Başka bir gelecek mümkün
Kapitalizmin acımasız ve sorumsuz tüketim sevdası yüzünden doğa ve ekosistem hızla yok oluyor, enerji üretimi altında kullanılan kömür ve petrol atmosferdeki sera gazını arttırarak küresel iklim değişikliği ile dünyamızı yaşanmaz kılıyor.
Suyu bir meta haline getiren ticari sistem içme ve yer altı kaynaklarımızı tüketiyor, kirletiyor ya da ticarileştiriyor. Doğa bizim evimiz. Bütün canlılarla uyum içinde ortak bir yaşantımız var. Biz onu koruyalım ki o da bizi şefkatiyle kucaklasın. Doğamızı koruyan ve onu güvence altına alabilecek ne Ay’ımız ne de uluslararası uygulanabilir sözleşmelere sahibiz.
Vahşi kapitalizmin sorumsuzca yaptığı çevre-doğa katliamı sonucu dünyamızda son yıllarda başlayan ve tüm hızıyla devam eden Küresel İklim Krizi ile artık tüm canlı hayatı için etkili ve yıkıcı oluyor.
Hava, su ve toprak kirleniyor ve tükeniyor. Yangınlar, sel felaketleri, depremler, kuraklık, çölleşme dünyanın her yerinde baş gösteriyor. Dünya, çevre, iklim ve yer altı büyük bir tehlike altında. Ancak kararlı bir şekilde harekete geçmek için çok geç değil. Başka bir gelecek halen mümkün. Önce doğayı tanımalı, sevmeli, ve korumalıyız. Doğayı sömüren insanoğlu da bu konuda taraf değiştirerek doğanın yanında yer almalı.
Son yıllarda özellikle Avrupa’da değişen çevre politikaları ile doğaya karşı yapılan saygılı dokunuşlarla olumlu sonuçlar alınmış ve daha temiz havaya, suya ve toprağa kavuşulmuştur. Kentsel atıkların büyük bir kısmı geri dönüştürülmekte, denizler, ormanlar ve tarım arazileri koruma altına alınmakta sera gazı azaltılmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı artırılarak tüketim ve üretim sistemleri daha insanca ve doğaya uyumlu hale getirilmekte.
Tüketim alışkanlıklarımızı ve tercihlerimizi değiştirmek zor olabilir. Ancak sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek ve gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak alışkanlıklarımızı bırakmalıyız. Devlet bu konuları AY güvenceye alırken kirliliğe neden olan teknolojiyi ve uygulamaları yasa ve yönetmeliklerle sonlandırmalı, yasaklamalı, mevcut uygulamaları durdurmalıdır. Diğer taraflarda sürdürülebilir alternatiflerin ve değişimden etkilenen toplulukların desteklenmesi gerekir.
Kısaca gerçek yaşantımızdaki alışkanlık ve davranışlarımızı gerekse yeni çağ toplumun gereksinimlerini kabul etmek ve hayata geçirmek ilk başlarda zor gelebilir. Ama tüm bunları insanoğlu ve gelecek kuşaklar için yapma konusundaki kararlılığımız ve fedakarlığımız tarihi bir sorumluluğun gereğidir. İşte bu nedenle bu duygu ve düşüncelerimizi toplumla paylaşarak onları da bu konuda bilinçlendirmeli ve örgütlemeliyiz.
Uzun sözün kısası dünya ve doğa bizim. Onunla birlikte ve uyum içinde yaşamasını öğrenmeli ve buna kendimizi alıştırmalıyız.
Biz doğanın efendisi olamayız. İnsanoğlu doğaya karşı suç işlemeye devam ettiği sürece gelecek kuşakların yaşam hakkını elinden alıyor, gasp ediyoruz. O zaman dünya üzerinde yaşayan tüm insanlığın ortak bir görevi var: Doğayı sevmek, korumak, gelecek kuşaklara aktarmak.