İBBBaşkanı Ekrem İmamoğlu'nun 2 gün süren Karadeniz seyahetinde ziyaret ettiği ilçeler ve şehirlerden çok gazetecilerle otobüste çektirdiği fotoğraf konuşuldu. Özellikle fotoğrafta Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök ve Akif Beki gibi isimlerin yer alması sonrası İmamoğlu, muhaliflerce sık sık eleştirilirken, “hayal kırıklığı” olarak değerlendirdi. Fotoğraf nedeniyle en sık eleştiriyi alan gazeteciler Alçı, Beki ve Özkök ise Karadeniz programının ikinci günün sabahında Trabzon'daki otelden ayrılarak İstanbul'a döndü. Yine her üç isim Karadeniz gezisiyle ilgili gazetecilere duyuruların yapıldığı Whatsapp grubundan da çıkarıldı.
Alçı her yerde tepki gördü
İmamoğlu'nunKaradeniz seyahatinden daha çok konuşulan o fotoğrafın en çok eleştirilen ismi olan Gazeteci Nagehan Alçı, Karadeniz'de de birçok şehirde ve ilçe merkezinde eleştiri yağmuruna tutuldu. Çayeli, Hopa, Pazar gibi birçok noktada vatandaşlar tarafından; “İktidarın değişeceğini gördün şimdi taraf değiştiriyorsun” eleştirilerine maruz kalan Alçı, bütün bu söylemler karşısında ise sessizliğini korudu. Alçı'nın Artvin'de dondurmacı da gördüğü Che Guevera tepkisi ise sosyal medyada gündem oldu. Fotoğrafın diğer eleştirilen ismi Özkök ise program boyunca birçok noktada otobüsten inmedi ve halkın arasında karışmadı.
Ramazan Bayramı'nın ikinci ve üçüncü günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu takip etmek için İstanbul'dan Karadeniz'e giden otuzdan fazla gazeteciden birisiydim. O sebeple Türkiye'de birçok yönüyle çok konuşulan bu geziye dair kendi gözlerimi paylaşmak istedim. Evvela; Trabzon'a uçakla indiğimiz gibi hiç vakit kaybetmeden arabalara bindik. Rize İyidere, Derepazarı, Rize Merkez, Çayeli, Ardeşen, Pazar, Fındıklı'ya gittik. Akşam saatlerinde ise Artvin'in Arhavi, Hopa ve Kemalpaşa ilçelerine gittik. 1 gün sonra da Trabzon Meydanı ve Yomra programı. Bütün bu programlardan anlatacak çok hikaye ve çok şey var. Şimdi bunlardan bahsedelim;
Nagehan Alçı ve Özkök meselesi
İki güne sığan bu çok yoğun ve hareketli zaman diliminden neler çıkarırız neler... Önce şuradan başlayayım. Bir “gazeteciler mevzusu” var. Karadeniz gezisinde Ekrem İmamoğlu'yla birlikte bizim de seyahat ettiğimiz uçakta olan “bazı gazeteciler...” Kim bunlar? Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök. En çok tartışılan bu 2 isim. Eh haliyle Halk Tv muhabirinin orada ne işi vardı tepkisi gelmeyecekti. Doğal olarak geçmiş yıllarda CHP'ye ve muhalifleri çok sert şekilde eleştiren Nagehan Alçı'nın, İmamoğlu ile birlikte Karadeniz seyahatine katılması tepki topladı. Yine Ertuğrul Özkök gibi uzun yıllar Türkiye siyasetindeki hükümetlerin kaderine etki eden birinin ve iktidara karşı “sessiz bir kabulleniş” içinde olan birisinin varlığı da muhalif kesimin tepkisini topladı.
Ve insanlar;
“İmamoğlu da fos çıktı. Güvendiğimiz dağlara kar yağdı. Meğer hiçbir şey güzel olmamış. Hiçbir şey değişmeyecekmiş...” yorumları yapmaya başladı. Hemen herkes konu hakkında bir takım eleştiriler yaptı. Tam burada söylemek gerekir ki; Nagehan Alçı ve Ertuğrul Özkök oraya zorla getirilmedi veya gelmedi. Bilahare İBB tarafından davet edildiler ve davete icabet ettiler. “Vay efendim niye davet edildiler” denilebilir ama bu hadise üzerinden “İmamoğlu fos çıktı” okuması yapmak da insafsızlık olur. Orada diğer yanda; İsmail Saymaz, Özlem Gürses gibi muhalif ve medyatik isimler de vardı. Orada diğer yanda; adını bile bilmediğiniz bugün “muhalif medyanın” temel taşlarını oluşturan Halk TV, Tele1, Birgün Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, ANKA gibi birçok kurumun emekçisi vardı. Yani hiçbir muktedirin ve siyasinin kıymet vermediği; basın emekçileri de vardı... - O yüzden İmamoğlu'nun veya ekibinin onlara gösterdiği değer ve ilgiyi hafife almamak, Negahan Alçı üzerinden somut ve keskin eleştiriler yapmamak gerekiyor.
