Tarihi yapanlarla yazanlar çoğunlukla aynı kişiler olmaz. Yazının ve kültürün dar bir elit kesimin elinde olduğu eski dönemlerde tarih yazıcıları, iktidar erkini ve kazananları övüp, yenilenleri ve muhalif olanları kötüleyerek mesleklerini ve hayatlarını yürüttüler. Büyük uygarlıkların çürüme ve çöküş dönemlerindeki yönetici karakterlerin ve tarih yazıcılarının eylemlerine şüphe ile yaklaşmak çöküş olgusu ile birlikte değerlendirildiğinde ‘normal’ olsa gerek. Yazar bu ‘normal’ üzerinden geniş tarih okuması ve sorgulaması ile elde ettiği bilgileri birleştirerek, cevap bulamadığı soruları bu ‘normal’ üzerinde örse çekiç vurarak; sade-vurucu bir dil ile etkileyici bir roman ortaya çıkarmış.
Aşıkiyan romanında sahne Anadolu, zaman Anadolu Selçuklu Devletinin son dönemi. Romanda o dönemde yaşayan tarihi karakterler yer alıyor. Ancak karakterler çoğunlukla bugüne kadar duyduklarımızdan oldukça farklı. Örneğin adını pek çoğumuzun Diriliş Ertuğrul dizi ile duyduğu ve habis bir kişilik olarak zihnimize yerleşen Sadettin Köpek romanda bir Ahi, mazlum dostu, zalim düşmanı. Adı Köpek değil; Köbek, bir emirin adının bildiğimiz anlamıyla Köpek olması zaten mantıklı değil.
Olaylar Ahi Evrin ile başlıyor ve onun etrafında dönüyor. Ahi Evrin’in karısının özgür ruhu, keskin zekası, önder ve savaşçı kişiliği ön plana çıkarılarak Selçuklu Anadolusunda kadın-erkek eşitliği maddi zemine oturtulmuş.
Romanda aşk hikayeleri de var; Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun. Onların hikayelerini de farklı yazmış yazar. Efsane olmaktan çıkarmış, hikaye haline getirmiş.
Aşıkiyan, Ahi Evrin’in çocukluğundan ölümüne uzunca bir dönemi 185 sayfada anlatmış, bu yüzden bazı dönemler arası geçiş hızlı olmuş.
Ağdalı benzetmeler kullanılmamış, Türkçe yazılmış. Bazı kelimelerin günümüz Türkçesi karşılığı dipnotlarda okuyucuya bilgi olarak verilmiş.
Sonuç olarak sağlam temelli aykırı bir bakış açısı; sade, vurucu bir dil ile etkileyici bir roman çıkmış ortaya.
Okuyucusu bol olsun.