DHA-
Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde seçimlerin ardından gerçekleştirilen ilk MYK toplantısı esnasında konuştu. Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız açış konuşmasında MYK'mıza hitap ederken öncelikle milletimizin bu sağ duyusuna dikkat çekmiştir ve her bir vatandaşımıza teşekkür etmiştir. Aynı şekilde Cumhur İttifakı'na ve Sayın Cumhurbaşkanımıza destek veren bütün vatandaşlarımıza da şükranlarımızı sunuyoruz. Tabii ki önümüzdeki 5 yıllık dönem Türkiye Yüzyılı için son derece kıymetli altın değerinde bir dönem olacak. Cumhurbaşkanımız yine konuşmasında önceliğimizin bütün bu işlerin yanı sıra başkanımız yine konuşmasında depremzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılması olduğunu ifade ettiler ve depremzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasına dönük şu ana kadar yapılanları ve bundan sonra yapılacakları ifade ettiler. Tabii depremzede vatandaşlarımıza dönük özellikle seçimden sonra bir takım grupların cumhurbaşkanımıza ve Cumhur İttifakı'mıza destek verdiği için yaptıkları saygısızlık bu seçim sürecinin en çok iç acıtan hadisesi olmuştur" dedi.
"Milli irade tecelli etmemişken, milli iradeye dönük bir gasp yaklaşım içine girmeleridir"
Çelik, helalleşmenin sözle değil davranışla olacağını bildirerek, "Depremzede vatandaşlarımıza dönük bu hadiseler göstermiştir ki birilerinin "helalleşme" diye bahsettiği hadise tamamen altı boş yalandan ibaret bir yaklaşım olmuştur. Bütün bu süreçte yapılan en büyük, milli iradeye karşı saygısızlıklardan bir tanesi de 14 Mayıs gecesi 2 belediye başkanının çıkıp Sayın Kılıçdaroğlu'ndan bahsederken, "Biz Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının ekrana çıkıp 13'üncü cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz" diyerek daha sandıklar sayılmaya devam ederken, milli irade tecelli etmemişken, milli iradeye dönük bir gasp yaklaşım içine girmeleridir. Biz ekranlardan uyardık bu yanlışlarını düzeltmeleri için. Ondan sonra bu yanlışlarını düzelteceklerine daha çok devam ettirdiler. Sanki herkesin gözünün içine bakaraktan, yalan söyleyerek "biz kazandık demedik, "kazanacağız" diyerek temennimizi ifade ettik" dediler. Aslında temenni öyle ifade edilmez. Her siyasi parti, her grup "kazanacağız" der. Ama bu 2 belediye başkanı çıktı. Daha sandıkları saymaya devam ederken, milli irade daha tecelli etmemişken "13'üncü cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz" diyerek CHP Genel Merkezi'nden millet iradesine dönük olarak bir ipotek koyma girişimi içerisine girdiler. Ama çok şükür ki milletimizin sağ duyusu bu provokatif tavrı da aynen iade etti" diye konuştu.
"Türkiye bunu ilk defa deneyimledi"
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1994'ten beri 16 kez girdiği referandum ve seçimleri kazanan bir lider olarak millet iradesine her zaman saygılı olduğunu gösterdiğini ifade ederek, "Fakat 16 kez bu seçim kazanmış ve bugün de tarihi başarıya imza atmış Cumhurbaşkanımıza bu statükoyu savunanlar aylardır, yıllardır hiç ahlaka uymayacak bir biçimde "diktatör" demeye devam ettiler. Tabi bunlar dış kaynaklı bir takım kara propaganda odaklarının ürettiği yaklaşımlardı. Bunun hemen içerde müşterileri oluyor. Bunlar "kes kopyala yapıştır" yöntemiyle bu "diktatör" söylemi üretimini alıp içeride yaygınlaştırmaya çalıştılar. Fakat millet hem 15 Temmuz'daki darbe girişimi gecesinde de gördü ki kim demokrasiye sahip çıkıyor kim aslında darbeciler tarafından kollanıyor; bu net bir biçimde o gece de görülmüştü. Başka zamanlarda da görüldü. Hatta batıda bazı basın yayın organları tuttular "diktatörler 2'nci tura kalmaz" diyerek kendi içine düştükleri çelişkiyi ifade etmeye başladılar. Çok küçük bir oyla 2'nci tura kalındı. Türkiye bunu ilk defa deneyimledi" ifadelerini kullandı.
