Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara

YOK’SUN

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
YOK’SUN

Bayram gibi bayramların yaşandığı yıllardı. 
Henüz vicdanın sesi kısılmamıştı. 
Evden eve misafirliğe gidilir, çoluk çocuk bayram sabahı en güzel kıyafetlerimizi giyer, aile büyüklerimizin kalabalık sofralarında toplanırdık. Allah ne verdiyse yenilirdi. Ana baba, ata duası alındığından mıdır bilinmez ama sofralarda bir bolluk bir bereket, öyle ki kapılardan taşardı. Tekstil gelişmemişti. Çoğu evde bir pazen kumaş alınır, bayrama yaklaşırken gazetelerin satış tirajlarını arttırmak için yanında verdiği moda dergilerinden model seçilir, dikilirdi. Sonra en tatlı telaşe bayram alışverişiydi. Ev ahalisinin içini bir heyecan kaplardı. Tüm akrabalar bir araya geleceğinden herkes bir birinden bakımlı, şık olmalıydı. Bayramlaşmaya gelecek eş, dost, akrabalara sunulmak üzere evlerde hazırlanacak dolmalar, baklavalar için asma yaprakları, ceviz içi, un, şeker, yağ alınırdı, bir de rengarenk ambalajlı şekerlemeler. El değmeden hazırırlanan  gıda teknolojisi henüz kapımızı çalmamıştı. Misafire, evlatlara, torunlara özenle hazırlanan tabaklar tamamen el ürünüydü. Anne eli lezzeti vardı hepsinde.
Bayram günü kapı önünde ayakkabının biri giyilir, biri çıkarılırdı. AVM’ler o yıllarda henüz açılmadığından ancak evlerin kapısında bir sirkülasyon oluşurdu.  Sıradan başlanır; Sen nasılsın, sen nasılsın, sen nasılsın diye sorulurdu. Herkes birbirine, iyiyim daha daha ne var ne yok diye sorar, birbirinin gözünün içine bakar, gerçekte bir derdi var mı yok mu, anlamaya çalışırdı. İşi olmayana iş bulunur, aşı olmayana memleketten aş sipariş edilir, paraya sıkışana imece usulü para toplanırdı. Küçükler büyükleri saymayı bayramlarda öğrenirlerdi. Küçükten büyüğe dizilir, eller öpülür, gönülden kopan en küçük kağıt para ceplere sıkıştırılırdı. 7’den 70’e herkes için mutluluğun adıydı bayramlar. Mutlu anlar dendi mi bayramlar hatırlanır, bayram geldi mi mutlu olunurdu. Yoksunduk ama tüm memlekette ‘değerler ekonomisi’ yaşanıyordu. Şimdiyse ‘menkul değerler ekonomisi’ içine sıkıştırılmış hayatlarımıza bir de yanında promosyon olarak ‘korona’ eklendi. Sırada hangi promosyon var o da meçhul.

İlkeli Söz; Kaybedilen ataları bayramda da olsa anmak, mezarlarını ziyaret etmek, o tozlanan bayramların tozunu almak gibidir. Belki onlara sarılamaya biliriz ama yüreğimizde hissederek, hayatta olanların sesine ses vererek değerlerimizin iç hesaplaşmasını yapabilir, bayrama değer katabiliriz.
İyi Bayramlar..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *