Beka ve terör gerginliği
Ben ilk oyumu, 1968 yılında o zaman Kars’a şimdi ise Ardahan’a bağlı olan Çıldır da Ziraatçı olmam nedeniyle, Yukarıbeyrehatun köyünde başkanlığını yaptığım sandıkta kullandım. O gün bu gündür her seçimde vatandaşlık görevimi yapıyorum.
Öncesinde tam bir 68 kuşağı olarak politika ve siyasetle ilgili idim. Seçim sonrasında seçme ve seçilme bakımından çok daha ilgimi çekmeye başladı. Devlet memuru olarak bir siyasi partiye üye olmamız yasaktı ama. Onların siyasetini takip etmek yasaklanamazdı.
Olaylı yılları tam olarak yaşadığımız günlerde, hele hele, 70 li yıllarda bilindiği gibi muhtıralar sonrasında sık sık hükümet değişiklikleri oluyordu. Tabi bu durum ülke için çok da iyi sonuçlar vermiyordu.
Kardeşin kardeşi vurduğu günlerde, kim kimi ne için vurduğu bile belli değildi. Hemen her gecenin sabahında bir köşede, bir arsada solcu (kominist), sağcı (faşist) diye tanımlanan insanların cesetleri bulunuyordu.
Ertesi gün gazetelerde, devleti yöneten hükümet ve muhalefet kanadı, usulen birer kınama yayınlıyor. Üzüntülerini belirtiyorlardı. Daha sonra belki de vuranları tebrik edip yeni taktikler veren bile oluyordu.
O zamanlar ulaşım kısıtlı ve ağırlıklı olarak otobüslerle yapılıyordu.
Kars’tan İstanbul’a gelirken komşu bir ilde otobüslerin yolu kesiliyor ve bu günkü gibi Doğu ve Güneydoğululara Kürt ya da PKK yakıştırması yapıldığı gibi, o zamanda Karslılara kominist yaftası vuruluyordu.
Tıpkı güvenlik görevlileri gibi otobüsümüzü durduran gençlerden bazıları aşağıda beklerken ön ve arka kapıdan otobüse girenler neye baktıklarını bilmeden yolculara şöyle bir bakıyor sözde kominist kontrolü yapıyorlardı.
Bir genç yaşlı bir amcanın omuzuna vurarak, “Ola. ola kominist söyle bakalım İslam’ın şartı kaçtır” diye sorup ihtiyarı sıkıştırıyor, silkeliyordu.
Baskı altında olan ihtiyar silkelenmek ve tacizden kurtulmak için ıkıla, sıkıla, “Beş oglum beş” dedi.
Soruyu soran genç otobüsün ön kapısında bekleyen arkadaşına seslenerek, “Ola, ola bu kominist, islam’ın şartını beş deyir, dogru mi?” diye sordu…
Güler misin, ağlar mısın? La havle çekerek yolumuza devam ettik.
Buradan günümüze gelmek istiyorum.
O günlerde ülkemizin çok gergin olduğunu, enflasyonun tavan yaptığını ve hükümetlerin çok sıklıkla koalisyonlar şeklinde değiştiğini ve Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin birden fazla olduğunu biliyoruz.
Yani o gerginlikte Devleti yönetenler kendilerini eleştiren muhalefet mensuplarına kesinlikle günümüzde olduğu gibi, alçak, şerefsiz. Müfteri, vatan haini, illet, zillet, alçak ve namussuz, terörist filan demiyorlar, nezaket kuralları gereği davranıyorlardı.
O sıkıntılı dönemler de, en ağır ithamlar, hükümetin başı, iftiracı, yönetim yoksunu, halk sana dersini verecek vs. şeyler söylüyorlardı. Fakat o sıkıntıda vatan ve millet meselesi olunca öyle beka, meka terörist filan demeden bir araya gelip meseleyi halledebiliyorlardı.
