Olağanüstü kurultay talep edenler arasında yer alan CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Murat Akbaş, Damga'ya konuştu. "Gelecek için biz" başlığı altında yapılan kurultay çağrısında imzası olan Akbaş, mevcut CHP yönetimine sert eleştirilerde bulundu. Akbaş, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'yi de dar bir çerçeveye sıkışmış elitist bir toplumdan medet ummakla eleştirdi. Şu anda kurultay için yeterli imzanın toplandığını da belirten Akbaş, Genel Merkez'in baskısından dolayı bazı delegelerin imzasını geri çektiğini ifade etti.
Öncelikle sizi tanıyalım?
1961 Iğdır doğumluyum. İlk öğrenimmimi Kars Tuzluca, orta öğrenimimi ise Sefaköy Lisesi'nde tamamladım. 12 Eylül askeri faşist darbesiyle birlikte öğrenim hakkımız elimizden alındı. Liseli Dev-Genç saflarında başlayan siyasal mücadele 2002 yılına kadar devam etti. 2007 itibarı ile CHP'de göreve başladım. CHP'de Avcılar İlçe Yönetim Kurulu üyeliği burada eylem ve etkinlikten sorumlu İlçe Başkan Yardımcısıydım. Canan Kaftancıoğlu ile birlikte de İstanbul İl Başkan Yardımcısı yine 3. Bölge Eylem ve Etkinlikten Sorumlu İl Başkan Yardımcısı görevini üstlendim.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile göreve başladığınızdan bu yana İstanbul'da ne değişti?
İstabul'da umudun yeniden tazelenme süreci oldu. Doğal olarak yasal siyasal partilerde bu oyla ölçülür, bir noktaya taşınır. Dolayısıyla yaşadığımız seçim sürecinde bu umudu pratikleştiremedik. Sizde takdir edersiniz ki biz 6 aylık bir yönetimiz. Bu zaman dilimi içerisinde teorik tespitlerimizi pratikleştiremediğimiz için doğal olarak bunu oya dönüştürmede sorun yaşadık.
Seçim döneminde ne yapıldı da istenilen sonuç alınamadı mı?
Bu sorunun cevabını vermek için geçmişe gitmek gerekir. 2002'den günümüze, geçmişe atıf yaparak söylüyorum bunu bir başka sürecin başladığını ve devam ettiğini görüyoruz. Bu süre zarfında özellikle 15 Temmuz sürecinde devlet yeniden yapılandı. Bu yeniden yapılanma Ergenekon ve Balyoz döneminde başlayıp şimdiye kadar süregelen bir siyasal sürecin ürünü. 15 Temmuz'dan sonra devlet o eski gelenekselleşmiş hantal yapısında çıkarak yeniden yapılanma sürecine girdi. Bu zaman diliminde devlet önümüzdeki inşa sürecini Erdoğan'la devam ettirmek istedi. Bu yeniden inşa sürecinde özellikle İngiltere'de Chatham House'de görüşmesi oldu. Kıbrıs ve Kuzey Irak'taki sorunların çözümündeki süreçlerin sonrasında hemen hemen hiçbir sorun yaşanmadan bir başka evreye taşındı. Aslında 24 Haziran seçimlerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Burada CHP'nin başarı ve başarısızlığından ziyade yeni süreci değerlendirmekte fayda var. CHP başarılı mıdır, hayır değildir. Ama başarısızlığını 24 Haziran'la sınırlamamak gerekir. 94 yıllık bir partide hantallaşmış, bürokratlaşmış bir yapı var. Bizim esas tabanımızla bağlarını koparmış daha çok elitist ve popülist kesimlerle ilişkiler geliştirmiş. Haritaya baktığınız zaman yoksulların coğrafyasından oy alamayan daha çok sahillerle ilişkisini sürdüren bir parti görünümünde şu anda CHP.
Bu durumdan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sorumluluğu nedir?
Bir parti aslında önderiyle anılır. Eğer siz toplumu tanıyacak ve ona göre politikalar oluşturup bunu pratikleştiremiyorsanız başarı da başarısızlık da size yazar. Ben burada Kılıçdaroğlu eksenli bir tartışma yürütmek istemiyorum. Partinin bütün olarak ideolojik, politik bakış açısına vurgu yapmak istiyorum. CHP kendisini sosyal demokrat bir parti olarak ifade etmeye çalışıyor. Doğal olarak bunun oy tabanı emekli kesimden, yoksullardan, memurlardan, okumuş kesimden oluşur. Oy tabanınızda bu kişiler varsa ve bu ilişkiyi politik olarak geliştiremiyorsanız, doğal olarak bir eksen kaymasına neden olursunuz. Kılıçdaroğlu'nun partinin yönetim mekanizmasını sürekli sağ kesime yaslanan, sağdan kastım kişiler düzeyinde sağa yaslanan ama oy potansiyeli ve kitle tabanı olarak aslında oraya yaslanmayan bir hat izlemesinden kaynaklanıyor.
Halka inemiyor mu diyorsunuz?
Öz itibari ile halkla ilişkileri yok denecek kadar az. Bunun için de haritaya bakınca birçok yerde yoksunuz. Sahil şeritlerinde sadece elitist kesimlerde varsınız. Bakorköy'de Beşiktaş'ta varsınız, Bağcılar'da, Esenler'de yoksunuz.
Sayın Muharrem İnce'yi nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Kişilere endekslemek istemem durumu. Bunu tekrar etmek istiyorum. Bir şeyi yönetmeye talipseniz neyi yöneteceğinizi bilmelisiniz. Halkın taleplerini bilmek gerekir. Tanımadığınız bir şeyi yönetemezsiniz. Sayın Muharrem İnce'nin en büyük handikaplarından biri elitist, popülist bir dille sıkışmış bir toplumun ortaya çıkan tavrının, kendisini iktidar yapacağı umudunu taşıması olmuştur. Oysa yeniden yapılanan devlet Erdoğan'la devam etme kararını çok önceden vermişti. Devlet öz itibari ile soyuttur. Devlet alkışlayan generaldir, sokaktaki insandır, esnaftır. Bunlar bu mesajı alır ve toplumun çeşitli kesimlerine yayarlar. Bir diğer konu ise şu an operasyonel birliklerin tamamı Ergenekon ve Balyoz'dan ya sorgulanmış ya cezaevinde olmuş komutanlardan oluşuyor. İşte 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel de o komutanlardan biridir. O orada bir mesaj vermiştir. Bir şey daha söyleyeyim. Bunu okuyamadığımız için iktidar olamıyoruz. Güneydoğu'da ve Doğu Anadolu'da MHP'ye ciddi bir oy çıkmıştır. Ama onun arka bahçesini iyi analiz etmemiz gerekiyor. Polisin üçte ikisi Güneydoğu'da. 60 bin ile 70 bin arasında korucu var. Her korucunun evinde en az 5 oy vardır. O oylar bir biçimde MHP'ye kaydırıldı ve Erdoğan'a da bir mesaj verildi. İdeolojik olarak devlet MHP eksenine kaymıştır. Aslında burada teslim alınan Erdoğan'dır. ABD ile olan çelişki Chatham House'de kraliçe kanalıyla çözüldü. Sonra PYD çözüldü, sonra Kuzey Irak çözüldü. Birbiri ile dalaşanlar orada üçlü bir operasyon yapma aşamasına geldi. Aslında İnce'nin ve partinin hatası ve eksiği buradaydı. Bir parti günübirlik politikalarla sandıktan çıkamaz. Bizim mitinglerimize gelmeyenler son umut hamlesi ile alanlara aktı bu da bizi yanılttı. Kılıçdaroğlu, İnce meselesi değil. Örgütlenme, idelojik hattımızda, politik kadroda, hareket tarzımızda, stratejik aklımızda problem var. Bunları çözmemiz lazım.
Bu sorunlar olduğu için kurultay yapılmasını istiyorsunuz ve kişiler üzerinden meseleye bakmayalım diyorsunuz. Kurultaya giderken durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte kişi değişiklikleri ile bir yere varamadığımızı gördük. Demek ki bizim tüzükte, programda ve bunları hayata geçirecek kadrolarımızda problem var. Dünyanın en iyi programını yapın onu hayata geçirecek politik kadrolarınız yoksa bir anlam ifade etmez. Bertolt Brecht 'Tankınız ne güçlü generalim / Siler süpürür bir ormanı / Yüz insanı ezer geçer / Ama bir kusurcuğu var / İster bir sürücü' der. Demek ki sorun tankı sürecek insansa o politik kadroları göreve getirecek ve onların önünü açabilecek bir mekanizmayı oluşturmamız gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu göreve geldiğinde sayın Muharrem İnce'den popülaritesi daha fazlaydı. İnsanlar akın akın gidip ilçelere üye oluyordu. Geldiğimiz süreçte kendisini de çembere alıp öğüten bir mekanizmaya dönüştü. Yer yer denir ki sayın Kılıçdaroğlu iyi ama etrafı çok kötü. Ama bu iyilik ve kötülükle açıklanacak bir durum değil. İnsan olarak iyi bir insandır ama politik olarak önderlik edecek ve sürecin önünü açabilecek formasyona sahip değildir. Bunun için geldik tıkandık. Demek ki sayın İnce de o popülizme gelirse önümüzdeki süreçte o politik kadrolar göreve gelmezse o görevi yürütemeyecektir. Kılıçdaroğlu'nu öğüten, o umudu tüketen bir mekanizma İnce'yi de tüketir. Alternatif vardır. Bu partinin yaklaşık 1 milyon 220 bin civarında üyesi var. Bunlar kendi önderliklerini yaratacaklardır. Bu kurultay mutlaka olacaktır. Üçüncu alternatif diye tabir ettiğimiz yapı kendi alternatifini yaratacak ve önümüzdeki süreçte partiyi iktidara taşıyacaktır.
Kurultay için 604 imza gerekiyor. İmza sürecini anlatır mısınız?
İstanbul'da milletvekillerinin de dahil olduğu 209 delege var. İmza yeter sayısı 1260'ın yarıdan bir fazlası. Yani 631 imza aldığınız zaman olağanüstü kurultayı toplayabiliyorsunuz. Şu an imza yeter sayısına ulaşılmıştır. Ama bizim tüzüğümüzden kaynaklı bazı sorunlarımız vardır. 15 gün içerisinde tamamlanması gerekiyor. Ondan önce verdiğiniz imzanın geri çekme süreci de var. Aslında bu konuda bir güvensizlik vardır. Siz teslim ettiğiniz zaman kimlerin de imza verdiğini de deşifre ediyorsunuz bir biçimde. İmzalar noterden geriye çekildiğinde o yeter sayıdan aşağı düşüyorsunuz. Doğal olarak kongre talebiniz iptal oluyor. Bu açıdan 15 günlük süreyi tamamlayacağız. Bu arada genel merkezin çağrısı oldu 604 imzayı getirin kurultayı yapalım diye. İki öge kurultayı toplayabilir. Biri genel başkan ve yeter sayıda 631 delege.
İstanbul'da 209 delegeden kaçı imza attı?
Yarısına yakını önümüzdeki süreçte imza verecek.
İmzalarını geri çekmek isteyenler oldu mu?
Bildiğimiz kadarı ile yok. Ama öyle bir söylenti var. Bu politik olmayan delegelerin duygusal tavır almasıyla ya da ilişkilerden kaynaklanması ile olabiliyor. Ama bir ilçenin kongresinin toplanması için imza verilmiyor. 631 kurultay delegesi isterse imzasını geri çeksin. Sürdürülebilir bir ortam artık yok, bu kurultay mutlaka toplanmalı ve toplanacak.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'Birileri koltuk derdinde' açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurultayın önündeki bu engelin 'koltuk derdi' olduğunu düşünüyorum. O zaman koltukta oturanlar bunu söyleme hakkına sahip değillerdir. Esas olarak onlar bu sürecin önünü açması gerekir.
nİmzasını geri çekmek isteyen delegelere mesajınız var mı?
Bizim halkımız söz verilince tutmak gerekir der. İmza sözdür namustur. Kağıda attığınız çizgi değil o sizin bakış açınızdır. Buna sadık kalmak gerekir.
Kurultaya gidildiğinde sizin genel başkan olmasını istediğiniz bir adayınız var mı?
Sayın Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner, Niyazi Nefi Kara 'Gelecek için biz' adında bir bildiri yayınladı. Biz bu partinin umudu olduğumuzu söylüyoruz. Koltuk diye bir derdimiz yok. Partinin neferi olmaya devam edeceğiz. CHP 2023'te iktidarı yeniden saraydan alıp halka verecektir.
Kılıçdaroğlu gidecek yerine İnce seçilecik diye bir algı var....
Doğal bir algı bu. Henüz kimse adaylığını açıklamadı. Ben başka adayların da çıkacağını da düşünüyorum. Bizim delegelerimiz sağduyuludur. Umudu yeniden örgütleyecek.
Sizin gönlünüzden geçen biri var mı?
Gerçekten sosyal demokrat ilkeleri savunan, toplumun çeşitli kesimleri ile ilişki kurabilecek biri bu partide var. Kolektif aklı temel alacak bir genel başkana ihtiyaç var.
Yeni gelecek kişinin tüzük değişikliği yapacağının garantisi var mı?
Bunlara kurultay delegeleri karar verecek. Bizim de tüzük değişikliği talebimiz var. Bütün seçimler ön seçimle yapılmalı. Sadece üyeyle değil, çeşitli yerlerde halka da gidilmeli. Belediye başkanı, milletvekili, ilçe, il başkanlarının tamamı ön seçimle gelmelidir. Nisbi temsili de bizim partimiz tüzüğüne koymalı. Seçime iki aday giriyor 1 oy fazla alan tamamını alıyor. Biz oradan o kadroları sürece katabiliriz. Onun için o çarşaf liste, nisbi temsil dediğimiz demokrasi anlayışını partimizde inşa edip sonra topluma sunmalıyız. Kendi içinde demokrat olamayanların toplumu demokratikleştirme hamlesi asla başarılı olmaz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bu kurultay gerek parti, gerekse toplumun kesimleri için bir odak. Burada motor güç, bu kurultaydan çıkacak yüzünü halka dönmüş bir parti hüvviyeti kazanmalı. Emekçi, köylü, memurla, esnafla bağ kurmalıyız. 16 millyon yoksulu olan bir ülkenin dünyası ve düşü olmalıdır. 2023'te yeniden Türkiye'nin Cumhuriyetini inşa edeceğiz. Halktan alınıp saraya verilen bu cumhuriyeti yeniden saraydan alıp halka vereceğiz. Bu ülkenin umutları var ve teslim olmayacaktır. Yeniden halk iktidara gelecektir. İnsanların sorunlarını dinlemiyorsanız onlardan oy alamazsınız. Yoksulluğu paket vermekle oratadan kaldıramazsınız. Ekonomi, siyaset çökmüş, taciz had safhada, merdiven altı tarikatlarda istismar ortada. Bunların tamamını çözecek olan CHP ve Cumhuriyet cephesi olacaktır. Bu yolun sonunda 2023 vardır. Saraydan alıp halka teslim edeceğiz bu cumhuriyeti.
UFUK ÇOBAN / SÖYLEŞİ