Gülseren Budayıcıoğlu, 1947 yılında üç çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldi. Ortaokul ve liseyi TED Ankara Koleji'nde okudu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde karar kıldı ancak daha sonra TRT’nin açtığı spikerlik sınavlarına girdi. Sınavlarda başarılı oldu. Hemen ardından “spikerlik kursları” başladı. Konservatuvardan hocalar geliyor ve spiker adaylarına yoğun bir ders programı uygulanıyordu. Hocası Turgut Özakman oldu.
Ertesi yıl TRT Televizyonu faaliyete geçti ve kendisi bu sefer de orada çalışmaya başladı. Tıp Fakültesi ile birlikte seslendirmeler için stüdyoya giriyor ya da bant kaydı yapılan programlara katılıyordu.
HEM DOKTOR HEM SPİKER OLMAK İSTEDİ, “OLMAZ” DEDİLER
Bir süre sonra TRT’nin kadrolu memuru oldu. Yayın elemanı olduğum için herkes onu tanımaya başlamıştı. Okul bitince aklı kalsa da TRT’den ayrıldı.
Kendisi o zamanları şöyle anlatıyor:
“Bir süre, programları aksatmamak, bunca yıl çalıştığım bir devlet kurumunu zor durumda bırakmamak için özellikle sunuculuk yaptığım müzik programlarında görev aldım ama “iki yerde birden çalışamazsın” dediler ve bunu adeta bir ülke sorunu haline getirdiler. Gazetelerde bile her gün bu konuda haberler çıkmaya başlayınca küstüm. Sanki çok ayıp bir şey yapıyormuşum gibi bir hava esiyordu. Zaten o ara Hacettepe Psikiyatri Bölümü'ne asistan olarak girmiştim. Oradaki çok sevdiğim ve saygı duyduğum hocam bile “ya TRT, ya doktorluk, ikisi birden olmaz” demişti bana. Ve böylece sadece doktor oldum. O hocam, şimdi de bana “ya doktorluk, ya yazarlık, ikisi birden olmaz. Çok güzel yazıyorsun, ben senin yerinde olsam artık sadece yazarım” diyor. Ama bu sefer de yıllardır çok severek yaptığım doktorluktan vazgeçemiyorum.
Hacettepe’de işe başladığım günlerde evlendim. Eşim Aydın’la zaten okulda yakın arkadaştık. İki çocuğumuz oldu. Hacettepe’de on yıla yakın kaldım. Orada da çok güzel günlerim, çok güzel arkadaşlıklarım oldu. Sonra özgür ruhum yine macera peşine düştü ve ayrıldım oradan. Kendime bir muayenehane açtım. Sadece hastalarımla ilgilenmek, her gün değişik bir insanı dinlemek hoşuma gitti. Kendimi öyle bir kaptırdım ki, neredeyse gece yarılarına kadar hiç sıkılmadan o küçücük odada çalıştım. Yavaş yavaş frene basmaya başlamış, hızla geçip giden hayatımın biraz olsun peşine düşmek nihayet aklıma gelmişti. Artık muayenehaneme her gün gelmiyor, kendime, aileme ve arkadaşlarıma daha fazla zaman ayırmaya çalışıyordum.
YAZDIKÇA YAZMAK İSTEDİ
2000 yılında torunum Zeynep dünyaya geldi. Hayatın bir iç yüzü bir de görünen yüzü vardı. Bana anlatılan “görünmeyen yüzünü” başkaları da bilse, belki kendi hayatlarında az da olsa değişiklik yapar, dünyaya farklı bir pencereden bakar, eğriyle doğrunun her zaman kendi düşündükleri gibi olmadığını anlarlardı. Zaten edebiyata çok meraklıydım, o yüzden yazmak hoşuma gitti. Sanki gündüz, akşama kadar doluyor, bilgisayarın başına geçip yazarken de boşalıyor, rahatlıyordum.
