Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Kültür Sanat 3 yaşından beri türkü söylüyor!

3 yaşından beri türkü söylüyor!

1990'lı yıllarda "Dönüşüm Muhteşem Olacak", "Dinle" ve "En Büyük Aşk" isimli besteleriyle ses getiren, şarkıları Yunanca ve İbranice yorumlanan Kadir Tapucu, 10 yıl aranın ardından yeni parçasıyla müzik piyasasına dönüş yaptı. Tapucu, “Ben ilk olarak 3 yaşında babamın türküsünü söylemişim. O gün bugündür şarkı, türkü söylüyorum” dedi

Okunma Süresi: 10 dk

Kadir Tapucu, henüz 3 yaşındayken babasının okuduğu türküyü ezberlemesini, 11 yaşında Gülden Karaböcek'in okuduğu bestesinin sonrasında Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Muazzez Ersoy, Nuray Hafiftaş ve Bülent Ersoy ile birçok sanatçıya verdiği bestelerini ve yaşamının dönüm noktalarını AA muhabirine anlattı.

Kadir Bey merhaba. Bizi baba ocağınıza, değerli rahmetli sanatçı Yavuz Tapucu ve değerli sanatçı anneniz Sevim Tapucu ile yaşadığınız evinizde karşıladınız.
Teşekkür ederim geldiğiniz için. Babam rahmetli olunca, annem yalnız kalmasın diye geldik. Burada 10 yıldır annemle beraber yaşıyoruz ana-oğul. Babam, TRT İstanbul Radyosu derlemeli ses sanatçısı, yorumcu Yavuz Tapucu olunca tabii insan çok şeref duyuyor naçizane. Her insanın babası kendisi için üstündür ama benim babam çok değerli bir insan, çok değerli bir sanatçıydı ve çok değerli eserler bıraktı toplumumuza. Dolayısıyla bizim çok sevdiğimiz canımız, ciğerimiz. Her zaman da onunla beraber hissederek burada yaşıyoruz.

Ne güzel çok değerli bir ailede doğmuşsunuz ve babanız da Urfa türkülerini TRT repertuvarına kazandıran bir isim olarak bizlere de ulaştı tabii ki.
Evet. Başta 'Aman Eşref Canım Eşref' türküsü olmak üzere, 'İki Dağın Arasında Kalmışam', 'Arap Atı Gibi Sallar Başını' adlı, babamın birçok eseri, türküleri var. 'Neriman Dolan Gel', 'Atıma Verdiler Sarı Samanı' gibi uzun havalar, TRT repertuvarına girmiş aşağı yukarı 400’ün üzerinde babamın türküsü var.

Kaynak kişi olarak gösteriliyordu değil mi?
Derlemeci, söz yazarı, besteci olarak kazandırdı bu eserleri TRT repertuvarına. Şu anda hala okunuyor TRT'de. Dolayısıyla böyle doğuştan oluyor bu işler biliyorsunuz. Mesela dedem de Urfa'da Vaveyli Mustafa Çavuş, Tenekeci Mahmut, Kel Hamza, Mukim Tahir'in müzik öğretmeni. O da gazelhan. Eserleri olan bir söz yazarı, besteci. Aileden geliyor bizim bu konumuz. Biz de devam ettirmeye çalışıyoruz."

Siz de gözünüzü müziğin içinde bir aileye açtınız tabii.
Evet, gözümü açtım, bir baktım annem de öyle. Annem de birçok plağı olan çok değerli bir sanatçı. Annem de söz yazarı, besteci, yorumcu.

Sanırım onun da 35 tane plak çalışması olmuş değil mi?
Evet çok plağı var annemin. Başta sayın Arif Sağ ve Orhan Gencebay olmak çok değerli üstatlar annemle çalışmış, plaklarına eşlik etmiş. Annem de çok büyük bir ses. Dolayısıyla anne ve baba da sanatçı olunca sanatçı doğuyorsun. Doğuştan sanatçı oluyorsun. İşte biz de eser üretmeye başladık.

Ailede ilk hatırladığınız eser hangisi? Mesela ilk babanızın türküsünü mü söylemeye başladınız?
İlk söylediğim minik bir parça vardı. 'Kapına geldim, kovma. Yaralı kalbi kırma' diye bir eseri vardı babamın. Bulabilirsem dinletirim biraz sonra. Ben 3 yaşında bunu söylemişim. O zaman duvarda babamın sazı vardı asılı. Hala da duruyor o saz. Biraz sonra belki biraz çalarız. Onun manevi değeri var, benim için çok önemli. 3 yaşında duvarda asılı olan o sazı kendi kendime çalmaya başladım. Hatta sazı o kadar çok sevdim ki, saza aşık oldum. Gece uyurken üşümesin diye sazı yorganın altına alıp yanımda yatırıyor, üstünü örtüyordum. Saz ile uyuyordum. Ondan sonra babam sağ olsun bana öğretti saz çalmayı, ön ayak oldu. 3 yaşından beri saz çalıyorum. Ritim duygusu genlerimizde var. Besteciliğin en önemli şeyi ritimdir. Ritim üzerine melodiyi oturtuyorsunuz. Ritim duygusu olmayan bir besteci, zaten iyi bir besteci değildir diye düşünüyorum. Tabii ritim duygusu Allah vergisi olan yetenek. Bazı insanlara Allah-u Teala matematik yeteneği verir, bazısına müzik. Aslında müzik de bir matematiktir. Bir kurgu vardır. Önceden hayal kurarsın. Önce kafanızda kurguluyorsunuz. Edebiyatta da vardır, giriş, gelişme, sonuç. Bazen bir hikayede sondan da başlayıp başa gidebilirsin ama sonuçta hikaye anlatıyorsun. Müzikte de bir hikaye anlatıyorsun. Bu çok derin ve geniş, saatler alacak bir konu. İşte zamanla eser yapmaya başladık. İlk eserimi 11 yaşımdayken Gülden Karaböcek okumuştu.

Hangi eserinizi?
Ya Tam Sev Ya Bırak Düşürme Dillere. Ömrümüz Geçseydi Seninle Birlikte. Bu aslında bir Arap müziği idi. Babam eve geldi. 'Hadi oğlum sen söz yazıyorsun. Buna göre bir söz yazmamız lazım. Söz yazabilir misin buna?' diyerek babam beni teşvik etti. Ben de sözü yazdım. Daha sonra eserler üretmeye başladık. Tabii onlar yayınlanmıyordu. O zamanlar başka sanatçılar Küçük Cüneyt'ler, Küçük Hasan'lar vardı. Daha sonra Ümit Besen'e 'Çocukluk Aşkım' diye güzel bir parça verdim.

Kaç yaşınızdaydınız?
Yirmili yaşlardaydım. Sonra böyle devam etti. Daha sonra askere gittim. Askere gidinceye kadar, sahnelerde ikili bongo, ritim çalıyordum. Ritim çok önemli. Babam, annem, erkek kardeşim, dördümüz hep beraber sahneye çıkıyorduk. Bizim çalıştığımız yerler içkili yerler değildi. Düğün salonlarında, özel gecelerde, düğünde, nişanda, insanların mutlulukları paylaştığı, yaşadığı aile ortamlarında biz de onlara eşlik ediyorduk aile olarak. Askerde de beste yapıyorum. Bestelerimi saklıyordum. Babam veriyor sanatçılara. Ben fazla kendi ismimi yazmıyorum. Sonra Allah rahmet eylesin Hüseyin Altın'a sözü müziği bana ait 'Bitirim' diye bir parça verdik. Hatta Necip Memili de 'Kaçma Birader' sinema filminde okudu o parçayı. Ondan sonra böyle devam etmeye başladım.

Babanız ne diyordu sizin bestelerinize?
Teşvik ediyordu beni. O arada okula gidiyordum, bir taraftan da okul hayatım vardı. Pertevniyal Lisesi'nde okuyordum. Akşamları sahneye çıkıyorduk. Gündüz okul, akşamları sahneye çıkıp para kazanıyordum. Güzel bir şey müzikten para kazanmak tabii. İnsanın yaptığı işten para kazanması çok güzel bir şey.

Asıl çıkışınız 1990'lı yıllarda "Dönüşüm Muhteşem Olacak" parçanızla oldu değil mi?
Evet 1993 yılıydı. 1993 yılına kadar çok kısa orayı da geçeyim isterseniz, çok önemli çünkü.

