Ahmet Kekeç'in kaleme aldığı yazısı şöyle:
Demiştim: İsmail gazeteci filan değildir
İki şey söyleyeceğim:
BİR...
İsmail Küçükkaya, “koca dayağı” olayının faili, sarı basın kartı kullanan bir okur-yazardır.
Başka da bir şey değilir.
Sırf baklavalı kazak giyiyor diye kendi mahallesinde hoşgörüyle karşılanmaktadır.
İKİ…
Babası, İmamoğlu’na (yani genç müteahhit ve “pazarlamacı” Ekrem İmamoğlu’na) soruyor: “Bugün ne yaptın evlat?”
Bizimki sevinçle, “10 daire sattım baba!” diye cevap veriyor.
Babası, bu cevap üzerine kızıyor: “Niçin 15 daire satmadın?”
Babadan oğula geçen hırsı (“kazanma” ve “sahip olma” hırsını) görüyorsunuz değil mi?
Hayatı boyunca sürekli “kazanmış” (AVM sahibi bile olmuş) ama “kaybetmek” nedir (fakir düşmek nedir) hiç bilmemiş Ekrem İmamoğlu, kaybetme ihtimali belirdiğinde çirkefleşen ve rezalet çıkaran/rezalet çıkarma potansiyeli yüksek bir kardeşimizdir.
Malum Binalı Yıldırım-Ekrem İmamoğlu kapışmasından bir gün önce bu sütunda sormuştum: “Ekrem İmamoğlu, ilk raundu kaybetmiş olmanın verdiği öfkeyle ‘pislik’ yapmaya kalkar mı?”
Çünkü “öfke kontrolü sorunu” olan bir arkadaşla karşı karşıyaydık; karakol basmalar, polis tartaklamalar, hoşa gitmeyen sorular karşısında gazetecilere “horozlanmalar”, vatandaş tıpışlamalar, el kol hareketi yapmalar, fizikî müdahalede bulunmalar, “kadına dayak” ve “tehdit”, ne ararsanız var...
Nitekim yaptı...
Pislik (yani bilebildiği en iyi şeyi) yaptı...
Kendisine verilen dakikaları (ortaya “mağduriyet” çıkaracak biçimde) birtakım provokatif hareketlerle harcadı ve dünya beyefendisi bir insan olan Binali Yıldırım’ı bile çileden çıkardı. (“Üç saniye alacağım var... Yedi saniyeye çıktı... Üç saniye alacağım daha oldu... Beş saniye daha...” türünden sululuklar.)
Hem sorulara cevap vermedi, hem pislik yaptı, hem de gözümüzün içine baka baka yalan söyledi.
İsmail Küçükkaya’ya gelince...
İki tarafı da idare etmeye çalıştı... “Yönetmedi”, idare etti... Takdir haklarını Ekrem İmamoğlu’ndan yana kullandı ama yayın boyunca odaklandığı tek konu, kendi moderatörlüğüydü... Sanki belediye başkanı adayları değil de, İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğü görücüye çıkmıştı.
Sorduğu kokmaz bulaşmaz sorularla, hem konuşmacıları, hem de izleyicileri çileden çıkardı.
Hele, program sonunda, onca lafın üzerine, kendi moderatörlüğünü oylamaya sunması ve bir de adaylardan takdir beklemesi... Tam sopalıktı!
Bu yayından ne kaldı diye sorsalar, verilecek cevap bellidir:
Hiç...
Yazının tamamı için tıklayın