İstanbul’da 9 şiddetinde deprem!
Evet İstanbul’da 23 Haziran 2019 günü yapılan İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde 9 ölçekli büyük bir deprem oldu.
Şükürler olsun ki, bu depremde can ve mal kaybı olmadı. Ancak çoook kayıplar var çok. İstanbul depreminin şehre zarardan ziyade fayda vermesi, tüm İstanbulluları aralarında ağlayanlar dahi olsa memnun etti.
Bundan sonra İstanbul Demokrasi gereği halkla yönetileceği için elbette İstanbullu memnun dolayısıyla şehirde bir düzelme ve güzellik olacağı şimdiden belli.
İstanbul seçimini, “Herşey çok güzel olacak” ve “İmamoğlu varsa hem çözüm hem de umut vardır” diyen Ekrem İmamoğlu, hem de “13 bin oyla seçim mi kazanılırmış” diyenlere karşı farkı tam 62 misli artırarak 806 bine çıkaran İmamoğlu kazandı.
Kaybeden ise, daha aday gösterildiği zaman, “Yahu biz unumuzu eleyip eleğimizi asmıştık” ve 31 Mart seçimlerinden sonra partisinin itiraz için her tarafa saldırdığı günlerde, “Kaybedilmiş seçimin arkasından gidilir mi?” diyen ve 23 Haziranda daha ilk sonuçlar açıklanmaya başlandığında tıpkı Muharrem İnce gibi, “Adam kazandı” diyerek rakibini tebrik eden Binali Yıldırım oldu.
İstanbul depreminde belirttiğimiz gibi can ve mal kaybı olmadı ama kaybedenlerin çok olduğunu belirtmiştik.
Şimdi deprem kayıplarına şöyle bir göz atalım.
Kayıpların başında Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan geliyor. Arkasından İç İşleri Bakanımız Süleyman Soylu.
Bunları halk şu nedenlerle benimsemedi. Halk tek adam yönetimini sindiremiyor.
Kibirliliği kabul etmiyor.
Halk kendilerinin hiçe sayılmasını ve kendilerinden kopmasını kendine yediremiyor.
Kötü ve hakaret içerikli dilden ve şatafatlı görüntüden hoşlanmıyor.
Liyakatsız makam sahiplerinden ve adam kayırmacılığını benimsemiyor. Günü gününe uymayan ve ayyuka çıkan sözleri istemiyor.
Devlet yönetiminin parti devleti olmasını beğenmiyor.
Terörist başı Apo’nun gönderdiği mektubun açıklanmasını halk içine sindiremedi.
Ekonomide başarısızlık. İşsizlik ve enflasyonun durdurulamayan yükselişi. Bunlara çok şeyler eklemenin mümkün olduğunu sizlerde biliyorsunuz.
Tüm bunlar bir araya gelince, seçim bezgini görünümü veren Binali Bey üzerinden mesajını verdi. Anlayıp anlamamak ülkeyi yönetenlere kalmıştır.
Kayıplar listesine devam edelim.
Hani 31 Mart’ta, “Ne oldu bilmiyoruz ama mutlaka bir şeyler olmuştur” diyen Ali İhsan Yavuz.
Ak Partinin YSK temsilcisi ve alınan kararları Baykandan önce bir gurur ve kibirle anlatan Recep Özel.
İstanbul’a mitil atan ve mitilini kaybettiği gibi Bebek katili Apanun açıklamasını kabul eden Devlet Bahçeli.
Ak Parti İstanbul İl Başkanı Bayrak Şenocak.
İmamoğlu’na, “Pontus” diyen ve şimdi aynı mecliste Başkanının yüzüne nasıl bakacağı merak konusu olan Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu.
Vara yoğa yanlış tivitler atan İ. Melih Gökçek.
Yandaş medya yöneticileri.
Didem Aslan Yılmaz’ın kadrolu yorumcu yandaşlarından başta Zafer Şahin olmak üzere diğerleri ve öteki kanalların kadrolu akademisyen araştırmacı yazarları.
Parti içerisinden Mehmet Özhaseki, Mahir Ünal, Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selvi Çam, Gençlik Kolları Başkanı Ahmet Büyükgümüş, Halkla İlişkiler Başkanı Jülide Sarıeroğlu.
Daha tespit edemediğimiz, bilindiği halde sayfa dolmasın diye uzatmadığımız niceleri.
Parti yöneticileri başını iki elinin arasına alıp iyice düşünürlerse, bize hak verecekleri gibi bir çok sebep te bulabilirler.
Gelelim İmamoğlu’na
Büyük bir yükün altına girdiğinin farkında olmalı.
“Her şey çok güzel olacak” dedi ama bunu gerçekleştirmeli.
Zafer sarhoşluğuna girmemeli.
Etrafına iyi dikkat etmeli. ”Ben olmasam seçim kazanılmazdı” diyenlerin çok alacağını bildiğim için bu ve benzerlerini iyi analiz etmeli.
25 yıldır AKP’nin güdümünde ve onların zamanında doldurulmuş olan 82 bin elemanı iyi değerlendirmeli.
İşi bilenleri ve halk hizmetini benimseyenlerle yola devam etmeli.
Kimseyle kapışmamalı ve sürtüşmemeli.
Tahriklere kapılmamalı. Her şeyi uhulet ve suhuletle halletmeli.
İBB Meclisi ise yapılan son seçim İstanbul genelinde yenilenseydi alınan bu sonuçlara göre sayı ve dengenin değişeceğini görerek çalışmalı.
İmamoğlu 25 senelik kadronun içinden seçecekleri ve İstanbul’u güzelleştireceğini düşündüğü insanları bir an evvel harekete getirip mitinglerde olduğu gibi kollarının sıvayıp işe başlamalıdır.
Verdiği sözleri tutmak zorunda olduğunu bilmesi gerekir.
Aksi halde halkın umudunu kıracağı gibi partinin de geleceğinin umut vermeyeceğinin sorumluluğunu üstlenmelidir.
Tüm bunlarla beraber yolu ve yönü açık olsun.
Her şeyi çok güzel yapsın…