Başbakan
Alibeyköy Metrosu yeni yılın ilk günü açıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e 'makinist olarak personel alımlarının yüzde 92'sini kadınlardan yaptık' dedi. O kadar olmayan bir durum ki toplum olarak ayakta alkışladık. Duyarlı bir erkek davranışı olarak hepimiz adeta kulaklarımıza inanamadık. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün kadınlar için açtığı yolda insanlık için küçük, kadınlar için büyük bir adım, sevindirici bir haberdi bu. Ancak takdire şayan olarak tanımladığımız bu düşünceli davranışın gerçekleştiği olayın açılış töreninde ise kalabalığın neredeyse yüzde 92'si erkeklerden oluşuyordu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu misali. Yılların birikimi tabi ki. Erkek belediye başkanı, erkek muhtar, erkek vali, erkek kaymakam, erkek müdür. Sanırsın sadece erkeklerin ihtiyaçları var ve erkekler para kazanır. Evi erkek geçindirir, çalışmak erkeğe yakışır. Dolayısıyla bir yere biri atanacaksa, bir yerde makam, mevki varsa o koltuklara erkekler oturtulur. Oysa kadınlar da aynı okullarda, aynı sıralarda eğitim görür, aynı sınavlara girer, üniversite okur, mezun olur, iş arar. Ama kadın işçi, çoğu işveren için tercih bile edilmez. Neden mi? İlk sebep işe alımları gerçekleştiren, patronların, iş verenlerin hemen hemen hepsi erkektir de ondan. Bir diğeri ise kadın evlenir, çocuk doğurur, işten mecburen uzak kalır diye. Evi nasılsa geçindiren bir erkek vardır, 'kadın evin ek gelir elde edenidir' düşüncesi var bir de; Bu sebepten dolayı erkeklere göre kadınlara daha az maaş ödenir. Erkekler atanır müdür olur, erkekler davetlere, açılışlara katılır. Bir kurdele kesilecekse, erkek keser. Oysa şehirlerde, köylerde, tarlada, plazalarda kadın da çalışır, evde yoğurdu, peyniri, erişteyi, yufkayı kadın yapar, kadın doyurur, kadın giydirir, kadın üretir, evi kadın derler, toparlar, temizler, çoğu evde ufak tefek tamir işlerini de kadınlar yapar, çocukları kadınlar bakar, büyütür derslerini takip eder, parkaydı, okulaydı anne götürüp getirir çünkü tüm bunlar kadınlara bahşedilmiş görevleridir. Bir iş kurmak, fabrika açmak, ceo olmak, başkan olmak, başbakan olmak, müdür olmak müdür yardımcısı olmak, şef olmak tüm bu görevler için erkek varken kadın da kimmiş! Ama lafa geldi mi kadınlar başımızın tacıdır, en kıymetlimizdir derler, denir. Nasıl bir baş tacı olmaksa; Baş köşede, protokol koltuklarında, makam arabalarında her daim erkekler oturur. Muhtar olunacaksa bunca işi çekip çeviren kadın hemen unutulur, iki kitap bile okumamış sırf kahvede arkadaşları arasında seviliyor diye bir erkek aday gösterilir. Bir yere müdür atanacaksa hemen erkeklerden biri oturtulur. Hani
kadınlar baş tacıydı? Hani en kıymetli olanlar kadınlardı? Kadın hoştur, güzeldir. Kadın vitrinde biblodan öteye geçemez, geçmemeli. Oysa okul okuyan, sınıf geçen, mezun olanların hiçbiri kadın değil, hepsi kadın görünümlü erkeklermiş onların. Kadın konuşmaz. Fikir beyan etmez. Düşünme melekeleri kadına verilmemiştir. Kadının birilerinin yazılı olmayan ama emredilen kurallarına göre bahşedilen görevleri vardır. Kadın sadece onları yerine getirmekle yükümlüdür. Yerine getirmezse kadının sesi kesilmesi hatta ortadan kaldırılması hak zannedilir. Zanneden kim? Erkekler!
Kuralları koyan kim? Erkekler!
Hak bayram sanan kim? Erkekler! Dolayısıyla bir erkek hiçbir zaman bir kadını alıp da bir mevkiye getirmez. Ben yemedim al sen ye demez. Bir de çoğu erkek kadını oynaşta zanneder. Oysa; Kişi kendinden bilir işi. Erkek kendi neyse öyle bilir kadını. Yüce Yaradan erkeğe değil kadına vermiştir tüm kemiklerinin aynı anda kırıldığı acıya doğum sebebiyle dayanma gücünü, çok kişiyi idare edip çekip çevirmesinden dolayı aynı anda çoklu düşünme yeteneğini, duygusal zekayı, uykusuzluğa, açlığa dayanma gücünü. Kadın güleç yüzlüdür, naiftir, naziktir, kibardır, ince düşüncelidir, eli beceriklidir. Toprağa bile toprak ana denir.
Sadece cennet değil, dünya da kadınların ayaklarının altındadır ama henüz bilen yok. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı bir kadın diyebilirsiniz. Kadın Kaymakam, kadın vali de var ama tek tük. Ya sonrası? O Belediye'deki diğer müdürlere gidin bir bakın bakalım. Vitrin süsü misali değil mi? Fikri de zikri de zihniyeti de değiştirme zamanı değil mi?
Kadınlar için bir umut oldu İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Bir erkek, kadınlara öncelik tanıdı nihayet.
Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yetki elinde olan Ekrem İmamoğlu'nun kadınlara tanıdığı öncelikle çoğunluğu kadınlardan oluşanlar makamlara, mevkilere oturabildi. Yarın belki ülkemizde
Başbakan da bir kadın olur kim bilir! Ciro rekoru kıran, vergi rekortmeni olan şirketlerin CEO'su da, mecliste milletvekili çoğunluğu da kadınlardan oluşur. Açılışlarda, törenlerde en önde, protokol koltuklarında erkeklerden çok kadınların adı yazar yakın zamanda. Atatürk'ün kadınlar için açtığı yolda seçme seçilme hakkını tanımaktan öteye gerçek ve somut adımlarla kadın etki ve yetki sahibi olur. Bir yılan hikayesine döndürülen 'İstanbul Sözleşmesi' ivedilikle hayata geçer de kadınlar sesi kesilen değil sesine kulak verilen olur. Belki o zaman anlar insanlık sözde vitrin süsü olarak değil, özde makam, mevki sahibi olarak kadınlar dünyayı değiştirir, renklendirir, elinin değdiği her yeri çekip çevirip derleyip toplayıp düzeltir, çoğaltır, bolluk bereket getirir.
İlkeli Söz; İnsanın sadece hatırlamaya değil, unutmaya da ihtiyacımız vardır.
Aklı olan unutur, hıncı olan unutmaz ve ömürboyu debelenir.
Oysa unutabilme yetisi rahmettir, geçmişin prangalarından kurtulup özgürleşmektir.