(…) Yatak odasına girdiğinde bahçe kapısının kapanma sesini işitti. Şu anda tek ihtiyacı olan şey deliksiz bir uykuydu. Tişörtünü ve eşofmanını çıkarıp yatağa yüzüstü uzandı, başını yastığa gömdü. Uykuya dalmak üzereydi, ta ki sırtında korkunç bir acı hissedinceye kadar. Bıçak defalarca ve acımasızca sırtına cansız bir et parçasına dönüşünceye kadar girip çıktı. Öldükten sonra bile.
(…) Kurban yatakta kırmızı bir gölün içinde yüzükoyun yatıyordu. Kanlar odanın her tarafına
sıçramıştı. Cep telefonu ve cüzdan komodinin üzerinde duruyordu. Tişört ve eşofman yatağın ayakucuna fırlatılmıştı…
Eldeki tek ipucunun bir filozofun şiirleri olan cinayetlere bir de polisin içindeki örgütlenme eşlik edince Galip’in işi daha da zorlaşıyor.