Hem size bir şey diyeyim mi?
Nagehan Alçı geldiğine geleceğine pişman olmuştur. Niye mi? Rize Çayeli'ndeyiz. İmamoğlu konuşmasını yapıyor. O sırada biz de meydanda takip ediyoruz. Bir yandan etrafı gözlemliyorum. Nagehan Alçı'nın yanına vatandaşlar yaklaşıyor. “Sen iktidarın değişeceğinin kokusunu aldın buraya yanaşmaya başladın ama yemezler” diyen mi ararsın; “Sen insafsızsın, Türk halkının çıkarlarını korumuyorsun” diyen mi... Üstelik sadece Çayeli'nde değil; gittiğimiz her yerde bu manzarayla karşılaştı. Hopa'da artık baktım ki Nagehan hanım meydanın çok uzağında duruyor, halkın arasına mümkün mertebe karışmamaya çalışıyordu. Ertuğrul Özkök'e gelince; kendisi de sanırım program boyunca otobüsten hiç inmedi. Belki kahve almaya belki yiyecek bir şeyler almaya inmiştir. İmamoğlu'nun otobüsünde varlığı olsa da program boyunca varlığını göremedik nihayetinde; program bitmeden bayramın üçüncü gününün sabahı Trabzon'dan ayrıldılar... Onlar ayırıl ayrılmaz da gezi münasebetiyle kurulan Whatsapp grubundan çıkarıldılar...
Rize'de bu kadar olur!
Gezinin magazinel hikayesi olan Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök ve Akif Beki meselesini geçip ana konuya dönersek; Karadeniz'de İmamoğlu nasıl karşılandı sorusuna cevap aramamız gerekirse; Çok iyi diyebilirim. İlk durağımız olan Rize'de şehir meydanına ulaşmakta güçlük çektik. Rize esnafını ziyaret eden İmamoğlu, halkın büyük bir ilgisiyle karşılaştı. Çok sayıda vatandaş; “Rize seninle gurur duyuyor” sloganları attı. Alkışladı, tempo tuttu. Rize Meydanı'nda yaptığı konuşmaya gelirsek. Çok ciddi bir kalabalık yoktu hatta iktidar medyası buna öyle bir sarıldı ki; “İmamoğlu'nun mitingi bomboş” diye haberler geçmeye başladılar. Birincisi Ekrem İmamoğlu miting yapmadı. Kendi tabiriyle; “bayramlaşmaya” gitti. Maksimum da 15 dakika konuştu, konuşmadı. İkincisi ise; CHP'li bir belediye başkanı için Rize merkezinde seslendiği insan sayısı bir hayli kalabalıktı. Sonuçta AK Parti'nin oy deposu olan adım başı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resimleriyle bezeli olan bir noktadan bahsediyoruz.
Rize Merkez'den ayrıldığımızda Çayeli'ne geçtik. Çayeli'ne giderken herkesin aklında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Çayeli'nde uğradığı saldırı vardı. “Aynısı olabilir mi?” - “Teyakkuzda olalım” diyorlar ve biz basın mensuplarına da dikkatli olmamımızı salık veriyorlardı. Nihayetinde Çayeli'ne ulaştığımızda mütevazi bir kalabalığa seslendi İmamoğlu ve korktuğumuz gibi bir saldırı veya provokasyonla karşılaşmadık. Fakat şu çok ilgimi çekti;
Birinin çıkıp ortamı provoke etme ihtimalinin çok güçlü olduğu bir ilçe ve şehir merkezinde etrafta hiç polis göremedim. Bir konserde bir takımın şampiyonluk kutlamasında adım başı görebileceğiniz polisler yoktu. Neden acaba deyip bunu da geçelim...
Rize var Rize'den içeri
Rize çok ilginç bir şehir. Daha önce hiç gitmemiştim bu vesileyle gittim ve gittiğimde de Rize hakkında çok şey öğrendim. Merkezi ve Çayeli gibi yerler nispeten AKP'ye çok yakın olsa da şehrin doğusuna gittikçe siyasi iklim değişmeye başlıyor. Hatta yol boyu bizlere rehberlik eden Karadeniz gezisinde bize ağabeylik yapan İBB Basın'da çalışan Özgür Altuncu çok ilginç bir şey anlatmıştı; “Bakın dikkat edin Trabzon'dan çıktıktan sonra Rize'de Pazar'a kadar Trabzonspor bayrağı göremezsiniz. Ama doğuya gittikçe Trabzonspor bayrağı görmeye başlarsınız...” - Hakikaten de öyleydi. Rize'nin Ardeşen ilçesine geldiğimizde şehir merkezi ve Çayeli'ndekinden daha fazla kalabalık karşıladı İmamoğlu'nu. Hele Pazar ilçesine vardığımızda ilçe meydanı hıncahınç dolu idi. Ağırlıkla Lazların yaşadığı Pazar'da İmamoğlu'nun çok sevildiğini söyleyebilirim.
Ve yine bir başka Rize ilçesi Fındıklı'ya gittik. CHP'nin Rize'deki tek belediyesi. Fındıklı'da İmamoğlu kahraman gibi karşılandı. Rize'de ve gezinin ilk gününde gördüğümüz en yoğun kalabalık Fındıklı'da idi. İnsanlar ağaçların üzerinde, direklerin üzerinde İmamoğlu'nu görmeye çalışıyor, İmamoğlu ile fotoğraf çektirmek için yarışa giriyorlardı.
Rize'de batıdan doğuya değişen bu siyasi iklimi görünce ister istemez; Rize var Rize'den içeri demek mümkün...
Karadeniz çıkarmasında öne çıkanlar
Trabzon'a giderken uçakta ilk gün CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı Turan Taşkın Özer'i gördüm. Halk Ekmek Müdürü Özgen Nama'yı gördüm. Her iki isimde Trabzon'da, Rize'de, Artvin'de Ekrem İmamoğlu'nun sürekli yanındaydı.
Yine seyahat boyunca İmamoğlu'nun aynı zamanda eşinin ağabeyi olan iş insanı Ali Kaya'da ziyaret boyunca yakın takipteydi. Bir diğer dikkat çekilmesi gereken isim de CHP Trabzon Milletvekili Ali Kaya. Arhavi'ye gidiyoruz geliyor, Çayeli'ne gidiyoruz geliyor, Hopa'ya gidiyoruz geliyor, “Sayın milletvekilim biz Kars'a gidiyoruz” desek oraya da gelecek. Öyle iyi bir yol arkadaşı öyle içten ve çalışkan bir isim.
Bu ziyaretin öne çıkanlarını yazarken İsmail Saymaz'a da ayrı parantez açmak lazım. İsmail ağabey Rize'de gazeteci değil de popstar gibi. İnsanlar pop yıldızıyla selfie çektirir gibi İsmail Saymaz ile selfie çekiniyor, gördükleri yerde boynuna sarılıyordu. O da program boyunca İmamoğlu'nu yakın takip edenler arasındaydı. Üstelik yukarıda bahsettiğimiz diğer gazeteciler gibi; otobüste oturup kahve içip çörek yemenin dışında hep meydanlardaydı.
Metin Lokumcu'nun yoldaşları
Ve programın ilk günündeki son durağımız Artvin'in Arhavi, Hopa ve Kemalpaşa ilçeri olmuştu. Arhavi'de binlerce insan İmamoğlu'nu bekliyordu. Öyle bir kalabalık vardı ki İmamoğlu meydana girdiğinde siyasi bir figürden çok bir Rock star gibi 7'den 70'e herkes tarafından sevgiyle karşılanıyor ve ilgi görüyordu.
Hopa'ya geçtiğimizde ise hava kararmıştı. Fakat buna rağmen Hopa da yine hıncahınç dolu idi. İmamoğlu burada konuşmaya başlarken; “Metin Lokumcu'nun evlatları, yoldaşları, sizi sevgiyle selamlıyorum” dedi ve ortalık adeta yıkıldı. Hopa'nın damarlarında gezen “devrimci ruh” ciddi manada canlandı. İnsanlar telefonlarının el fenerlerini açarak karanlığı aydınlattı ve şarkılara eşlik etti. Hopa'dan az ileride olan ve Gürcistan sınırı ile dipdibe olan Kemalpaşa'da da manzara aynıydı. Nihayetinde özetle seyahatin ilk günü İmamoğlu'nun gördüğü ilki gerçekten şahaneydi.
İmamoğlu daha çok gezeceğiz dedi
İlk günkü seyahatlerde aklımda kalan İmamoğlu'nun Pazar'da yaptığı konuşma idi. Rize'de çok iddiaylıdı başkan. Açık bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alıyor; “Her şeyi ben bilirim diye geziyor, her şeyi sen bilemezsin. Her şeyi millet bilir millet...” diyordu. “Hep bana hep bana olmaz, hep ben kazanacağım da olmaz bak noldu? İşte İstanbul'da 2 kere kaybettin” diyerek de eleştirilerini sürdürüyordu. İmamoğlu'nun bu tavrı meydanda büyük yankı buluyor ve destekleniyordu. Tam bu anda İmamoğlu; “Bu daha başlangıç daha çok gezeceğiz...” dedi. Pekiii? Bu ne demek. Evet aklınıza gelen soruyu biliyorum;
İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
Ekrem İmamoğlu, Trabzon'da programın ikinci gününde bizimle yaptığı kahvaltıda açık bir dille; “Cumhurbaşkanı adaylığı gibi bir gündemim yok” dedi. Hatta bunu gazetemizin manşetinde de 1 gün önce okudunuz. İyi ama! Madem gündeminde cumhurbaşkanlığı yok o halde; niye daha çok gezeceğiz diyorsun! O halde niye şehir, şehir gezmekten söz ediyorsun değil mi? İşte bunu soranlara İmamoğlu;
“Bayramlarda insanlar memleketine gider. Ben de geldim. Ne var bundan...” dese de gerçeğin bundan ibaret olmadığını biliyoruz.
İmamoğlu bana kalırsa adaylık konusunda istekli. Kazanacağını düşünüyor. Açık bir dille ben adayım diyemiyor ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı'nın diğer bileşenleri ile kamuyouna; “Ben aday olmak istiyorum” diye göz kırpıyor gibi.
Çünkü bu denli açık bu denli belirgin ifadeler ister istemez böyle düşünmeme sebep oluyor. Halihazırda; “Ben kesinlikle değişim istiyorum. Değişime ihtiyaç var” diyen İmamoğlu burada sadece iktidar cenahından da söz etmiyor olabilir!
Trabzon'da büyük coşku vardı
Bayramın ikinci yani programın son gününde ise İmamoğlu Trabzon Meydanı'na gitti. Meydana giderken İmamoğlu'nun canlı yayın araçlarına; Vali izin vermedi. Kaymakamlık izin vermedi. AKP'li Trabzon Belediyesi zaten hiç izin vermedi. Peki İmamoğlu'nun o arı gibi ekibi ne yaptı? 350 metrelik fiber kablo çekip yine meydanın çok uzağından canlı yayın yapıp oradaki coşkuyu sizlerle paylaştı...
Trabzon Meydanı muhtemelen Trabzonspor'un geçtiğimiz haftasonunki şampiyonluk kutlamasından sonra en kalabalık anını yaşamıştır. Kalabalıktan gözün gözü görmediği tabir-i caizse iğne atsan yere düşmeyecek cinsten bir kalabalık.
Trabzonspor bizi istemedi!
İmamoğlu'nun 10 dakika konuşup 30 dakikada kalabalık nedeniyle ayrılmak konusunda zorlandığı Trabzon Meydanı'ndan sonraki durağı Trabzonspor olacaktı. Fakat buraya biz gitmedik zira Trabzonspor, İBB'den basının gelmemesi yönünde bir ricada bulunmuş. Gerekçe de; görüntüleri kendileri çekip, paylaşmak istedikleri içinmiş... Tabii bunun böyle olmadığını herkes biliyor. Kulüp yönetimi muhtemeldir olur ya Kulüp Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Ekrem İmamoğlu'na çok yakın bir görüntü sergiler, birileri bunları servis eder vs endişesine düşüp iktidar tarafından başımız ağrımasın demiş olabilir. Nihayetinde biz gitmesek de İmamoğlu gitti ve güzel karşılandı. Trabzonspor da bizi nazikçe geri çevirse de ziyarete ilişkin fotoğraf ve bülteni geçmeyi ihmal etmedi.
Tam bu noktada sözü Trabzonspor'un şampiyon olduğu gün Ekrem İmamoğlu'nun sosyal medyaya düşen kızına sarılmış, gözleri dolu haldeki fotoğrafına getirmek isterim. Bu fotoğraf üzerinden özellikle fanatik gruplar İmamoğlu'nu ziyadesiyle hedef aldı ama İmamoğlu çıkıp; "Gözüm niye dolmasın. 38 yıl sonra şampiyon olmuşuz. 13 yaşında şampiyonluk görmüşüm en son. Bu çok normal" dedi. Bu da takdire değerdi.
ANIL BODUÇ