İlk kitabım, “Madalyonun İçi” 2004 yılında, Remzi Kitabevi tarafından basıldı. Özellikle psikiyatriye, insan ruhuna, iç dünyalara meraklı insanlar çok ilgi gösterdiler kitaba. Ertesi yıl, yani 2005’te Madalyon Psikiyatri Merkezi’ni kurdum. Merkezin kurulması hayatıma yeni bir boyut kazandırdı. Eskiden yalnız başıma onlarca kişiye hizmet etmeye çalışıyordum. Artık yeni bir hedefim daha olmuştu; daha çok insanın yardım almasını sağlamak…
ROMANLAR ARKA ARKAYA GELDİ
2006 yılında sevgili eşim Aydın hastalandı. 2007 de eşimi kaybettim. 2008’de ikinci kitabım “Günahın Üç Rengi” yine Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı. Yazma işi giderek hayatımda daha önemli bir yer tutmaya başlamıştı. Aydın’ın bu dünyayı terk edişiyle birlikte geceler ancak yazarak geçiyordu zaten. 2011'de “Hayata Dön” adlı üçüncü kitabım da yine aynı yayınevinden çıktı.
Belli bir yaştan sonra insanın hayata bakışı da, hayalleri de çok değişiyor. Özellikle benimki gibi bir işiniz var ve her gün yeni insanlar, yeni hayatlar, yepyeni bakış açıları görüyor ve dinliyor, pek çok acıya ortak oluyorsanız, gelişmemek, değişmemek mümkün değil. Şimdi artık benim mutlu olabilmem için, başkalarını mutlu edebildiğimi görmem gerekiyor.
Yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum. Kitap yazmak benim için çok keyifli ama kolay değil. Bir kitabı, en az on farklı biçimde yazdıktan sonra ancak beğeniyor ve yayınevine gönderiyorum. Gittiğim yerlerde benim kitaplarımı okumuş birileriyle karşılaşmak beni her zaman çok heyecanlandırıyor ve gururlandırıyor. Okuyuculardan aldığım sevgi ve destek sayesinde umarım daha fazla yazacağım.”
GÜLSEREN BUDAYICIOĞLU SOSYAL MEDYA HESAPLARI
Facebook Hesabı: www.facebook.com/drgbudayicioglu
Instagram: drgbudayicioglu
Youtube: Gülseren Budayıcıoğlu
Twitter: drgbudayicioglu
Gülseren Budayıcıoğlu’nun Kitapları
Camdaki Kız
Kral Kaybederse
Hayata Dön
Günahın Üç Rengi, Madalyonun Öteki Yüzü
Madalyonun İçi, Bir Psikiyatrın Not Defterinden
YENİ BİR DİZİ DAHA GELİYOR
Gülseren Budayıcıoğlu'nun eserlerinden uyarlanan “Masumlar Apartmanı” ve “Kırmızı Oda”, bu sezonun en ses getiren yapımları arasında geliyor.
Bu dizilerin başarısından sonra Budayıcıoğlu'nun uzun süredir üzerinde çalışılan "Camdaki Kız" dizisinin hazırlıkları da hızlandırıldı. Alınan bilgilere göre; ‘Camdaki Kız’ dizisindeki Nalan karakterine Burcu Biricik hayat verecek. Güzel oyuncu Burcu Biricik, ‘Kırmızı Oda’ dizisinde konuk oyuncu olarak yer almıştı. Kırmızı Oda’da 10 bölüm yer alan Boncuk karakteri, 23. bölümde akıl hastanesinde olduğu gösterilerek diziden ayrıldı. Diziden ayrılan Boncuk karakteri ile birlikte Boncuk’a hayat veren Burcu Biricik de diziden ayrılmış oldu.
En geç Nisan ayında yayında olması planlanan’Camdaki Kız’ dizi Kanal D'de seyirciyle buluşacak. Dizinin başrol erkek karakteri için Uraz Kaygılaroğlu'na teklif gittiği konuşuluyor.
DİZİLERE İLHAM OLAN KİTAPLAR
2011 yılında ilk baskısı çıkan “Hayata Dön” dizisi 2017 yılında İstanbullu Gelin ismiyle televizyona uyarlandı. ‘Camdaki Kız' kitabı ise 2019 yılında “Doğduğun Ev Kaderindir” dizisine ilham oldu.
Son olarak Cem Karcı yönetmenliğinde çekimlerine başlayan ‘KIRMIZI ODA’, Gülseren Budayıcıoğlu’nun gerçek yaşam öykülerine dayanan hikayelerinden, Banu Kiremitçi Bozkurt tarafından senaryolaştırıldı.
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun “Madalyonun içi” romanından esinlenerek hazırlanan “Masumlar Apartmanı” ise TRT 1 ekranlarında yayınlanıyor.
Yakında da ‘Camdaki Kız’ dizisi Kanal D’de ekranlara gelecek.