Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara

Zeki Müren kime aşk mektupları yazdı?

YAYINLAMA:
Zeki Müren kime aşk mektupları yazdı?

Sanat güneşi Zeki Müren’in aşk hayatını hiç merak ettiniz mi?

Sadece bir kere aşık olan Zeki Müren, 8 yıl süren bu aşkını şu cümlelerle özetliyor: Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin. Çünkü kalbim dayanamaz aşkın öylesine… O günlere dönüyorum, düşünüyorum da… O nasıl bir çileymiş. Acılı bir yemek gibi. Yemeğin acılısını bilmiyorum ama, aşkın acısını tattım, aşkın acısını çok iyi biliyorum. Düşünemiyorum hayatta öylesine bir aşka ikinci kez katlanabileceğimi. Onun için, aşık olmak için değil, olmamak için Tanrı’ya yalvarıyorum…”

Zeki Müren’in 1962’den 1970’e kadar büyük bir sarhoşluk içinde aşk yaşadığı subay sevgilisi Kürşat Bey, o yıllarda artık üsteğmen rütbesine ulaşmış. İyi bir ailenin evladı, son derece düzgün bir insanmış ve bir de Zeki Müren zaafı varmış. Zeki Müren’in sesine aşık olduğu için, Zeki Müren’le tanışmak onda bir saplantı haline gelmiş. Araştırmış ve sonunda bir arkadaşı ona Zeki Müren’in her akşam Cihangir Saunası’na gittiğini haber vermiş. O hafta sonunda İstanbul’a gelince saat 17.00 sularında saunaya gitmiş. Zeki Müren’i göremeyince bir saat kadar oyalandıktan sonra gitmeye karar vermiş ve tam çıkarken Zeki Müren gelmiş. O da Zeki Müren’in yanına gidip sırf onunla tanışmak için saunaya geldiğinden bahsetmiş. Zeki Müren ise onu görür görmez o kadar beğenmiş ki, anında aşık olmuş! Ancak böyle bir şey Kürşat Bey’in aklının köşesinden geçmediği için, o çok sevdiği sanatçıyla bir araya geldiği için mutluymuş. Ertesi cumartesi için yine sözleşmişler. Zeki Müren, Kürşat Bey’in de kendisine aşık olduğuna eminmiş. Bu nedenle ilk defa kuralını bozarak onu eve davet etmiş.

5cc4cb3ijxg5kney-637970213057933024.jpg

Zeki Müren’in yakınlarından Berrin Hanım bu büyük aşkı şöyle anlatıyor: “Bu çok büyük bir aşktı. Geceleri gazinodan çıkınca yağmur çamur demiyorlardı. İki sevgili gibi sabahlara kadar dolaşıp geç saatte eve geliyorlardı. Kürşat Bey o hafta gelememişse, Zeki Bey çıldıracak gibi oluyordu. Gece yarısı arabaya binip yola çıkıyor, Kürşat Bey’in birliğinin olduğu kasabaya gidiyorduk. Kaç kez oraya gittik hatırlamıyorum. İşin enteresan tarafı, hafta sonunda Kürşat Bey İstanbul’a gelecekse Zeki Bey adeta deliriyordu. Her dakika saatine bakıyor, ‘Bak hala gelmedi, acaba başına bir şey mi geldi, acaba hayatında bir kadın var da beni mi kandırıyor?’ diye evde dört dönüyordu. O yıllar benim için de zor geçti. Birçok şeyi idare etmekten çok yoruluyordum. Cumartesi günleri kabustu. Çünkü söz verdiği halde Kürşat Bey gelmezse onu sahneye çıkarmak bayağı zor oluyordu. Tabii çıkardı. Ama çıkana kadar anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirdi.”

Tabi sadece aşkta değil, her şeyde olduğu gibi burada da ayrılık vakti gelmiş. Zeki Müren ayrılığı şöyle anlatıyor: Şarkılarımı, şiirlerimi yalnız onun için düşünüyordum. Sonra çok uzaklara Kanada’ya gittiler. Ailece gittiler. Gözden uzak olursa gönülden de ırak olur sözüne yeni yeni inanıyorum. O yokluğun etkisinden kolay kolay kurtulamadım. Beni bir hayli etkilemişti. Sahnede duygulanıp, gözyaşı dökerek okuduğum konserleri hatırlıyorum da… Duygularım yine canlanıyor, tüylerim yine diken diken oluyor ama, o günler her şarkımda onu görüyordum. Düşününüz… Karşınızda on bin kişi var ve siz sadece bir kişi için okuyorsunuz, sadece o bir kişiyi düşünerek, çökerek okuyorsunuz. Ama on bin kişiyle aranızda elektrik olayı doğuyor, on bin kişi de sizle birlikte oluyor, o bir kişiye söylenen şarkıyı sizin adınıza onun için alkışlıyor. Alkışlanan sanki ben değildim de hayalimdeki o varlıktı… O olaydan sonra bestelerim yavaşladı, azaldı… O günlerdeki bestelerimin güzelliğine tekrar varamadım…’”

Her ne kadar ayrılsalar da dostlukları devam etmiş. Zeki Müren’in Kürşat Bey’le 1970’ten sonra devam eden dostluk ve arkadaşlığıyla ilgili konuları teyzesi Berrin Hanım’ın kayıtlarından aktaran Ümran Hanım şöyle anlatıyor: Bir akşam Zeki Bey saunaya gittiğinde bir misafirimiz geldi. Teyzem kollarını açarak, ‘Kürşatcığım seni özledik, nerelerde kaldın?’ diye sorunca kim olduğunu anlamıştım. Arkadaş olarak dostlukları devam ediyordu. Teyzemle bazı anılarını paylaştılar. Zeki Bey saunadan gelip Kürşat Bey’i görünce adeta yüzü aydınlandı. O, her zaman duygusal yanını gizlerdi. Ama bu sefer gözyaşını tutamamıştı. Her ikisi de ayrı hayat kurmuşlardı. Zeki Bey ona daima büyük saygı gösterdi. Hatta ondan çekinirdi. Çok kere dost olarak ziyaret ettiği benim bulunduğum dönemlerde gelmeden önce haber verirdi. Zeki Bey o sırada hayatında bir başkası varsa, ki daima vardı, Kürşat Bey duymasın diye telefonların fişlerini çektirirdi. Olur olmaz bir saatte bunlardan biri telefon ederse Kürşat Bey eskiden olduğu gibi telefonu açar, ‘Kimsin sen?’ diye sorabilirdi. Bu yüzden o geldiğinde telefonlar çalışmazdı. Kürşat Bey bizim hayatımızda her türlü ayrıcalığa sahipti. Ve Zeki Müren öldüğünde kasasında hiçbir şey çıkmamış. Sadece Kürşat Bey’e yazdığı aşk mektupları çıkmış…”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *