Kanal 7 ekranlarında pazartesiden cumaya yayınlanan günlük dizi Emanet'in kadrosunda bulunan ve İbo karakterini canlandıran Adnan Mehmet Ali Aslan DAMGA'ya konuştu. Aslan dizide oynadığı rol için; 'İbo kadar yemek yemiyor ve kendime bakmıyorum' dedi.
Adnan Mehmet Ali merhaba. Seni tanıyanlar var ancak Emanet ile birlikte bu sezonun başından beri yeni bir sayfa açtın kariyerinde. Tanımayanlar için kendini tanıtır mısın... Adnan Mehmet Ali Aslan kimdir?
- İnsanın kendini tanıması, en çok da tanıtması zordur. Ben yirmi yedi yaşında, kendi halinde yaşayan, hayalleri olan, bu hayalleri için çabalayan, olabildiğince pozitif olmaya çalışan birisiyimdir. Müzik dinlemeyi, yürüyüş yapmayı, eğlenmeyi severim. Canım istediği an, o isteğim neyse onu hayata geçirmek isterim. Aslen Mersin-Mut’luyum. Yani, doğuştan mutlu bir insanım.
Oyunculuğa nasıl başladın? Seni bu serüvene iten neydi?
- Oyunculuk çocukluk hayalimdi. Bir gün televizyonda bir tiyatro oyunu izlemiştim. İzlerken beni etkileyen bir durum oluşmuştu ve ben de oyuncu olmaya karar verdim. Üniversiteyi bitirdikten sonra amatör tiyatroda oynamaya başladım. Sonra oradan ayrıldım. Bir süre sonra İstanbul Temaşa Tiyatrosu ile tanıştım. Burası benim ailem, evim, okulum oldu. Oyunculuk hayatımda burada piştim. Her şeyi burada öğrendim. Sahne önü, sahne arkası, hemen her birimde çalıştım ve her işi öğrendim. İnsanlar tanıdım, hocalarım oldu ve beni eğittiler. İstanbul Temaşa Tiyatrosu'yla birlikte profesyonel oyunculuk hayatım başlamış oldu.
Tiyatrodan gelen bir oyuncusun. Şimdi ise dizilerde boy gösteriyorsun. Sence tiyatro mu yoksa dizi ya da filmler mi?
-Hepsini seviyorum. Ama tiyatro bir yana, film ve dizi bir yana. Tiyatro canlı; duygular sesler insanlar her şey canlı. Seyirciden gelen canlı bir geri besleme var. Tiyatroda sahneye çıkmanın vermiş olduğu heyecan daha başka bir şey. Film ve dizilerde oynamayı da çok seviyorum. Oranın da hayatıma ve mesleğime kattığı çok şey var: Yeni arkadaşlıklar, farklı mekânlar… Film ve diziler, oyunculuk kariyerinde daha etkili oluyor. Ben şöyle düşünüyorum; tiyatro, ruhunu ve kalbini besliyor, film ve dizi kariyerini ve cüzdanını besliyor. O yüzden ikisini de ayrı ayrı seviyorum.
Emanet dizisine başlangıcın nasıl oldu? O süreci anlatır mısın...
-Emanet dizisi için oyuncu seçmelerine katıldım. Audition verdim. Sonra olumlu geri dönüş oldu ve hazırlıklar başladı. Heyecanlı bir durum tabii ki. Elinizde sadece bir parça sahne var ve onu oynamanız gerekiyor. Ben de neler yapabilirim, neler katabilirim diye düşündüm; süzgeçten geçirdim ve oynadım. Sonra da İbrahim’le tanıştım…
Dizide bilgisayardan iyi anlayan bir polissin. Diğer yanda ise karşı cinslerle hemen iletişim kuramıyorsun, kurduğunda da başarılı olamıyorsun. İbo senin için nasıl biri?
-İbo, Anadolu insanı, kültürlü, temiz kalpli ve sevimli bir karakter. Evet, aynı zamanda tam bir bilgisayar kurdu. Hayatı hep iş olmuş. Bu yüzden karşı cinsle iletişimde zorlanıyor. Aslına bakarsak, Anadolu insanı biraz çekingendir bu konuda. İbrahim karakterinde de bunun biraz payı var.
Gerçek hayatta İbo gibi biri olmak ister misin? Hangi yönleriniz örtüşüyor ya da ayrışıyor?
-İbo temiz kalpli bir insan. Onun güzel yüreğine, iş hayatındaki çözüm becerilerine sahip olmak isterdim. Benzeyen bir yanımız var: İkimizde yemek yemeyi seviyoruz ama ben onun kadar çok yemiyorum. Her mutlu veya hüzünlü olduğumda, onun gibi yemeğe vermiyorum kendimi. İbo genel anlamda kendine bakan birisi ama ben onun kadar bakmıyorum kendime.
Bu karşılıksız aşkı da merak eden çok insan var. Kara ile İbo kavuşacak mı?
-Evet, izleyicilerimiz çok merak ediyor. Sosyal medyada da “karibo” etiketiyle paylaşıyorlar bizi. Kavuşacaklar mı, kavuşamayacaklar mı sorununun cevabını hep birlikte izleyerek öğreneceğiz.
Emanet ilk sezonunda önemli izlenme oranları elde etti. Yemin sonrası da soru işaretleriyle bakılıyordu ama muhteşem bir performans var ortada. Dizi nasıl gidiyor senin açından?
-Emanet, birçok haftalık dizinin önüne geçiyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında izleniyor. Yoğun bir tempoya, güzel ve çalışkan bir ekibe, çok iyi yönetmenlere ve harika bir seyirciye sahip. Sosyal medyada, seyircilerden güzel geri dönüşler alıyoruz. Benim için hem kamera arkasında hem de kamera önünde eğlendiğim harika bir iş.
Haftanın her günü yayınlanan bir dizide oynamak kolay mı zor mu? Çekimler nasıldı? Zorlanıyor musunuz?
-Evet, yoğun bir tempoya sahip. Haliyle insan yoruluyor. Çekimler seri bir şekilde yapılıyor. Her işin olduğu gibi bu işin de bir zorluğu var. Ama ben sevdiğim işi yaptığım için çok mutluyum. Eğleniyorum ve çalışıyorum.
Hemen hemen finale gelindi. Hatta bir grubun çekimlerini tamamladığını gördük. Sezonu özetlemen gerekirse neler yaşadın? Sette, çekimlerde, kamer arkasında...
-Ohoooo koca bir sezonu buraya nasıl sığdırayım (gülüyor). O kadar çok anı biriktirdim ki kendime, anlat anlat bitmez. İnsanlarla şakalaşmayı, onları güldürmeyi severim. Bir nebze de olsa insanları güldürerek mutlu etmeye çalışırım. Başkalarını güldürmek beni mutlu ediyor. Bir filmde görmüştüm. Diyor ki: “en asil sanat başkalarını mutlu etmektir”. Bu sezonda, bu işte güzel arkadaşlıklar, kahkahalar biriktirdim. Yönetmenlerimiz çok güzel insanlar. Onlarla çalışmak çok keyifliydi. İkinci sezonu çok merak ediyorum. Bakalım nasıl geçecek.
Yaz için bir tatil planın var mı?
-Pandemi nedeniyle aklımda olan planları bir süre daha erteleyeceğim ve tatil yapamayacağım. Kısmet olursa, ailemi görmeye gideceğim. Onlarla bolca vakit geçirmeyi düşünüyorum.
Pandemi süreci maalesef herkesi etkilemeye devam ediyor. Sizi sette zorlayan durumlar oldu mu?
-Evet, sette birçok insan çalışıyor. Kalabalık bir çalışma ortamındasınız. Birisi öksürse veya hapşırsa ister istemez hemen panik oluyorsunuz. Maske takıyorsunuz, akşam evine geldiğinizde su içmek istiyorsunuz ve ağzınızda maske olmamasına rağmen varmış gibi hissedip çıkartmaya çalışıyorsunuz. Umarım bu süreç bir an önce biter ve eski hayatımızdaki gibi maskesiz ve sağlıklı zamanlarımıza döneriz.
Oyunculuktaki hangi hedeflerin var? 'İşte ben oldum ve başardım' diyebileceğin bir nokta belirledin mi kendine?
-Elbette ki var. The Greatest Showman tadındaki filmlerde ve oyunlarda oynamak istiyorum. Ben oldum kavramı, bana göre bir kavram değil. Ancak, başardım kavramını hayalimdeki yaşam standartlarına ve konuma geldiğimde kullanacağım yerler var. “Bunlar nedir” diye sorarsanız, henüz gerçekleşmediği için paylaşmak istemiyorum.
Koronavirüs sebebiyle uzun süredir mümkün olduğunca evlerdeyiz. Yeni alışkanlıklar ve uğraşlar oluştu. Geçen senenin mart ayından itibaren hayatında neler değişti?
-Çok uzun süre evde vakit geçirmeye başlayınca, can sıkıntısı artıyor. Bir süre sonra kitap okumak da keyif vermemeye başladı. Dedim ya, canım ne isterse onu yaparım, diye. Sürekli mobilya, dekor vs. evin içinde dönüp dolaşıyorum. Uzun zamandır istediğim bir şey vardı. O da piyano öğrenmekti. Artık başladım ve zaman buldukça onunla oynuyorum. O benim yeni oyuncağım.
Sosyal medyadaki videolarınla da çok konuşuluyorsun. Oradaki hayatın nasıl?
-Videolarım çok beğeniliyor. Uzun zamandır yapmıyorum. Durduk yere aklıma bir şey, bir fikir gelir onu çekerim ve paylaşırım. Doğal ilerliyor yani. Bir ara elimde baya malzemede vardı. Yüz boyaları, makyaj, peruklar vs. Şimdi onlarda pek kalmadı. Yani buradaki hayatıma biraz ara vermişim diyebiliriz.
Yemek yemeyi seviyorsun. Ekranda görünen o. Gerçek hayatta da yemeğe düşkün müsün? Yapmaktan keyif aldığın ve beğendiğin bir lezzet var mı?
-İbo’yla ortak yönümüz yemek yemeyi seviyoruz. Ama ben o kadar abartılı değilim. Çok fazla da ayırt etmem ama dünya mutfağına merakım vardır. En lezzet aldığım annemim yemekleridir. İkinci sırada ise babaannem ve anneannemin yemekleri yer alır. Yemek yemenin dışında yapmayı da çok severim. Birçok yemeği de yapabiliyorum.
Sevgilin var mı?
- Yok
En son izlediğin film/dizi?
-En son dizi olarak Irregulars isimli yabancı diziyi izledim. Film olarak Ölümlü Dünya’yı izledim.
Hangi takımlısın?
- Futbolla çok alakam yoktur ama Fenerbahçeliyim.
Söyleşi: Burak ZİHNİ