Vaktinden önce kaldırılan molozlar
Nehirleri, ovaları, ormanları can çekişen bir ülkenin yönetiminde büyük açıklar vardır! Devletin güç gösterisi yapıp; dev saraylar inşa edip, lüks araçlar, konvoylar, özel uçaklar… Söz konusu gıdamızı, havamızı, suyumuzu, toprağımızı, canımızı korumaya gelince aklımızla alay edercesine tedbirsiz yapılan hamleler…
Uluslararası afet arama kurtarma ekiplerinin üzülerek paylaştığı bir konu var; vaktinden önce kaldırılan molozlar(!). Depremden 1 hafta sonra, hala canlı bulunma olasılığına rağmen aceleyle kepçe ile enkaz kaldırılmaya başlandı. Arama kurtarma çalışmasından çok, vaktinden erken enkaz kaldırma çalışmalarına ağırlık verildi. Apaçık cinayet işleniyor olduğunu ifade eden arama kurtarma ekipleri bir bir Türkiye’yi terk ettiler.
İnsan bedeninin “3 hafta” aç susuz hayatta kalması mümkünken; 7. günden itibaren sahada enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı... Üstelik gıda ve sıvıya ulaşabilme ihtimali olan depremzedeler göz ardı edildi; ağzında sigarasıyla insan kurtarıldı enkazdan ya hu insaf!
6 Şubat depreminden 2 ay sonra bile sorumlular görevini yerine getirmiyor. Enkazlardan çıkan molozlar ve atık problemi hala çözülemedi! Konunun önemli boyutlarından biri asbest riski.
Göğüs Hastalıkları uzmanlarından asbestle ilgili: “Hem 'iyi huylu hastalık' yoluyla süründürerek öldürür; hem de 'kötü huylu hastalık' yoluyla can çekiştirerek öldürür.” deniliyor.
Sürecin başından beri, Prof. Dr. Celalettin Kocatürk ‘bölgede asbest ve akciğer zarı kanseri riskinin artacağı’ uyarısında bulundu. Türkiye’de insanlar dünya ortalamasının 8 katı akciğer kanserine yakalanıyor. İnsanlar depremde yaşamını kaybetmediyse de asbestten, kirden, hastalıklardan ölecekler.
Depremde yıkılan binlerce binanın hafriyatlarından yayılan asbest, sağlık felaketine zemin hazırlıyor. Uzmanlar, bölgede bulunanların, havada uçuşan asbestten korunabilmek için süzme gücü yüksek FFP2 ve FFP3 tipi maske kullanmasını öneriyor.
Her yerden kritik kuraklık susuzluk haberleri artarak gelirken dere yataklarına, nehirlere, ovalara, tarım alanlarına moloz ve atık boşaltımı yapılıyor. Yağmurla birlikte yer altı sularına karışması kaçınılmaz.
Ayrıca söz konusu atık problemi sadece molozlar ve yapı malzemelerinden ibaret değil; hepimizin evlerinde bulunan elektronik aletler, pille çalışan aletler, plastikler, kimyasal toksik malzemeler, bitki ve hayvanlar, gıda artıkları; evinizde ve mahallenizde bulunduğuna emin olduğunuz daha birçok şey... Sadece 1 milyar ampul ve florasandan bahsediliyor. Ayrıca yıkılan hastaneler, tıbbi atıklar; enkaz altında kalan motorlu taşıtlar… Uzmanlar moloz ve enkaz atıklarının Erciyes Dağı büyüklüğünde yani milyonlarca ton olduğunun altını çiziyor.
Herhangi bir ayrıştırma, depolama yapılmadan çadır kentlerin yanına, köylere, yerleşim alanlarının çok yakınına, zeytinliklere, yol kenarlarına, tarım alanlarına, dere yatak ve havzalarına atık boşaltıldığı görülüyor. Yani nereye atılmaması gerekiyorsa oraya! Yardım malzemeleri de tüm bu moloz ve atıkların devamı olarak tonlarca çöp birikmeye devam ediyor. İnsanlar ısınmak için yakılması tehlikeli, kanserojen kimyasal ve gazları açığa çıkaran plastik ve kıyafet atıklarını kullanıyor. Plan, koordinasyon, organizasyon, akıl yok; problem çok çok çok!
