Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Kültür Sanat Hiç batmayan güneş; Zeki Müren

Hiç batmayan güneş; Zeki Müren

Geçtiğimiz ay Sanat Güneşimiz Zeki Müren’in ölüm yıl dönümüydü. 24 Eylül 1996 yılında, ben henüz iki yaşındayken kaybetmişiz onu. Onun döneminde büyümedim belki ama, ben hep Zeki Müren dinliyorum. Onu dinledikçe daha da dinleyesim geliyor. Zeki Müren seyircisine saygısızlık olmasın diye sahnede arkasını bile dönmezmiş. O gerçek ve örnek bir sanatçı… Kalbimde kapladığı yer, tarif edemeyeceğim kadar büyük. Keşke o dönemde yaşasaydım da onu bir kere bile olsa sahnede canlı dinleyebilseydim. Çok üzgünüm, yaşım

Okunma Süresi: 5 dk

Geçtiğimiz ay Sanat Güneşimiz Zeki Müren’in ölüm yıl dönümüydü. 24 Eylül 1996 yılında, ben henüz iki yaşındayken kaybetmişiz onu. Onun döneminde büyümedim belki ama, ben hep Zeki Müren dinliyorum. Onu dinledikçe daha da dinleyesim geliyor. Zeki Müren seyircisine saygısızlık olmasın diye sahnede arkasını bile dönmezmiş. O gerçek ve örnek bir sanatçı… Kalbimde kapladığı yer, tarif edemeyeceğim kadar büyük. Keşke o dönemde yaşasaydım da onu bir kere bile olsa sahnede canlı dinleyebilseydim. Çok üzgünüm, yaşım kurtarmadı…
Bugüne kadar 15 kitabı yayınlanan Radi Dikici, 16. kitabında Zeki Müren’in hayatını yazdı. “Aşkın Kavurduğu Güneş Zeki Müren” isimli bu kitabı az önce bitirdim. Nasıl etkilendim inanamazsınız. Bu kitapta yer alan bilgileri sizlerle de paylaşmak istedim. İşte birkaç cümle ile Zeki Müren;
Zeki Müren’in döneminde veya ondan önceki dönemde hiçbir sanatçıya onun kadar çiçek gönderilmemiş. Dinleyicileri Zeki Müren’e çiçek konusunda çok cömert davranmışlar. Hatta Zeki Müren o kadar çok çiçek alıyormuş ki sadece teşekkür etme süresi 10 dakika sürüyormuş. 
Yanında para taşımazmış. 
Sahnesi olduğunda 2 saat önceden gidermiş. Seyircisini bekletmezmiş.
Zeki Müren 1953’ten 1971’e kadar çektiği 18 film için tam 60 şarkı bestelemiş. Bunlardan ancak bir kısmı TRT repertuvarına girmiş ve bu şarkıların çoğu bugün bilinmemekte.
Türkçeyi bu kadar güzel, bu kadar net ve her harfin hakkını vererek konuşan pek az kişiden biriymiş. Bu dil ne öfkede bozulmuş, ne de sevinçte…
Zeki Müren kadar içten gülebilen ve bu kadar çabuk sevinen çok az insan varmış. 
Yalnızca viski içermiş. Sahneye çıkarken de içki içmezmiş. 
Yıllar geçtikçe her sahneye çıkışında, kıyafetlerinde o güne kadar kimsenin cesaret edemediği değişiklikler yapmış. İnsanlar da her programına gittiğinde yeni kıyafetini merakla beklemiş. 
39 numara ayakkabı giyen ve sahnede beyaz ve siyah ayakkabıları tercih eden Zeki Müren’in bir yılda kullandığı ayakkabı sayısı 125’tir.
Her zaman insanlara şöyle bir sarılırmış. Çünkü insanların vücut reflekslerini ölçen bir sanatçıymış. Sarılarak insanların vücut dilini anlamaya çalışırmış. 
Çok yorulmuş ve terlemiş olduğu için, sahnesini bitirir bitirmez bornozunu giyip istirahat edermiş. Ayrıca konserden sonra banda kaydedilmiş programını baştan sona dinlermiş. Hangi saz nerede hata yaptı, nerede yanlış nota bastı, teknisyen içeride gürültü yaptı mı? diye dinler, ertesi gün çağırır hatalarını tek tek gösterirmiş. Bu derece sanatına düşkün bir sanatçıymış. 
Zeki Müren’in hayatının üç büyük mutluluğundan birisi Aspendos konseridir. Konser tarihi 31 Mayıs 1969 Cumartesi akşamı’dır. O konserde Zeki Müren yirmi yedi bin kişiye konser vermiştir. Fakat Gut hastalığı o kadar azmış ki, çok büyük acı çekmiş ve bırakın sahneye çıkıp şarkı söylemeyi, ayağa kalkması bile zormuş. Zeki Müren ise “Ben Zeki Müren’im ve bu işin altından kalkarım. Bu inançla hareket edersem bu işi başarırım” diyerek o halde konsere çıkmıştır.
1955-1980 arasındaki 25 yıl boyunca Zeki Müren sahnelerde fırtına gibi esmiş. Gelmiş geçmiş tüm sanatçılar içinde, bugüne kadar onun kadar para kazananı olmamıştır. Zeki Müren dönemi denilen bu 25 yıllık sürede ortaya çıkan hiçbir star Zeki Müren düzeyine varamamış. 
Programı olsun ya da olmasın 08:00’de ayakta olurmuş. O gün çıkan gazetelerin, dergilerin tümü eve gelirmiş ve el birliği ile hepsi gözden geçirilirmiş. Aranan sadece Zeki Müren ile ilgili yazılarmış. Ne konuşulmuş, ne yazılmış, ne söylenmiş diye bakılır ve kendisiyle ilgili yazılar ayıklandıktan sonra koltukların ve masaların üzerine dizilirmiş. Bu onun en büyük keyfiymiş.

Evliliğin eşiğinden dönen 
Zeki Müren ve Müzeyyen Senar

Zeki Müren ve Müzeyyen Senar aradaki yaş farkına rağmen evliliğin eşiğinden dönmüşler. 
28 Nisan 1951 tarihinde “İnci Magazin” isimli bir dergideki yazı… Derginin muhabiri Zeki Müren’e Müzeyyen Senar’la evlenme haberlerini hatırlatıp “Ne dersiniz şimdiden tebrik edelim mi?” diye sormuş. Bu sorunun üzerine Zeki Müren’in kızarıp heyecanlandığını aktarmış. Zeki Müren birden cevap verememiş yutkunmuş. “Şeyy… Bilmem ki… Kesin bir durum yok ortada, ama hayat. Belli olmaz. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum” demiş. 
Aynı soru, aradan geçen 30 yılın sonunda 53 yaşında olan Zeki Müren’e bu sefer “Haftasonu Gazetesi” için sorulmuş. Bunun üzerine Zeki Müren şu açıklamayı yapmış: 
“Müzeyyen Senar, lise sıralarındayken beni büyülemişti. Onun bütün konserlerine giderdim ya da radyo programı varsa, dakikalar öncesinden koltuğuma kurulur, kendimi onu dinleme havasına sokardım. Sonra ben de sanatçılar kervanına katıldım. İşte o dönemde görüşüp konuştuğum, bol bol dertleştiğim insan Müzeyyen Senar oldu. Biz ağustos böceklerinin öttüğü bir gecede birbirimize aşkımızı açıkladık. Allah’ın bildiğini kuldan neden saklayayım. Evlenme andı içtik. Fakat hep tedirgindik. Bunu etrafa nasıl açıklayacaktık. Nasıl oldu bilemiyorum olay basına yansıdı. Ama biz beraberliğimizi, aşkımızı inkar ediyorduk. O günlerde benim en büyük arzum Müzeyyen Senar’dan bir çocuk sahibi olmaktı. Kısmet değilmiş. Şimdi sokaklarda rastladığım çocukları severken hep o günleri düşünür, gizli gizli ağlar, göz yaşlarımı içime akıtırım...”   
Bir Zeki Müren teşekkürü
Sahne sırasında, Zeki Müren’in seyircisine teşekkürlerinden bir tanesi:
“Aziz, muhterem, saygıdeğer, sanatsever benim canım dinleyicilerim. Bana sanat hayatımın en güzel, en değerli gecelerinden birini yaşatıyorsunuz. Minnet ve şükranlarımı arz ediyorum. Lütfen kabul buyurunuz. Saz üstatlarımız ve ben saygılarımızı sunuyoruz. Ben sizler için yaşıyorum, sizler için nefes alıyorum. 
Programıma en güzel şarkılardan biri ile devam ediyorum.: Gülünce gözlerinin içi gülüyor/ kendimi senden alamıyorum…”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *