İstanbul Büyükçekmece'ye bağlı, Marmara Denizi kıyısında bulunan Kumburgaz Mahallesi'ndeki tatil siteleri, en yoğun ekim ayını yaşıyor. Koronavirüs salgınından korunmak isteyenler, yazlıklarını terk etmiyor. Havaların soğumasıyla birlikte elektrikli soba ya da ateş yakmaya başlayan yazlıkçılar, korona korkusundan kış ayını da yazlıklarında geçirmeyi planlıyor. Kent merkezinde virüs tedbirlerine uymanın zor olduğunu düşünen vatandaşlar, ateş yakıp okey oynayarak vakitlerini yazlıklarında geçiriyor.
Elektrik sobası yakıyoruz
Pandemi sürecinin başından bu yana Kumburgaz'daki yazlığında bulunan Ahmet Çetinsoy, "Koronadan dolayı buradayız. Aşırı korona korkusu ve çocukların baskısı yüzünden kaldık burada. Burada daha soyut haldeyiz. Elektrik sobası yakıyoruz ya da işte böyle ateş yakıyoruz ısınıyoruz. En azından kendimizi her taraftan izole ediyoruz. Biz yazlıkçıyız ama kalabildiğimiz kadar, dayanabildiğimiz kadar buradayız. Gidince de zaten izole hayata devam. Yoksa bu işten kurtuluş yok" dedi.
Yapacak başka bir şey yok
Aylardır yazlıkta olduğunu söyleyen Tezcan Gültepe ise evinde elektrikli sobasını kullanmaya başlamış. Gültepe, "İstanbul'un karmaşası, kalabalığı, toplu taşıması, marketi derdi çok. Burada her şey rahat. Daha az insan var. Bazı aileler çocuklarıyla hala burada uzaktan eğitim olduğu için. Biz de burası daha güvenilir diye kalabildiğimiz kadar kalmayı hedefliyoruz. Yapacak başka bir şey yok. Daha soğuk olduğunda bir çözüm üreteceğiz. Sobamız da var esasında ama çok denizin dibindeyiz. Hem korona korkusu hem açık havanın verdiği rahatlık hem az insan olması burayı tercih etmemize sebep oldu" şeklinde konuştu.
Koronadan dolayı korkuyoruz
64 yaşındaki Semra Başer'de koronavirüs korkusundan ekim ayına rağmen yazlıkta kalmayı tercih ettiğini söyledi. Başer, "Koronadan dolayı korkuyoruz. Onun için burada oturmayı tercih ediyoruz. Açık hava, arkadaşlarımız burada. Alışverişimiz elimizin altında her yer çok yakın. O yüzden burada kalmayı tercih ediyoruz. Havalar iyice soğuyana kadar buradayız. Hırkamız çorabımız her şeyimiz var. Elektrikli sobamız var. Evlerimizde doğalgazlarımız var. Kalabildiğimiz kadar kalacağız burada. Sayılar çok arttı. O yüzden buradayız" ifadelerini kullandı.
Havası temiz, sakin
Nisan ayından beri yazlığında olduğunu ifade eden Gamze Turan'da dönmeyi düşünmüyor. Turan, "Doğma büyüme Bakırköylüyüm ama evimi kiraya verip korona korkusundan buraya kaçtım. Dönmeyi de düşünmüyorum çünkü İstanbul'un içi çok kötü. Ben işim olduğunda mecbur gidiyorum ama buraya zor kaçıyorum. Burada nefes alıyorum en azından ben. Havası temiz, daha sakin, insanlar çok kalabalık değil. Yürüyerek her yere gidebiliyorum. Toplu taşıma kullanmama gerek kalmıyor burada. Nisan sonuydu ben geldiğimde. Hiç de gitmeyi düşünmüyorum. İyi ki de gelmişim. En akıllıca verdiğim karar herhalde" dedi.
ÇORABIMIZI GİYDİK HIRKAMIZI GİYDİK!
Binnur Al ise, "Çorabımızı giydik, hırkamızı giydik. Sobalarımız var, battaniyelerimiz var. Kendimize çözümler buluyoruz. Biz burada daha az kişiyiz. Daha soyutlanmış gibiyiz. İdare ediyoruz. Dışarıya çıkarsak maskemizi takıyoruz. Çok fazla bir araya gelmiyoruz. Böylece günlerimiz İstanbul'dan daha iyi geçiyor. Daha 1 ay buradayız" dedi. Can Postacı da "Burada kalıyoruz ne yapalım? Çünkü İstanbul çok kalabalık. Fazla toplum içine girmemek için buradaki yerimizi değerlendiriyoruz. Ne yapalım kendimizce icatlar bulduk çanak üstünde odun yakıyoruz ısınmak için. Denizi seyrediyoruz" diye konuştu.
DHA