Nitekim 1974 Kıbrıs Barış Harekat’ı da böylesi bir ortam da yapıldı ve hiç kimse şimdiki gibi gürültü koparmadı ve herkes destek oldu.
Ecevit’le arası açık ve sanki dargınlar gibi görünen Demirel’e bir ziyaret sonrasında soruldu, “Efendim sizin Ecevit’le aranız limoni idi. Görüşmede elini sıktınız mı?”
Demirel, o kendine mahsus duruşuna geçmesi için derin bir nefes alıp göğsünü kabarttıktan sonra, “Kardeşim Sn. Ecevit’in elini sıkmayıp ta neresini sıkacaktık?” cevabı sizce her şeyi açıklamıyor mu?
BEKA VE TERÖR
İktidar partisi kurulduğundan bu yana seçimlere gergin bir ortamda ve gerginlikle girme tutumunu 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimde de başlattı. Bir beka meselesi çıkarıldı ve sürdürülüyor. Ülkemizde böyle bir mesele varsa, daha önceleri olmayan bu durum o zaman bu iktidar döneminde çıkmış olmuyor mu? Hem böyle bir tehlike varsa, Sn. Cumhurbaşkanının mevcut partiler ve TBMM Gurubu olan partilerle bu konuyu görüşüp, birlik ve beraberliği sağlayıp önlem alması gerekmiyor mu?
Ak Parti Genel Başkanı, daha önceki konuşmalarında, Osmanlı döneminde, Lazistan ve Kürdistan eyaletleri varmış. Tarihe bakın bunları görürsünüz” derken, çözüm sürecinde Kürt yurttaşlarımıza mesaj vermiş olmuyor muydu?
Oslo, Dolmabahçe görüşmeleri ve Habur karşılamaları unutulmamışken, geçtiğimiz hafta Fox TV de konuşan Meral Akşener ve Haber Türk’te konuşan Nagehan Alçı, “Çözüm Sürecinde olduğu gibi şimdi de İmralı ile görüşülüyor” dediler.
O zaman ittifakı kendin yaparken iyi, diğerleri Yani CHP ve İYİ Parti yaparken bunlara katılıp katılmayacağı belli olmayan HDP ve Saadet Partisini de katarak, “Bunlar illet, şer ittifakı, PKK dan, Kandilden talimat alıyorlar” diyerek bu partilere oy vermiş milyonlarca insanı terör kefesine koymak, töhmet altına bırakmak doğru mu?. Eğer HDP ve diğerleri terörist ise, parlamento da ne işleri var. Devlet özellikle seçim yardımı olarak HDP ye 92 Milyon TL’yi neden verdi?
PKK ve uzantıları terör örgütü müdür? Evet. Bunu tüm benliğimle şehit yakını olan biri olarak kabul ederim. İktidarın şikayet etme hakkı yoktur. Önlem al ve ne yapılması gerekiyorsa yap kardeşim.
Elini tutan olmadığı gibi, bu konuda bir engelde yok.
Belli ki devletimiz ve bütünlüğümüz için güvenlik güçlerimiz tam tekmil nöbette olduğuna göre beka sorunu yok.
Ancak, partilerinin oyunun azaldığını görenler, “Beka vardır” diyerek oylarını muhafaza etmek ve yükseltmek istiyorlarsa vatandaşın inlemesini durdurmalı, yiğidi soğana muhtaç etmemeleri ve parti tabanlarına kulak vermelerinde yarar olduğunu sanıyorum. O zaman göreceksiniz ki, beka, meka yokmuş.
Ülkemizde yerel seçim yapılıyor. Ama her yerde Genel Seçim yapılıyormuş gibi Tayyip Bey’in resimleri var.
Pahalılıktan, işsizlikten, trafikten ve diğer etkenlerden iyice sıkılmış olan halk, gerginlik değil huzur içinde bir yerel seçim yapıp kendilerini yönetecek insanları seçmek istiyor.
Tedbirleri almak ve huzuru sağlamak ta iktidara düşer.
Buraya yoğunlaşalım lütfen…