Konteyner tuvalet atıkları Asi Nehri'ne akıyor
Çevre kirliliğine neden olabilecek her adım tereddütsüz atılıyor. AFAD tuvaleti Asi Nehri’nin üzerine koymuş. Tüm atıklar bu nedenle nehre boşalıyor. Tarım ve sera alanlarının sulaması Asi Nehri üzerinden yapılıyor.
Depremin 3. ayına yaklaşırken:
Hala temiz su yok, tuvalet ve barınma yetersiz
Yıkımı yaşayanlar uyuz, bit, pire sorununun yoğunlaştığını; kişisel, yaşamsal hijyeni sağlayacak olanaklara hala sahip olmadıklarını ifade ediyor. Açık market bulamadıklarını, paranın hayatlarında geçerliliğini yitirdiğini söylüyorlar. Salgın ve hastalıklar artıyor, özellikle çocuklar yüksek ateşli hastalıklarla mücadele ediyor. Deprem bölgesinden dönen gönüllülerde öksürük, balgam gibi şikayetler çok yoğun.
Hiç iyi haber yok mu?
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Hatay’da depremde yıkılan su üretim tesisini onardı, bölgenin su ihtiyacı bu kaynaktan doğrudan giderilebilecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi su arıtma sistemi kurdu, şimdilik yetersiz olsa da bölgede faaliyete geçiyorlar.
Peki çevrebilimcilerin bu konu hakkında çözüm ve önerileri neler?
Atıkların toplanması ve transferi; devasa çöp taşıma araçları ile atık yönetim merkezlerine çöp transferi yapan kamyonlar sağlanması gerekiyor.
Özellikle asbest bertaraf tesisi başta olmak üzere bertaraf tesisleri açılmalı ve çoğaltılmalıdır. Atıklar rastgele arazilere değil kapalı alanlara, toprağa ve suya temasını engelleyecek alanlara taşınmalı ve kanserojen maddelerin bertaraf edilmesi gerekiyor.
Ülkemizde 5 bin adet geri dönüşüm merkezi mevcutken, Avrupa’dan ithal edilen atık ham madde yerine afet bölgesinden atıkların alınması sağlanmalı.
Geri dönüşüm ham madde bolluğu yaşayan afet bölgelerinde geriye kazandırma neredeyse hiç yok. Bu ham maddelerin çöp değil zenginlik olduğunu ifade eden yetkililer nerede?
Tek kullanımlık plastikler kullanılmadan yaşam sürdürülebilirdi. Dayanışma ve yardım sağlanırken “atık yönetimi” konusunda da uygulamaların organizasyona dahil edilmesi gerekiyor.
Deprem bölgelerinde maskesiz gezilmemesi gerekiyor. Açık alanlarda yemek servisi yapılmaması, kapalı alanlarda gıda tüketimi yapılması gerekiyor. Sadece depremzedelerin değil orada çalışan veya yardım için gönüllü olan kişilerin de sağlığını riske atacak koşullar devam ediyor. Ya yıkım alanlarında gıda dağıtımı ya da afet atıklarının çadır kentlerin yanına dökülmesi gibi çok korkunç hamleler…
Belediyelerin temizlik ekip ve araçlarını afet bölgesinde görevlendirmesi, halk sağlığı için kirliliğe acil önlemler alınması gerekli.
Enkazlar yapım yılına ve içeriklerine göre sınıflandırılıp kaldırılması gerekiyordu ve buna göre strateji geliştirilebilirdi. Havada zaten büyük bir toz kümesi var ve günün sonunda toprağa, suya karışıp oradan sofralarıma taşımamız adeta kaçınılmaz. Türkiye’de 2010’dan beri asbest kullanımı yasak. 2010 yılı öncesi yapılan binalarda asbest kullanıldığı biliniyor.
Kentleşme anlayışımızı baştan değiştirmemiz gerekiyor. Beton, demir ve tuğla kentler kaçınılmaz mı? Toksik atık oluşturmaması için afet bölgelerinde buna uygun inşalar tertiplenmeli. Yüksek katlı binalardan uzak kentler planlanması gerekiyor.
Dere yatağına evler yapılmaya devam ediyor; alüvyal topraklara sadece deprem değil sel felaketlerinde yıkılabilecek binalar yapılıyor. İklimsel felaketlere hazırlıklı kentler planlanması gerekiyor. Depreme dayanıklı ve doğaya uyumlu yapı malzemeleriyle inşaat yapılması gerekiyor.