Tabii buyurun, anlatın.
Askerden gelince gazeteye başladım. Günaydın ve Tan muhabiriydim. O zaman fotoğraf çekimleri vardı. Babamın çok büyük çevresi vardı, sanatçı olduğu için. Babam rica etti gazetenin genel müdürüne. 'Kadir yetenekli. Çok iyi fotoğraf çekiyor.' dedi. Alaylı olarak ben gazeteye başladım. İkinci günümde yaptığım haber manşetten girdi. O zaman Günaydın'ın müdürü Tevfik Yener'di. Buradan selam olsun ağabeyimize. Tevfik Yener ağabeyimiz dedi ki, 'Kadirciğim sen daha önce bu işi yaptın mı?' 'Yok, sayın müdürüm.' dedim. Beni alnımdan öptü. 'Ya sen ne kadar yetenekli bir insanmışsın.' dedi. Yaptığım haber manşetten girince gazetede çalışmaya başladım. Gidiyorum, geliyorum. O zamanki büyüklerimiz, arkadaşlarımız Hakkı Yalçın, Burhan Akdağ, Nurettin Soydan, Hakan Kumuk, Önder Çorlu, Tanju Altınay, Selçuk Eken gibi basın, magazin duayenleriyle çalıştım. Buradan selam olsun tüm dostlarımıza. Çok güzel bir kadromuz vardı. Beste de yapıyoruz. Bu arada o zaman Günaydın gazetesine bağlı Gülhane Şenlikleri başladı. Babam sanatçı olduğu için bana, 'Sen sanatçı organizasyonunda burada hem çalış hem de basında devam et.' dediler. 'Tamam.' dedim, geçtim oraya. Konserler organize etmeye, gösteri koordinatörü olarak çalışmaya başladım. O zamanlar Gülhane Parkına 2-3 bin kişi giriyor. Daha yeni açılmış. Kimsenin girdiği, tanıdığı, bildiği bir yer değil. Değerli ağabeyim Ferdi Tayfur'a, selam olsun kendisine, sözü, müziği yine bana ait bir parça verdim 'Bugün Sen' diye. Okudu. 'Söyle şimdi mutlu musun/ Yabancı kollarda ne bulursun?/Yüreğinden atma beni/Aşkımızı nasıl unutursun?' diye güzel bir parça. Ferdi ağabey okudu. O da patladı, 'Elveda Mutluluklar' filminde. Ferdi ağabeye rica ettim, 'Ağabey Gülhane Şenlikleri var. Sahneye çıkar mısın?' "Ya beni hayvanat bahçesinde sahneye mi çıkartacaksın Kadir?" dedi. O ara sahneye çıkmıyor Ferdi ağabey. Rica ettik Ferdi Tayfur'a. Gülhane'ye sazlar kurdum, 45 kişilik, Ahmet Özden'in başında olduğu. 3 gün Günaydın gazetesinin yemekhanesini kapattık prova yaptık. Ferdi ağabey sağ olsun ücretsiz geldi benim hatırıma. 145 bin bilet satıldı o gün ve Gülhane patladı. Arkasından dev konserler yaptık. İbrahim Tatlıses, Emrah, Zülfü Livaneli, rahmetli Ahmet Kaya konserleri oldu. Böyle dev konserlerle ortalık yıkıldı. Böylece Gülhane Şenlikleri duyuldu.
 

Baya aktif bir zamanmış yani.
Evet, evet. O arada festivalleri yapıyorum. Değirmenköy Domates Festivali, Tekirdağ Kiraz Festivali, Edirne Kırkpınar Güreşleri gibi bir günde 5 festival organize ediyor hem de gazetede çalışıyordum. Yani çok aktiftim. Perde arkasını çok iyi öğrenmiştim, biliyordum. O dönem rahmetli Harun Kolçak'a 'En Büyük Aşk' eserimi vermiştim. O da patladı. Kibariye'ye 'Dinle'yi verdim. 'Seni seviyorum/Seni istiyorum/İşte söylüyorum, dinle" sözleri olan güzel parçaydı. Kibariye ablanın konserlerini organize ediyordum. Osman Bayşu çok değerli bir ağabeyimizdi, Allah rahmet eylesin. Osman Bayşu 'Ya eserler yapıyormuşsun?' dedi. 'Evet.' dedim. Dinle’yi mırıldandım, elimi masaya vurup, tempo tutarak. Bitince Osman ağabey elini masaya vurdu, 'İşte istediğim parça buydu.' dedi. Bunu da ilk defa anlatıyorum. Sonra Allah rahmet eylesin, müzik direktörü değerli ağabeyimiz İskender Şencemal'e telefon açtı. 'Aranan kan bulundu. Kadir'i gönderiyorum.' dedi. Bana, 'Kadir rica ediyorum, stüdyoya git Kibariye için.' dedi. Gittim, okudum şarkıyı. Kibariye'nin albümünün A1 parçası oldu. O da patladı. 1993 yılında, değerli arkadaşım Erol Köse prodüktör. Arada sahneye de çıkıyor Gülhane'de. 'Komedi Dans Üçlüsü' olarak çıkıyorlar. Erol Köse, 'Senin parçaların hep patlıyor. Gel sana bir albüm yapalım.' dedi. Önce, 'Ben yapamam.' dedim. Sonra 'Tamam yapalım.' dedim. Dönüşüm Muhteşem Olacak albümünü yaptık."

