İç kitabının tanıtım yazısını cezaevi hayatını yazdığını ve içinden gelerek kaleme aldığını açıklayan Eren, dışarı hayatını anlattığını ve duygylarını okuycularına aktarmak istediğini belirterek ruhsal bir yolculuk yaptığından bahsetti.
Eren Erdem; “İç’eriyi yazdım… İç’imden geleni yazdım… İç’eriden bakarak dışarıyı yorumladım… İç’imi sizlere döktüm… İç’eride iç’ime yolculuk yaptım…” dedi.
Erdem kitabında birçok konuya değinirken, şarkıcı Aleyna Tilki ve seslendirdiği"Dipsiz Kuyu" adlı şarkı hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu. Erdem "Dipsiz Kuyu"nun hikayesini de okuyucuyla paylaştı.
İşte "İç" adlı kitapta yer alan o kısım:
"Geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında Aleyna Tilki’nin yerden yere vuruluşuna tanık oldum. O programa kadar Aleyna Tilki diye bir kişi yoktu hayatımda. Sonra, zihnimin uyarılarıyla daha fazla dikkat kesildim. Ve, “dipsiz kuyu” adında bir şarkıyı dinledim kendisinden.
Mevlana Celaleddin Rumi’ye ait olduğunu bildiğim o şiir, Aleyna ile hayatıma girmişti. Aleyna, kınayıcıların kınamaları karşısında belki yitip kaybolmuş ve kendisini arar olmuştu.
Bu, kınayıcıların sözlerine yüklediğimiz büyük anlamlardan kaynaklanır. İnsanlara ihtiyacımız olduğuna inanırız. Oysaki İbrahim; Nemrut’un ateşine atılırken “bana Allah yeter” demiştir. Müstağni olmuştur. Müstağni, “hiçbir şeye ihtiyaç duymayan” demektir.
Kutsal kitaplarda sıkça vurgulanır. Hatta Kur’an’da iki tip “müstağni” vurgusu yer alır. Tanrı dışında ihtiyacı olmayan ve zenginliği nedeniyle kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen.
Aleyna Tilki...
Kınayıcıların zehirli oklarının sağanağında, nereye savrulursa savrulsun; sadece bir “dipsiz kuyu” ile vazifesini yapmış olabilir. O şarkı, hiç tahmin edemediği yüreklerde çatışmaları sona erdirebilir. Ve bundan habersizce debelenir durur belki kendisi. Kim demiş Tanrı’nın sustuğunu. O, her gerçeğin dile getirilmesindedir. Ve kınayıcılar, attıkları taşın kime değdiğinden çoğu kez haberdar dahi değildir.
Bu örnekleri Justin Bieber için de verebiliriz. Aslolan, kimin; hangi maksadı gerçekleştirdiğini görebilmektir. Ve Tanrı, Firavun’da dahi görünür. Şu halde, Firavun’u değil; Firavun’ da da, bizde de olan benliğimizi taşlamalıyız. Ki ağzımız her açıldığında O konuşsun. Ve bırakmalıyız, O kuşansın gayret kuşağını..."