Esnaftaki sadaka kumbaraları
Sokağa çıktığınızda girdiğiniz tüm işyerlerinde göreceğiniz üzere, şeffaf birer kumbara bizi bekliyor ve üzerinde “sadaka günahları temizler” yazıyor. Binlerce, on binlerce ve yüzbinlere kumbaradan bahsediyorum. Orada biriken küçük gibi gözüken dev bir birikimden bahsediyorum. Nereye gittiği belli olmayan kimlerin ne amaçla kullanacağı muallakta olan hatırı sayılır bir paradan bahsediyorum.
İslam Halife’si Hazreti Ömer deyince aklınıza ne geliyor? Adalet, güven, inanç ve tevazu. Okuyunuz hayatını eminim hayranlık duyacaksınız. Hz. Ömer hiçbir zaman sorumlulukları için kandırıldım, aldatıldım ve bilmiyordum demedi; "Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer’den onu," anlayışı ile hareket etti. Bu sözü çokça kullananlar acaba Hz. Ömer ahlakını ve adetini yaşıyor mu? Ya da yaşata biliyor mu?
Meydanlarda Din, Allah ve kitap naraları atarak dinimizdeki örnek insanların, yaşam ve davranış biçimlerinden nutuklar atanlar adaleti ve eşitliği sağlaya biliyor mu? Adaleti bir yana bıraktım. Kalkınmada, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar görülmemiş bir çöküş içerisindeyiz. İslam dini yayılırken Hz. Muhammed’e biat etmeyenler ona inanmayan insanlar bile altınlarını paralarını ona bırakırken “güvenilir olan” yani “kendisine güvenilen, hıyanet etmeyen, sözünde duran, vefalı; başkalarından korkmayan kimse” anlamına gelen lakapla anılıyordu. Şimdi onun dini ve ahlakı üzerinden siyaset yapanlar adelet ve kalkınmanın neresinde?
Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunda ilk inkılaplarından birisi de laiklik ilkesi olmuştur. Yani din ile devlet işlerini birbirinden ayırmakla işe başlamıştır. Bu halk ne çektiyse “Din sömürücülüğü” altında nutuk atanlardan çekmiştir. Birbiri ardına türeyen cemaat ve tarikatlar devlet himayesini de arkasına alarak istedikleri gibi ortalıkta Din sömürücülüğüne devam etmektedir.
Günahlarımızın temizlenmesi adına vicdani duygularımızla attığımız her kuruşun bize ne olarak döneceğini bilmeden hepimiz o şeffaf kumbaraya mutlaka üç beş lira atıyoruz. Ne demişti peygamber: “sadakanın gizli olanı makbuldür” yine “sadaka vermeye en yakınlarınızdan başlayınız.” Şimdi ben o kumbaraya para atıyorum vicdanım rahat bir şekilde gidiyorum. Atılan paranın vergisi yok mali bir değeri yok. En önemlisi kimlere gittiğine ve nereye harcanacağına dair bir bilgi yok. Vicdan rahatlamaya çalışırken belki de ülkemize yapılacak bir FETÖ gibi bir oligarşi yaratıyoruz. Belki de askerimize atılacak bir kurşuna yardımcı oluyoruz.
Sokak hayvanların yaşatalım
Lütfen! Bu yardımlarınızı inandığınız bildiğiniz gerçekten vicdanınızı rahatlatacak kurumlara bağışlayınız. Mesela LÖSEV, mesela Darülaceze, mesela Tema Vakfı. Bunlar da yeterli gelmiyorsa, “uyutalım” yasası ile öldürülen sokak hayvanlarını sahiplenin onlara bakın onların hayata yaşama tutunmalarını sağlayın. En azından bir canı yaşatmış olursunuz.
Hiçbir ülkede bizim ülkemiz kadar, dini duyguları kullanarak nereye gittiği belli olmayan yardım ve sadaka toplanıyor. Ülkemizde 89.817 tane cami var. Özellikle her cuma günü yardım sandıkları kapıya konulur. Cuma namazı bitmeden birisi başında bekler. “Allah rızası için boş geçmeyelim” söylemi ile insanlar gönlünden ne koparsa seçim sandıklarına benzeyen kutulara para atar geçeriz. Ya sonra… bu para nereye gidiyor bilemeyiz. Sorgulama ve kaynağına inme şansımız da yok.
Küçük bir beldede dokuz adet cami saydım
Geçtiğimiz günlerde İzmir otobanında yolculuk yaparken gözüme ilişti. Otobanın sağında ve solunda küçük bir kasabada yoldan geçerken dokuz tane cami saydım. Yan yana dizilmiş dokuz tane cami. Gözlerime inanamadım yanımdaki arkadaşıma da saydırdım. Bunun imamı var, müezzini var, elektriği var, suyu var ve kendine göre farklı giderleri var. Gerisini siz hesaplayınız. Kamuda tasarruf ilan eden hükümet bunları neden göremez. Cami adı üstünde, insanları bir araya toplar, cemaatin birlik beraberlik içerisinde kaynaşmasını sağlar. 9 camide 9 kişi inanın yoktur. Bu hoyratça savurganlık neden? Birisi çıksa “yıkalım insanlar bir ya da iki camide birlik olsun” dese Din düşmanı olarak ilan edilir.
Dünyada artık hazreti Ömer adaleti kalmadı. Onlar gibi olmayan fakat onların yolundaymış gibi görünen sahtekârlar türedi. Dinini imanını paraya değişecek sahtekârlar türedi. İnsanların vicdanlarını dini duygularını sömüren din tüccarlarıyla yan yana yaşıyoruz. Artık Dicle kenarında koyunu kapan kurt yok. İnsanları çıkar uğruna, para ve ideolojileri uğruna Din adı altında vicdanı duygularını kullanan çakal sürüleri var. Siz, siz olun dini duygularınızın sömürülmesine izin vermeyin. Ne olduğu belirsiz kutulara para atarken bir kez değil bin kez düşünün.
Sağlıcakla…