Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Kapalı
11°
Ara
Damga Gazetesi Manşet Haber Sağlığın ticareti olur mu?

Sağlığın ticareti olur mu?

Damga'ya konuşan İmplant ve Diş Eti Hastalıkları uzmanı Diş Hekimi Doktor Hüseyin Özkahraman, sağlık turizmi adı altında yapılan hataların Türkiye'nin prestijini ciddi derecede sarstığını söyledi.

Okunma Süresi: 11 dk

Kendini bildi bileli sol, sosyalist ve devrimci çizgide bir hayat süren, Bakırköy Halkevi başkanlığı da dahil olmak üzere, birçok il ve ilçede halkevlerinin kurulmasına öncülük eden, Cumhuriyet Halk Partisi’nde de ilçe başkanlığı dahil partinin bir çok kademesinde aktif görevlerde bulunarak siyasi yaşamını sürdüren Diş Hekimi Doktor Hüseyin Özkahraman, Damga'ya konuştu.

Akademik eğitimleriyle birlikte uzmanlık alanı olan implantla ilgili bilinmeyenleri anlatan Özkahraman, mesleğiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunu olan Özkahraman, mezuniyeti sonrası 12 Eylül'ü de kapsayan öğrencilik yıllarını geçirdiği Bakırköy’de Uzmanlar Polikliniği’nde çalışma hayatına başladığını söyledi. Devamında ise askerlik görevi için gittiği Mardin Jandarma Tugay Komutanlığı’nda askerliğini yedek subay olarak tamamladığını belirten Özkahraman, askerliği boyunca hastane ve klinik cerrahi tecrübeleriyle birlikte diş hekimliği yaptığını anlattı. Mardin’i çok sevdiğini, Mardinlilerin de kendisini kucakladığını, uzun bir süre bölgenin takip edilen yayın organı Vuslat Dergisi’nin sağlık köşesinde makaleler yazdığını söyleyen Hüseyin Özkahraman, kendisi gibi bürokrat, akademisyen ve hekim olan ağabeyi Op. Dr. Beyzade Özkahraman’ın o dönem Bahçelievler Yaşam Hastanesi’ni kurması sonucu İstanbul'a döndüğünü ifade etti.

Mardin'de kalabilirdim

“Milli Savunma Bakanlığı orduda kalmamı istedi ama diş ünitesini açmak için abilerimin bana ihtiyacı vardı” diyen Özkharaman, “Yeni tedavi yöntemleri Mardinlilerin çok bildiği bir şey değildi ve beni ciddi anlamda kucakladılar. Belkide hastane olayımız olmamış olsaydı Mardin’de kalırdım. 1988’de Mardin’den geldim ve ta ki 2014 yılında kapanana kadar Yaşam Hastanesi’nde çalıştım. 1998 yılında da yakın bir arkadaşımla birlikte hastane dışında bir muayenehane açtım. Hastaneye gitmediğim günlerde hasta kabul ediyordum. 2014’den itibaren de Bahçelievler’de bulunan muayenehanemde çalıştım. Dediğim gibi okuldan mezun olur olmaz çalışma hayatına atıldım. Öğrencilik yıllarımda kliniklerde çalıştığım içinde ciddi deneyim ve tecrübe kazandım. Hastanelerde cerrahi asistanlık yaptım. Röntgen ve laboratuvar teknisyenliği yaptım. Yaşam Hastanesi’nde abimle birlikte çok yoğun bir şekilde çalıştık. Tüm bunları yaparken bir taraftan da da mesleki eğitim hayatıma kesintisiz devam ettim. Diğer taraftan da ülkenin içinde bulunduğu durumdan ötürü siyasete devam ettim” ifadelerini kullandı.

