‘Mavi Vatan’ doktrinin mimari Müstafi Amiral Cihat Yaycı, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Damga Gazetesi’ne konuşan Yaycı, ‘Doğu Akdeniz’den Adalar Denizi’ne (Ege) kadar uzanan birçok konuda yine ezber bozan açıklamalarda bulundu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevini sürpriz bir karar ile bırakan Yaycı, yakın dönem Türk Denizcilik Tarihinin adeta ‘Kozmik Odası’ gibi. Hilal-i Ahmer sırrında birçok bilgiyi pratiğe döktü ve Türkiye’nin Adalar Denizi ve Akdeniz’de elini güçlendiren kararlara imza attı. Libya ile yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının da mimarıydı. ‘Yaycı Doktrini’ olarak literatüre geçen deniz hukuku alanında ‘Türk Denizcilik Stratejisi’ne yeni bir derinlik kazandırdı. Bu strateji, Türkiye’nin hak sahibi olduğu denizlerde hakkını arayan proaktif bir bakış açısını öngörüyordu. Yetki alanlarında kalan ‘her metrekare su’ vatan toprağı kabul ediliyordu. Milli ve herkesin içinde bulunması gereken bir hedefe işaret ediliyordu. Yaycı, bu anlamıyla adeta Türkiye’nin ‘Denizlerdeki Kızıl Elma’ idealine vücut kazandırdı.
Müstafi Amiral Cihat Yaycı ile Quasar İstanbul’da bulunan ofisinde bir araya geliyoruz. Öncelikli konularımız elbette kamuoyunun sıcak gündemi, Adalar Denizi (Ege) sorunları ve Doğu Akdeniz’de yaşanan güç mücadelesi.
Röportajımızı yaptığımız günün ertesinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'dan Yunanistan'a bir sert tepki daha geldi. Akar, son dönemde artan provokasyonlar hakkında “Yunanistan'daki bazı siyasiler saldırgan söylemlerle gerilimi tırmandırıyor” değerlendirmesi yaptı.
152 ADA GRUBUNUN İSİMLERİ AÇIKLANSIN
Emekli Amiral Cihat Yaycı, Yunanistan ile gerilim konusunda çok çarpıcı bir açıklama yaptı. Yaycı, Ege’de Yunanistan’ın işgale gözünü kestirdiği 152 grup ada, adacık ve kayalığın Yunanistan’a devredilmediğini ifade etti. Yaycı, Lozan’da belirlenen Türkiye’de tek tek koordinatları bulunan bu adaların isimlerinin açıklanmasını istedi. Yaycı, duruma tepki göstererek “Benim anlayamadığım saikle bu adaların isimleri henüz Dışişleri Bakanlığı tarafından açıklanmamıştır” dedi.
Yunanistan’ın bir oldu-bitti ile bu 152 adayı sahiplendiğini belirten Yayıcı, şunları söyledi: “Lozan ve Paris anlaşmalarıyla devredilmeyen ada, adacık ve kayalıklara Yunanistan sahip çıkmaya çalışıyor. Lozan Barış Anlaşması’nda 12./13./14./15. Maddeler çok açık olarak Yunanistan’a hangi adaların devredildiğini söyler ve bunun sınırları bellidir. Devletimizin tüm kurumları,akademisyenler çalışmışlardır; 152 grup ada, adacık, kayalık Yunanistan’a devredilmemiştir"
12 MİL İLE ADALARIN TÜMÜNE SAHİP ÇIKMAK İSTİYOR
Cihat Yaycı, Yunanistan’ın 12 mil ısrarı ile bu adaları işgalini legal hala getirmek istediğini anlatıyor. Yaycı’ya kamuoyunun çok merak ettiği konulara ilişkin sorularımızı yönelttik.
Yunanistan hangi tezle 12 mil diyerek bizden toprak almaya çalışıyor?
Yunanistan karasularını 12 mile çıkartacağını bunun 1982 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesinden kaynaklandığını söylemektedir. Hâlbuki BM Deniz Hukuku sözleşmesinde azami 12 mile kadar çıkartılabileceği der ve ilgili 300. Maddesi de dâhil olmak üzere hakkaniyet ölçüsünde ilgili kıyıdaşlarla anlaşarak ve diğer devletin hakkının yenmemesini öngörür. Ama konu o da değildir. Adalar Denizi’nde (Ben Ege Denizi demeyi tercih etmiyorum) statü Lozan ile belirlenmiştir. Lozan’da 3 mildir. Burada kıstas alınacak esas anlaşma Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesi değildir. Lozan anlaşmasıdır. 3 mildir. 3 mile dönülmesi gerekmektedir. Efendim BM Deniz Hukuku sözleşmesi daha sonra çıktı. O zaman Lozan anlaşmasını mı iptal edeceğiz?. Öyle şey olabilir mi? O zaman ben de şunu söylerim. Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesine göre Marmara bir iç denizdir. Çanakkale ve İstanbul Boğazı birer ulusal boğazdır. Ben bundan sonra istediğimi geçiririm istediğimi geçirmem. Çünkü burası iç deniz statüsündedir. Ben Montrö’yü uygulamıyorum. BM sözleşmesi bana bu hakkı verdi. Bundan sonra parayı veren geçer, parayı veremeyen geçemez. Bir de ben istediğimi geçirtirim der. Hayır ben diyorum ki, 1936’da ben Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzaladım. Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesi ne derse desin ben, bu sözleşmeye riayet ediyorum. Sen de 1923 Lozan Anlaşması’na riayet edeceksin. Yani Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesine değil.
Yunanistan’ın Ege’deki planlarının arkasındaki düşüncelerini bize anlatabilir misiniz?
Adalar Denizi’ne (Ege) geldiğimizde durum şudur. İki tane kıyıdaş devlet vardır. Başka da kimse yoktur. Birisi Türkiye’dir; Diğeri Yunanistan’dır. İkisinin de ana karası vardır. Yunanistan’ın ada sayısı daha fazladır. Türkiye’nin daha azdır. Ama ikisi de yarımada devletidir. Adaları olan yarımada devletidir. Yunanistan kendisini buradaki hak iddialarında şunu yapmaya çalışır. Kendisini Adalar ülkesi olarak tarif etmeye çalışmaktadır. Bir “arşipel” devleti olarak tarif etmektedir. Yani bu ne demek kendisini bir Endonezya gibi, bir Japonya gibi bir Filipinler gibi sadece adalardan müteşekkil bir devlet gibi algılatmaya çalışmaktadır.
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesi görüşmelerinde de bu iş böyle olmuştur. Yunanistan ısrarla beni de adalar devleti olarak sayın diye ısrar etmiştir ama kimseye kabul ettirememiştir. Bunun tek amacı vardır. O adalarının bulunduğu yerden sınırı çizmek. Adaların en dış noktasından bir sınır çizmek ve çizginin içinde kalan denizleri Marmara Denizi gibi bir iç deniz saydırmak. Adalar Denizi tamamen onun kara ülkesi gibi olacak. Onun için Doğu Akdeniz’de sınırı çizerken Yunanistan dikkat edin, iddiasında, Rodos, Kerpe, Kaşot, Girit, Küçük, Büyük Çuha’yı birleştirir.
Buradan itibaren ölçüm yapacağız der. Kendisini adalar ülkesi olarak kabul ettirmeye çalışır. Sen 1982 Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku sözleşmesinde bunu kabul ettirmemişsin de Türkiye’ye mi kabul ettireceksin. Türkiye mi akılsız, senin bu iddialarını kabul edecek. O nedenle Adalar Denizi’ndeki paylaşım, iki ana karanın orantılık ilkesine göre ortasından geçecek hatta göre yapılması gerekir. Türkiye’nin ana karasının uzunluğu 3 bin 460 kilometredir. Yunanistan’ın ana karasının uzunluğu 2 bin 600 km’dir. Fakat ben haritayı çizerken o ortay hattı tam ortadan geçirdim. Yani aslında, Yunanistan’a hakkettiğinden daha fazla deniz alanı tanıdık. Ona rağmen Yunanistan bağırıyor çağırıyor.
Size çok ilginç bir şey daha söyleyeyim. Dünyada başka örneği yoktur böyle bir hukuksuzluğun. Hava sahası karasularının üzerinde bir silindir gibi çıkar. Yani karasuyun altı milse direk bir silindir yukarıya çıkar o da 6 mildir. Yunanistan şöyle yapıyor. Karasuyu 6 mil hava sahası 10 mil. Bir mantar gibi. O kadar garip bir durumdur ki dünyada hiçbir örneği yoktur. 6 mil geminiz girer; karasuyu ihlali yoktur. Helikopterini kaldırır hava ihlali der. Böyle garip böyle hukuksuz bir devletten bahsediyoruz.
Adaları silahlandırarak asıl amaçları nedir? Türkiye’ye karşı nasıl bir planları var?
Lozan ve Paris anlaşmalarında 23 tane ada Yunanistan’a gayri askeri statüde askersizleştirmek şartıyla verilmiştir. Egemenlik devir şartı askersiz olmaya dayandırılmıştır. Ama Yunanistan ne yapıyor. Bu adaların tamamını silahlandırıyor. Bunun amacı şudur çok net. Türkiye’ye tehdit oluşturmaktır. BM’nin 51. Maddesi gereğince meşru müdafaa hakkını kullanabilir. Kullanmaya zorlanıyor. Çünkü Türkiye’yi tehdit ediyor. Yunanistan’ın başkasına karşı silahlanma durumu mu var?
Arnavutluk’a mı karşı yapılıyor. İtalya’ya Makedonya’ya karşı mı yapıyor? Hayır Türkiye’ye karşı yapıyor. Peki bugüne kadar Türkiye Yunanistan’ı tehdit etmiş mi? Bir adasına top atışı yapmış mıdır? Hayır. O zaman bu şu demektir. Yunanistan 1919’da yaptığı gibi Türkiye’nin Batı’sını Megalo İdea çerçevesinde işgal için hazır tutuyor. Türkiye’de bir istikrarsızlık bir 15 Temmuz gibi parçalanma süreci olsaydı Türkiye’nin Batı’sını işgal edeceklerdi. Bugün İstanbul’da Vatikan türü bir yapı kuracaklardı. Diyeceksiniz, ‘Amiralim siz biraz abartıyorsunuz’.
Hayır abartmıyorum daha geçen hafta Olimpiakos Fenerbahçe maçı oldu. Olimpiakos Başkanı dedi ki “Kendi şehrimizde (İstanbul için söyledi) galip gelmekten mutluyuz.” “Kendi şehrimizde” dedi. Bu Megalo İdea kapsamında Batı Anadolu’nun Yunanistan’a bağlanması, İstanbul ve Trakya Bölgesi’nin tamamının Yunanistan’a bağlanması hala hedefleri olduğunu gösteriyor. Megalo İdea’da 2 husus daha vardır. Bütün Adalar Denizi’ndeki adaların tamamının Yunanistan’a bağlanması. Ki hepsini başardılar 1947 yılında Paris Barış anlaşmasıyla. Diğeri de Kıbrıs Adası’nın Yunanistan’a bağlanması var. 1963’de başlayan olaylar Enosis ideali. 1974’e kadar bütün Türklere karşı “insanlık suçu” işlediler. Türksüz bir Kıbrıs istediler. İşte bu ideallerinden asla vazgeçmediklerini gösteriyor.
Yunanistan Türkiye’ye karşı bir çılgınlık yapabilir mi?
Yunanistan, Fransa, İngiltere ve Rusya üçlüsü tarafından kurulmuş bir devlettir ve başına yabancı bir adam kral olarak oturtulmuş bir devlettir. Yani suni kurdurulmuş bir devlettir. Bu şu demektir. Başka devletlerinin kışkırtmasıyla Yunan ordusu Anadolu’yu işgale kalkmıştır ve ordusu telef olmuştur. Bizim atalarımız onları kovmuştur vatanımızdan. Yunanistan sürekli olarak başkaları tarafından kullanılan, kullanılmaya müsait ve kullanılmak istenen bir devlettir. Bugün ABD’ye Birleşmiş Milletler Toplantısı için Yunan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı gidiyorlar. Hakikaten çok aşağılayıcı bir şey. Diyorlar ki ‘Ne olur bizim adalarımızda üs kurun. Biz size her şeyi vereceğiz. Mevcut üslerimizden de istifade et’ Amerika’da diyor ki ‘Sizin bu teklifinizi değerlendireceğiz’
Yunanistan Türkiye’ye karşı bir çılgınlık yapabilir mi? Evet yaptırabilirler. Eğer yaparsa ne olur. NATO çöker bir kere. Türkiye’de buna cevap verir. Ama Türkiye, Yunanistan ile kıyas edilebilecek bir ülke değil. Nüfus olarak da, coğrafi olarak da her zaman söylüyorum, 8’de birdir oran. Böyle bakınca bu mümkün değil. Bir de Türkler’de şehadet makamı var. Türkler şehit olmayı arzu ederler. Arada uçurum var. Bizimle başetmeleri mümkün değil. Zaten Türkiye savaşmadan diz çöktürür.
Adaların Türkiye’ye karşı silahlanması nasıl bir sonuç çıkartır?
Adalarını gayri askeri statüdeki durumları bozulmuştur. Asker ve silah doldurulmuştur. Türkiye bir nota verir. Der ki sen bu adaların egemenlik devir şartını ortadan kaldırdın sen bu adaları silahlandırdın. Şimdi sana müsaade veriyorum. 1-1.5 ay içerisinde silahtan askerden arındırmadığın sürece ben gerekli girişimde bulanacağım der. Bu süre içinde adanın lojistik teçhizatını tecrit eder. 1 haftada o adalardaki Yunan halkı devletine isyan eder. Türkiye’nin elinde hukuki gerekçeler vardır. Böyle bir durum Yunanistan için çok çılgınlık olur.
Libya ile yapılan deniz yetki anlaşmasının da mimarıydınız. Bu anlaşma Yunanistan’a ve bölgeye nasıl bir etki oluşturdu?
Bugüne kadar Yunanistan hep öndeydi. Biz hep reaktiftik. Libya anlaşmasıyla ilk defa proaktif olduk. Bu onları şoke etti. Çünkü jeopolitik aritmetik değişti. Büyük bir jeostratejik hamle yaptık. Bu hamleyle Türkiye jeopolitiği değiştirdi. Bu onları çıldırttı. Aslında yaptığınız anlaşma kağıt üzerinde. Orda bir sınır taşı falan dikmiyorsunuz. Sadece koordinatları yazıyorsunuz. Bu kadar. Ama bu Yunanistan’ı mahvetti. Bugüne kadar Yunanistan altı kez yenilmesine rağmen topraklarını genişletmiş bir devlettir ve 6 kere kimden toprak alarak genişletiyor? Osmanlı Devleti’nden ve Türkiye’den alarak genişletiyor. 1947’de ülkesi işgal edilmiş Yunanistan’a Adalar verilmiştir mükâfat olarak. 1923’de ordusu olmayan bir devletten bahsediyoruz. Bütün ordu İzmir’de denize dökülmüş. Ama müthiş diplomatlar. Müthiş yüzsüzler, pişkinler. Haksızlıklarına rağmen pişkinlikle karşı tarafın hakkını hiç düşünmeyen karşı tarafa sıfır hak veren bir anlayış. Bizim gibi değiller.
Doğu Akdeniz neden önemli?
Doğu Akdeniz bizim için neden bu kadar önemli? Doğu Akdeniz projeksiyonumuz hakkında görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Malum Yunanistan ile de Ege dışında Akdeniz de de bir mücadelemiz var.
Yunanistan Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin muhatabı değildir. Neden Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kıyısı yoktur çünkü. Yunanistan’dan tekrar hatırlatıyorum bir adalar devleti değildir. İşte bu yüzden Yunanistan muhatap alınmamalıdır. Doğu Akdeniz’de! Türkiye haritaya zamanında maalesef çok yanlış bakmıştır. Sanki Doğu-Batı istikametinde bir doğru üzerinde yatıyormuş gibi görmüş, dünyanın eğimini, küre olduğunu hesaplayamamış. Buradan tüm Türk devletlerine tavsiyemiz şudur. Haritacılığa deniz hukukuna çok önem verin. Bugün Türk devletleri Hazar Deniz kıyısında kümelenmiş Aral Göl’üne uzanan tarihimizde denizlerle iç içe olmuş devletler milletleridir. O yüzden hakkımız hukukumuzu korumak için iyi haritacılar, iyi deniz hukukçuları olmalıyız. Yoksa Türk’ün elinden toprağını da denizini de havasını da alırlar.
SÖYLEŞİ: MURAT PALAVAR