Karışan kafalar
Beta HGC testimiz 5 değerinin üstünde laboratuvar sonucuna göre ‘pozitif’ ‘hamile’ ancak hastanın midesi bulanmıyor, başı dönmüyor, bu durumda bir kadın doğumcu bu hastayı hasta olarak mı vaka olarak mı raporlamalı? Takibini yapmak için mideniz bulansın öyle gelin mi demeli?
Bir taraftan Dünya Sağlık Örgütü bir taraftan da Türk Tabipler Birliği yaşanan küresel salgının ülkemizdeki etkilerini eleştire dursun her akşam açıklanan korona virüs tablosundaki Sağlık Bakanımızın açıklamalarıyla Eylül ayından itibaren hasta ve vaka sayısı ayrımının yapılmaya başlandığı bilgisi kafalarımızı karıştırdı!
17 Mart’ta korona virüsten ilk gerçekleşen ölüm olayından sonra ülkenin adeta gün ve gün şalterleri tek tek kapatılmaya başlandı. Şehirlerarası yolculuklar yasaklandı, AVM’ler kapatıldı, ülkede sokağa çıkma yasağı uygulandı. Tüm bu önlemlere rağmen tablo hiç sıfırlanmadı. Geçen 3 aylık sürenin ardından havaların da ısınmasıyla birlikte turizm mevsiminin başlaması hayatın normal akış düzeni içerisine girmesi yönünde karşı konulamaz baskıların artmasına sebep oldu. Bir de ağırlaşan ekonomik yük ve veriler derken şalterler yeniden bu kez tersine hareketle tek tek açıldı. Neredeyse bir günde tüm tablo sıfırlanmışçasına hepimiz kaldığımız yerden yaşam uğraşlarımızın içinde bulduk kendimizi. Bayramlaşmalar, düğünler, kutlamalar, asker uğurlamaları, mitingler gibi olmasa da olur diyebileceğimiz nice etkinliği sanki virüs bitmişçesine yaşamaya, nice kalabalığın bir arada olmasına sebep ortamlar oluşturmaya, temizliğimize dikkat etsek de çoğu zaman maske ve mesafeyi unutarak devam ettik. Bugün geldiğimiz bu süreçte yakalanıp iyileşen de çok oldu, hiç semptom göstermeden atlatan da. Sonuçta hepimiz er veya geç bu hastalığa yakalanacağız gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Ekonomimizi durdurmak yerine virüs ile yeni bir yaşam düzeni oluşturup hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeyi tercih ettik. Fakat tüm bunların yanında acı bir gerçek olarak hiçbir belirti göstermese de canlı bir bomba etkisi yaratan bu virüs, çok canımızı aldı, almaya da devam ediyor. Vaka olup da hasta olarak kabul edilmeyenler de hayatlarını kaybediyor. Bunlara bir örnek de dün gece yaşandı.
Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi’nden Beyin Cerrahı Dr.Ahmet AKBAŞ dün gece evinde henüz 30 yaşındayken COVID-19 nedeniyle gelişen bir komplikasyon neticesinde vefat etti. Hem de “hasta” değil “vaka” iken!
Ekonomiden sebep ölümü göze alıp tedbirle yaşama düzenine geçen bizler şimdi de canlarımızın bir diğer parçası olan çocuklarımız için beş bilinmeyenli bir denklemin içerisinde bulduk kendimizi. Okullar kademeli olarak tedbir kuralları çerçevesinde açılıyor. Sırada üniversiteler de var. Uzaktan eğitim başta bir acil önlem olarak bizlere sunulsa da eğitimde eşitsizlik sebebiyle eşitliği sağlamakta zorlanan yapı bu noktada çözümü okulları açmakta buldu.
Karar veren onlar, sorumluluk almak zorunda bırakılan bizler! Biz ailelerin omuzlarına çok büyük bir sorumluluğu yükleyen bu kararın sonuçlarını da maalesef yaşayıp hep birlikte göreceğiz. Umarım vaka hasta ayrımı yapılan bu düzen içindeki gibi aşı bulunana kadar devam etmesi gereken uzaktan eğitimde sağlanamayan eşit koşulların yerine başlatılan okullarda da canlarımızın diğer yarılarını kaybetmeyiz.
İlkeli Söz; Öyle bir devirden geçiyoruz ki sadece hayatta kalabilmek bile hepimizi birer devrimci yapıyor..