Çok yoğun çalıştım

Fakülteden mezun olurken pratisyen hekim olarak iş hayatına başladıklarını dile getiren Özkahraman, “Mezun olduğum yıllarda Türkiye’de diş hekimine çok ihtiyaç vardı ve ben de çok yoğun çalıştım. Zaman zaman halk günleri yapar ücretsiz muayene ederdim. Çocukluğum, gençliğim ve öğrenciliğim hep büyük Bakırköy sınırları içinde geçtiği için de yöre halkını çok iyi tanıyordum. O dönem evli de değildim ve onlarla büyüdüm diyebilirim. Hastane, klinik, muayenehane derken tüm hayatım 150 metrekarelik bir alanda geçti. Sadece cumartesi günleri yarım gün tatil yapıyordum. Mesleki olarak nerede ne eksiklik görürsem parasına bakmadan gidip kurslara katıldım. Defalarca kez yurt dışındaki kongrelere, bilimsel toplantılara katıldım. Hastane işletmeciliği yaptığımız dönemde bunun akademik eğitimini de almam gerekir diye düşündüm. İstanbul Üniversitesi'nde hastane işletmeciliği konusunda master yaptım. Devamında siyasetle ilgilendiğim için siyaset bilimi doktorası, devamında davranış bilimleri doktorası yaptım. Kendi mesleğimde de implant alanında çalışmaya başladım. Türkiye’de implantı uygulayan ilk hekimlerden biriyim. Binlerce firmanın implantını kullandım, binlerce hastaya uyguladım. İmplant uygulamasına ilk defa 1992 yılında başladım. 98'den sonrada yoğun olarak devam ettim. Başta gittiğim kurslarda, bilimsel toplantılarda öğrendim ama günün birinde uzmanlık dalı olacağını ön gördüğümden implant, diş eti hastalıklar ve lazerle ilgili Almanya'da Aheen Üniversitesi Tıp ve Diş Hekimliği Fakültesinde lazer masteri, Lüksemburg Üniversitesi'nde de implant ve diş eti hastalıklarıyla ilgili uzmanlık eğitimi aldım. Şimdi kliniğimde estetik çalışmaları da yapıyorum ama ağırlıklı olarak implant yapıyorum. İmplant başlı başına çok boyutlu bir şey. İmplantla berber hastanın eksik dişleri için sabit ya da hareketli dişler yapmanız gerekiyor” diye konuştu.

Kulaktan dolma bilgiler

İnsanların implant konusunda çok fazla bilgisi olmadığını ifade eden Özkahraman, “Olan bilgileri de kulaktan dolma bilgiler. İmplant, ekmek, dikmek anlamında kullanılıyor. Sadece diş değil, tıbbın her alanında implant kullanılıyor. Gözde, kalp damarda, ortopedik cerrahide kullanılıyor ama mental olanlar sadece ağız, çene ve dişte kullanılan implantlardır. Ağırlıklı olarak önceleri değişik materyallerden yapılmış, kimi zaman paslanmaz çelik, kimi zaman kobalt kullanılmış ama son yıllarda en gözde olan titanyum yahut zirkonyum implantlardır. İmplant çene kemiği içerisinde suni kök görevini görür. Hastada eksik dişi gidermek için suni kökü yaratılır ve sabit ya da hareketli protezle üst aparatları kullanarak tamamlamış oluyor. İmplantın hemen hemen hepsinin ham maddesi titanyumdan yapılan bir malzeme ama önemli olan bunu işlemektir. Yüzeyinin prozlandırılması lazım. Altın gibi 24 ayarı da var, 14 ayarı da. Fiyatının değişiklik göstermesi de tam da bu yüzdendir yani kalitesinden” dedi.

3 önemli faktör var

“Herkese implant yapılabilir mi?” sorusuna cevap veren Özkahraman, “İlk etapta evet. Kemik gelişimini tamamlamış 18 yaşını doldurmuş herkese yapılabilir. Ancak hasta diye değerlendirdiğimiz kronik alkolik diye tabi ettiğimiz kişilere, kontrol edilemeyen şeker hastalarına uygulamak bana göre sakıncalı. Kanser hastalarında onkoloji tedavisinin bitmiş olması gerekiyor. Ciddi kanaması olan hastalarda uygulanmaması gerekiyor. Yani kişinin bir sağlık problemi yoksa rahatlıkla implant uygulanabilir. Yaş sınırı yok ama bir implantın başarılı olmasının önünde 3 önemli faktör vardır. İmplantın kalitesi; İmplant uzmanı olduğum için implantın kalitesinin çok önemli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ben 70 yıldır üretilen, milyonlarca insana uygulanmış, yapıla yapıla test edilip rapor edilmiş, kalitesi ispat edilmiş bir marka kullanıyorum. Almanya, Brezilya ve İsviçre’de fabrikası olan bir marka ve bu işi yapan tüm meslektaşlarım bilir. Kemiğin kalitesi; Kemiğin kalitesi de en basit örneğiyle betona da çivi çakarsınız, brikete de. Betona çakılan çivi zor çakılır, zor çıkar ama briket öyle değildir. Ve implantı uygulayan hekimin ehil olması” açıklamasını yaptı.

Ciddi bir denetim yok

“Türkiye de ne yazık ki önüne gelen herkes implant yapıyor” eleştirisinde bulunan Özkahraman, “İşini layıkı ile yapan meslektaşlarımı tenzih ediyorum ancak uzmanlığını almayan, bir iki kursa giden herkes kalitesi de belli olmayan implant işini yapabiliyor. Bu konuda ne yazık ki Sağlık Bakanlığı da ciddi bir denetim yapmıyor. Ülkemizde özellikle son dönemde sağlık turizmi diye bir sektör oluştu. Yurt dışından bir sürü hasta geliyor yapıyor gidiyorlar. Bu arada o kadar çok diş hekimliği fakültesi açıldı ki mantar gibi her yerde klinikler var. Hekim dahi olmayan, hatta farklı bir meslek sahibi olan biri sırf parası var diye klinik kurup, asgari ücretle hekim çalıştırarak yurt dışından müşteri kabulü yapıyor. Bu bizim ülke olarak da prestijimize aykırı. Çok güzel işler yapan var elbette ama İstanbul, Antalya, Muğla gibi birçok il ve ilçede önüne gelenin klinik açtığını ve yurt dışı müşteri kabul ettiğini görüyoruz. Oysa yurt dışında sağlık turizmi adı atında mağdur olan insanların kurduğu dernekler var. Dışarıda bir tepki oluştu” ifadelerini kullandı.

Hekim reklam veremez

Türkiyede pratik hekimlik mesleğinin çok ileri seviyeye geldiğini dile getiren Özkahraman, “Bu tip uygulamalar da Türkiye'nin prestijini sarsıyor. Diş Hekimleri Odası baş edemez durumda. Bu çoğalmaya başladı ve meslektaşlarım adına utanıyorum. Tıp, diş hekimliği, eczacılık gibi direk insan sağlığıyla ilgili daha pek çok saygın meslek var ve sağlık konusu ne yazık ki ticarileşti. Hekim reklam veremez. Ama sağlık ticarileştiği için daha çok reklam yapılıyor daha çok para kazanıyorlar. Bu doğru değil” eleştirisinde bulundu.

k2.jpg

HEKİM MUTLAKA EHİL OLMALIDIR!

İmplantı uygulayan hekimin ehil olması gerektiğini ifade eden diş hekimi Hüseyin Özkahraman, “İmplant öncesi ve sonrasını hastaya anlatmalıdır. İmplantı uyguladıktan sonra ağız bakımı da son derece önemlidir. Temiz tutmak gerekir. Hekim, implantı çevre dokulara zarar vermeden en az travma ile yapmak için çaba harcar, üzerine yapılacak protezi de dokulara zarar vermeden uygun bir şekilde hazırlar. Yani implant alt yapıdır ve buna uygun sabit ya da hareketli bir de üst yapısı vardır.
Hekimin de implantla eksik dişi tamamlarken hastanın çiğneme fonksiyonunu sağlıklı hale getirmek, estetik ihtiyacını karşılamak, yetmedi hastanın konuşma problemini de ortadan kaldırmak gibi görev ve sorumlulukları vardır. Dişlerin kişinin estetiğini, konuşmasını ve çiğnemesini sağlamak gibi üç önemli görevi vardır. Bunların üçünün bir arada olması lazım. Üçü bir arada olursa başarılı olur. Sadece estetik yapar, fonksiyonel olarak yapmazsanız, hasta dişlerini kullanamaz ve mutlu olamaz, sürekli de problem yaşar” bilgisini verdi.

HEKİMLİK DOĞAYI TAKLİT ETMEKTİR

Hekimlik hakkında açıklamalarda bulunan Hüseyin Özkahraman, “Hekimlik mesleği doğayı taklit etmektir. Hastalık da doğadadır, tedavisi de doğada vardır. Hekim olarak aldığımız bilimsel eğitimlerle doğayı taklit ediyoruz. İmplant olayında mühendislik var, hekimlik var, estetik var, meteoroloji, metal, taş, kozmetik gibi birçok etken var. Örneğin ‘Metal Porselen’ kobalt ve kromun metal bir alaşımıdır. Ağız için üretilmiş özellikle hormon metalleri çok daha fazla tutulur. Yüksek fırınlama teknolojisi ile porselen tozları hamur haline getirilir, metalin üzerine işlenir, yüksek fırınlarda sertleşir ve ağza uygun hale getirilir. ‘Zirkonyum Seramik’ de doğadan çıkan bir taş olan zirkonyumun metal porselen gibi ancak kimyasala bulaşmıştır. Anavatanı Avusturalya ve Güney Afrikadır. Altın kadar pahalı bir taştır. Sanayi ürünü olarak tozları elde ediliyor ve yüksek derece fırınlarda zirkon bloklar haline getiriliyor. Özel makinalarla bilgisayar ortamında taranarak diş halinde şekillendiriliyor. Ana yapısı beyazdır. Üzerine porselen seramiklerde kaplanarak hastanın vücuduna uygun renk skalasında seramikle hastaya uygulanan doku dostu bir maddedir. Diş etlerinde alerjik bir problem oluşturmaz. Diş rengi gibi beyaz olduğu için de piyasada tercih edilen bir üründür. Kolay kolay renk değişimi ve kırılma olmaz. Estetiktir. Zirkonyumun da elbet ucu ve pahalı elde edilenleri var. Dediğim gibi, dirence karşı kuvvetli olması önemlidir” dedi.

kk.jpg

BRUKSİZM NEDİR?

Son yıllarda insanların farkında olmadan gece uyurken dişlerini sıktığını ifade eden Özkahraman, “Buna tıp dilinde Bruksizm deniyor. Yapılan araştırmalarda toplumun yüzde 10’u gece uyurken dişlerini sıkıyor. Meslek hayatımda 10 hastamdan 6’sında Bruksizm ile karşılaştım. Hastalar genelde farkında olmuyor ve uyurken dişini sıktığını söylediğim zaman hayır diyerek tepki veriyor. Örnek olarak taşı taşa sürsen bile aşınır. Tıpkı bunun gibi dişlere özellikle çiğneme anında baktığında öncelikle ön ve arka dişlerde tibörküllerinin düz hale geldiğini görürüz. Halbuki geceleri diş sıkıyor. Ya da hastanın yüzüne bakınca vücuda oranla şişman olduğunu görüyorum. Masseter yani çene kası yüz ifadesini de etkiliyor. Çok çiğneme ile gelişiyor ve zamanla erkeksi bir görünüm alıyor. Bir insan normal çiğnemede çenesine 40-45 kilogram bir yük uygular. Ama diş sıkması olan insanlarda bu olay 3-4 katına çıkabiliyor. Yani bu ağırlıkta bir sıkmaya ne diş, ne dişeti dayanmaz. Hasta sabah kalkıyor, sırtı ağrıyor, kulağı ağrıyor, kulak burun boğaza gidiyor, doktor doktor geziyor ama bir sonuç elde edemiyor. Tabi kulağına bakıyor, beyin tomografisi çekiliyor bir şeyin yok deniliyor. Bu sırada aslında hasta bir sürü de radyasyon alıyor. Doktor arkadaşlar da ‘sen git bir de diş hekimine görün, belkide geceleri diş sıkıyorsun’ demiyor. Çünkü bilmiyor, bakmıyor. Oysa ki bir diş hekimine gelse ve anlayan bir göz baksa hastanın dişini sıkıp sıkmadığını anlar” diye konuştu.

k3-001.jpeg

BOTOKS İLK DEFA NEREDE KULLANILDI?

Günümüzde sıkça uygulanan botoks hakkında da bilgi veren Hüseyin Özkahraman, “Botulinum toksin, Clostridium botulinum denilen bir bakteriden elde edilir. Halk arasında sanıldığı gibi yılan zehirinden falan elde edilmez. Botoks ilk defa gözde şaşılık tedavisinde kullanılan bir uygulamadır. Nöroloji ve göz hastalıkları uzmanları şaşılık tedavisi için uygulandığında iyi geldiğini görüyor. Büyüklerde de uyguluyorlar ve bakıyorlar ki kaz ayaklarını da gideriyor. Böylece estetik olarak ilk kez kaz ayaklarında kullanılmaya başlıyor. Kalıcılık süresinin de deneme yöntemi ile 4 ile 6 ay arası olduğu belirleniyor. Bruksizm de kullanılması da şöyle gelişiyor. Bruksizmden dolayı yüzünün şeklini beğenmeyen kadınlar yanaklarının çene kısmında meydana gelen kasları ameliyatla aldırıyor. Bruksizm sorunu olan kişilerin çenesi çok çalıştığı için de zamanla kaslanıyor. Botoks uygulamasının başlamasıyla birlikte bakılıyor ki çalışmayan kas inceliyor. Kas hareketini durdurup felç ettiğin anda kaslar zayıflıyor. Botoksun Bruksizm de kullanılması da buradan geliyor. Botoks günümüzde koltuk altı, avuç içi terlemesinde, zayıflama için mide botoksu şeklinde de uygulanıyor. Bu alanda ihtisasını tamamlamış, masseter kaslara botoksu çok uygulayan bir hekimim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *