Türkiye'nin en çok izlenen haber bültenlerini yapan Fox Haber'in Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, medya ve Türkiye gündemini Polemik Haber'den Hakan Kılıç'a değerlendirdi. Şentürk, medyada yaşanan olumsuzluklar için 'Türkiye'de tetikçilik yapan birçok gazeteci' olduğunu belirtirken ''Halka karşı sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz sürece bu ülkenin ‘nefes alma alanı’ olmaya devam edeceğiz'' ifadelerini kullandı. Türkiye'de ekonomik sorunların olduğunu, iş veren ve işçi için şartların zorlaştığını vurgulayan Şentürk, bu sıkıntılar dururken vatandaşın başka bir konuyla ilgilenmediğinin de altını çizdi. Cumhurbaşkanlığı Sistemi hakkında da görüşlerini bildiren Şentürk, sistemin Türkiye’de koalisyonları sonlandırmadığına işaret ederek ‘katılımcı ve çoğulcu demokrasi’ ve ‘toplumun asgari müştereğinde’ buluşulabilmesi için güçlü parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini ifade etti.
‘’PERSONELİN TAMAMI BU TOPRAKLARIN EVLADI’’
İşte Doğan Şentürk’ün Türkiye gündemini değerlendirdiği söyleşisi:
Fox TV uzun zamandır listelerde 1 numara. Bazen ‘yabancı menşeli’ diye eleştiriler de oluyor ama siz bir başarı yakalamayı başardınız. Bunu nasıl sağladınız?
Öncelikle yabancı sermayeli ama Türkiye’de yayın yapan bir kanalız. Personelin tamamı Türk; bu toprakların evladı. Hiçbirinin yurtseverliği, Atatürkçülüğü, bu ülkenin inanç ve değerlerine bağlılıkları tartışılmaz. Neticede bizler, bu ülkenin değerlerine, bayrağına, üniter devlet yapısına inanan gazetecileriz.
‘’HERHANGİ BİR PARTİNİN ARKA BAHÇESİNDE YOKUZ’’
İnsanlar bize niye güveniyor? Çünkü çizgisi, omurgalı duruşu olan gazetecileriz. Sadece mesleğimizi yapıyoruz, gazetecilikten para kazanıyoruz. Onun dışında herhangi bir ajandamız herhangi bir partinin arka bahçesi durumumuz yok. Siyasete bir gazeteci ve haberci mesafesindeyiz, iktidara, muhalefete ve belediyelere de gazeteci mesafesindeyiz.
‘’ÖZGÜR GAZETECİLİĞİ SAVUNUYORUZ’’
Fox Ana Haber’i, Çalar Saat’i sadece muhalefete oy veren kesimler izlemiyor. Cumhur İttifakı’na oy verenlerin çok büyük bir kesimi de artık Fox izliyor. Çünkü biz; soruyoruz, sorguluyoruz ve hiçbir haberi saklamıyoruz! Karşı taraf yanıt verir ya da vermez ama bizim görevimiz soru sormak, gazeteci soru sorar. Dolayısıyla da biz, halkın damıtılmış vicdanını, özgür medyayı, özgür haberciliği temsil ediyoruz ve -şimdi kalmadı ama- kuvvetler ayrılığında dördüncü kuvvet medyayı temsil ediyoruz. Bu ağır sorumluluğu sonuna kadar da taşıyacağız. Böylece kafamızı yastığımıza koyup vicdani bir muhasebe yaptığımızda, bizde rahatça uykuya dalabilme iklimi yaratıyor. Bu iklimi, sorumluluğumuzla beslediğimiz sürece bu ‘ülkenin nefes alma alanı’ olmaya devam edeceğiz.
‘’TÜRKİYE’DE AÇIK 4 TELEVİZYONDAN 3’Ü FOX TV İZLİYOR’’
Benim için en kıymetli izleyici; ‘İsmail Küçükkaya’yı sevmiyorum ama izliyorum, Fatih Portakal’ı sevmiyorum ama izliyorum, Fox Haberi sevmiyorum ama izliyorum’ diyen seyircidir. Çünkü bu, ‘bizimle aynı görüşte değil ama güvendiği için bizi izliyor’ demektir. İktidara size oy verenlerin kabulüyle gelmezsiniz, size oy vermeyen insanların kabulüyle gelirsiniz. AK Parti 2002 yılında ilk seçimde yüzde 35 oy aldı. Fakat yüzde 35 oy verenlerin kabulüyle iktidar olmadı. Kendisine oy vermeyen yüzde 65’in kabulüyle iktidar oldu. Çünkü kulağa romantik gelen; ‘ Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edeceğim, AB’ye tam üye olacağım, Türkiye’yi ilerlemiş ülkeler arasına sokacağım, Kürt meselesini kansız çözeceğim’ söylemleri vardı. Bu söylemleri kim kabul etmez. Var mı bugün yolsuzluk ve yoksullukla mücadele? Yolsuzluk da var bu ülkede yoksulluk da var. AB’de neredeyiz yokuz, Güneydoğu, Kürt meselesi çözüldü mü? Hayır, işsizlik çözüldü mü çözülmedi. İktidarlarda ve siyasette bu durum böyle de TV’de böyle değil mi. Fox Haber, kendisiyle aynı görüşte olan izleyicinin kabulüyle bir zirvede değil, kendisiyle aynı görüşte olmayan izleyicilerin kabulüyle zirvede. Türkiye’de açık her 4 TV’den 3’ü Fox Haber izliyor.
‘’CUMHURBAŞKANININ KONUŞMASI İLK İKİDE YER ALDI’’
Sayın Cumhurbaşkanının Ulusa Sesleniş konuşması 100 program arasında 2. oldu. Sayın Cumhurbaşkanının ulusa sesleniş konuşması 17 yıllık iktidarında hangi kanalda ilk ikide oldu? Neden insanlar Ulusa Sesleniş konuşmasını Fox TV’den izledi? Seçim konuşmasını neden Fox TV’den izledi. Neden sağlık bakanının pandemi döneminde ki bütün basın açıklamaları basın toplantıları Fox’tan izlendi. Oturup bunun üstünde düşündüler mi acaba. İnsanlar neden iktidara yakın TV’leri izlemiyor da Fox izliyor? Bu nokta övünülecek bir noktadır, bu hikayeyi yaratmış bir ekibi yönetmekten son derece gururluyum.
‘’TÜRKİYE İTİBAR SUİKASTI YAPAN TETİKÇİ DOLU’’
Zaman zaman aleyhinizde haberler yapılıyor. Bu meslektaşlarınız tarafından yapılan haberlerin ardında ne var?
Bu kişilere meslektaş demek yanlış; bunlar talimatla iş gören adamlar, bunlar taşeron. 12 Eylül’den önce iki uç gazete vardı: Tercüman Gazetesi ve Cumhuriyet Gazetesi... Bir tarafta Mustafa Ekmekçi, Uğur Mumcu, Çetin Altan vardı öteki tarafta Rauf Tamer, Hasan Bülent Bakiler, Yavuz Donat vardı. Hiçbir yazar birbirini hedef göstermedi; Mustafa Ekmekçi ‘Ya bu Rauf Tamer’i alın ey savcılar’ demedi ya da Rauf Tamer ‘bu Mustafa Ekmekçi’yi linç edin, size sesleniyorum‘ demedi. İster sağcı ister solcu olsun birbirlerine saygılıydılar. Birbiriyle karşı karşıyla geleceklerse de ideolojik ve fikirsel argümanlarla birbirlerine atıfta bulunurlardı. Şimdi böyle mi? İçi boş, ‘tamamen çamur at izi kalsın’, itibar suikastı yapan bir yığın tetikçi dolu Türkiye. Ne oldu kime zarar verdiler, 3-4 bin tirajlı gündem yaratamayan, etkisi olmayan gazeteler ve tetikçileri sadece Kendilerine zarar verdiler.
‘’KENDİLERİ ÇALIP KENDİLERİ OYNUYOR’’
Sayın Cumhurbaşkanı 31 Mart yerel seçimlerinde ‘Birçok gazeteye mülakat verdim, birçok yerde haber oldum, birçok TV’ye çıktım görüyorum ki hiçbir işe yaramamış halkın gönüllerine girememişiz’ dedi. Neden bu gazete ve TV’ler Cumhurbaşkanını halkın gönlüne sokamadı? Çünkü gazetelerin inandırıcılığı yok. Gazeteler canlı organizmalar gibidir; bir insana güvenilir ya da güvenilmez. Aynı onun gibi! Eskiden bir oyuncak vardı: Kaynana zırıltısı. Onun gibi; çevirirsin ses çıkarır ama hiçbir işlevi yoktur. Bunlara kimse itibar etmiyor; kendileri çalıp kendileri söylüyor, kendileri oynuyorlar. Bu yüzden bizimle uğraşan ve çamur atan insanlara hiç cevap vermedik.
‘’EKRANI SİLAH GİBİ KULLANMADIK’’
Ekran denilen kavram, bir kamu alanıdır; orada özel meselelerinizi halledemezsiniz. Ülkenin haber alma hakkını bir kenara bırakıp herhangi bir yazar, gazeteci ya da TV’ye laf yetiştiremem. Oralarda onuruyla çalışanları tenzih ediyorum ama ‘tetikçi zihniyet’ o mecraları babalarının arazisi gibi görüyor. Orası kamu alanı değil, yani orası halkın değilmiş gibi. Türkiye’deki bütün TV ve gazeteler kamuya aittir. Fox ekranından Doğan Şentürk, Fatih Portakal ya da İsmail Küçükkaya özel meselesine cevap vermez, veremez. Biz hiçbir zaman ekranı silah gibi kullanmadık.
‘’BU TÜR KİŞİLERİ MESLEKTAŞ KABUL ETMEM’’
Geçmişte pek çok patron ekranları kendi çıkarlarına kullandı. Hatta işadamları birbirlerine sahip oldukları ekranlardan saldırdılar. Nerede o TV sahipleri şimdi? Halk çok iyi bir sicil amiri; eninde sonunda senin notunu veriyor. O yüzden bunlar; öngörüsüz, geleceği okuyamayan, vizyonsuz, günübirlik düşünen insanlar. Bu tür kişileri meslektaş olarak da kabul etmem.
‘’CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ KOALİSYONLAR YARATTI’’
Seçim sonrası cumhurbaşkanı metal yorgunluğundan bahsetti. Fakat sürecin sonunda iki tane siyasi parti çıktı. Babacan ve Davutoğlu Türk siyasi hayatında ne yapabilir?
Soruyu yanıtlamadan önce olaya şöyle bakmak lazım: Cumhurbaşkanlığı sistemi geldiğinde; ‘Türkiye yıllarca koalisyonlara mahkum oldu ve biz bu sistemi getirerek artık Türkiye’yi koalisyonlara mahkum etmeyeceğiz’ denildi. Geldiğimiz noktada; Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminden sonra, referandum da dahil yerel ve genel seçimler yaşadık. Hani ‘Türkiye koalisyonlara teslim olmayacaktı’? Neden Cumhur İttifakı yapıldı? Neden ‘Akşener’e çağrı’da bulunuldu? Bence cumhurbaşkanı da bu sistemin işlemeyeceğini gördü. Önceden yüzde 35 alarak tek başına iktidar olmak varken şimdi yüzde 51 almak zorundasın. Her zaman çantada keklik değil. Yüzde 40’ı bile geçemiyor. Muhalefet cephesi de tek başına bir şey yapamıyor: Yüzde 25’lik oy oranıyla CHP, yüzde 13 olan bir HDP, yüzde 10 civarında İYİ Parti ve yüzde 2-3 civarında da bir SP var. Toplum aslında bu sistemde kutuplaştı. Bir tarafta cumhur ittifakı diğer tarafta millet ittifakı.
‘’TÜRKİYE BİR AN ÖNCE PARLAMENTER SİSTEME DÖNMELİ’’
Katılımcı ve çoğulcu demokrasi, güçlü parlamenter sistemde mevcut. Bu yüzden Türkiye’nin bir an evvel güçlü parlamenter sisteme dönmesi lazım. Avrupa’da şu anda en güçlü demokrasi Almanya’da var. Ülke, ekonomik ve siyasal birçok kriz atlattı ve hala ayaktalar.
Bunun nedeni güçlü parlamenter sistemlerinin olması. Alman halkı, güçlü bir parlamenter sistem kurulamazsa neler olabileceğini tarihinde yaşadı. Bu yüzden güçlü parlamenter sistemi oturtmak zorundasınız. Burada da koalisyon gelecek diye bir kural yok ki. Bir parti tek başına da iktidara gelebilir ama en azından koalisyon da olsa meclis iradesinden çıkar her şey. Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren güvenlik sorunlarında meclis karar alır.
‘’TÜRKİYE’DE ‘EKMEK SORUNU’ VAR.
Bugün Libya’ya gidildi, Suriye’ye girildi; hepimizi ilgilendiren konular ama halkın iradesi nerede? Cumhur İttifakı’ndaki partiler, ekonomik sorunlarla beraber sokaktaki işsizlik, enflasyon; ‘tencerenin boş olması’ nedeniyle ciddi bir oy kaybı yaşandığını görüyor. İnsanlar, ekonomi dururken Libya veya başka bir konuyla ilgilenmiyor. Süleyman Demirel’in bu konuyu özetleyen güzel bir sözü var: Türk insanını ekmeğiyle demokrasi arasında tercihe zorlamayın, tercihini ekmeğinden yana yapar’ diye. Türkiye’de şu an ‘ekmek sorunu’ var. Bunları bir gazeteci olarak söylüyorum çünkü her gün insanlar bize ulaşmaya ve sorunlarını anlatmaya çalışıyor. Haberlerin ekseriyeti, ekonomi ile sokak ekonomisi ile ilgili. İş dünyası, işçi ve emekliler zor koşullar içinde. İnsanlar artık bankalara borçlu olmaktan bunalıma giriyor. Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanı ‘Dolarla ne işimiz var?’ dese de Türkiye her şeyini dolara endekslemiş durumda. İçtiğimiz çayın bir kısmı bile ithal geliyor!
‘’TEK BAŞINA İKTİDAR OLACAK PARTİ YOK’’
Cumhur İttifakı’nda böyle bir şey yaşanırken Millet İttifakı’nda da bu sokaktan gelen tepkinin üstte bir birlik oluşturma çabası ve çağrısı var. Halk, hangi kesimden olursa olsun “Bu işe bir çare bulun” diyor. Nedir bunun çağrısı? Tabii ki demokratik, meşru yollardır. Ancak tek başına iktidar olacak ne bir parti ne de cumhurbaşkanı seçilecek bir aday var. Sisteme iki tane isim daha eklendi. Biri Davutoğlu biri Babacan, biri Gelecek Partisi biri Deva Partisi… Bu ittifaklarda handikapları olan partiler var: Mesela İYİ Parti seçmeninin HDP’yi kabullenmesi, HDP seçmeninin İYİ Parti’yi kabullenmesi... Davutoğlu’nun partisinin CHP’yi kabullenmesi, CHP’nin Davutoğlu’nun partisini kabullenmesi var. Burada ortak hedef: 6 tane benzemez partinin asgari müştereği ile Türkiye’yi yeniden parlamenter sisteme dönüştürme. Gönül ister ki Millet İttifakı’nın asgari müştereği Cumhur İttifakı’nda da olsun. Neticede bu bir siyasal durum değil: gelecekte Türkiye’yi emin bir şekilde yolunda götürme. Hepimiz bu gemideyiz ve hepimiz bu geminin yolcularıyız. Güçlü parlamenter sistemi her iki tarafın da amaç edinmesi lazım. Her iki taraf için de bu iyi bir yol, iyi bir yöntemdir. Güçlü parlamenter sisteme dönmeye sadece CHP’li İYİ, Deva, Gelecek, Saadet veya HDP’li seçmeninin mi ihtiyacı var? MHP’nin yok mu? Parlamenter sistem, MHP seçmenini AK Parti seçmenini de güvene alacak bir sistemdir.
‘’TÜRKİYE’DE EKONOMİ SORUNU VAR’’
‘Davutoğlu ile Babacan ne yapar, şu an ne yapar’ diye kestirmek zor ama ikisi de gaza basıyor ve giderek üst perdeden konuşmaya başladı. Bunun Türkiye’de muhafazakar seçmen üzerinde bir etkisinin olacağını düşünüyorum. Bu etki ne kadar güçlü olur? Onu önümüzdeki günlerde daha net görürüz. Türkiye’de bir ekonomi sorunu, enflasyon sorunu var ve ana gündemin ekonomi olduğu bir yerde Türkiye’de enflasyonu tek haneye düşürmüş ekonomist bir siyasetçidir Ali Babacan. Dolayısıyla ana gündemin ekonomi olduğu bir seçmen kitlesinde karşılığının olacağını düşünüyorum. Türkiye’de ekonomiye dokunuş yapabilecek bir kişi ve ekip olarak görüyorum Babacan’ı. Hem Babacan’ın hem de Davutoğlu’nun siyasete lider olarak girmesi, parti kurmaları Türkiye’de önümüzdeki dönem siyasi projeksiyonlara doğrudan etki edeceği inancındayım.
‘’MUHARREM İNCE İKTİDARIN MALZEMESİ OLDU’’
Muharrem İnce’nin Türk siyasi hayatındaki karşılığı ne olur?
Muharrem İnce’nin Türkiye’de bir karşılığı olacağını düşünmüyorum. İktidar medyasından konuşmasının verildiğini düşünürsek bu şunu gösterir; iktidarın bahçesinde ‘iki tane ateş topu’ vardı ve o toplardan muhalefet devamlı yükleniyordu: ‘Bu adamlar sizin yaptığınız yanlışları gördü ki bu tarafa geçti’ tepkileriydi. İktidar, ‘Muharrem İnce olayı’yla bu ateş topunu kendi bahçesinden alıp muhalefetin bahçesine koydu. Bütün iktidar medyası, Muharrem İnce diyor başka bir şey demiyor. Bu durum da iktidarın işine geliyor. Muharrem İnce de ona, öyle ya da böyle malzeme olmuş durumda. Fakat iktidarın unuttuğu, Babacan ve Davutoğlu’nun siyasi karşılığı ile Muharrem İnce’nin aynı olup olmadığıdır. Şahsımca Muharrem İnce’nin CHP’ye bir etkisinin olacağını düşünmüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminde neler yaşandığını halk gördü. Şimdi, yıllar sonra çıkmış o seçime atıfta bulunuyor. Tamam ama aday sendin ve sen yönettin bu kampanyayı. Seçim sonucunu, ‘Adam kazandı’ diye erken ilan eden de sendin. Halk ‘Neden sokağa çıkmadın, direnmedin’ demez mi? Niye direnmedin. Örneğin Ekrem İmamoğlu… Bir aksaklık oldu; çıktı, direndi ve kimseyi suçlamadı. Kollarını sıvadı ‘Kardeşim ben buradayım direneceğim’ dedi. Yani, liderlik farklı bir şey! O yüzden de kişisel görüşüm; İnce’nin CHP’ye bir zarar vereceğini düşünmüyorum. Kaldı ki Muharrem İnce’nin parti kuracağını da düşünmüyorum. Muharrem İnce şunu gördü; CHP’de artık bana cumhurbaşkanlığı anlamında bir gelecek yok çünkü çok aday ismi belirdi. Bir taraftan giderek sessizden gelen ve kartopu gibi büyüyen Mansur Yavaş, geçmişte başarı elde eden Ekrem İmamoğlu ya da işte bunların dışında CHP’nin başka partilerle ortak aday çıkarma potansiyeli… Bunları gördü ve kendisine bir çıkış noktası göremeyince de bu yola başvurdu.POLEMİK HABER