Deprem ve iklim dirençli yeni kentler inşa edilmesi ve bu yaşam inşalarına ekolojik yaklaşımlar getirilmesi gerekiyor; endüstriyel ürün ve malzemeler yerine doğal malzemeler tercih edilmeli.
Prof. Dr. Naci Görür (jeolog ve deprembilimci) yıllardır deprem olacağını belirtmişti; çözüm süreci çok öncesinden akılcı biçimde yönetilmeliydi. Kentsel dönüşümle deprem riskli binaların daha riskli inşa edildiğini görebiliyoruz; deprem riskli bina yıkılıp daha yüksek bir bina dikiliyor. Dönüşüm yapılacakken felaketlere yüksek kat çıkarılıyor.
1999’da büyük deprem sonrası deprem yönetmeliği çıkarıldı, bu yönetmeliğe uygun inşaat yapıldığı söylenen binalar da yıkıldı. Yıkılan binaların yerine tekrar binalar yapılmaya başlandı bile. Kent planlamasından uzak inşaların felaketlere direnci yok.
Deprem ülkesi olduğumuz biliniyorken depreme dayanıklı binalar yapılması, deprem sonrası atık yönetimi planlanmalıydı.
Kamulaştırılan alanlar çoğaltılarak büyük büyük parklar yapılmalı. Örneğin; İstanbul’da Şirinevler, Zeytinburnu, Bağcılar gibi ilçeler tamamen beton yığını ve büyük bir depremde beton mezarlığına dönüşebilecek yapıda, yardımların ulaşması bile mümkün gözükmüyor.
Barış Atay'dan Aktivistlere Destek
Desteğimizi bekleyen, kampanyayı yürüten aktivistler: Cemre Sıla Atılgan, Ceren Özcan Tatar, Görkem Gömeç, Gözde Özbey, Hale Acun Aydın, Işıl Ergincan, Funda Uğraş, Nil Kıyısı, Sinem Demirkan, Utku Yılmaz.
Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı vatandaşlara ve aktivistlere asbestli molozların yalıtımlı bir alana taşınacağı sözünü vermiş fakat yerine getirmemiş. Bunun üzerine Ekolojik Yaşam Aktivistleri'nin başlattıkları çok önemli bir imza kampanyası var. Change.org’da bugüne kadar pek çok doğa olayı ve çevre felaketleri zincirinin sonlandırıldığına ve engellendiğine şahit olduk. Herkesten ricamız bu kampanyaya katılıp imzalayıp daha sonra da çevresine duyurması.
Kampanya başlığı “Molozlar ve Diğer Atıklar Çevre ve Sağlık Felaketine Sebep Olmasın” ve change.org/afetatikyönetimi linki üzerinden ulaşabilirsiniz.
İmza Kampanyası Linki: change.org/afetatikyönetimi
Çevre felaketini önlemek ve ekosistemimizi korumak için, gıdamızı ve iklimimizi korumak için her kesimden vatandaşın desteği elzemdir. Çevre Bakanlığı maliyeti düşürmek yani ucuza kaçırmak için bu sözünde de durmamış. Herhalde devletin parası yok, bütçesi yok itiraf edemiyorsunuz! Yalancısınız itiraf edemiyorsunuz!
VİCDANIMIZLA ALAY EDİLİYOR
Apaçık suç işleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere ilgili idari kurumlara ayrıca Hatay Barosu tarafından dava ve soruşturma istemi mahkemeye taşınmış. ‘Çevre Kanunu 8. Maddesinde’ bu konuda yapılması gerekenler açıkça belirlenmişken; bilim ve hukuk hiç ediliyor, aklımızla ve vicdanımızla alay ediliyor.
Çevre Kanunu 8. Madde:
Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır. Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.
Eğer ki kanserojen bir madde olan asbest içeren molozlar doğru bir şekilde ayrıştırılmazsa toprağa ve yer altı sularına karışacak. Tarlalardaki ve seralardaki meyve sebzeler bu asbestli suyla sulanacak, bu asbestli toprakta büyüyecek, bizler de suyla o toprakta yetişen meyve sebzeyi tüketeceğiz! Çözüm net: Enkaz atıklarının doğru bir şekilde ayrıştırılması ve bertaraf edilmesi gerekiyor.