Ünlü popçu Altay Biber Damga'ya konuştu. Müzik dünyasının yaşadığı sıkıntıları anlatan Altay, bundan sonra albüm yapmayacağını açıkladı. En büyük öotivasyonunun müzik olduğunu vurgulayan Altay, "Ben müzikle iç içe olduğum zaman her şeyden kopabiliyorum" dedi. İşte İşte Altay'ın sorularımıza vediği dikkat çeken cevaplar...
Albümlerin alınmadığı ve her şeyin dijitalleştiği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Sizce albüm çıkarılmalı mı?
Albüm devri kapandı diye düşünüyorum. Ben bundan sonra albüm yapar mıyım? Yapmam. Maxi single yapar mıyım? Onu yapabilirim. O da nasıl? Klipleri çekerim. Hazırda klipler cebimde olur. Ondan sonra 3-4 ay arayla yayınlarım.
Yani bütün şarkılara klip çekerim diyorsunuz?
Tabii, klip çekilmeyecek şarkıya artık yatırım yapmak doğru değil. Çünkü proje üretirken atıyorum 70'ler 80'ler gibi düşün, tek şarkılık longların yapıldığı plaklar. Şimdi ise insanlar dijital ortamda şarkılara çok hızlı ulaşabildiği için herkes tek tek dinliyor. Yani albümü almış olsa bile hem dijital ortamdan indiriyor veya bir portala üye oluyor oradan şarkıları dinliyor. Bu yüzden de tek şarkı yapmak daha mantıklı. Tek tek ama sık sık. Bizde mesela en kötü 6 ay içerisinde bir şarkı yapıyoruz. Yılda 1 veya 2 şarkı yapmış oluyorsun. O zaman da ne oluyor? Zaten eskiden yılda 1 albüm yapıyordun albümlerine 5 ya da 6 klip çekiyordun. Yine aynı şey olmuş oluyor.
EN BÜYÜK MOTİVASYONUM MÜZİK
Özel hayatınızda zor zamanlarınızı atlatmak için motivasyonunuz ne oluyor?
İnsanın hayatında bütün duygular var. Bir defa şöyle başlar kişisel faktörlerden, ailesel ve çevresel faktörlere geçer zamanla. Hayat bütün duyguları sana yaşatıyor. Bunlardan kurtulmak için benim en büyük aracım, müzik. Ben müzikle iç içe olduğum zaman her şeyden kopabiliyorum, sahneye çıkmadan önce ya da stüdyoda çalışırken. Ayrıca şöyle bir şey var. Sahne daha bir üstü bunun. Özellikle sahnedeyken hiçbir şey beni etkilemiyor. Stüdyodaysam ya da konserdeysem sadece işim var. Konsantrasyonum o. Bir problemim olduğunda stüdyoyu erteleyebilirim ama sahneyi erteleme şansım yok. O yüzden benim için müzik.
Neden bu mesleği seçtim ki dediğiniz zamanlar oldu mu?
Asla İsmail'ciğim asla. İyi ki bu mesleği seçmişim, iyi ki bu işi yapıyorum.
Peki zorlandığınız zamanlarda ne düşünüyorsunuz?
Sevdiğim bir işi yapıyorum ve iyisiyle kötüsüyle bu işi ben seçtim. Hiçbir gün ayaklarım geri geri giderek işe gittiğimi hatırlamıyorum. Zorluklar olmazsa başarının kıymetini anlayamazsın ve sevdiğin işi yapıyorsan böyle düşünmezsin...
Hayranı olduğum için gittiğim herkese soruyorum. Ajda Hanım hakkında ne düşünüyorsunuz?
Valla Ajda Hanım'ın hayranı olmayan var mı? Çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir isim. İşine bu kadar özenli, insanlara bu kadar bağlı, hayata kendisine bu kadar saygısı olan, bütün adımlarını mesleğine göre atan, bir kişi daha yoktur. Türkiye Cumhuriyeti'nde starlık kavramı varsa o Ajda Pekkan'dır. Her şeyiyle örnek aldığım bir isimdir. Çok sevdiğim üstatlar var: Kayahan, Sezen Hanım, Ajda Hanım, Nilüfer. Erkekler içinde kimi örnek alırsın dersen benim için Erol Evgin'dir.
Meslektaşlarınızın samimi olduğunu düşünüyor musunuz?
Samimi olanları da var olmayanları da var. Sana aa çok güzel olmuş bu şarkı deyip arkadan ne kadar kötü şarkı diyenler olabiliyor. Bu insanlığın içinde olan bir şey zaten sırf sanat dünyasına ait bir şey değil. Ama ben öyle değilim. Hemen söylerim pat diye.