"Seçim sonuçlarına dönük olarak asıl provokasyonun oradan geldiği görüldü"
Çelik, konuşmasının devamında, "Biz hep şunu söyledik; "sandığa saygı gösterme konusunda sabıkası olan biz değiliz. Sabıkası olanlar karşıdakiler. Bu sorunun asıl onlara sorulması gerekiyor" dedik. Biz genel seçimlerin hepsinde büyük bir başarı elde ettik. Ama yerel seçimlerde kazandığımız yerde oldu kaybettiğimiz yerde oldu. Bütün sonuçlara saygı gösterdiğimizi ifade ettik. Hatta itiraz haklarımızı kullanmamızı bile böyle bir baskı altına almaya, bir dayatma içerisine sokmaya çalıştılar. Ama dedik "bırakın seçim neticesi tam olarak tecelli etsin, ortaya çıkan tabloya hep beraber saygı duyalım" dedik. Tablo rakip kazandığı zaman onu tebrik ettiğimiz bir şekilde sonuçlandı. Dolayısıyla aylarca bu suçlamayı yöneltenler 14 Mayıs gecesi 2 CHP'li belediye başkanının çıkıp da daha oylar sayılırken, milli irade tecelli etmemişken "13'üncü cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu'dur, biz de onun adına konuşuyoruz. İşte İstanbul'dan Ankara'dan İzmir'den oylar gelecek ve sonuç bu şekilde ortaya çıkacak" gibisinden kendilerinin olmayan sistemlerinin olmayan verilerini bir kere daha millet iradesine dayatma şeklindeki yaklaşımlarını gördük. Asıl saygısızlığın oradan geldiği görüldü. Seçim sonuçlarına dönük olarak asıl provokasyonun oradan geldiği görüldü. Netice itibarıyla bu büyük demokrasi yarışını ve bütün dünyanın nefesi tutarak izlediği demokrasi yarışını milletimizin her ferdi bir olgunlukla buna katılım sağladı ve sonuç ortaya çıktığında da farklı siyasi partilerden vatandaşlarımız verdikleri siyasi mücadelen sonra birbirlerini tebrik ettiler. Güvenlik güçleri büyük bir basiretle herkesin güvenliğini sağladı" dedi.
"TÜRKİYE İÇE KAPANACAK" DİYENLER BİR KEZ DAHA YANILMIŞTIR"
Ömer Çelik, kaybedenin çok büyük iddialarla konuşan siyasi partiler ve genel başkanları olduğunu ancak kaybeden hiçbir vatandaşın olmadığını da vurgulayarak, şunları söyledi:
"Bütün vatandaşlarımız kazanmıştır. Türkiye'nin önü açıktır. Türkiye Yüzyılı'nın bütün altyapısı tamamlanmıştır. Dünden itibaren cumhurbaşkanımızı arayan liderlerin dünyanın her tarafından ve her coğrafyasından aradıklarında söyledikleri şey; "bu yeni dönemde Türkiye ile daha güçlü bir iş birliği geliştirmek istiyoruz, Türkiye ile daha yakın çalışmalar üretmek istiyoruz" şeklindedir. Dolayısıyla seçim sonrasına dönük olarak provokasyon yapanlar, "Türkiye içe kapanacak, Türkiye izolasyonist bir politikaya dönecek" diyenler bir kere daha yanılmışlardır. Dün dünyanın en önemli ülkelerinden diğerlerine kadar çok geniş bir coğrafyada Cumhurbaşkanımızı aramaya devam ettiler, tebrik ettiler. Bugün de bu sürecek. Ve bütün bu tablo göstermiştir ki Türkiye'deki bu seçimler bütün dünya tarafından yakinen izlendiği gibi herkes Türkiye'deki yeni dönemi heyecanla karşılamıştır "yeniden çalışacağız, daha büyük işlere imza atacağız" diye. Dünya'nın çeşitli yerlerinde Türkiye'yi seven, Cumhurbaşkanımızı seven pek çok insan seçim sonuçlarını tatlı dağıtarak kutladılar. Newyork'tan Filistin'e kadar herhalde bir seçim sonucunda bu kadar baklava dağıtılan bir seçim olmamıştır. İnsanlar kendi kendilerine tatlı yapıyorlar ve Cumhurbaşkanımız kazandı diye komşularına, iş arkadaşlarına götürüyorlar. Bu şekilde bizim sevincimize katılan, ülkemizin sevincini sevinci bilen, ülkemizin kederini kendi kederi bilen, dünyanın her tarafında milletimizi seven, Türkiye'yi seven gönlü zengin insanlara da buradan bir kere daha sevgilerimizi saygılarımızı muhabbetlerimizi iletmek isteriz."
"Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir"
Çelik, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğluna eleştirilerini dile getirerek konuşmasına şöyle devam etti:
"Yine bu seçim sürecinde hiç unutulmaması gereken olaylardan bir tanesi; ilk defa bir siyasi parti genel başkanı, Sayın Kılıçdaroğlu ilk defa mezhepçi yaklaşımları seçim sürecinin bir parçası haline getirmeye çalışmıştır. Orta Doğu'da gördüğümüz memleketlerin başına çok iş açmış ve hiçbir şekilde siyasette gündem olmaması gereken etnikçi ya da sekter birtakım tartışmaları açtığı gibi bir takım mezhepçi tartışmaları da açmaya çalışmıştır. Bunun karşılığında da hep şunu söyledik; "Bakın adlarımız farklı olabilir, aidiyetlerimiz farklı olabilir, mezheplerimiz farklı olabilir ama biz siyasal alanda konuşuyoruz. Siyasal alanın değerleriyle konuşmak zorundayız. Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bunu bölecek, bunu parçalayacak, bunu kendi içinde kompartımanlaştıracak, siyasi rekabeti, siyasi bir takım daha alanlardaki çatışmalara dönüştürecek bir yaklaşım içerisine girmeyin" diye. Maalesef bu karşımızdaki aday tarafından, Sayın Kılıçdaroğlu tarafından yapılmıştır. Bunun son derece sakıncalı bir şey olduğunu, şimdiye kadar Türk siyasetinde hassasiyetle kaçınılan bu durumun bu şekilde gündeme getirilmesinde üzücü olduğunu ve çok sorumsuzca bir davranış olduğunu ifade etmek isterim. Kendisi bunu yapınca hemen masadaki ortaklarından biri de başka bir referans kullanmaya kalktı. Bu son derece olumsuz olmuştur. Siyasi alanın siyasal değerlerle yönetilmesi konusundaki hassasiyeti herkesin dikkat etmesi gerekir."
"SEÇİM SÜRECİNDE EN BÜYÜK YALANI MANSUR YAVAŞ SÖYLEDİ"
Çelik, seçim sürecinde birçok yalan söylendiği ancak bunlardan en büyük yalanın açık ara Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın söyledikleri olduğunu belirterek, "Bir sürü yalan söylendi ama açık ara yalan Ankara Büyükşehir Belediye başkanı tarafından söylendi. Çıktı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı AK Parti'nin 3 kere terörist başını bırakmaya teşebbüs ettiğini söyledi. Bu bütün seçim sürecinin açık ara birinci yalanıydı. Tabi gece gündüz terör örgütlerinden gelen destekler ve bu terör örgütlerinin desteklerini siyasi alanda sürekli olarak dinlendiren siyasetçilerin verdiği destekler karşında suskun kalanlar bu tip bir yalan üretimi girdiler. Bütün bir seçim süreci boyunca defalarca söyledik. Bakın dedik bu terör örgütlerine destek veren siyasetçiler diyor ki "Biz Tayyip Erdoğan'ın karşısında Kılıçdaroğlu olduğu için biz, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak onun seçilmesini istemiyoruz. Kılıçdaroğlu'nun seçilmesini istiyoruz" ama 14 Mayıs'a kadar bunun karşısında Kılıçdaroğlu suskun kaldı. 14 Mayıs'tan sonra da ortaya çıkan tabloyu görünce birtakım pankartlar asarak, pankart siyaseti yoluyla vatandaşımızın iradesini manipüle edebileceğini düşündü. Bu tablo karşısında acz içerisinde kalanlar ve bu tablo karşısında söyleyecek bir şey bulamayanlar, çıktılar işte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yaptığı gibi "AK Parti 3 kere terörist başını serbest bırakmak için kanun çıkarmaya çalıştı" dediler. Baştan aşağı yalan. Son yılların ve seçim sürecinin açık ara en büyük yalanı" dedi.
"Biz hiçbir vatandaşımızın ötekileştirilmesini istemeyiz"
Çelik, sosyal medyada muhalif genç ve kadın vatandaşların üzüntülerini dile getiren videolar paylaşmasına ilişkin, "Şunu söylemek isterim ki aslında bu duygular kendilerinin desteklediği siyasi partiler tarafından ortaya koyulmuş ve insanlara aslında yanlış umutlar verilerek, insanlarda yanlış algılar ve yanlış kanaatler oluşturularak ortaya çıkarılmış neticelerdir. Biz hiçbir vatandaşımızın ötekileştirilmesini istemeyiz. Burası hepimizin vatanıdır, hepimizin ülkesidir. Kendi seçim tarzının seçimde kaybettiğini düşünenler; Türkiye büyük bir ülkedir. Hiç kimse bir diğerinin hayat tarzı üzerinde baskı kuramaz. O sebeple bazı vatandaşlarımızın kendisini incinmiş, ötekileştirilmiş hissetmesi doğru bir yaklaşım olmaz. Bu ülke hepimizin ülkesi" değerlendirmesinde bulundu.
"YSK o açıklamayı yaptıktan sonra yemin töreni ve kabine takdimi başlayacak"
"Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeni kabinenin ne zaman açıklanacağı merak ediliyor; zira cuma günü bunun olabileceği söyleniyor. Net olarak belli oldu mu?" sorusuna, Çelik, "YSK, milletvekilliği seçimi kesin sonuçlarını açıkladı. O sebeple 3 gün içerisinde yemin olacak. Fakat cumhurbaşkanlığı seçimi kesin sonuçlarını açıklamadı. YSK'nın o açıklamasını beklememiz gerekiyor. YSK o açıklamayı yaptıktan sonra yemin töreni ve kabine takdimi başlayacak. Yemin törenin yapıldığı akşam hem kabine açıklanmış olacak hem de tören yapılacak. Pek çok devlet başkanı gelmek istiyor. Ama şimdi daha net bir listede yok. Süreçte devam ediyor. Ama geniş bir katılımla da o törenin gerçekleşeceğini değerlendiriyoruz" diye cevap verdi.
"MEHMET BEY ÇOK DEĞERLİ BİR ARKADAŞIMIZ"
Çelik, "Mehmet Şimşek'in ismi kulislerde cumhurbaşkanı yardımcısı olarak geçiyor; bu iddia doğru olabilir mi?" sorusuna şu değerlendirmede bulundu:
"Mehmet Bey dediğim gibi yakın bir arkadaşımız, görüştüğümüz bir arkadaşımız. Çok da değerli bir arkadaşımız. Kabine konusu tamamen Cumhurbaşkanımızın taktirindedir. O konuyla ilgili bir şey söylememiz doğru olmaz. Arkadaşlarımız Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşürken bütün bu süreçlere katkı verme, siyasi süreçler, ekonomi süreçlerine katkı vermek için görüşüyorlar."