“Harfine 40 yıl emeğine bir ömür”
İlkokul öğretmenim vardı; Hüseyin Öğretmenim hiç unutmam o güzel günleri… Küçük ve birleştirilmiş sınıflı bir okulumuz vardı 10 sıralı 5. sınıfı orada tamamladım. Ne zaman Adıyaman’a gitsem mutlaka okula uğrar şimdiki öğretmenimizle çocuklarla sohbet eder eski günleri yâd ederim.
Ee tabi birde anlatmakla bitmeyen anılarım var o coğrafyada… Bir tanesini paylaşmak isterim sizinle; bir gün 2. sınıfta aşırı hareketli bir çocuk olduğum için okulu bir birine kattım, sonra öğretmenim bir güzel kulaklarımı çekip beni ağlattı. Kaçtım okuldan hatta birde öğretmenime hakaret ettim, eve gidip babama öğretmenimi şikâyet ettim. Şikâyetimi bitirmeden rahmetli babamdan tokatı yedim, hem canım yandı hem de sevindim. Ama rahmetli babam çok kızdı, ben nasibimi aldım öğretmenim de alır diye düşünürken babam tuttu kulağımdan beni okula götürdü. Önce öğretmenimin elini öptürdü ve özür dilememi istedi. Özür diledim ama biraz bozuldum açıkçası usulca sırama oturdum.
Okul çıkışında öğretmenim sen kal dedi. Dedim ki; eyvah bu öğretmen beni bi güzel dövecek. Babamda arka çıkmadı zaten diye düşündüm. Öğretmenim geldi benim sırama yanıma oturdu ve başladı birbirinden güzel nasihatler vermeye akşam evde babam da birçok güzel nasihatler verdi. İşte o gün babamın ve öğretmenimin pozitif asil davranışlarından dolayı öğretmene ve hayata karşı farklı bir bakış açısı uyandı bende. Ve ilkokulu başarılı bir öğrenci olarak tamamladım. O zamandan beri öğretmenliğin ne denli kutsal bir meslek olduğunu iyi bilirim. İlkokul ve ortaokul dönemi çocuklar hamur gibidir ustalar nasıl şekil verirlerse o şekli alırlar.
Her biri birer eğitim neferi birer kahraman gibi özel kardeşlerimizi topluma kazandırmak için durmaksızın çalışan Özel Eğitim Öğretmenlerimiz var ve verdikleri sabrı inanın size anlatamam. Özel çocuklarımıza öğretmenlik yapmak öyle kolay değil sabır ister, emek ister. Bir meyve ağacı gibi düşünün yıllarca bakarsın sonra meyvesini alırsınız ya işte bizim özel eğitim öğretmenleri de aynı bu şekilde topluma kazandırabilmek için yıllarca emek verir. Bu kadar emeklerin karışlığında kazandıkları ücret kesinlikle çok az. Ekonomik problemlerini aşmaları gerekiyor önce iyi bir eğitim kalitesi için.
Rehabilitasyon sektöründe 30 bin yakın çalışan öğretmenimiz var imkân olsa en az 4000-5000 TL maaş almaları gerektiğinin farkındayız. Haklarıdır da çünkü yaptıkları gerçekten kahramanlıktır. Gelelim öğretmenlerimiz bu maaşları neden alamıyorlar.
250 öğrencisi olan bir kurumun cirosu 175.000 TL hepsi kar değil tabi. Kira gideri 20 bin, öğretmen ve yardımcı personel maaşları 84 bin, SSK 25 bin, gıda 7 bin, faturalar 5 bin, hastane giderleri 5 bin, vergiler 10 bin, kırtasiye 2 bin kameralardan ve telafilerden kayıp 15 bin derken kaldı 12.000 TL kar. Şimdi 250 öğrencisi olan bir kurum SSK üzerinden veya 4000-500 bin TL üzerinden öderse, Aylık başka yan gelirleri olmalı ki her ay takviye yaparak kurumu döndürebilsin.
Oysa biz sektör ve STK’lar olarak daha dün Meclis Komisyonu’nda öğretmenlerin sosyal özlük haklarında devletimiz tarafından sağlanmasına taraf olduk.
Ama ne yazık ki birçok özel eğitim öğretmenleri grubunda, Rehabilitasyon Merkezleri yerden yere vuruluyor. Belki arada bir kaçı hak ediyor olabilir ama bir sektörü top yekûn ateşe atmakta bir öğretmenimiz için hiç doğru bir sesleniş değildir. Rehabilitasyon merkezleri özel gereksinimli çocuklarımızın eğitim yuvası, öğretmenlerimizin hizmet merkezi ve hepimizin ekmek kapısıdır. Bu maddi sıkıntıları aşacak tek merci devletimizdir. Bir çalışma yapılacaksa hak hukuk çerçevesinde tüm öğretmenlerimizin yanındayız. Beraber omuz omuza başarılamayacak hiçbir konu olamaz bence. Birbirimizin haklarına karşı sevgi ve saygı çerçevesinde olmayı başarırsak ancak bir bütünün parçası olabiliriz. Tüm öğretmenlerimize saygıyla... Kalın selametle…