Şarkıcılar çok sık müzik şirketi değiştirirler ama siz öyle değilsiniz. Uzun zamandır Poll Prodüksiyon'la çalışıyorsunuz. O sinerjiyi nasıl koruyorsunuz?
Biz projelerimizi büyük bir ekip olarak hazırlıyoruz. Gerek şirketimizde gerek benim ofisimde olsun çevresel faktörlerden de faydalanıp, arkadaşlarımıza, müzisyen dostlarımıza hiç müzikten anlamayan dostlarımızı da işin içine alarak bir şeyler düşünüyoruz. Çünkü asıl doğru onlarda onlar bizim gibi bakmazlar. Ben bir şarkıyı dinlediğim zaman alt yapısını dinlerim, uyumlu olmuş mu diye her şeyine bakarım. Onlar ise sadece şarkıyı dinler. Ama şirketle beraber yürürken iki tarafında mutlu bir şekilde yürüyor olması çok önemli. Yani karşı tarafa saygı gösterip, karşı tarafın da senin işine saygı göstermesi önemlidir. Orada çalışan bütün ekip arkadaşlarımız, ben şey diyorum çalıştığımız herkese mesailer, mesai arkadaşlarım derim. Biz hep birlikte güzel bir enerji yaratmaya çalışıyoruz. Bazı şarkılarımızda oluyor bu bazılarında olmuyor. Biz çok yükseliyoruz bazen mesela bütün ekip aa çok güzel olacak diyoruz olmuyor ya da yükselmediğimiz şarkı patlıyor.
EŞİM HER ŞEYİM
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır derler. Onaylıyor muyuz?
Kesinlikle. Eşim benim her şeyim. Allah’ın bana verdiği en güzel şeylerden biri de eşim.
Peki yeni şarkı çıkmadan önce dinletiyor musunuz?
Benim en acımasız eleştirmenlerim eşim ve kızım. Beni yerden yere vuruyorlar. Çünkü onlar benim çok başarılı olmamı istiyorlar. Ama ben yine de inandığım şeyi yaparım. Sonra başarısız olursam da haklıymışsınız derim.
Şarkıcı eşi olmak zordur. Belli ki Gülsün Hanım çok anlayışlı biri. Uzun yıllar süren bir birlikteliğiniz var. Anlaşamadığınız noktalar illa ki oluyordur. Ne yapıyorsunuz o zamanlarda?
Hayatta zaten iki insan farklı ortamlarda büyüyor yetişiyor ve gelişiyor. Sonra aşık oluyorsun. Bizim için önemli olan şey saygı ve ortak paydada buluşmak… Karşındaki insanda aynı değerlere önem vermiyorsa zaten aşk olmaz. İmkânı yok birlikte olamazsın. Ortak bir alanınızın olmadığı biriyle nasıl anlaşacaksın? Ayrıca bir evin içinde her konuda oturup konuşulabilmeli. Herkesin fikri alınmalı.
Bir şey dikkatimi çekti. Zeytinburnu’ndan her röportajınızda bahsediyorsunuz. Nedeni çok seviyor olmanız mı?
Seviyorum çünkü çocukluğum. Ben Rize’de doğdum. Doğduktan 60 gün sonra İstanbul’a geldim. İstanbul’da da Zeytinburnu’nda büyüdüm. Sonra 15’li yaşlarımda Bakırköy’e geçtim. Zeytinburnu çocuğuyuz. Öyle derler ya. Benim için çok önemli olan 2 yer vardır: Biri Zeytinburnu diğeri İzmir.
Sosyal medyayla aranız nasıl?
Kahveye benzetirsek sosyal medyayla benim aram sade. Hesaplarımı ben kullanıyorum. Ama dijital bir çözüm ortağımız var. Onlar yardımcı oluyorlar. Fazla sevmiyorum, girmiyorum. Kendime zaman ayırmaya çalışıyorum.,
SOSYAL MEDYANIN KURALLARI OLMALI
Peki zararları sizi korkutuyor mu?
Sosyal medyayı kullanmasını bilirsen hem iyi hem de kötü. Nasıl televizyonun bazı kuralları varsa sosyal medyanın da kuralları olmalı. Bir gün bu olacaktır. İnanıyorum. İnsanlar tabii ki sosyal medyayı iyi kullanabilirlerse eğlenmek adına ya da geliştirmek adına güzel. Ama bu gidişatın düzeleceğini düşünüyorum. Çünkü bir gün gelecek yasakları olacak. Küfür ederek sokakta dolaşıyor musun? Hakaret ederek geziyor musun? Hayır. Ama sosyal medyanın içinde hepsi var. İşte bu yüzden bazı sınırları olması lazım.
Peki siz kendinizi koruduğunuz gibi çocuğunuzu da koruyabiliyor musunuz?
Tabii ki. Benim kızım büyük ama çalışıyor. O da sosyal medya çılgını değil. 28 yaşında Allah’tan biz o dönemi atlattık. Vaaz verir gibi konuşmak istemiyorum ama anne babalara şunu söyleyebilirim çocuklara yemek yedirmek için önlerine telefon koymasınlar. Çocuğa bütün duygularını yaşatsınlar. Çocuğa yemek yedirmenin başka bir yöntemini bulsunlar, bu görevden kaçmasınlar. Bu bir kaçma aslında: kolaya kaçma. Lakin çocuğu monotonlaştırdıklarının farkında değiller. Ve otizmi tetiklediği kanıtlanmış. Özelikle 2 yaşına kadar çocukların önüne koyulan tabletler çocukların otizm ataklarını tetikliyor.
Ne mümkün ki sizi kötü ya da olumsuz haberlerle görebilmek... Aslında çok güzel bir kariyer geçirmişsiniz geriye bakıldığı zaman. Hiç mi şöhretin ateşine kapılmadınız?
Benim için en önemli değer aile. Bir de Allah bana o kadar güzel bir yol açmış ki ben neden kötü bir yola süreyim? Ya da egolarıma bu yolumu neden feda edeyim? Mütevazi bir şekilde yaşamaya çalışıyorum. Her insan gibi ölümlü olduğumu unutuyorum ve bu zaman diliminde çok iyi yaşamaya çalışıyorum. Ben de tabii ki iş yaparken stresli sinirli oluyorum, üzülüyorum, bazen gülüyorum ama bana verilenin ne olduğunu biliyorum. Ayriyeten benim de zamanımın kısıtlı olduğunun farkındayım. Eğer insana saygı duymazsan insan da sana duymaz. Aynı şey işin için de geçerli.
Sahnede nasıl bir Altay var?
Müzisyen arkadaşlarıyla beraber kendisi eğlenmeye çalışan, eğlenirken de insanları mutlu etmeye gayret eden bir Altay var. Ben dünyaya insanları eğlendirmeye gelmişim diye düşünüyorum. Allah beni bunun için dünyaya göndermiş. Çalıştığımız yerler bize bir saat sınırlaması vermezlerse insanlar orada olduğu sürece biz şarkı söyleriz.
Siz hiçbir tribüte albümde yoksunuz, neden?
Teklifler geliyor. Ama ben şarkılarla alakalı kararsız kalıyorum. Söylemeli miyim yoksa söylememeli miyim diye düşündüm. Şöyle de bir şey var. Bu albümlerde niye yokuz diye de düşünmedim. Demek ki bizi düşünmemişler.
BİR İNSAN NEYİ İSTİYORSA YAPMALI
Fenomenler, mankenler, oyuncular son dönemde şarkıcı oluyorlar. Sizce neden?
Ben neden olduklarını bilmiyorum. Şunu biliyorum ki bir insan neyi yapmak istiyorsa yapsın. Çünkü bu dünyaya yaşamaya geliyoruz. Biz ona sen şunu yapabilirsin bunu yapabilirsin diyemeyiz. Bunun cevabını verecek olan dinleyicidir ya da izleyicidir. Mesleğe başladığımda da bugün de şöyle hiçbir zaman bakmadım aman başka iş yapıyormuş ve şarkı söyleyemez. Hayır söyleyebilir! Söylemek istiyorsa söylemeli. Yaptığı proje güzelse eğer insanlar bunu dinliyorlarsa o zaman devam eder. Değilse zaten yapmayı bırakıyor. O yüzden de çok başarılı olan arkadaşlarımız vardır.
Peki bu durumun müziğin değerini düşürdüğünü düşünmüyor musunuz?
Asla! Dinleyici neyi dinlemek istiyorsa o başarılıdır demektir. Ve o dinlediği şey yıllanıyorsa yani bir şarkı yapıp bırakmıyorsa o müziği hangi meslekten gelip yaptığının bir önemi yok. Ben oyuncuyum, şarkı da söylüyorum örnek Zuhal Olcay. Oyuncu olup sesi çok güzel olan arkadaşlarım var. Bu yüzden set koymamak lazım. Ben karar vermesi gereken insanların dinleyici olduğunu düşünüyorum.
Tık’lar sizin için önemli değil, doğru mudur?
