen öğrenciyi fatura ediyorsunuz gibi çıkışlarla karşılaşıyoruz. Hak etmediğimiz parayı kazanıyormuşuzcasına tepki alabiliyoruz. Benim kurumumum yeri, adres, belli, vergilerimi ve maaşlarımı veriyorum, her şey kuralına göre yapılıyor. Bir öğrenci okula gelmediğinden benim gelmediği için tasarruf sağlıyor olmam söz konusu bile değil. Bir anaokuluna, ilk okula, liseye öğrenci gönderdiğinizi düşünün, çocuğunuz gitmedi diye okula gidip gitmediği günler için paranızı geri alabilir misiniz hiç. Durum böyleyken bizlerden bu şekilde kesintiler yapmak istemelerini doğru bulmuyorum. Devlete bağlı okullara düzenli gitmeyen çocuklar var diye öğretmenler sorumlu tutulup, maaşları kesilmiyor. Rehabilitasyon merkezleri de okul statüsünde değerlendirilmelidir. Bizlerin aldığı ödeneklerin araştırılması yeterli bir denetim değildir. Bizlerin nasıl eğitim verdiği, verilen eğitimden memnun kalınıp kalınmadığı, öğretmenlerimizin yeteri donanıma sahip olup olmadığıyla ilgilenilmelidir.

Bu sıkıntıların giderilebilmesi için herhangi bir çalışmanız veya sunduğunuz bir teklif var mı?
Geçtiğimiz hafta gazetenizde bir yazı yazmıştım; TBMM'de bir komisyon kuruldu. Derneklerin, STK’ların ve vakıfların talepleri üzerine kurulan bu komisyonda, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir uzmanın konuşması oldu. Ancak konuşmanın girişinde de bitiminde de sadece parasal mevzulardan söz edildi. Eğitim dışında her şeyden söz edildi. Oysa benim beklentim daha eğitim ve hizmet ağırlıklı bir komisyon olmasından yanaydı. Bizler saygın bir iş yapıyoruz. Gerektiği zaman öğretmenlerimiz onlara birer anne ve baba yakınlığı gösteriyor ve bunu seve seve yapıyor. Komisyonda CHP’li bir milletvekili şöyle bir soru yöneltti; ‘Sayın uzman siz MEB’ten mi yoksa Maliye Bakanlığından mı geldiniz?’ Bu çıkışı için buradan kendisine teşekkür ederim. Dolayısıyla ben de o tavırlarına karşılık olarak bir köşe yazısı kaleme alarak ‘Şeytan Taşlamaktan İşimizi Yapamıyoruz’ dedim. Yazımla beraber     ikinci haftada ne yazık ki komisyonda gündem oldu. Bu söylemim bürokratların özel eğitimle ilgili sistemi bu kadar tıkamalarına karşın kurmuş olduğum bir cümledir. Yolu ıkamak yerine, yanımızda olsunlar. Bizim neler yaptığımızı kendi gözleriyle görmek yerine masa başında klavye kahramanlıkları yapıyorlar. Çocuklarımızın haklarını tam olarak alana dek kapı çalmalarımız sürecek. Öğretmenlerimizin ve bizlerin tepkisi sürüyor. Bu işin parası konuşulmamalı. Bir çözüm arayışına girmeliler. Eğitim saatlerini ve eğitimin kalitesini artırmaya yönelik yaptırımlarını umutla bekliyorum.

Baba engelli oğlunu boğarak öldürdü!
Toplumda eskiye oranla engelli bireylere bakış açısı ne durumda sizce? AK Parti yönetimiyle engelli bireylerin toplumda daha çok önem kazandığını düşünüyor musunuz?
Eskiye oranla ciddi bir fark var. Fakat yeterli değil. Halkın içinde engelli birini görüp ona garip biçimde bakan ve davranan kişiler var. Halen toplu taşıma araçlarında yer vermeyen, engellilere ayrılmış alanlara araçlarını park edenler var. Toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Her ilde, her ilçede, her mahalle de mutlaka özel çocuklarla ilgili tanıtımlar yapılmalı ve bu devletin sorumluluğunda olmalı. Neticede geceleri ses çıkarıyor diye rahatsız olan komşular var. Hatta geçtiğimiz günlerde daha acı bir olay yaşandı, bir baba engelli oğlunu komşusundan gelen şikayetler üzerine sinir krizi geçirerek boğarak öldürdü. Böyle şeylerin önüne derhal geçmeliyiz ve toplumu bilinçlendirmeye yönelik hızlıca çalışmalar başlatmalıyız. AK Parti ile beraber kesinlikle engellilerin toplumda daha çok sayıldığını söyleyebilirim ama bunun yanı sıra acilen bilinçlendirmeye yönelik çalışmalara başlanması gerektiğini de düşünüyorum. Bu çocukların ailelerine verilen desteğinde artırılması gerektiğini düşünüyorum. Bugün AK Parti, yarın başka bir parti. Bu herkesin kırmızı çizgisi olmalı. 

Siyaset konuşmayacağım
Esenyurt AK Parti ilçe başkanlığı teklifi gelirse nasıl değerlendirirsiniz?
2016 yılında başkanlık sürecim vardı. AK Parti bizim davamız bakış açısıyla 2003-2004 senelerinde çokça çalışmalarım oldu. Böyle bir teklif yok, olsa da kabul etmem. Hiçbir siyasi girişiminde bulunmak istemiyorum. Şuan halen AK Parti’nin mensubuyum ama siyaset konuşmamaya karar verdim. 2020’ye kadar  herhangi bir teklif gelse dahi, içerisinde yer almamaya kararlıyım. Parti gözetmeksizin bunu söylüyorum. Şuan hiçbir partinin aktif başkanlığında veya yönetiminde bulunmayı düşünmüyorum.

CHP kazanmadı AK Parti kaybetti
İstanbul seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuzi? Sizce AK Parti neden kaybetti?

Bence Ekrem İmamoğlu kaznmadı, AK Parti kaybetti. Halkla bütünleşmiş bir partiydi. Daha sonrasında halktan kopuşlar yaşandı. Eleştirileri kabul etmemeye başladılar. Halktan koparsanız, vatandaşın çağrısına kulak asmazsanız kaybedersiniz. Bu iş gönül ile yapılmalıydı. En başında öyleydi, fakat para için davasından sapanlar bile oldu. Nereden nereye geldiler? Neye kapıldılar? Bu siyasi anlayışa çok karşıyım. Siyaset hizmet etme aracıdır. Mesela ben, bugün derneğim olmazsa daha az hizmette bulunabilirdim, fakat olduğu için daha çok hizmet etmeliyim. Böyle düşünülmeli. Bugün şayet bir siyasi partide olsaydım, vatandaşa hizmet ederdim. Başka bir memleketimiz, başka bir Türkiye yok. Dolayısıyla bugünlerde siyasete olan inancım kayboldu. İnandığım yerde siyasete girmek isteyebilirim. Bugünün Türkiye’sinde ideoloji kalmadı, yerle yeksan edildi, ayrıştırmalar oldu. Particilik çıkar ilişkileri üzerinden ve menfaatten şekillendiriliyor. Kirli bir siyasetn içerisinde asla yer almayacağım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafı menfaatçilerle dolu. Oysa biz 15 Temmuz’da davamız uğruna sokaklara çıktık. Ama bugün eğer bu davada bir sapma olduğunu görmüşsek biz o yoldan yürümeyiz. Bize parti değil, devlet lazım. Ben devletine bağlı biriyim. Bucak aşiretinin mensubuyum. Benim ailemin 168 tane şehidi var. Bu yüzden de bir tek devletimize bağlıyım.

Hükümetten kimseyi yanımda göremedim
Referandum sürecinde saldırıya uğradınız. Yargı süreci nasıl devam ediyor?

Ne yazık ki kimlerin ne niyetle yaptığını bilmediğim kişiler tarafından saldırıya uğradım. Bütün bölgede yapılan araştırmalar sonucunda faailler bulunamadı. O gece danışmanlığını yaptığım Sayın Mehmet Metiner’i, Ankara'ya evine gönderip, evime 2 km gibi kısa bir mesafe kala bana saldırıda bulundular. Nefsi müdaafa hakkımı kullanarak, ruhsatlı silahımı kullandım. Karşılık verme zorunda kaldım. Motor üzerinde bulunan 2 kişi arabama 4 tane kurşun isabet ettirdi. Ben yara almadan kurtuldum. Esenyurt Emniyet Müdürümüz bizzat olay yerine geldi. Kullandığım araç TBMM’ye kayıtlı bir araç. Danışmanlığını yaptığım Mehmet Metiner’in aracıydı. Tüm bunlara rağmen bir süre sonra öğrendim ki nefsi müdaafa hakkımı kullanmam ve ruhsatlı silah kullanmam gerekçesiyle hakkımda dava açıldı. Halen sürmekte olan bu davamda hükümetten kimseyi yanımda göremedim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *