Türkiye'de tiyatro sanatının önemli isimlerinden birisi olan Murat Aydın, hem sanat yolculuğunu hem de hayatının bilinmeyenlerini anlattı. “Bir köylü çocuğu olarak dünyaya geldim ve tiyatroyla tesadüfen tanıştım” diyen Aydın, bugün geldiği noktaya çok çalışarak ulaştığını kaydetti. Gençlerin tiyatroya olan ilgisinin gelecek için umut verdiğini de kaydeden Aydın, tiyatroda daimi başarı için en büyük sırrın ise dsiplinli bir şekilde çalışmak olduğunu söyledi.
Murat Aydın'ın hikayesi nasıl başladı?
Murat Aydın bir köylü çocuğu olarak dünyaya geldi. Tiyatroyla tesadüfen tanıştım. Ben hep ya taksici olmak istiyordum ya da gazeteci... 90'lı yıllarda Uğur Mumcu'nun katledilmesinden dolayı gazeteci olmak istiyordum. Tesadüfen bir arkadaşım beni tiyatroya götürdü. Tiyatro oyunu izleyeceğimizi düşünüyordum ama meğerse orada oyunculuk eğitimi veriliyormuş. O sırada hocamız Suat Ülhan vardı, Yunus Emre dizisinde beraber oynadık. Saut Ülhan, “Hadi arkadaşlar herkes sahneye” dedi. Bir anda kendimi sahnede buldum. Bana rol verdiler, bir kere sahneye çıktım bir daha da inmedim.
Bu oyunculuk serüveninde en çok keyif alarak, beğendiğiniz bir karakter var mıydı?
Yakın hisettiğim diye bir şey olamaz çünkü çok aşağılık, iğrenç karakterleri oynuyordum. Aslında insanların beni tanıdığı adamın tam tersi bir karaketer var diyebilirim. Kamera arkasını bildiğim halde, bir sinema filmi izlesem ağlarım ya da okuduğum bir haber beni ağlatır. Oynadığım karakterlerin tam tersiyim. Mesela kumarhaneler kralını oynuyorum; bir tane kumar oyunu bilmem. Kol-bacak kesen karakterlere de hayat verdim ama bir tavuk bile kesemem. Yeni sünnet olmuşum; herkes tarlada çalışıyor, teyzenin biri tavuğu yakalmış beni de yakaladı, “gel kes tavuğu” dedi. Ben de kestim ama o gün, bu gündür askere gidene kadar et yemedim.
Kurtlar Vadisi neden bitti?
Ben bir oyuncu olarak yorum yapamam. Çok uzun soluklu bir projeydi; sanki belgesel tarzında çekiliyor gibiydi. Ülkenin ve dünyanın gündemine denk gelen benzer senaryolar vardı. Bitmeseydi iyi olurdu çünkü hala insanlar Kurtlar Vadisi'ni izliyorlar. Belki de devam eder, niye etmesin?
Kurtlar Vadisi yeniden başlasa oynar mısınız?
Bana göre; iyi- kötü, ufak- büyük rol yoktur. Sadece iyi oynamak ve kötü oynamak vardır. Ben elimden geldiğince bana teslim edilen karakterleri hep parlattım. Beni zorlayan karakterleri seviyorum. Baltazar o anlamda zordu ki Baltazardan çok daha iğrenç karakter oynadım. Kolay olmasın, beni zorlasın istiyorum. İzleyiciyi filme bağlayan şey kötü karakterlerdir. Herkes gerçek hayatta iyiyi oynuyor zaten. Kötüler de iyiyi oynuyor. Kötü karekter kötülüğü ne kadar iyi oynarsa; iyiliğin kıymeti o derece açığa çıkıyor. Bir hikaye geldi aklıma, Konya'da çalışıyoruz yine iğrenç bir karaketri oynuyorum; kadın döven, haraç toplayan, köylüyü sıkıştıran bir adam. Bir sahne vardı; sahnede at gidiyor ve avrat silahı almış gidiyor. Anadolu kütltüründeki, at-avrat-silah hepsi vardı.
Hoca bana sordu, sahneyi nasıl düşünüyorsun diye. Sahneyi oynadım ve hoca alkışlayıp, “Arkadaşlar herkese hayırlı olsun, yeni bir Erol Taş doğdu” dedi. Konya'da Mevlana Türbesi'ni ziyaret etti. Elimi açıp dua ederken bir teyze “ Allah beleni versin” dedi. Bu ve buna benzer çok olay yaşadım.
Bir karakterle anılmak size hoş geliyor mu, yoksa bütün krakterlerle anılmak aynı pencereden yaklaşılması mı taraftarısınız?
Seyircinin, oynanan karakteri beğenmesi tabi ki bütün oyuncular gibi benim de çok hoşuma gider ama herkesin beni Murat Aydın olarak tanıması daha çok hoşuma gider. Karaktere ses olan, vücut olan oyuncunun kendisidir.
Dizi setlerinde çalışma saatleri yorucu mu?
Süre olarak çok uzun buluyorum. Portal televizyonları yokken bile, dünyanın değişik ülkelerinde çekilen dizlerin 30-40 dakika olduğunu hepimiz biliyoruz. Nedense bizim ülkemizde 120 dakika, her hafta bir sinema filmi çekmek zorundayız. O yüzden kamera arkasında çalışan insanların, koşullarının yeterince iyi olmadığını, iyileştirilmesi gerektiğini savunanlardanım. Özellikle şoförlerin uykusuz bir şekilde çalıştırılmasına şahit oluyorum. Kesinlikle dizi sürelerinin kısaltılası ve herkesin çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Başrol oyuncularına kucak kucak paralar verileceğine o paralar kamera arkası çalışanlarına eşit olarak pay edilebilir. Bize yardımcı oyuncular geliyor. Çocuk 50 liraya ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Çok ayıp bir şey... Onlarla bir elmanın yarısı gibiyiz.
Sinema filmi setleri mi, yoksa dizi setleri mi daha yorucu?
Sinema filmlerinde bir program yapılmıştır ve o programa kesinlikle uyunur. Diziler belirsizdir; sahne olmayabiliyor, mekan değişebiliyor. Dizi saman alevi gibidir, parlar ve biter. Halkın yerel gerçeği ile ilgisi olamayan diziler unutulup gidiyor.
Kanunsuz Topraklar dizisi ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Sonradan dahil oldum. Rafet Bey diye bir Milli İstihbarat Teşkilatı'nın çalışanına hayat veriyorum. Bu sefer, bu iyi bir karakter. Vatana millete faydalı bir iş yapıyor. Dizinin genel ambiansı, dokusu, hikayesi çok güzel. Senaristimiz Zülfü Bey'e; Faruk Teber, Yasin Uslu, kamera arkası çalışanlarına çok teşekkür ederim. Projeyi, televizyonda tesadüfen izledim. İçimden geçidim, 'ne güzel iş keşke ben de oynasam' diye. Her şey çok uyumlu. Umarım her şey gönlümüze göre olur.
Kanunsuz Topraklar dizisinde neler olacak?
Onunla ilgili herhangi bir şey söyleyemem. 9' uncu bölümden sonra hikayenin akışına yön verecek bir durum olacak. Bizim ülkemizin halen daha kanayan yarası olan, madencilik kazalarını onların yaşam koşullarını, acılarını anlatıyor. Bu yüzden bu projeyi çok önemsiyorum. Yapılması gereken bir işti. Bizden projler olması çok önemli.
Murat Aydın Oyuncu Atölyesi'nden bahsedebilir misiniz?
Herkes kendi şansını yaratır diye düşünüyorum. Benim iki tane tiyatro salonum var. Biri küçük eğitim amaçlı, diğeri 200 kişilik bir yer. Çok öğrencinin, çok insanın hayatına dokundum. Yaşadığım bölge İstanbul'un bir kenar mahallesi; benim de kişiliğimin oturduğu yer Esenyurt, her akşam haberlerinde olumsuz, kanlı vahşetlere konu oluyor. Eskiden öyle değildi, herkes herkese kapısını açık tutardı. Şimdi öyle değil. İstanbul'un nüfus olarak en büyük ilçesidir. Tiyatroya da Esenyurt'un Kurucu Başkanı Gürbüz Çapan'ın kurduğu kültür merkezinde başladım. Genç birinin hayatına dokunmak çok önemli. Birçok kötü olayın pençesinden kurtardığım gençler var. Ben onlarla bir tane dizi-film çektim. Kameradan, senaryoya, yönetmenine herkes öğrencimdi. Birkaç eksiği tamamlarsak seyircinin beğenisine sunacağız.
Oyuncu ajanslarının oyuncu adaylarını ücret karşılığı asılsız projelerde oynatma vaatlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu da bizim sektörü kanayan yarası. O ajans denilen yerlerde, insanların umutlarını yok ediyorlar. Bana göre insana yapılabilecek en büyük kötülük; umudunu yok etmektir. O yüzden benim öğrencilerim çok başarılıdır ve çok güzel işler yapıyorlar. Mesela Tolga Sarıtaş benim öğrencimdir. Tolga Sarıtaş'ı 8 yaşından, 18 yaşına kadar ben yetiştirdim. Olağanüstü yetenekli bir çocuk, hatta Emmy' e aday olduğunda çok sevindim. Ajanslar bizim sektörün kan emicileridir. Öğrencilerime bunu da anlatıyorum; 20 yıldır sektörle ilgili öğrendiğim ne varsa anlatmaya devam ediyorum. Ajanslar, oyunculara çok büyük bir kötülük yapıyor. Oyuncu olmak isteyen arkadaşlar da lütfen eğitim alsın. Şimdi sertifika diye bir şey uydurmuşlar. İşi bilmeyen insana fırsat verilmez. O yüzden oyuncuların, kandırılmamak için hayalleriyle oynanmaması için eğitim almaları gerekiyor.
Kemal Sunal'la aynı yapımda oynamak nasıl bir histi?
Çok özel bir insan onun filmleriyle büyüdük. 1990 yılı olması lazım, henüz askere gitmemişim. İlk kamera oyunculu işim. Gençliğin verdiği heyecanla, ' hocam herkesi güldürüyorsunuz, nasıl böyle ciddi duruyorsunuz?' dedim. Saçlarımı okşadı bak dedi, “Biz şu an burada çalışıyoruz, yaklaşık 300 kişi çalışıyor. Ben gülersem bir tanesi sonra diğeri cesaret alır ve gelir. O zaman da işimizi yapamayız” dedi. Şu an bile sahnede ya da kamera önünde heyecanlanıyorum ve heyecanımı hiç kaybetmedim.
Yeni projeler var mı?
Mutlaka olacaktır. Öncelikle kendi yaptığım, Vurkaç adlı diziyi hayata geçirmem gerekiyor. Kendi hikayelerimi hayata geçirmek için bağımsız sinemacılar gibi kamera edinmeye çalışıyorum. Bir şeyle yaparken de amatörce değil; profesyonelce bir şey yapmak istiyorum.
Oyuncu olmak isteyen gençlere ne tür tavsiyelerde bulnmak istersiniz?
Kesinlikle eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Tabi işini iyi bilen ve seven kişilerden eğitim almaları gerekiyor. Asla pes etmesinler. Eskiden olduğu gibi inşaatta çalışırken, yolda yürürken keşfedilmek hikaye, onlar aten filmlerde oluyor. Kendilerini çok geliştirmeleri gerekiyor. Ya çemberin içindesindir, ya da çemberin dışındasındır. Adamın biri, dört dörtlük müslüman her ibadetini yapıyor ama Allah'tan tek bir şey istiyor Milli Piyango bana çıksın diyor. Para çıksa bağışlayacak hepsini ama sadece çıksın istiyor. Melekler Allah' a soruyor: Allah' ta gidin o kuluma deyin, gitsin önce bilet alsın diyor. İnsanları kumara teşvik etmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Oyuncu olmak isteyen arkadaşlar da çemberin içinde olmalı; dışında olurlarsa kimse fark etmez onları. Sektörün içinde olmaları gerekiyor. Değişebilirsiniz, dönüşebilirsiniz. Şunu da eklemek istiyorum: ülkemizde daha fazla tiyatro salonu açılmalı. Bne inanıyorum ki tiyatro salonları gibi kültürel alanlar çoğaldıkça hapishaneler boşalacaktır. İnsanlar o kadar para verip futbol maçına gidip, bağırıp, küfredince rahatlıyor. Biz bunu tiyatro için söylüyoruz, insanları deşarj edebilir.
Sosyal medya fenomenlerinin dizi ve filmlerde oynamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her işi; işi bilen kişilerin yapması gerekiyor. Evlendirme programlarına katılan insanlar da dizi film çektiler. Bu işi ele ayağa düşürdüler, doğru değil. Oynayabilir tabi iyi de oynayabilir çünkü ben oyunculuğu matah bir şey olarak görmüyorum. Sadece insanın değil, bütün canlıların doğasında var; oynayarak hayatta kalmak. O yüzden oynamak mesele değil. Mesele o evlere baş köşedeler ya, insanların evlerine giriyorlar ya o sorumluluğu yerine getirmeleri gerekiyor. Bu iş tehlikelidir, kişinin kendisine daha çok zararı var. Eğer kişiliği oturmamışsa; ego ve kibir tavan yapar. Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük yine kişini kendisine olur. Oyuncu ile sanatçı arasındaki fark bu. Herkes oyuncu olur ama herkes sanatçı olamaz. YouTuber arakadaşlarıma tavsiye ediyorum: kültür yozlaşmasını hızlandıracak türden değil de, bizim kendimize ait kültürümüzü yeniden yeşertmek, bize ait değerleri çoğaltmak için çaba sarfederlerse istedikleri rolleri oynayabilirler.
TARIK AKAN'LA OYNAMAK ÇOK GÜZEL BİR HİSTİ
Canlandırdığınız hangi karakter sizin için daha özel?
Rahmetli Tarık Akan'la Kars'ta çektiğimiz, Deli Deli Olma filmindeki Feyzo karakterini çok önemsiyorum. Yunus Emre' de Sarı Ağa diye bir karaktere hayat verdim onu çok önemsiyorum. Baltazar'ı da çok önemsiyorum. Kars'ta Deli Deli Olma sinema filminde oynarken; Kars'ta Tarık Akan'la, İstanbul'da Kadir İnanır'la oynadım. Bir tarafta Tarık Akan, bir atrafta Kadir İnanır' la çalıştım, çok şanslıydım. Herkes Kars'ta benimle fotoğraf çekmek istedi Tarık Akan'da, “Kıymetini bil, bir tarafın kalkmasın” dedi. Tarık Akan, emeğe sahip çıkan, çok kıymetli bir insandı. Başrol oynayan arkadaşların kesinlikle mesleki dayanışmaya girmesi gerekiyor onun gibi.
Deli Deli Olma filminde, Tarık Akan'la aynı projede oynamak nasıl bir histi?
Deli Deli Olma filmi, benim doğduğum topralarda çekildi. Orda herkesin bildiği bir hikaye; Malakanlar var, onların hikayesi anlatılıyor. Yakın zamanda çekilen bir dizi var; o bölgenin halkını anlatmıyordu, halk tepki gösterdi ve final yaptı. Gçöemen kuşların geçiş noktasıdır Kars.