Ben de bakıyorum tık’lara. Ama neye göre bakıyorum o önemli. Ben bir önceki şarkım ne kadar dinlenmiş bu şarkım ne kadar izlenmiş diye bakıyorum. Bir önceki şarkım 2 milyondu şu anki şarkım 3 milyonu geçti. Demek ki %50 daha fazla dinlenen bir şarkı yapmışım. Bu çok önemli benim için. Bu bir kıstas…
Günümüzdeki tık’lara inanıyor musunuz peki?
Doğru olanı da vardır. Çünkü Türkiye halkının çok genç bir nüfusu var. Neredeyse %60’a yakın. Genç nüfusun olması demek, evet dinleniyor anlamına gelebilir. Çünkü neden 1 telefondan 1 kere dinlenmiyor. Zaten bizim öyle bir durumumuz yok.
İsmail’e hayatı boyunca unutamayacağı bir şeyler söyleyin lütfen…
Yaşadığımız zaman dilimi o kadar kısa ki aslında. Bir o kadar da uzun. Bunu yaşarken çok uzunmuş gibi düşün. Ama çok kısa olduğunu asla unutma. Sevdiğin işi yap, hiç kimseyi kırmamaya çalış. Ve asla ne olursa olsun hayatta sevmediğin hiçbir şeyi yapma. Zorunlu değilsen sen sevdiğin işi yap. O iş seni güzel yerlere götürecektir. Hayatında hiç kimseye pembe bile olsa yalan söyleme. Benim için bunlar en önemli şeyler. Hayatı yaşa. Hayat çok güzel çünkü. Zaten bir şekilde hayatın istediklerini yapmak zorunda kalıyorsun. Sen hayatı yaşa. Daha genceciksin.
AİLEMDEN GİZLİ
SINAVA GİRDİM!
Eğitim hayatınıza verdiğiniz aralar dikkatimi çekti. Önce gemi sonra matematik sonra konservatuar… Hepsini denemek ve bırakmak. Zorunda mı kaldınız yoksa bir arayış içinde miydiniz?
Ben çocukluğumda müzisyen olmak istiyordum ailem izin vermedi. Sonra Gemi Mühendisliği kazandım. Ama 1 sene önce aynı bölümü yazdığım için Gemi Makine İstanbul Teknik Üniversitesi artı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ortaktı. O yüzden de 2 sene üst üste yazamıyormuşsun. Bu sefer de matematik puanım yüksek diye Karadeniz matematiğe beni gönderdiler. Dedim ki ben ne yapıyorum? Müziği bu kadar çok severken ne işim var bunlarla dedim. Sonra bıraktım geldim. Ailemden gizli konservatuar sınavlarına girdim. Kazandım, 6 sene okudum mezun olamadım. Çünkü hocam Nedret Günbay benim kıymetli büyüğüm ellerinden öptüğüm, beni hayata hazırlayan benim hayatımda çok önemli öğretmenlerimin hepsinin en sonuncusu. Ve bana dedi ki git oğlum sen şu anda yaptığın işi yap. İyi ki de demiş. Yoksa benim konservatuardaki arkadaşlarım daha operada sözleşmeliler, kadrolu değiller.
İZMİR BENİ BAĞRINA BASTI
İzmir’in sizdeki yerini anlatır mısınız?
Ben aslında 94 yılında İzmir’e gittim ve İzmirli hemşerilerim beni kendilerinden biri olarak görüp bağırlarına basıp beni büyütüp daha sonra tekrar İstanbul’a gönderdiler. Ben İstanbul’da çalışıyordum. İstanbul’dan İzmir’e bir işe gittim ve orada kaldım. Hala daha İzmir’le bağlantım vardır. En iyi arkadaşlarım İzmir’de yaşar, aile dostlarım vardır. Benim için kıymetlidir. Ben de İzmir’de yaşayan birçok insanın emeği vardır. Onların hepsine teşekkür ediyorum.
OYUNCU OLMAMI İSTEDİLER
26. Müzik dışında oyunculuk teklifleri de geliyor size. Oynar mısınız?
Şu anda gelmiyor lakin zamanında çok geldi. Hele ilk popüler olduğum zamanlarda yapımcılarım yapmak istediler ama benim zamanım yoktu. Haftanın 7 günü şarkı söylüyordum. Ben şuna inanıyorum. Oynayabilecek kabiliyette biri değilim ve yapmak istemiyorum. Nokta bu kadar. Onu oyuncu arkadaşlar yapsın. Beni çekmiyor.
Sorularımı beğendiniz mi?
Güzel güzel, dersine çalışmışsın. Çok güzel bir röportaj oldu. Teşekkür ediyorum…
Röportaj: İsmail Gökgez