Şok-travma ve kapasite
Olaya yüzyılın felaketi desek te en azından 24 yıl önce yaşanan Sakarya-Kocaeli depremi ve alınması gereken tedbirlerin hiç birinin alınmadığını gözler önüne sergiliyor. Bizi idare edenlerin kapasitelerini gözler önüne sergiliyor. Nedir bu kapasiteler: Ahlaki kapasite, yaptıklarından utanmak, duyarsızlık, bilgisizlik vb. Hiçbir düzelme işareti görülmüyor. Sadece kadrolaşılmış. Ülkeyi yok etmek için teşkilatlanılmış bir devlet yapısı. Bin yıllar önce yaratılan sanal dünyanın devam eden bilime ters inançları ve onun facialarını yaşamaya devam ediyoruz. Hala gerçekler ile tanıştırılmıyoruz. Bakınız ilk önce okulları kapatmak geliyor aklımıza. Hem de üniversiteleri. Hizmete en yakın eğitim düzeyinde ki okullar ve biz de bu yavruları ikna etmek için yalan üstüne yalan söylüyoruz.
Bu tip insan modellerinin yaptıklarını ve ahlak düzeylerini birkaç örnekle sıralayalım. Kendini öne çıkaran, ayıbını, kapasitesini kabullenen bir insan yok.
-Bir istifa yok. (Bakanlar ve diğer üst düzey yöneticiler. Valiler, Belediye Başkanları, alt yapı sorumluları, sadece tek bir yedek-koordinatör vali gerçeğe yakın açıklama yaptı.) Yuhalanan bakan bile istifa etmedi. Yüzü zaten hep kırmızı olan bakanın yüzünün kızarması bir tık bile artmadı.
-Kırk bin ölü, yüz bin üzerinde yaralı. Kesinlikle doğru rakamlar değil. Bunların yarattığı travmalar. Çaresiz-öksüz çocuklar…
-Tamamen deprem şartlarına uygun yapılmayan binalar, plazalar, okullar, hastaneler, yollar- otobanlar vd.
-İstifa yok! Projeyi yapanlar, denetleyenler, kontrolörler, Devlet eli ve sivil kişiler ile yapılan binalar, bunların sorumlulukları, bunların davranışlarını kontrol edecek adli makamlar. Adli makamlar hala bugün itibariyle bile harekete geçmediler. Hala öncelikle bundan sorumlu belediyelerin imar İle ilişkili yapıları kendileri tarafından belgeler-deliller yok ediliyor. Bırakın istifayı delil saklama peşindeler. Asıl depremi bu ahlaksızlar yapıyor. Bu kadarına pes diyorum. Utanarak diyorum. Böyle bir günde güzel laflar edemiyorum.
-Ülkemiz de devleti sorumsuzca hiçbir hesap vermeden soyan ve görevini yapmadığı kesinleşen telefon firmaları(bunların iletişim eksikliği nedeniyle fazladan en az 20 bin kişi daha öldü) Bilimin öne çıktığı ülkelerde bu bile ilave suç nedenidir.
-İnsanların artık canlı kurtarılma şansı kalmadı. Ancak ölülerimiz de bizim için çok değerli. Yıkıntı alanları ayni titizlikle temizlenmeli. Ölülerimiz de ailelerine ayni dikkatle teslim edilmeli.
-Hemen hiçbir devlet ve yan kuruluşları böyle bir felaket için hazır değillermiş. AFAD, Ordu, Belediyeler, Polis, Kızılay, Halk gönüllü kuruluşları, devlet bölünmüş ve halk devlete katiyyen inanmıyor. Bu Kuruluşların yetkili üst düzey kişileri liyakat sahibi değil. Hiçbirinin istifasını duydunuz mu?
-Toparlayalım. Yazının içinde işaret ettiğimiz tek onurlu kişi çıkmadı. Ben başarılıyım diyorlar. Öylemi? Sizin fikriniz çok önemli diyemiyorum. En azından yarın’ızın bu konudan haberleri yok. Son yirmi yılda okullarımızın kalitesi bu oranda düştü. Bunu net iki jenerasyonu yaşayarak birini de büyüklerimizden biliyorum. Son elli yılda başlayan 20 yılda pik yapan her şeyin kalitesi düştü. Netice meydan da. Olayın kontrolü elden kaçmış durumda. Hala olayın ciddiyetini anlamış olup olası panik yaratmamak için duyar sız davranış veya hakikaten olayı anlayıp yorumlayan yöneticilerimiz yok diyelim. Maalesef yalan rüzgarı artarak devam ediyor. Beş yılda düzene sokulamayacak olayı bir yılda düzenleme sözü veren idareciler. Hala aval aval dinleyenler var. Bir yalan, bir masal ülkesi olduk.
Bir önerim var belki gördükçe ders olur. “Tamamen yıkılan ilçelerimiz var. Elbistan, Islahiye, Pazarcık gibi. Bu ilçelerden biri tamamen soyutlanıp hiçbir yıkıntıya dokunmadan olduğu gibi koruyalım. Arka nesiller görsünler belki ders çıkarırlar. Depreme ait tüm bulgular bu bölgede sergilensin. Deprem olaylarında yaşanan tüm olaylar, konuşmalar, resimler, bilimsel, siyasi profiller ve konuşmalar buralarda sanat eseri olarak belgelensinler.” Ne dersiniz!
Değerli okuyucular. Yazılacak, ders çıkaracak çok şey var.
Zaman: Bilgi, sağlık, her türlü yardım etme zamanı…
Hepinizi bilim ile baş başa bırakıyorum.