Tarkan ile de sohbetiniz varmış...

Tabii. Aynı stüdyoda Tarkan'ın 'Kıl Oldum' albümü de yapılıyor. Tarkan ile o aralar çok konuşuyoruz. Tarkan'ın konserlerini Gülhane şenliklerinde organize ediyorum. Tarkan, 'Albüm mü yapıyorsun?' dedi. 'Evet, albüm yapıyoruz.' dedim. Böyle bir çıkış yapacağımı kimse tahmin etmiyordu. Dönüşüm Muhteşem Olacak, bir anda bütün listelerde bir numara oldu. O zaman CD daha yeni çıkmıştı. Bir milyona yakın sattı. İnanılmaz büyük bir başarı yakaladı. Bu arada Muazzez Ersoy'a 'Anlaştık mı?', Ebru Gündeş'e 'Dayanamıyorum', Deniz Arcak'a 'Yok Artık' eserlerimi verdim.
 

Aslında şarkılarınızı okumayan kalmamış. Müslüm Gürses, Bülent Ersoy, Gülden Karaböcek, Yavuz Bingöl, Mustafa Sandal, Naşide Göktürk, Nuray Hafiftaş ve sayamadığım sanatçılar var notlarımda.
Evet. Müslüm ağabey çok değerli bir dostumdu, ağabeyimdi benim. Gerçekten o çok büyük sanatçıydı ve büyük bir gönüldü.

O dönem, bir beste fabrikatörü gibi çalışmışsınız sanırım.
Evet, naçizane öyle diyorlardı. Daha sonra şarkılarımın dünyada keşfedildiğini fark ettim. Daha doğrusu demek ki dünyada da bizi takip ediyorlar.

 


Telif hakları ile ilgili sizinle bağlantı kurdular mı?
Tabii. Daha sonra bağlantı kurduk onlarla. Ben aynı zamanda Universal Müzik sanatçısıyım. Editörüm orası. Onların İsrail'de de Yunanistan'da da ofisi var. Dünya devi bir şirket. Dolayısıyla onlar da konuşuyor. Daha yeni yeni oralardan teliflerimizi almaya başladık. Şu anda güzel gidiyor. Hem telif haklarını alıyoruz hem de adımız çok duyuldu. Orada 50 bin kişi 'Dinle'yi 'Ella' diye okuyor. Kayıtlarda da bakarsınız, göstereceğim. Gerçekten gurur duyduğum bir şey çalışma oldu.
 

Eserleri dünya çapında
Doksanlı yıllarda bahsettiğimiz bütün sanatçılar ülkemizde parçalarınızı okudu. Telif haklarını o zaman aldınız. Şimdi herhalde yurt dışından telif haklarınızı topluyorsunuz, öyle mi?
Evet. Yurt dışında çok ünlü sanatçılar var. Mesela dünyaca ünlü Kobi Peretz var, 'Salma Ya Salama'yı okuyan Alabina var. Ofer Levy, Spyros Saramantis, Shai Cohen, Lefteris Pantazis Yunanistan'da okuyor eserlerimizi. Eserleri okumak da önemli değil. Önemli olan halkın kabul etmesi. Halk söylüyor bu eserleri. Baktığınız zaman insanlar ezbere söylüyor. Bazı eserlerim orada daha çok meşhur olmuş. Mesela 'Gidemezsin' çok meşhur orada. Sayamayacağım kadar çok fazla. Arap ülkelerinde de var, okuyorlar. Çok güzel bir şey. Dünya çapında tanındı eserlerimiz. İşte biz de devam ediyoruz üretmeye.

 

AA

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *